İmam Cafer’den tefsir örnekleri -1
İmam'a, "Rahman Arş'a istiva etmiştir" ayeti soruldu. Buyurdu ki: "O, her şeye egemendir. Hiçbir şey başka bir şeye göre ona daha yakın değildir
26.10.2022 20:41:00





İmam'a, "Rahman Arş'a istiva etmiştir" ayeti soruldu. Buyurdu ki: "O, her şeye egemendir. Hiçbir şey başka bir şeye göre ona daha yakın değildir."
"O, gökte de ilah olandır, yerde de ilah olandır."
Bu ayet zındıkların başı Deysemî'nin, İmam'ın öğrencilerine karşı münazara sırasında ileri sürdüğü bir ayettir. Deysemî, "İşte bu ayet tam da bizim görüşümüzü ifade etmektedir" demiş ve İmam'ın öğrencisi Hişam b. Hakem buna verecek bir cevap bulamamıştır. O, şöyle diyor: "Ona verecek bir cevap bulamadım. Yenilmiştim."
Hişam b. Hakem daha sonra olayı İmam Cafer'e haber verir ve bu ayetin manasını sorar.
İmam buyurur ki: "Bu pis bir zındığın söyleyeceği sözlerdir. Bir daha onun yanına gidersen de ki, "Kûfe'de adın nedir?" O da "falan" diyecektir.
Sonra, "Basra'da adın nedir?" diye sor. O yine, "falan, falan" diyecektir. Sen de o zaman de ki: "İşte bizim Rabbimiz de böyledir. Gökte ilahtır, yerde ilahtır. Denizlerde ilahtır, ovalarda ilahtır. Her yerde ilahtır."
Hişam diyor ki: "Hemen yola koyuldum. Deysemî'nin yanına gittim. İmamın dediklerini ona bir bir söyledim. Dedi ki: "Bu cevap Hicaz'dan gelmiştir."
Zurare anlatıyor:
İmam Câfer'e, "Kürsüsü, gökleri de kaplayıp kucaklamıştır, yeryüzünü de..." ayetinin manasıyla ilgili olarak şunu sordum:
"Göklerle yer mi kürsüyü içine alır, yoksa kürsü mü gökleri ve yeri içine alır?"
Buyurdu ki: "Bilakis, Kürsü, gökleri, yeri ve Arş'ı içine alır, Kürsü her şeyi kapsar."
İmam Câfer, "Allah'ın Arş'ı suyun üzerindeydi" ayeti hakkında ne söylüyorlar?" diye sordu.
Davud er-Rakki şöyle diyor: "Ben dedim ki: "Allah'ın Arş'ı suyun üzerinde Allah da Arş'ın üzerindeydi" diyorlar.
İmam dedi ki: "Yalan söylüyorlar. Böyle bir iddiayı ortaya atan kimse Allah'ı tanınan bir varlık konumuna getirmiş, O'nu yaratılmışlar gibi vasfetmiş ve O'nu taşıyan şeyin O'ndan daha güçlü olduğunu öngörmüş olur."
Ben dedim ki: "O zaman bu ayetin manasını bana açıkla."
Buyurdu ki: "Yer, gökler, cinler, insanlar, güneş veya ay olmadan önce Allah dinini ve ilmini suya yükledi. Varlıkları yaratmayı dileyince onları önüne serpiştirdi. Ve onlara şöyle dedi: "Rabbiniz kim?" İlk önce Resulullah ve İmam Ali konuştu ve "Sen bizim Rabbimizsin" dediler.
Bunun üzerine Yüce Allah ilmi ve dini onlara yükledi. Sonra meleklere şöyle dedi: "Bunlar benim dinimin ve ilmimin taşıyıcılarıdırlar. Yaratılmışlar içinde Benim güvenilir kullarımdır, onlar sorumludurlar."
Sonra Ademoğullarına dedi ki: "Allah'ın Rablığını, şu zatların velayet yetkisini, itaat edilmelerinin zorunluluğunu kabul edin."
Dediler ki "Evet Rabbimiz, kabul ediyoruz."
Sonra meleklere şöyle dedi: "Siz de şahit olun."
Melekler yarın şöyle için: Şahit olduk. Bizim bundan haberimiz yoktu. Veya şöyle dememeleri için: Daha önce atalarımız şirk koşmuştu. Biz onlardan sonra gelen bir zürriyyetiz. Şimdi bizi batıl ehlinin yaptıklarından dolayı helak mı edeceksin?
