İmam Hadi’nin tutuklanması ve suikast girişimi
Halife Mütevekkil, İmam Hâdî’yi gözaltında tuttuktan, evini defalarca arayıp kontrol ettikten sonra tutuklanmasını emretti. Kendisini zindana attı. İmam Hâdî zindanda günlerce kaldı
23.05.2024 18:05:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Halife Mütevekkil, İmam Hâdî'yi gözaltında tuttuktan, evini defalarca arayıp kontrol ettikten sonra tutuklanmasını emretti. Kendisini zindana attı. İmam Hâdî zindanda günlerce kaldı.
Bir gün Sakr b. Ebû Duhef onu ziyarete geldi. Hapishane muhâfızı onu karşıladı. Onu tanıdığı gibi Ehl-i Beyt takipçilerinden olduğunu da biliyordu. Muhafız doğrudan söze girerek, "Ne işin var ne için geldin?" diye sordu.
Sakr, "Gelişimin amacı hayırdır" dedi.
Muhafız, "Her hâlde efendinden haber almaya geldin" dedi.
Sakr, "Benim efendim Müevekkil'dir" dedi.
Muhafız gülümsedi ve dedi ki: "Sus! Hak üzere olan senin efen- dindir (İmam Hâdî). Benden korkmana gerek yok. Ben de senin mezhebindenim."
Sakr,"Allah'a hamd olsun" dedi.
Muhafız, "Onu görmek ister misin?" diye sordu.
Sakr, "Evet" dedi.
Muhafız, "Otur. Postacı çıkıncaya kadar bekle" dedi.
Postacı çıkınca muhafız hizmetçisine döndü ve şöyle dedi: "Sakr'ın elinden tut. Onu Alevî'nin bulunduğu hücreye götür. Sonra da onları baş başa bırak."
Hizmetçi denileni yaptı. Sakr'a İmam'ın bulunduğu kısmı gösterdi. Sakr içeri girdi. İmam bir hasır üzerinde oturuyordu. Karşısında da kazılmış bir mezar vardı. Mütevekkil, İmam'ı korkutmak için bir mezar kazılmasını emretmişti. İmam şefkat ve sevgiyle dönüp şöyle dedi: "Ey Sakr! Ne için geldin?"
Sakr,"Bana durumunu anlatman için geldim" dedi.
Bu arada Sakr, İmam'a acıdığı ve başına bir iş gelmesinde korktuğu için ağlamaya başladı.
İmam dedi ki: "Ey Sakr, ağlama çünkü bize bir kötülük edemezler."
Bunun üzerine Sakr'ın endişeleri dağıldı. Allah'a hamd etti. Sonra İmam'a bazı şer'î meseleleri sordu. İmam da bu sorulara cevap verdi. Sonra Sakr veda ederek oradan ayrıldı. İmam da bir müddet sonra serbest bırakıldı.
İMAM HÂDÎ'YE SUİKAST GİRİŞİMİ
Ebû Said'in şöyle dediği rivâyet edilir: "Bize kâtip Ebû'l-Abbâs Fazl b. Ahmed b. İsrâil, Samarra'daki evinde bulunduğumuz bir sırada Ebû'l-Hasan'dan söz açıldığında şöyle dedi:
"Ey Ebû Said! Sana babamdan dinlediğim bir olayı anlatayım mı?"
Ardından şöyle dedi: "Biz Muntasır'ın yanındaydık. Babam onun kâtibiydi. İçeri girdik. Mütevkkil tahtının üzerinde oturuyordu. Muntasır selâm verip ayakta bekledi. Ben de onun arkasında durdum.
Önceleri Muntasır içeri girdiğinde ona hoş geldin der yanına oturturdu. Fakat bu sefer uzun süre bekledi. O kadar ki yorulan ayaklarından birini kaldırıyor, ötekisini indiriyordu. Mütevekkil oturmasına izin vermiyordu. Görüyordum ki yüzünün rengi ân be ân değişiyor.
Ve Feth b. Hakan'a, 'Söylediğin sözleri söyleyen bu mudur?' diye soruyordu. Ve bunu tekrarlıyordu.
Feth de onun sözünü kesip şöyle diyordu: 'Onun hakkında yalan söylüyorlar.'
Mütevekkil ise öfkeden kıpkırmızı kesilip köpürüyordu. Diyordu ki: 'Vallahi bu ikiyüzlü zındığı öldüreceğim. Yalan iddialarda bulunuyor ve devletim hakkında olumsuz söylentilerin çıkmasına neden oluyor.'
Sonra çirkin suratlı dört Hazar'ı (Tatarlardan bir grup) çağırdı. Her birine bir kılıç vererek içeri girdiğinde İmam Hâdî'yi öldürmelerini emretti ve 'Öldükten sonra da onu yakacağım' dedi.
Ben Muntasır'ın arkasında perde gerisinde bulunuyordum. İmam içeri girdi. Dudakları kıpırdıyordu.
