İmam Bakır’ın (a.s.) yaradılışla ilgili hadisleri
Babam bana anlattı ki: Allah, Adem’i (a.s.) yarattığı topraktan bir avuç aldı ve bu toprağın üstüne tatlı su döktü. Sonra...
08.10.2023 18:37:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Zürâre şöyle dedi: "Bir adam Ebu Câfer'e (Muhammed Bâkır), Rabbin Ademoğulları'ndan, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben, sizin Rabbiniz değil miyim? Onlar da evet, buna şahit olduk, dediler' ayetinin anlamını sordu. İmam'ın (a.s.) babası da dinliyordu.
İmam (a.s.) şu cevabı verdi:
Babam bana anlattı ki: Allah, Adem'i (a.s.) yarattığı topraktan bir avuç aldı ve bu toprağın üstüne tatlı su döktü. Sonra onu kırk sabah bekletti. Ardından üzerine acı-tuzlu su döktü. Ardından yine kırk sabah bekletti. Çamur mayalanınca onu aldı ve şiddetli bir şekilde karıştırdı. Bunun üzerine, insanlar sağından solundan zerreler halinde çıktılar. Hepsine ateşe girmelerini emretti.
Ashab-ı Yemin (sağ taraftan çıkanlar) ateşe girdiler ama ateş onlara karşı serin ve selâmetli oldu. Ashab-ı Şimal (sol taraftan çıkanlar) ise ateşe girmeyi reddettiler."
Humran, Ebu Câfer'den (Muhammed Bâkır) şöyle rivayet etmiştir:
"Allah Tebareke ve Teâlâ, varlıkları yaratırken tatlı bir su, bir de acı tuzlu su yarattı. Sonra bu iki suyu birbirine karıştırdı. Ardından yeryüzünün dış tabakasından bir miktar toprak aldı, ardından bunu şiddetli bir şekilde karıştırdı. Sağında küçük karıncalar gibi kımıldamaya başlayan Ashab-ı Yemin'e dedi ki: 'Selâmetle cennete girin.' Ashab-ı Şimal'e de: 'Cehenneme girin ve bundan dolayı bir endişem de yoktur.'
Sonra buyurdu ki: 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' 'Evet, şahitlik ederiz' dediler. Kıyamet günü, 'bizim bundan haberimiz yoktu' dememeniz için Allah böyle yaptı.'
Sonra nebilerden misak aldı ve dedi ki: 'Ben sizin Rabbiniz, şu Muhammed, Benim Resûlüm ve şu Ali de Mü'minlerin Emiri değil mi?' 'Evet' dediler. Böylece peygamber oldukları kendilerine belli oldu.
Onların içinde yer alan ulu'l-azim peygamberlerden de şu şekilde misak aldı: 'Şüphesiz Ben sizin Rabbinizim, Muhammed Benim Resûlümdür. Ali Mü'minlerin Emiri'dir. Ondan sonra gelen vasileri de benim emrimin velileri, ilmimin bekçileridir.
Mehdi aracılığı ile dinime yardım edecek ve onunla devletimi zâhir kılacağım. Onunla düşmanlarımdan intikam alacağım. Onun aracılığı ile insanlar isteyerek veya istemeyerek bana kulluk sunacaklardır.'
Ulu'l-azim peygamberler dediler ki: 'İkrar ettik ey Rabbimiz! Şahid olduk.' Adem ise, bunu ne ikrar etti, ne de inkâr etti. Böylece ulu'l-azim sıfatı Mehdi (a.s.) ile ilgili olarak sadece beş peygamber için geçerli oldu.
Adem, Mehdi'yi ikrar etme hususunda azim göstermedi. İşte şu ayette buna işaret ediliyor: 'And olsun Biz, daha önce de Adem'e ahid vermiştik. Ne var ki, o, unuttu. Onda azim de bulmadık.' Ayette geçen 'unuttu ifadesi 'terk etti' anlamında kullanılmıştır.
Ardından Allah, ateşe alevlenmesini emretti. Sonra Ashab-ı Şimal'e dedi ki: 'Ateşe girin.' Fakat onlar korkup kaçtılar.
