İmam Kazım’ın meşhur akıl risâlesi -9-
Yüce Allah kime üç şeyi ikram etmişse, ona lutufta bulunmuştur: Hevâsının izinden gitmesine engel olacak yeterli akıl, cehaletini etkisiz kılacak yeterli ilim ve fakirlik korkusuna engel olacak yeterli zenginlik
14.01.2024 08:06:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





Ey Hişam! Yüce Allah kime üç şeyi ikram etmişse, ona lutufta bulunmuştur: Hevâsının izinden gitmesine engel olacak yeterli akıl, cehaletini etkisiz kılacak yeterli ilim ve fakirlik korkusuna engel olacak yeterli zenginlik.
Ey Hişam! Şu dünyadan ve dünya ehlinden sakın! Çünkü dünyada insanlar dört gruba ayrılırlar:
1-Alçalmış, hevâsına sarılmış adam, 2- İlimle uğraşan kibirli insan. Bu insanın ilmi arttıkça kibri de artar; okumasıyla, ilmiyle kendisinden aşağı olanlara üstünlük taslar.
3- Cahil âbid. Bu da ibâdet bakımından kendisinden aşağı olan kimseleri küçümser. Kendisinin yüceltilmesini, kendisine saygı gösterilmesini ister.
4- Basiret sahibi ve Hakk'ın yoluna ârif olan âlim. Bu kimse bildikleriyle hakkı gerçekleştirmek ister ama gücü yetersizdir veya mağlup konumdadır, bildiklerini gerçekleştirecek güç ve imkândan yoksundur.
Bu yüzden hüzünlüdür, kederlidir. Böyle bir kimse zamanının en ideal şahsiyetidir, akıl olarak en gözdesidir.
Ey Hişam! Aklı ve ordusunu, cehaletini ve ordusunu tanı. O zaman hidâyete erenlerden olursun.
Hişam şöyle diyor: Dedim ki: 'Sana kurban olayım. Senin bize öğrettiğinden başka bir şey bilmiyoruz.'
Bunun üzerine İmam (a.s.) şöyle buyurdu: Ey Hişam! Allah, aklı yarattı. Akıl, Arş'ın sağ yanından, O'nun nurundan yaratılan ilk ruhanî (soyut) varlıktır.
Allah ona, 'Geri dön' dedi, akıl geri döndü. Sonra ona, 'Beri gel' dedi, akıl beri geldi. Sonra Allah şöyle dedi: 'Seni büyük bir yaratılışla yarattım ve seni bütün yarattıklarımdan üstün tuttum.'
Sonra Allah, cehaleti tuzlu ve karanlık bir denizden yarattı. Ona, 'Geri dön' dedi, cehalet geri döndü. Sonra, 'Beri gel' dedi, cehalet beri gelmedi.
Bunun üzerine Allah ona, 'Büyüklendin' dedi ve onu lanetledi. Sonra akla yetmiş beş asker bahşetti.
Cehalet, Allah'ın akla verdiği değeri, ona bahşettiği askerleri görünce, içinden akla karşı düşmanlık duygusu beslemeye başladı ve şöyle dedi: 'Ey Rabb'im! O da benim gibi bir varlıktır. Sen onu yarattın, ona ikramda bulundun, onu güçlendirdin. Bense onun karşıtıyım. Fakat benim ona karşı koyacak gücüm yoktur. Ona verdiğin gibi, bana da askerler ver.'
Allah buyurdu ki: 'Evet, ama bundan sonra da emrime karşı gelirsen, seni ve askerlerini rahmetimden uzaklaştırırım.' Cehalet, 'Kabul ediyorum' dedi. Bunun üzerine Allah, ona yetmiş beş asker verdi. Allah'ın akla verdiği yetmiş beş askerden birisi hayırdır ve o, aklın veziridir. Onun karşıtını ise cehaletin veziri olan şer kılmıştır.
