Ortadoğu'da tarih tekerrürden ibaret görünüyor. Şu an, ikinci Filistin İntifadası yaşanıyor, Amerikan Başkanı Bill Clinton'ın hazırladığı barış planı çıkmazda, ateşkes bozulmuş durumda. İkinci Filistin İntifadası, tam üç yıl önce başladı. Dönemin muhalefet lideri Ariel Şaron 2000 yılında Kudüs'ün doğusundaki Mescid-i Aksa'ya yaptığı provakatif ziyaret ile bardağı taşıracak son damlayı damlattı. Şaron şimdi Başbakan, Filistin lideri Arafat hala özerk yönetimin başında.
El Aksa İntifadası olarak bilinen ikinci Filistin direnişinin başlamasında kuşkusuz Şaron'un Doğu Kudüs'teki kışkırtıcı ziyaretinin büyük etkisi var. Şaron gibi geçmişi kanlı, milliyetçi bir İsrailli politikacının Müslümanlara ait böylesine kutsal bir mekanı fütursuzca ziyaret etmesi, Filistinliler için bardağı taşıran damlaydı. Daha yedi yıl önce imzalanan Oslo Anlaşması'nda öngörülenler çoktan unutulmuş, çarpıtılmış, uygulamaya geçirilememişti. Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton'ın, Filistin lideri Yaser Arafat ile dönemin İsrail Başbakanı Ehud Barak arasında görüşmeler yoluyla barış sürecini kurtarma çabaları da birkaç hafta sonra fiyaskoyla sonuçlandı.
İkinci İntifada
neden başladı?
Bu konuda değişik görüşler var. İsrail'in hala savunduğu tez, Temmuz 2000'deki Camp David görüşmelerinde İsrail'den yeterince taviz alamayan Arafat'ın İsrail üzerindeki baskıyı artırmak için ikinci İntifada'yı başlattığı yönünde. Uluslararası araştırmalar ise İntifada'nın körüklendiğini gösteriyor.
Şaron'un Mescid-i Aksa ziyaretinin ardından Ortadoğu'da şiddet şaşırtıcı bir hızla tırmandı. 1997-98 yıllarındaki ilk İntifada'da olduğu gibi Filistinli göstericiler İsrail askeri barikatlarının üstüne yürüdü, İsrail askerlerini taşa tuttu, kısa süre sonra ilk kurşunlar atılmaya başlandı, ölüler ve yaralılar... İlk İntifada'nın tersine bu sefer iki taraf da silaha sarılmakta gecikmedi. Çünkü aradan geçen zamanda Filistin tarafı da Oslo Anlaşması çerçevesinde kendi silahlı polisine sahip olmuştu.
İsrail askeri güç kullandı
İsrail'in karşılığı ise askeri oldu. Önce biraz geride durdu, Ramallah'ta bir polis karakolunda iki İsrail askerinin kalabalık tarafından linç edilmesinin ardından askeri güç kullanımı geldi. Filistin Özerk Yönetimi'nin polis karakolları ve diğer kurumları saldırılara hedef alındı, Filistin bölgelerindeki tüm altyapı yok edildi. Havaalanından Yaser Arafat'ın Ramallah'taki karargahına kadar.
Bu olaylar, İsrail'de Ehud Barak ile birlikte asker kökenlilerin yeniden hükümete gelmesinin dezavantajını bir kez daha açığa vurdu. Uzlaşmacı ve barışa hazır bir görünüm çizmesine rağmen İşçi Partili Ehud Barak da diğerlerinden farklı olmadığını gösterdi. Tüm Filistin halkı sokağa çıkma yasağı, barikatlar ve daha pekçok sert tedbirle cezalandırıldı.
Şaron'un başbakanlığı
Uluslararası topluluk ise arada sırada gelen arabuluculuk denemeleri dışında güçsüz, eli kolu bağlı seyretmek zorunda kaldı. Kriz giderek daha da derinleşti. Ehud Barak erken seçim ilan etti ve 2001 yılında Ariel Şaron'un Başbakanlığı dönemi başladı. Bu, Ortadoğu ile ilgili pekçok kişi için olayların daha da tırmanacağının çok açık bir işaretiydi.