Bunun üzerine, Ashab-ı Yemin'e, 'Ateşe girin' dedi. Onlar da girdiler. Ateş onlara karşı serin ve selâmetli oldu.
Buna göre Ashab-ı Şimal dediler ki: 'Yâ Rabbi! Bizim kusurumuzu bağışla ve bize bir fırsat daha ver.'
Allah, 'Size bir fırsat verildi. Gidin ve ateşe girin' dedi. Ama onlar bir kez daha ateşten korkup kaçtılar. Bu olayla birlikte itaat, velayet ve günah olguları sabitlik kazandı."
Nuh peygamber hakkında buyurdukları
Sudeyr, İmam Ebu Câfer'e (a.s.) Nuh Peygamberin (a.s.) kavmine ettiği bedduayı sordu ve dedi ki:
"Nuh kavmine beddua edip, 'Rabbim! Yeryüzünde kâfirlerden hiç kimseyi bırakma! Çünkü Sen, onları bırakırsan kullarını saptırırlar, yalnız, ahlaksız, nankör insanlar yetiştirirler' derken onların durumlarını biliyor muydu?"
İmam (a.s.) şöyle buyurdu: "Allah ona şöyle vahyetmişti: 'Senin kavminden şimdiye kadar inananlardan başka kimse sana inanmayacaktır.'
Bunun üzerine Nuh (a.s.) onlar için bu bedduada bulundu."
Adem peygamber hakkında buyurdukları
Adem (a.s.) ile ilgili şunları buyurmuştur:
"Yüce Allah, Adem'e (a.s.) vahyetti ki: Ben bütün hayrı senin için dört cümlede toplayacağım. Bu cümlelerden biri Benimle, biri seninle, biri Benimle senin aramızdaki münasebetle, biri seninle insanlar arasındaki münasebetle ilgilidir.
Benimle ilgili olanı Bana kulluk etmen ve hiçbir şeyi ortak koşmamandır.
Seninle ilgili olanı, seni en çok muhtaç olduğun bir zamanda işlediğin amelinle mükâfaatlandırmamdır.
Benimle senin aramızdaki münasebetle ilgili olanı, senin dua etmen ve Benim de duana icabet etmemdir.
Seninle insanlar arasındaki münasebetle ilgili olanına gelince, kendin için istediğin, râzı olduğun şeyi, insanlar için de istemendir, râzı olmandır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
İmam (a.s.) şu cevabı verdi:
Babam bana anlattı ki: Allah, Adem'i (a.s.) yarattığı topraktan bir avuç aldı ve bu toprağın üstüne tatlı su döktü. Sonra onu kırk sabah bekletti. Ardından üzerine acı-tuzlu su döktü. Ardından yine kırk sabah bekletti. Çamur mayalanınca onu aldı ve şiddetli bir şekilde karıştırdı. Bunun üzerine, insanlar sağından solundan zerreler halinde çıktılar. Hepsine ateşe girmelerini emretti.
Ashab-ı Yemin (sağ taraftan çıkanlar) ateşe girdiler ama ateş onlara karşı serin ve selâmetli oldu. Ashab-ı Şimal (sol taraftan çıkanlar) ise ateşe girmeyi reddettiler."
Humran, Ebu Câfer'den (Muhammed Bâkır) şöyle rivayet etmiştir:
"Allah Tebareke ve Teâlâ, varlıkları yaratırken tatlı bir su, bir de acı tuzlu su yarattı. Sonra bu iki suyu birbirine karıştırdı. Ardından yeryüzünün dış tabakasından bir miktar toprak aldı, ardından bunu şiddetli bir şekilde karıştırdı. Sağında küçük karıncalar gibi kımıldamaya başlayan Ashab-ı Yemin'e dedi ki: 'Selâmetle cennete girin.' Ashab-ı Şimal'e de: 'Cehenneme girin ve bundan dolayı bir endişem de yoktur.'
Sonra buyurdu ki: 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' 'Evet, şahitlik ederiz' dediler. Kıyamet günü, 'bizim bundan haberimiz yoktu' dememeniz için Allah böyle yaptı.'
