Prof. Dr. Haydar Baş, "İmam Muhammed Bâkır" eserinde şu bilgilere yer veriyor:
"İmam Muhammed Bâkır (a.s.), ceddi Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından övülmüş ve Kendisinin selamına mazhar olmuştur. İbn Medine'den şöyle aktarılır: "Bâkır, daha küçük yaşta iken, Câbir, O'nun yanına gelerek, 'Resûlullah (s.a.v.) sana selam söyledi' dedi. Câbir'e, 'Bu nasıl oldu?' diye soruldu. Dedi ki: 'Resûlullah'ın (s.a.v.) yanında oturuyordum. Kucağında Hüseyin (a.s.) vardı ve onunla oynuyordu. Buyurdu ki: Ey Câbir! Onun bir oğlu dünyaya gelecek, adı Ali olacak. Kıyamet günü bir münadi, 'Seyyidü'l-Âbidin (ibadet edenlerin efendisi) kalksın' dediği zaman onun oğlu kalkacak. Sonra onun Muhammed adında bir oğlu olacak. Onu gördüğün zaman, ey Câbir, ona Benden selâm söyle." (es-Savâiku'l-Muhrika, s.305).
Yâkubî, "Târih-i Yâkubî" eserinde bu hadisin devamı olarak
şöyle yazar: "Câbir, yaşlanıp ölümünün yaklaştığını görünce durmadan 'Yâ Bâkır! Yâ Bâkır! Neredesin?' diyordu. Nitekim, bir gün o hazreti görüp selamı ona iletti. O hazretin el ve ayaklarını öperek, 'Babası Resûlullah'a (s.a.v.) benzeyene anam ve babam feda olsun. Resûlullah (s.a.v.) sana selam söyledi' diyordu." (Yâkubî, c.2, s.320).
Hz. Câbir'in, Resûlullah'ın selamını ulaştırması ile ilgili bir rivayet de şöyledir ki; buna göre Câbir, İmam Bâkır'ı Hz. Peygamber'e olan benzerliği ile tanımıştır.
Zeyd b. Ali (İmam Zeynelâbidin'in (a.s.) oğlu ve İmam Bâkır'ın kardeşi) şöyle diyor: "Babam Ali b. Hüseyin'in (a.s.) yanında idim. Bu sırada Câbir b. Abdullah-i Ensârî babamın yanına geldi. Hazret onunla konuştuğu
sırada, kardeşim Muhammed (İmam Bâkır) odaların birisinden dışarı çıktı. Derken Câbir gözünü ona doğru dikti. Daha sonra ona doğru hareket ederek şöyle dedi: 'Ey genç bana doğru gel.' O hazrette geldi. Daha sonra, 'Geri dön' dedi. O da döndü. Sonra şöyle dedi:'Bu gencin siması aynen Resûlullah'ın (s.a.v.) siması gibidir.' Câbir, 'Ey genç, ismin nedir?' diye sordu. İmam Bâkır (a.s.), 'Muhammed' dedi. Câbir, 'Kimin oğlusun' dedi. İmam Bâkır (a.s.), 'Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebi Tâlib'in oğluyum' dedi. Câbir, 'O halde sen Bâkır'sın' dedi."
Zeyd diyor ki: "Bu sırada Câbir, kendisini İmam Bâkır'ın (a.s.) üzerine atarak, onun baş ve ellerini öptü sonra şöyle dedi: 'Ey Muhammed! Resûlullah (s.a.v.) sana selamını ulaştırmamı istedi.' İmam Bâkır da şöyle dedi: 'En üstün selam Resûlullah'a (s.a.v.) olsun. Ey Câbir! O Hazretin selamını bana ulaştırdığından dolayı sana da selam olsun.' Câbir, daha sonra namaz kıldığı yere döndü ve babamla konuşurken şöyle diyordu: 'Bir gün Resûlullah (s.a.v.) bana şöyle buyurdular:
Ey Câbir! Evladım Bâkır'ı gördüğünde, benden taraf ona selam söyle. Şüphesiz o, Benimle aynı isimde ve insanların Bana en çok benzeyenidir. Onun ilmi Benim ilmim, onun hükmü Benim hükmümdür.
Onun evlatlarından yedi tanesi, emin, mâsum, önder ve sâlih insanlardır. Onların yedincisi ise Mehdi'dir. O, yeryüzü zulüm ve adaletsizlik ile dolduğu gibi, adalet ve özgürlük ile dolduracaktır.'
Resûlullah (s.a.v.) daha sonra, 'Onları, kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan fi illeri, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Onlar bize ibadet edenlerdir' (Enbiya, 73) ayetini tilavet etti." (Kifâyetu'l-Eser, s.164).
Zeyd b. Ali, Hişam'ın yanında iken, Hişam, İmam Bâkır'ı (a.s.) "Bakara" kelimesi ile vasıflandırmaktaydı. Bu şekilde o hazreti tahkir etmek isteyince, Zeyd b. Ali (İmam Bâkır'ın kardeşi) şöyle dedi: "Peygamber (s.a.v.) onu 'Bâkıru'l-İlim' diye adlandırdı, sen ise,Bakara diye mi adlandırıyorsun? O halde, Resûlullah (s.a.v.) ile senin aranda mutlaka ihtilaf olmalıdır." (Uyûnu'l-Ahbar, İbn Kuteybe, c.2, s.212).
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Hüseyin'in neslinden atası Ali ile aynı isimde olan bir evlat dünyaya gelecektir. Hüseyin dünyadan göçtüğünde onun oğlu olan Ali velayet sorumluluğunu üstlenecektir. O, Allah'ın hücceti ve imamdır. Yine Allah-u Teâlâ onun neslinden Benimle aynı isimde olan, insanların hepsinden daha çok Bana benzeyen, ilmi Benim ilmim ve hükmü de Benim hükmüm olan bir evlat dünyaya getirecektir. O, babasından sonra imam ve hüccettir." (Kifâyetu'l-Eser, s.164).
İmam Bâkır (a.s.), babası İmam Zeynelâbidin (a.s.) gibi zehirlenerek şehadete ermiştir. Hicri 114 yılında Zilhicce'nin 7. günü vukû bulan elim olayı Hişam b. Abdülmelik gerçekleştirmiştir. Tıpkı babası İmam Zeynelâbidin'i (a.s.) eliyle zehirlediği gibi. Mübarek kabri, Medine'de Baki Mezarlığı'ndadır.
İmam Hasan Askerî (a.s.) şöyle buyuruyor: "Kim İmam Câfer Sâdık'ı (a.s.) veya babası İmam Bâkır'ı (a.s.) ziyaret ederse, gözleri ağrımaz, hastalığa yakalanmaz ve küfür ve nifaka düşerek de ölmez." (Tehzib, c.6, s.78)."
Gökhan Demir / diğer yazıları
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020