Ey Davud! Biz Ehl-i Beyt'in velayeti misak ile insanlara onaylatılmıştır."
Ahvel şöyle rivayet etmiştir: "İmam Câfer'e, "Ona şekil verdiğim ve içine ruhumdan üflediğim zaman..." ayetinde sözü edilen, "Adem'in içindeki ruhu" sordum.
Buyurdu ki: Bu ruh yaratılmıştır. İsa'nın içindeki ruh da yaratılmıştır."
"Allah'tan ancak âlimler korkar" ayetinin manasını İmam Câfer'den sordular. Buyurdu ki: "Bu ayette geçen âlimlerle, niteliğiyle fiilleri, sözlerini doğrulayan kimse kastediliyor. Yoksa fiilleri sözlerini doğrulamayan kimse âlim olamaz."
"Hahamları ve rahiplerini Allah'tan başka rabler edindiler."
İmam'a bu ayetin manası soruldu.
"Allah'a yemin ederim ki, hahamlar ve rahipler, Yahudileri ve Hristiyanları kendilerine tapmaya davet etseydiler onlar bu daveti kabul etmezlerdi. Ancak onlar için haram olan şeyleri helal ve helal olan şeyleri de haram kıldılar. Dolayısıyla, farkında olmadan onlara tapar oldular."
Muhammed b. Müslim, İmam Câfer-i Sâdık'tan nakleder:
"Yahudiler Resulullah'a gelerek bir soru sordular ve dediler ki: "Bize Rabbinin nesebini anlat" (yani vasfet, tanımla). Resulullah üç gün bekledi. Sonra: "Kul hüvellahü ahad/De ki O Allah birdir..." süresi sonuna kadar indi."
İmam Câfer'e, "Kul hüvellahü ahad." sûresini sordular.
Buyurdu ki: "Allah'ın kullarıyla nispeti şöyledir: O, birdir. Yaratılmışların maksududur. Ezelidir, kullar O'na muhtaçtır.
O'nun dayandığı bir sebep yoktur fakat varlıklar O'nun var ettiği sebeplere dayanırlar.
Bilinmeyeni bilir. Her cahilin yanında bilinendir. Tektir. Yarattıkları O'nun içinde değildirler. Ve O da yarattıklarının içinde değildir. Duyularla algılanmaz. Elle dokunulmaz. Gözler O'nu göremez.
Yücedir. Ama yakındır. Yakındır ama uzaktır. Emrine isyan edilir, O bağışlar. Emrine itaat edilir, O şükürleri kabul eder. Karşılığını verir.
Yeri O'nu kapsayamaz, gökleri O'nu taşıyamaz. Varlıkları kudretiyle taşır. Daimîdir. Ezelîdir (öncesizdir), unutmaz, beyhude iş yapmaz, yanlış yapmaz, oyun oynamaz, iradesinin önüne geçilmez, hükmü cezadır. Ve emri anında yerine gelir. Çocuğu yoktur ki mirasını alsın, doğmamış ki ortakları olsun. "Hiç kimse O'nun dengi değildir."
"Gözler, O'nu göremez, O, gözleri görür" ayetinin tefsirinde İmam Câfer buyurur ki: "Burada kastedilen; zihinlerin, tasavvurların O'nu kuşatamayacağı, kapsayamayacağıdır."
İbn Ebu Yafur şöyle rivayet ediyor:
İmam Câfer'e, "O ilktir, O sondur" ayetinin anlamını sordum. Dedim ki: "Allah'ın ilk olmasını öğrendik, bize Allah'ın son olmasının ne demek olduğunu açıkla."
Buyurdu ki: "Âlemlerin Rabbi olan Allah'ın dışında hiçbir şey yoktur ki bozulmasın, değişmesin veya değişikliğe uğrayıp yok olmasın, ya da renkten renge, şekilden şekile, nitelikten niteliğe girmesin.
Çokluktan azlığa, azlıktan çokluğa geçmesin. Allah her zaman vardır. Ve hep aynı durumdadır. O her şeyden önce var olan ilktir. Ve her şeyden sonra var olmaya devam edecek sondur. Başkalarında olduğu gibi O'nun nitelikleri ve isimleri değişmez. Söz¬gelimi, insan bir keresinde toprak olur, bir keresinde et ve kan olur, bir keresinde çürüyüp un ufak olmuş kemik olur."
"En güzel isimler Allah'ındır. O'na bu isimler ile dua edin" ayetiyle ilgili olarak İmam Câfer buyurmuştur ki: "Allah'a yemin ederim ki, biziz Allah'ın en güzel isimleri."