Sonra nebilerden misak aldı ve dedi ki: 'Ben sizin Rabbiniz, şu Muhammed, Benim Resûlüm ve şu Ali de Mü'minlerin Emiri değil mi?' 'Evet' dediler. Böylece peygamber oldukları kendilerine belli oldu.
Onların içinde yer alan ulu'l-azim peygamberlerden de şu şekilde misak aldı: 'Şüphesiz Ben sizin Rabbinizim, Muhammed Benim Resûlümdür. Ali Mü'minlerin Emiri'dir. Ondan sonra gelen vasileri de benim emrimin velileri, ilmimin bekçileridir.
Mehdi aracılığı ile dinime yardım edecek ve onunla devletimi zâhir kılacağım. Onunla düşmanlarımdan intikam alacağım. Onun aracılığı ile insanlar isteyerek veya istemeyerek bana kulluk sunacaklardır.'
Ulu'l-azim peygamberler dediler ki: 'İkrar ettik ey Rabbimiz! Şahid olduk.' Adem ise, bunu ne ikrar etti, ne de inkâr etti. Böylece ulu'l-azim sıfatı Mehdi (a.s.) ile ilgili olarak sadece beş peygamber için geçerli oldu.
Adem, Mehdi'yi ikrar etme hususunda azim göstermedi. İşte şu ayette buna işaret ediliyor: 'And olsun Biz, daha önce de Adem'e ahid vermiştik. Ne var ki, o, unuttu. Onda azim de bulmadık.' Ayette geçen 'unuttu ifadesi 'terk etti' anlamında kullanılmıştır.
Ardından Allah, ateşe alevlenmesini emretti. Sonra Ashab-ı Şimal'e dedi ki: 'Ateşe girin.' Fakat onlar korkup kaçtılar.
Bunun üzerine, Ashab-ı Yemin'e, 'Ateşe girin' dedi. Onlar da girdiler. Ateş onlara karşı serin ve selâmetli oldu.
Buna göre Ashab-ı Şimal dediler ki: 'Yâ Rabbi! Bizim kusurumuzu bağışla ve bize bir fırsat daha ver.'
Allah, 'Size bir fırsat verildi. Gidin ve ateşe girin' dedi. Ama onlar bir kez daha ateşten korkup kaçtılar. Bu olayla birlikte itaat, velayet ve günah olguları sabitlik kazandı."
Nuh peygamber hakkında buyurdukları
Sudeyr, İmam Ebu Câfer'e (a.s.) Nuh Peygamberin (a.s.) kavmine ettiği bedduayı sordu ve dedi ki:
"Nuh kavmine beddua edip, 'Rabbim! Yeryüzünde kâfirlerden hiç kimseyi bırakma! Çünkü Sen, onları bırakırsan kullarını saptırırlar, yalnız, ahlaksız, nankör insanlar yetiştirirler' derken onların durumlarını biliyor muydu?"
İmam (a.s.) şöyle buyurdu: "Allah ona şöyle vahyetmişti: 'Senin kavminden şimdiye kadar inananlardan başka kimse sana inanmayacaktır.'
Bunun üzerine Nuh (a.s.) onlar için bu bedduada bulundu."
Adem peygamber hakkında buyurdukları
Adem (a.s.) ile ilgili şunları buyurmuştur:
"Yüce Allah, Adem'e (a.s.) vahyetti ki: Ben bütün hayrı senin için dört cümlede toplayacağım. Bu cümlelerden biri Benimle, biri seninle, biri Benimle senin aramızdaki münasebetle, biri seninle insanlar arasındaki münasebetle ilgilidir.
Benimle ilgili olanı Bana kulluk etmen ve hiçbir şeyi ortak koşmamandır.
Seninle ilgili olanı, seni en çok muhtaç olduğun bir zamanda işlediğin amelinle mükâfaatlandırmamdır.
Benimle senin aramızdaki münasebetle ilgili olanı, senin dua etmen ve Benim de duana icabet etmemdir.
Seninle insanlar arasındaki münasebetle ilgili olanına gelince, kendin için istediğin, râzı olduğun şeyi, insanlar için de istemendir, râzı olmandır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.