Karamsarlar, düşüncelerinde haklı da çıktı. Şaron, İsrail askerlerinin çekildiği Filistin bölgelerini yeniden işgal etmekte gecikmedi. Arafat'ı sistematik bir biçimde zayıflatma çabalarına da özen gösterdi. Önce Arafat'ın barış görüşmelerinde artık muhatap alınamayacağını açıkladı, ardından Filistin liderinin Ramallah'taki karargahını yerle bir etti. Ve dünyadan gelen bir parça baskı da olmasaydı, Şaron, daha Lübnan Savaşı'ndan kafaya koyduğu amacını gerçekleştirmekte, Arafat'ı öldürmekte tereddüt etmeyecekti.
Radikal örgütler güçlendi
Filistin tarafında ise Hamas ve İslami Cihad daha da güçlendi. Örgütler, İsrail devletini tanımadıklarını, bu yüzden de İsrail ile barışa karşı olduklarını açıkça ortaya koydular. Bu iki örgüt İkinci İntifada sürecinde intihar saldırılarını yoğunlaştırdı.
Arafat ise bu gelişmeler karşısında, kendi Fetih hareketinin gençlik kolu Tanzim'in şiddet olaylarına karışmasına izin verdi. Sonuçta bu guruptan ortaya El Aksa Tugayları çıktı. Grup, Hamas ve İslami Cihad ile birlikte kanlı saldırıların arkasındaki üçüncü güç haline geldi.
İntifada, İsrail'i, özellikle de Filistin bölgelerini şimdiye kadar eşi görülmemiş bir ekonomik bunalımın içine sürükledi. İki taraf da bu tırmanışın frenlenmesi gerektiği konusunda artık şüphe duymuyordu.
Ve yol haritası
Ancak her iki taraf da bunu kendi gücüyle yapabilecek durumda değildi, hala da değil. Başta çekimser davranan ABD Başkanı George Bush, Irak Savaşı'nın ardından Ortadoğu'daki barış çabalarını destekleme kararı aldı. Yeni bir barış planı, uluslararası yol haritası oluşturuldu. Ama ABD'nin baskısıyla Filistin'de oluşturulan Başbakanlık makamının ilk sahibi Mahmud Abbas, radikal Filistinliler'e karşı almak istediği önlemlerde Arafat'tan destek göremedi. Kısa süren ateşkes bozuldu, Abbas, Arafat ile güç mücadelesinden yenik çıktı ve istifa etti. Şiddet sarmalı yeniden dönmeye başladı.
İkinci İntifada'nın başlamasının ardından üç yıl geçti, sonu ise görünmüyor. Ortada mantıklı bir çözüm konsepti de yok. İntifada hala, eski can düşmanları Arafat ve Şaron'un arasındaki boğuşmanın devamı izlenimi yaratıyor. Görünen o ki, Şaron çekilmediği sürece, İntifada sürecek...
El Aksa İntifadası olarak bilinen ikinci Filistin direnişinin başlamasında kuşkusuz Şaron'un Doğu Kudüs'teki kışkırtıcı ziyaretinin büyük etkisi var. Şaron gibi geçmişi kanlı, milliyetçi bir İsrailli politikacının Müslümanlara ait böylesine kutsal bir mekanı fütursuzca ziyaret etmesi, Filistinliler için bardağı taşıran damlaydı. Daha yedi yıl önce imzalanan Oslo Anlaşması'nda öngörülenler çoktan unutulmuş, çarpıtılmış, uygulamaya geçirilememişti. Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton'ın, Filistin lideri Yaser Arafat ile dönemin İsrail Başbakanı Ehud Barak arasında görüşmeler yoluyla barış sürecini kurtarma çabaları da birkaç hafta sonra fiyaskoyla sonuçlandı.
İkinci İntifada
neden başladı?
Bu konuda değişik görüşler var. İsrail'in hala savunduğu tez, Temmuz 2000'deki Camp David görüşmelerinde İsrail'den yeterince taviz alamayan Arafat'ın İsrail üzerindeki baskıyı artırmak için ikinci İntifada'yı başlattığı yönünde. Uluslararası araştırmalar ise İntifada'nın körüklendiğini gösteriyor.
Şaron'un Mescid-i Aksa ziyaretinin ardından Ortadoğu'da şiddet şaşırtıcı bir hızla tırmandı. 1997-98 yıllarındaki ilk İntifada'da olduğu gibi Filistinli göstericiler İsrail askeri barikatlarının üstüne yürüdü, İsrail askerlerini taşa tuttu, kısa süre sonra ilk kurşunlar atılmaya başlandı, ölüler ve yaralılar... İlk İntifada'nın tersine bu sefer iki taraf da silaha sarılmakta gecikmedi. Çünkü aradan geçen zamanda Filistin tarafı da Oslo Anlaşması çerçevesinde kendi silahlı polisine sahip olmuştu.
