Bugün yazıma bir fıkra ile başlamak istiyorum. Ağlanacak halimize gülelim misali. Fıkra şöyle: Temel ile Dursun bir gün uçakla İstanbul'a gidiyorlarmış.Derken birden uçak düşmeye başlamış. Millette bir telaş, bir telaş. Dursun da aynı şekilde telaştan ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette Temel'e bakmış. Temel de çıt yok, keyfi yerinde. "Ula Temel uçak düşüy, anlamadun mu".Temel yine istifini hiç bozmadan Dursun'a şöyle demiş: "Amaaan düşerse düşsün bana ne, Babamın malı değil ya". Bu minval üzerine yaşıyoruz sanki hayatımızı. Dünya yanıyor ve biz sadece bakıyoruz. Babamızın malı değil ya yanan, bize ne aman...Ateş düştüğü yeri yakarmış. Elbet doğru bir söz. Bu nedenledir ki; Filistin de, Çeçenistan da, Lübnan da ateş düştüğü yeri yakıyor. Ve biz belki de bu yüzden onların üstüne yağan bu ateş tablosunu ekranlarda ki televoleler, bilmem ne idüğü belirsiz hayatlar programlarından arta kalan haber bültenlerinin duygusuz, hissiz birkaç satırıyla anıyor ve geçiştiriyoruz. Sonu mutlu biten ucuz Amerikan macera filmi izler gibi olayların kendiliğinden biteceği umudunu taşıyoruz, elimiz kolumuz bağlı. Yaşananlara müdahil olup olaylara yön verebilecek kudret ve gücü nedense (söylemesek de, belirtmesek de) kendimizde bulamıyoruz. Rengi bozuk Amerikalıların, soyu bozuk birkaç peşmergenin ortaya attığı haritalar moralimizi bozuyor ama her ne hikmetse bir türlü dünyanın bütün dengelerini değiştirecek bir potansiyele sahip olduğumuzu kendimize bile söylemekten çekiniyoruz. Uyuşuk, tembel, aşağılık kompleksli bireylerin oluşturduğu toplum olarak dünyaya yön vermek varken; birbirimizi sağcı, solcu, ilerici, gerici diye ayırmaktan başka bide cebimize girecek fazladan üç-beş kuruş hayalleri tüm dünyamız oluveriyor.Haritaları yapmak yerine, oluşturulan haritaları konuşmakla yetiniyoruz. Ama her şeyin gelip kilitlendiği noktanın ekonomik olduğunu anlıyorum artık. Atatürk'ün dediği gibi bağımsızlık ancak güçlü, kendi ayakları üstünde duran bir ekonomi ile mümkün. Üfürsen etkilenen mali durumumuzla nereye kadar gidebiliriz ki? Gidemiyoruz da zaten. Bir arpa boyu yol almak için kırk kapının gönlünü yapmak zorunda kalıyoruz. Gücümüz ve bu gücü besleyecek her türlü maddi-manevi kudretimiz var. Tek sıkıntımız gerekeni yapamamaktır. Dünya bize muhtaçtır bizimse muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur. GÜNÜN NÜKTESİ:Şair Eşref, Kırkağaç kaymakamlık binasının aktığını, tâmiri gerektiğini merkeze yazmış... Merkezden yazı gelmiş; "Nerelerin aktığını tek tek bildiriniz..." Bunun üzerine Eşref meseleyi şöyle izah eder: "Efendim, musluklar hariç her yan akıyor."GÜNÜN SÖZÜ:Eğri cetvel düz çizgi çizmez. Hz. Ali (r.a.)
Hüseyin Muradoğlu / diğer yazıları
- Benzer ikizler : İran -Türkiye / 04.04.2021
- Dost düşmanlar : Türkiye - Rusya / 28.03.2021
- İttifaklar üzerine / 21.03.2021
- Türkiye-Amerika savaşı mı? / 13.03.2021
- Merhaba / 07.03.2021
- Bir diyalogcu siteye sorularımız ve cevapları / 15.09.2006
- Atatürk'ten üç hatıra anlayana (!) / 05.09.2006
- Aşağılık kompleksini yenmek lazım / 04.09.2006
- Cadı kazanı / 01.09.2006
- Zafer mi, yenilgi mi? / 24.08.2006
- Dost düşmanlar : Türkiye - Rusya / 28.03.2021
- İttifaklar üzerine / 21.03.2021
- Türkiye-Amerika savaşı mı? / 13.03.2021
- Merhaba / 07.03.2021
- Bir diyalogcu siteye sorularımız ve cevapları / 15.09.2006
- Atatürk'ten üç hatıra anlayana (!) / 05.09.2006
- Aşağılık kompleksini yenmek lazım / 04.09.2006
- Cadı kazanı / 01.09.2006
- Zafer mi, yenilgi mi? / 24.08.2006