İlim, amel, ahiretten sayılır
Dünyada seninle olan ilim, amel, ahiretten sayılır. Çünkü bunlar ahirete ait olan şeylerdir. Buradaki inceliği şu hadis-i şerifin derin manası bize anlatmaktadır: “Bana dünyanızdan güzel koku, kadın ve gözümün nuru namaz sevdirildi”
27.08.2023 21:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





İmam Gazali Hazretleri dünyanın gerçek hali ve mahiyeti hakkında buyurdu ki:
Dünya ve ahireti kendin için, iki halden ibaret bil. Dünya, sana yakın ve dönük olan haldir. Ölümden evvel içinde bulunduğun bütün işler, dünyadan sayılır. Bu dünya hayatının devamı dolayısıyla bir müddet tehir edilen bir âlem var ki, ona ahiret ismi verilir. Bu da ölümden sonra başlayan hayattır.
Dünyada seninle olan ilim, amel, ahiretten sayılır. Çünkü bunlar ahirete ait olan şeylerdir. Buradaki inceliği şu hadis-i şerifin derin manası bize anlatmaktadır: "Bana dünyanızdan güzel koku, kadın ve gözümün nuru namaz sevdirildi." Zahir görünüşü ve his âlemindeki hareketleri sebebi ile namaz da dünya tatlarından sayıldı. Bu tatlara karşılık bazı şeyler var ki, onların tadı burada çıkarıldığı için öbür âleme bir şey kalmaz. Ölümden sonra hiçbir faydası görülmez. Hatta ve lüzumsuz işlenen mubah hareketleri, öbür âlemde iyilik getirmeyen işler meyanında sayabiliriz.
Dünya ve ahiret için sayılan iki halin dışında bir üçüncü hal daha var. O da, yukarıda sayılan iki hal arasında olan işlerdir. Niyete, yerine, kullanılışına göre zararlı veya faydalı olur; ahirete dair işleri yapabilmek için yeteri kadar yemek, içmek ve evlenmek gibi... Bunlar yukarıda anlatılan kısım gibi dünyalık sayılmaz.
Anlatılan bütün kısımları içine alan ve izah eden şu cümleyi bazı zatlar çok güzel söylemiştir: "Her ne ki seni Allah'tan uzaklaştırıyor, o senin için dünyadır."
Allah Teâlâ dünyanın boş şeylerini beşe ayırdı ve şöyle buyurdu: "Dünya hayatı; oyuncak, oyalanma, süs, aranızda böbürlenme, mal ve evlat çoğunluğu kazanmaya çabalamaktan ibarettir." (Hadid, 20).
Bu sayılan beş şeyden yedi hâl hâsıl olmaktadır; bu da şu ayet-i kerime ile tespit edilmiştir: "İnsanlara şehvet olarak sevdirilen şeyler; kadınlar, erkek çocuklar, altın ve gümüş cinsinden birikmiş paralar, biçimli hoş atlar, deve, sığır, koyun, keçi cinsinden mal ve ekindir. Bunlar dünya metaı ve geçici şeylerdir." (Âî-i Îmran, 14).
Bir kul bu âlemde gideceği yeri ve özünü gaflete daldırmaması icap eder. Bu âlemde gideceği yeri unutan, özünü yitiren için vereceğimiz misal gayet yerinde olacaktır, bilmiş ol. Durumu; arz edildiği gibi olan kimse bir hacıya benzer ki, her uğradığı durakta uzun müddet durur. Devesini yemler, sağını solunu düzeltir, temizler, çeşitli şeyleri giydirir. Çeşit çeşit ot toplar önüne yığar. Hatta kar bulur, soğuk su yapar içirir. İşin sonunda kafileyi kaçırır. O, gaflet deryasında yüzerken hacılar gider, orada yalnız başına kalır. Belki de yırtıcı hayvanların yemi olur. Böyle bir hal karşısında akıllı olan, devesinin işiyle haddinden fazla meşgul olmaz. Aynı şekilde akıl ve basiret sahibi olan, ahiret yolculuğu devam ederken, lüzumundan fazla nefsiyle olmaz ve dünyaya dalmaz. Yolculuğuna yetecek kadar dünyalık alır ve nefsini ıslah etmeye bakar.