"Allah sizden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara kendilerinden öncekileri halife kıldığı gibi, onları da yeryüzüne halife kılacağını vaad etti" ayetinin açıklamasında imam Câfer şöyle buyurmaktadır: "Burada kastedilen imamlardır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
"O, gökte de ilah olandır, yerde de ilah olandır."
Bu ayet zındıkların başı Deysemî'nin, İmam'ın öğrencilerine karşı münazara sırasında ileri sürdüğü bir ayettir. Deysemî, "İşte bu ayet tam da bizim görüşümüzü ifade etmektedir" demiş ve İmam'ın öğrencisi Hişam b. Hakem buna verecek bir cevap bulamamıştır. O, şöyle diyor: "Ona verecek bir cevap bulamadım. Yenilmiştim."
Hişam b. Hakem daha sonra olayı İmam Cafer'e haber verir ve bu ayetin manasını sorar.
İmam buyurur ki: "Bu pis bir zındığın söyleyeceği sözlerdir. Bir daha onun yanına gidersen de ki, "Kûfe'de adın nedir?" O da "falan" diyecektir.
Sonra, "Basra'da adın nedir?" diye sor. O yine, "falan, falan" diyecektir. Sen de o zaman de ki: "İşte bizim Rabbimiz de böyledir. Gökte ilahtır, yerde ilahtır. Denizlerde ilahtır, ovalarda ilahtır. Her yerde ilahtır."
Hişam diyor ki: "Hemen yola koyuldum. Deysemî'nin yanına gittim. İmamın dediklerini ona bir bir söyledim. Dedi ki: "Bu cevap Hicaz'dan gelmiştir."
Zurare anlatıyor:
İmam Câfer'e, "Kürsüsü, gökleri de kaplayıp kucaklamıştır, yeryüzünü de..." ayetinin manasıyla ilgili olarak şunu sordum:
"Göklerle yer mi kürsüyü içine alır, yoksa kürsü mü gökleri ve yeri içine alır?"
Buyurdu ki: "Bilakis, Kürsü, gökleri, yeri ve Arş'ı içine alır, Kürsü her şeyi kapsar."
İmam Câfer, "Allah'ın Arş'ı suyun üzerindeydi" ayeti hakkında ne söylüyorlar?" diye sordu.
Davud er-Rakki şöyle diyor: "Ben dedim ki: "Allah'ın Arş'ı suyun üzerinde Allah da Arş'ın üzerindeydi" diyorlar.
İmam dedi ki: "Yalan söylüyorlar. Böyle bir iddiayı ortaya atan kimse Allah'ı tanınan bir varlık konumuna getirmiş, O'nu yaratılmışlar gibi vasfetmiş ve O'nu taşıyan şeyin O'ndan daha güçlü olduğunu öngörmüş olur."
Ben dedim ki: "O zaman bu ayetin manasını bana açıkla."
Buyurdu ki: "Yer, gökler, cinler, insanlar, güneş veya ay olmadan önce Allah dinini ve ilmini suya yükledi. Varlıkları yaratmayı dileyince onları önüne serpiştirdi. Ve onlara şöyle dedi: "Rabbiniz kim?" İlk önce Resulullah ve İmam Ali konuştu ve "Sen bizim Rabbimizsin" dediler.
Bunun üzerine Yüce Allah ilmi ve dini onlara yükledi. Sonra meleklere şöyle dedi: "Bunlar benim dinimin ve ilmimin taşıyıcılarıdırlar. Yaratılmışlar içinde Benim güvenilir kullarımdır, onlar sorumludurlar."
Sonra Ademoğullarına dedi ki: "Allah'ın Rablığını, şu zatların velayet yetkisini, itaat edilmelerinin zorunluluğunu kabul edin."
Dediler ki "Evet Rabbimiz, kabul ediyoruz."
Sonra meleklere şöyle dedi: "Siz de şahit olun."
Melekler yarın şöyle için: Şahit olduk. Bizim bundan haberimiz yoktu. Veya şöyle dememeleri için: Daha önce atalarımız şirk koşmuştu. Biz onlardan sonra gelen bir zürriyyetiz. Şimdi bizi batıl ehlinin yaptıklarından dolayı helak mı edeceksin?
Ey Davud! Biz Ehl-i Beyt'in velayeti misak ile insanlara onaylatılmıştır."
Ahvel şöyle rivayet etmiştir: "İmam Câfer'e, "Ona şekil verdiğim ve içine ruhumdan üflediğim zaman..." ayetinde sözü edilen, "Adem'in içindeki ruhu" sordum.