Üzerinde panikten ve korkudan eser yoktu. Mütevekkil onu görünce kendisini tahttan aşağıya atıp ona doğru koştu. Kucakladı, alnını ve ellerini öptü. Kılıcı da kınından çekilmiş vaziyette elinde idi.
Bir yandan da şöyle diyordu: 'Ey efendim! Ey Resûlullah'ın oğlu! Ey Allah'ın kullarının en hayırlısı! Ey amcamın oğlu! Ey dostum! Ey Ebû'l-Hasan!'
İmam da ona, 'Ey mü'minlerin emiri, seni bundan Allah'a sığındırırım' diyordu.
Mütevekkil, 'Bu saatte seni buraya getiren nedir?' diye sordu.
İmam, 'Senin elçin bana geldi' dedi.
Mütevekkil, 'Kötü kadının oğlu! Yalan söylüyor' dedi. Sonra ekledi: 'Ey efendim, geri dön. Ey Feth! Ey Ubeydullah! Ey Muntasır! Efendinizi ve efendimi uğurlayın.'
Hazarlar onu görünce secdeye kapandılar. Sonra Mütevekkil onları çağırdı. Ve şöyle dedi: 'Size verdiğim emri niçin yerine getirmediniz?'
Hazarlar şöyle dediler: 'Heybetinin şiddetinden... Etrafında yüzden fazla kılıçlı adam gördük. Onları yenemezdik. Bu yüzden içimiz korkuyla doldu.'
Mütevekkil dedi ki: 'Ey Feth! İşte senin arkadaşın.' Sonra da yüzüne güldü ve, 'Onun yüzünü ağartan ve hüccetini aydınlatan Allah'a hamdolsun' dedi."
Mütevekkil bütün başarısız girişimlerine rağmen İmam'ı aşağılamaktan vazgeçmiyordu. Bu nedenle öldürüldüğü yılın Ramazan Bayramı'nda önünde yaya olarak yürümesi emrini verdi.
Maksadı İmam'ı önünde yaya olarak yürütmek sûretiyle küçük düşürmekti. İmam da diğer Hâşimîler gibi yaya olarak yürüyordu. Bu sırada hizmetçilerinden birine dayanıyordu. Hâşimîler yanına gelerek şöyle dediler: "Ey efendim! Şu dünyada senin gibi duası kabul olacak ve bize bu hakareti revâ görenden bizi kurtaracak kimse yoktur."
İmam onlara dedi ki: "Şu dünyada kesip attığı tırnağı bile Allah katında Semud kavmine gönderilen deveden daha kıymetli olan biri var. Deve boğazlanınca yavrusu Allah'a seslendi.
Bunun üzerine Yüce Allah, Semud kavmine şöyle dedi: 'Yurdunuzda üç gün daha yaşayın (sonra helak olacaksınız). Bu yalan olmayan bir vaaddir.' İmam'ın bu sözlerinden üç gün sonra Mütevekkil öldürüldü. (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hadi eserinden)
Bir gün Sakr b. Ebû Duhef onu ziyarete geldi. Hapishane muhâfızı onu karşıladı. Onu tanıdığı gibi Ehl-i Beyt takipçilerinden olduğunu da biliyordu. Muhafız doğrudan söze girerek, "Ne işin var ne için geldin?" diye sordu.
Sakr, "Gelişimin amacı hayırdır" dedi.
Muhafız, "Her hâlde efendinden haber almaya geldin" dedi.
Sakr, "Benim efendim Müevekkil'dir" dedi.
Muhafız gülümsedi ve dedi ki: "Sus! Hak üzere olan senin efen- dindir (İmam Hâdî). Benden korkmana gerek yok. Ben de senin mezhebindenim."
Sakr,"Allah'a hamd olsun" dedi.
Muhafız, "Onu görmek ister misin?" diye sordu.
Sakr, "Evet" dedi.
Muhafız, "Otur. Postacı çıkıncaya kadar bekle" dedi.
Postacı çıkınca muhafız hizmetçisine döndü ve şöyle dedi: "Sakr'ın elinden tut. Onu Alevî'nin bulunduğu hücreye götür. Sonra da onları baş başa bırak."
Hizmetçi denileni yaptı. Sakr'a İmam'ın bulunduğu kısmı gösterdi. Sakr içeri girdi. İmam bir hasır üzerinde oturuyordu. Karşısında da kazılmış bir mezar vardı. Mütevekkil, İmam'ı korkutmak için bir mezar kazılmasını emretmişti. İmam şefkat ve sevgiyle dönüp şöyle dedi: "Ey Sakr! Ne için geldin?"
Sakr,"Bana durumunu anlatman için geldim" dedi.
Bu arada Sakr, İmam'a acıdığı ve başına bir iş gelmesinde korktuğu için ağlamaya başladı.
İmam dedi ki: "Ey Sakr, ağlama çünkü bize bir kötülük edemezler."
Bunun üzerine Sakr'ın endişeleri dağıldı. Allah'a hamd etti. Sonra İmam'a bazı şer'î meseleleri sordu. İmam da bu sorulara cevap verdi. Sonra Sakr veda ederek oradan ayrıldı. İmam da bir müddet sonra serbest bırakıldı.