Bu âlemde birtakım kimseler var ki, onları şehvet ve gaflet sardı. Çalışmaları, sırf yemek ve giymek için olur. Yemeleri ve giymeleri de yalnız dünyalık şöhret yapmak içindir. Bu sınıfın dışında bir zümre vardır ki, bunlar yaratılış hikmetlerini idrak eder, ona göre hazırlık yaparlar. Bunun dışında kalan işleri, ihtiyaç ve zarurî sebepler İcabı yaparlar. Bir zaruret olmadığı takdirde, ahiret İşlerini dünya işine tercih etmezler.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Dünya ve ahireti kendin için, iki halden ibaret bil. Dünya, sana yakın ve dönük olan haldir. Ölümden evvel içinde bulunduğun bütün işler, dünyadan sayılır. Bu dünya hayatının devamı dolayısıyla bir müddet tehir edilen bir âlem var ki, ona ahiret ismi verilir. Bu da ölümden sonra başlayan hayattır.
Dünyada seninle olan ilim, amel, ahiretten sayılır. Çünkü bunlar ahirete ait olan şeylerdir. Buradaki inceliği şu hadis-i şerifin derin manası bize anlatmaktadır: "Bana dünyanızdan güzel koku, kadın ve gözümün nuru namaz sevdirildi." Zahir görünüşü ve his âlemindeki hareketleri sebebi ile namaz da dünya tatlarından sayıldı. Bu tatlara karşılık bazı şeyler var ki, onların tadı burada çıkarıldığı için öbür âleme bir şey kalmaz. Ölümden sonra hiçbir faydası görülmez. Hatta ve lüzumsuz işlenen mubah hareketleri, öbür âlemde iyilik getirmeyen işler meyanında sayabiliriz.
Dünya ve ahiret için sayılan iki halin dışında bir üçüncü hal daha var. O da, yukarıda sayılan iki hal arasında olan işlerdir. Niyete, yerine, kullanılışına göre zararlı veya faydalı olur; ahirete dair işleri yapabilmek için yeteri kadar yemek, içmek ve evlenmek gibi... Bunlar yukarıda anlatılan kısım gibi dünyalık sayılmaz.
Anlatılan bütün kısımları içine alan ve izah eden şu cümleyi bazı zatlar çok güzel söylemiştir: "Her ne ki seni Allah'tan uzaklaştırıyor, o senin için dünyadır."
Allah Teâlâ dünyanın boş şeylerini beşe ayırdı ve şöyle buyurdu: "Dünya hayatı; oyuncak, oyalanma, süs, aranızda böbürlenme, mal ve evlat çoğunluğu kazanmaya çabalamaktan ibarettir." (Hadid, 20).
Bu sayılan beş şeyden yedi hâl hâsıl olmaktadır; bu da şu ayet-i kerime ile tespit edilmiştir: "İnsanlara şehvet olarak sevdirilen şeyler; kadınlar, erkek çocuklar, altın ve gümüş cinsinden birikmiş paralar, biçimli hoş atlar, deve, sığır, koyun, keçi cinsinden mal ve ekindir. Bunlar dünya metaı ve geçici şeylerdir." (Âî-i Îmran, 14).
Bir kul bu âlemde gideceği yeri ve özünü gaflete daldırmaması icap eder. Bu âlemde gideceği yeri unutan, özünü yitiren için vereceğimiz misal gayet yerinde olacaktır, bilmiş ol. Durumu; arz edildiği gibi olan kimse bir hacıya benzer ki, her uğradığı durakta uzun müddet durur. Devesini yemler, sağını solunu düzeltir, temizler, çeşitli şeyleri giydirir. Çeşit çeşit ot toplar önüne yığar. Hatta kar bulur, soğuk su yapar içirir. İşin sonunda kafileyi kaçırır. O, gaflet deryasında yüzerken hacılar gider, orada yalnız başına kalır. Belki de yırtıcı hayvanların yemi olur. Böyle bir hal karşısında akıllı olan, devesinin işiyle haddinden fazla meşgul olmaz. Aynı şekilde akıl ve basiret sahibi olan, ahiret yolculuğu devam ederken, lüzumundan fazla nefsiyle olmaz ve dünyaya dalmaz. Yolculuğuna yetecek kadar dünyalık alır ve nefsini ıslah etmeye bakar.
Bu âlemde birtakım kimseler var ki, onları şehvet ve gaflet sardı. Çalışmaları, sırf yemek ve giymek için olur. Yemeleri ve giymeleri de yalnız dünyalık şöhret yapmak içindir. Bu sınıfın dışında bir zümre vardır ki, bunlar yaratılış hikmetlerini idrak eder, ona göre hazırlık yaparlar. Bunun dışında kalan işleri, ihtiyaç ve zarurî sebepler İcabı yaparlar. Bir zaruret olmadığı takdirde, ahiret İşlerini dünya işine tercih etmezler.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.