İsrail askeri güç kullandı
İsrail'in karşılığı ise askeri oldu. Önce biraz geride durdu, Ramallah'ta bir polis karakolunda iki İsrail askerinin kalabalık tarafından linç edilmesinin ardından askeri güç kullanımı geldi. Filistin Özerk Yönetimi'nin polis karakolları ve diğer kurumları saldırılara hedef alındı, Filistin bölgelerindeki tüm altyapı yok edildi. Havaalanından Yaser Arafat'ın Ramallah'taki karargahına kadar.
Bu olaylar, İsrail'de Ehud Barak ile birlikte asker kökenlilerin yeniden hükümete gelmesinin dezavantajını bir kez daha açığa vurdu. Uzlaşmacı ve barışa hazır bir görünüm çizmesine rağmen İşçi Partili Ehud Barak da diğerlerinden farklı olmadığını gösterdi. Tüm Filistin halkı sokağa çıkma yasağı, barikatlar ve daha pekçok sert tedbirle cezalandırıldı.
Şaron'un başbakanlığı
Uluslararası topluluk ise arada sırada gelen arabuluculuk denemeleri dışında güçsüz, eli kolu bağlı seyretmek zorunda kaldı. Kriz giderek daha da derinleşti. Ehud Barak erken seçim ilan etti ve 2001 yılında Ariel Şaron'un Başbakanlığı dönemi başladı. Bu, Ortadoğu ile ilgili pekçok kişi için olayların daha da tırmanacağının çok açık bir işaretiydi.
Karamsarlar, düşüncelerinde haklı da çıktı. Şaron, İsrail askerlerinin çekildiği Filistin bölgelerini yeniden işgal etmekte gecikmedi. Arafat'ı sistematik bir biçimde zayıflatma çabalarına da özen gösterdi. Önce Arafat'ın barış görüşmelerinde artık muhatap alınamayacağını açıkladı, ardından Filistin liderinin Ramallah'taki karargahını yerle bir etti. Ve dünyadan gelen bir parça baskı da olmasaydı, Şaron, daha Lübnan Savaşı'ndan kafaya koyduğu amacını gerçekleştirmekte, Arafat'ı öldürmekte tereddüt etmeyecekti.
Radikal örgütler güçlendi
Filistin tarafında ise Hamas ve İslami Cihad daha da güçlendi. Örgütler, İsrail devletini tanımadıklarını, bu yüzden de İsrail ile barışa karşı olduklarını açıkça ortaya koydular. Bu iki örgüt İkinci İntifada sürecinde intihar saldırılarını yoğunlaştırdı.
Arafat ise bu gelişmeler karşısında, kendi Fetih hareketinin gençlik kolu Tanzim'in şiddet olaylarına karışmasına izin verdi. Sonuçta bu guruptan ortaya El Aksa Tugayları çıktı. Grup, Hamas ve İslami Cihad ile birlikte kanlı saldırıların arkasındaki üçüncü güç haline geldi.
İntifada, İsrail'i, özellikle de Filistin bölgelerini şimdiye kadar eşi görülmemiş bir ekonomik bunalımın içine sürükledi. İki taraf da bu tırmanışın frenlenmesi gerektiği konusunda artık şüphe duymuyordu.
Ve yol haritası
Ancak her iki taraf da bunu kendi gücüyle yapabilecek durumda değildi, hala da değil. Başta çekimser davranan ABD Başkanı George Bush, Irak Savaşı'nın ardından Ortadoğu'daki barış çabalarını destekleme kararı aldı. Yeni bir barış planı, uluslararası yol haritası oluşturuldu. Ama ABD'nin baskısıyla Filistin'de oluşturulan Başbakanlık makamının ilk sahibi Mahmud Abbas, radikal Filistinliler'e karşı almak istediği önlemlerde Arafat'tan destek göremedi. Kısa süren ateşkes bozuldu, Abbas, Arafat ile güç mücadelesinden yenik çıktı ve istifa etti. Şiddet sarmalı yeniden dönmeye başladı.
İkinci İntifada'nın başlamasının ardından üç yıl geçti, sonu ise görünmüyor. Ortada mantıklı bir çözüm konsepti de yok. İntifada hala, eski can düşmanları Arafat ve Şaron'un arasındaki boğuşmanın devamı izlenimi yaratıyor. Görünen o ki, Şaron çekilmediği sürece, İntifada sürecek...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016