Buyurdu ki: Bu ruh yaratılmıştır. İsa'nın içindeki ruh da yaratılmıştır."
"Allah'tan ancak âlimler korkar" ayetinin manasını İmam Câfer'den sordular. Buyurdu ki: "Bu ayette geçen âlimlerle, niteliğiyle fiilleri, sözlerini doğrulayan kimse kastediliyor. Yoksa fiilleri sözlerini doğrulamayan kimse âlim olamaz."
"Hahamları ve rahiplerini Allah'tan başka rabler edindiler."
İmam'a bu ayetin manası soruldu.
"Allah'a yemin ederim ki, hahamlar ve rahipler, Yahudileri ve Hristiyanları kendilerine tapmaya davet etseydiler onlar bu daveti kabul etmezlerdi. Ancak onlar için haram olan şeyleri helal ve helal olan şeyleri de haram kıldılar. Dolayısıyla, farkında olmadan onlara tapar oldular."
Muhammed b. Müslim, İmam Câfer-i Sâdık'tan nakleder:
"Yahudiler Resulullah'a gelerek bir soru sordular ve dediler ki: "Bize Rabbinin nesebini anlat" (yani vasfet, tanımla). Resulullah üç gün bekledi. Sonra: "Kul hüvellahü ahad/De ki O Allah birdir..." süresi sonuna kadar indi."
İmam Câfer'e, "Kul hüvellahü ahad." sûresini sordular.
Buyurdu ki: "Allah'ın kullarıyla nispeti şöyledir: O, birdir. Yaratılmışların maksududur. Ezelidir, kullar O'na muhtaçtır.
O'nun dayandığı bir sebep yoktur fakat varlıklar O'nun var ettiği sebeplere dayanırlar.
Bilinmeyeni bilir. Her cahilin yanında bilinendir. Tektir. Yarattıkları O'nun içinde değildirler. Ve O da yarattıklarının içinde değildir. Duyularla algılanmaz. Elle dokunulmaz. Gözler O'nu göremez.
Yücedir. Ama yakındır. Yakındır ama uzaktır. Emrine isyan edilir, O bağışlar. Emrine itaat edilir, O şükürleri kabul eder. Karşılığını verir.
Yeri O'nu kapsayamaz, gökleri O'nu taşıyamaz. Varlıkları kudretiyle taşır. Daimîdir. Ezelîdir (öncesizdir), unutmaz, beyhude iş yapmaz, yanlış yapmaz, oyun oynamaz, iradesinin önüne geçilmez, hükmü cezadır. Ve emri anında yerine gelir. Çocuğu yoktur ki mirasını alsın, doğmamış ki ortakları olsun. "Hiç kimse O'nun dengi değildir."
"Gözler, O'nu göremez, O, gözleri görür" ayetinin tefsirinde İmam Câfer buyurur ki: "Burada kastedilen; zihinlerin, tasavvurların O'nu kuşatamayacağı, kapsayamayacağıdır."
İbn Ebu Yafur şöyle rivayet ediyor:
İmam Câfer'e, "O ilktir, O sondur" ayetinin anlamını sordum. Dedim ki: "Allah'ın ilk olmasını öğrendik, bize Allah'ın son olmasının ne demek olduğunu açıkla."
Buyurdu ki: "Âlemlerin Rabbi olan Allah'ın dışında hiçbir şey yoktur ki bozulmasın, değişmesin veya değişikliğe uğrayıp yok olmasın, ya da renkten renge, şekilden şekile, nitelikten niteliğe girmesin.
Çokluktan azlığa, azlıktan çokluğa geçmesin. Allah her zaman vardır. Ve hep aynı durumdadır. O her şeyden önce var olan ilktir. Ve her şeyden sonra var olmaya devam edecek sondur. Başkalarında olduğu gibi O'nun nitelikleri ve isimleri değişmez. Söz¬gelimi, insan bir keresinde toprak olur, bir keresinde et ve kan olur, bir keresinde çürüyüp un ufak olmuş kemik olur."
"En güzel isimler Allah'ındır. O'na bu isimler ile dua edin" ayetiyle ilgili olarak İmam Câfer buyurmuştur ki: "Allah'a yemin ederim ki, biziz Allah'ın en güzel isimleri."
"Allah sizden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara kendilerinden öncekileri halife kıldığı gibi, onları da yeryüzüne halife kılacağını vaad etti" ayetinin açıklamasında imam Câfer şöyle buyurmaktadır: "Burada kastedilen imamlardır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.