İMAM HÂDÎ'YE SUİKAST GİRİŞİMİ
Ebû Said'in şöyle dediği rivâyet edilir: "Bize kâtip Ebû'l-Abbâs Fazl b. Ahmed b. İsrâil, Samarra'daki evinde bulunduğumuz bir sırada Ebû'l-Hasan'dan söz açıldığında şöyle dedi:
"Ey Ebû Said! Sana babamdan dinlediğim bir olayı anlatayım mı?"
Ardından şöyle dedi: "Biz Muntasır'ın yanındaydık. Babam onun kâtibiydi. İçeri girdik. Mütevkkil tahtının üzerinde oturuyordu. Muntasır selâm verip ayakta bekledi. Ben de onun arkasında durdum.
Önceleri Muntasır içeri girdiğinde ona hoş geldin der yanına oturturdu. Fakat bu sefer uzun süre bekledi. O kadar ki yorulan ayaklarından birini kaldırıyor, ötekisini indiriyordu. Mütevekkil oturmasına izin vermiyordu. Görüyordum ki yüzünün rengi ân be ân değişiyor.
Ve Feth b. Hakan'a, 'Söylediğin sözleri söyleyen bu mudur?' diye soruyordu. Ve bunu tekrarlıyordu.
Feth de onun sözünü kesip şöyle diyordu: 'Onun hakkında yalan söylüyorlar.'
Mütevekkil ise öfkeden kıpkırmızı kesilip köpürüyordu. Diyordu ki: 'Vallahi bu ikiyüzlü zındığı öldüreceğim. Yalan iddialarda bulunuyor ve devletim hakkında olumsuz söylentilerin çıkmasına neden oluyor.'
Sonra çirkin suratlı dört Hazar'ı (Tatarlardan bir grup) çağırdı. Her birine bir kılıç vererek içeri girdiğinde İmam Hâdî'yi öldürmelerini emretti ve 'Öldükten sonra da onu yakacağım' dedi.
Ben Muntasır'ın arkasında perde gerisinde bulunuyordum. İmam içeri girdi. Dudakları kıpırdıyordu.
Üzerinde panikten ve korkudan eser yoktu. Mütevekkil onu görünce kendisini tahttan aşağıya atıp ona doğru koştu. Kucakladı, alnını ve ellerini öptü. Kılıcı da kınından çekilmiş vaziyette elinde idi.
Bir yandan da şöyle diyordu: 'Ey efendim! Ey Resûlullah'ın oğlu! Ey Allah'ın kullarının en hayırlısı! Ey amcamın oğlu! Ey dostum! Ey Ebû'l-Hasan!'
İmam da ona, 'Ey mü'minlerin emiri, seni bundan Allah'a sığındırırım' diyordu.
Mütevekkil, 'Bu saatte seni buraya getiren nedir?' diye sordu.
İmam, 'Senin elçin bana geldi' dedi.
Mütevekkil, 'Kötü kadının oğlu! Yalan söylüyor' dedi. Sonra ekledi: 'Ey efendim, geri dön. Ey Feth! Ey Ubeydullah! Ey Muntasır! Efendinizi ve efendimi uğurlayın.'
Hazarlar onu görünce secdeye kapandılar. Sonra Mütevekkil onları çağırdı. Ve şöyle dedi: 'Size verdiğim emri niçin yerine getirmediniz?'
Hazarlar şöyle dediler: 'Heybetinin şiddetinden... Etrafında yüzden fazla kılıçlı adam gördük. Onları yenemezdik. Bu yüzden içimiz korkuyla doldu.'
Mütevekkil dedi ki: 'Ey Feth! İşte senin arkadaşın.' Sonra da yüzüne güldü ve, 'Onun yüzünü ağartan ve hüccetini aydınlatan Allah'a hamdolsun' dedi."
Mütevekkil bütün başarısız girişimlerine rağmen İmam'ı aşağılamaktan vazgeçmiyordu. Bu nedenle öldürüldüğü yılın Ramazan Bayramı'nda önünde yaya olarak yürümesi emrini verdi.
Maksadı İmam'ı önünde yaya olarak yürütmek sûretiyle küçük düşürmekti. İmam da diğer Hâşimîler gibi yaya olarak yürüyordu. Bu sırada hizmetçilerinden birine dayanıyordu. Hâşimîler yanına gelerek şöyle dediler: "Ey efendim! Şu dünyada senin gibi duası kabul olacak ve bize bu hakareti revâ görenden bizi kurtaracak kimse yoktur."
İmam onlara dedi ki: "Şu dünyada kesip attığı tırnağı bile Allah katında Semud kavmine gönderilen deveden daha kıymetli olan biri var. Deve boğazlanınca yavrusu Allah'a seslendi.
Bunun üzerine Yüce Allah, Semud kavmine şöyle dedi: 'Yurdunuzda üç gün daha yaşayın (sonra helak olacaksınız). Bu yalan olmayan bir vaaddir.' İmam'ın bu sözlerinden üç gün sonra Mütevekkil öldürüldü. (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hadi eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.