İmanın karşıtı küfür. Tasdik-yalanlamak; ihlâs-nifak; ümit-ümitsizlik; adalet-haksızlık; hoşnutluk-hırçınlık; şükür-nankörlük; halkın eline göz dikmemek-tamahkârlık;
Tevekkül-ihtiras; şefkat-katı yüreklilik; ilim-cehalet; iffetlilik, şereflilik-şerefsizlik, rezillik; zühd-dünyaya düşkünlük; anlayışlılık-ahmaklık; yumuşaklık-sertlik, cüretkârlık; alçakgönüllülük-kibirlilik;
Teenni-acelecilik; ağırbaşlılık-hafiflik, beyinsizlik; suskunluk-boşboğazlık; uysallık-dik başlılık; teslimiyet-havalara girmek, kibirlenmek; af-kindarlık;
Merhamet-katı yüreklilik; yakîn-kuşku; sabır-sabırsızlık; vazgeçme, göz yumma-intikam; zenginlik (kanaatkârlık)-yoksulluk (açgözlülük); tefekkür-yanılma; hatırlama-gaflet etme; ilişkileri sürdürme-bağları kesme;
kanaat-ihtiras; yardımlaşma-esirgeme; dostluk-düşmanlık; ve- fa-ihanet (vefasızlık); itaat-isyankârlık; boyun eğme-ululanma; selâmet-belâ; zekâ-kalın kafalılık; mârifet (bilmek)-inkâr; iyi ge- çinmek-çekişmek;
Birbirinin gıyâbında sağlam olmak-hileyle aldatmak; sır saklamak-sırrı ifşâ etmek; iyilik-(anne ve babaya) karşı gelmek; gerçekçilik-geciktirmek; ma'ruf (iyilik)-münker (kötülük); takiyye-açığa vurma; insaf-zulüm;
Takva-hased; temizlik-kirlilik; hayâ-utanmazlık; dengeli olmak-israf, savurganlık; rahat-meşakkat; kolaylık- zorluk; âfiyet (esenlik)-uğraşmak (sıkıntı); itidal-çoğaltma yarışı; hikmet-hevese uymak; ağırbaşlılık-hafiflik; mutluluk-bedbahtlık;
Tövbe-günahta ısrar; koruma-başıboşluk; dua ve yakarış-duadan kaçınmak; dirilik-bitkinlik; sevinç-üzüntü; kaynaşmak-ayrılık; cömertlik-cimrilik; huşû-kendini beğenmişlik; yanında konuşulanı korumak-koğuculuk (söz taşımak); bağışlanma dilemek-yüz çevirip kendini aldatmak; zekilik-ahmaklık.
Ey Hişam! Aklın sayılan bu askerlerinin tümü, ancak Nebi'de (s.a.a.) veya Nebi'nin vasîsinde ya da Allah'ın, kalbini sınayarak kötülüklerden arındırdığı bir mü'minde toplanabilir.
Fakat diğer mü'minlere gelince, onlardan hiç kimse yoktur ki, bu askerlerin bir kısmına sahip olmasın ve gitgide tekâmüle doğru yol almasın, cehaletin askerlerinden peyderpey arınmasın.
İşte ancak bu süreç tamamlandıktan sonra nebiler ve vasîlerle birlikte en yüksek derecede yer alır. Allah, bizi ve sizi, itaatine ulaşmada başarılı kılsın." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Ey Hişam! Şu dünyadan ve dünya ehlinden sakın! Çünkü dünyada insanlar dört gruba ayrılırlar:
1-Alçalmış, hevâsına sarılmış adam, 2- İlimle uğraşan kibirli insan. Bu insanın ilmi arttıkça kibri de artar; okumasıyla, ilmiyle kendisinden aşağı olanlara üstünlük taslar.
3- Cahil âbid. Bu da ibâdet bakımından kendisinden aşağı olan kimseleri küçümser. Kendisinin yüceltilmesini, kendisine saygı gösterilmesini ister.
4- Basiret sahibi ve Hakk'ın yoluna ârif olan âlim. Bu kimse bildikleriyle hakkı gerçekleştirmek ister ama gücü yetersizdir veya mağlup konumdadır, bildiklerini gerçekleştirecek güç ve imkândan yoksundur.
Bu yüzden hüzünlüdür, kederlidir. Böyle bir kimse zamanının en ideal şahsiyetidir, akıl olarak en gözdesidir.
Ey Hişam! Aklı ve ordusunu, cehaletini ve ordusunu tanı. O zaman hidâyete erenlerden olursun.
Hişam şöyle diyor: Dedim ki: 'Sana kurban olayım. Senin bize öğrettiğinden başka bir şey bilmiyoruz.'
Bunun üzerine İmam (a.s.) şöyle buyurdu: Ey Hişam! Allah, aklı yarattı. Akıl, Arş'ın sağ yanından, O'nun nurundan yaratılan ilk ruhanî (soyut) varlıktır.
Allah ona, 'Geri dön' dedi, akıl geri döndü. Sonra ona, 'Beri gel' dedi, akıl beri geldi. Sonra Allah şöyle dedi: 'Seni büyük bir yaratılışla yarattım ve seni bütün yarattıklarımdan üstün tuttum.'
Sonra Allah, cehaleti tuzlu ve karanlık bir denizden yarattı. Ona, 'Geri dön' dedi, cehalet geri döndü. Sonra, 'Beri gel' dedi, cehalet beri gelmedi.
Bunun üzerine Allah ona, 'Büyüklendin' dedi ve onu lanetledi. Sonra akla yetmiş beş asker bahşetti.
Cehalet, Allah'ın akla verdiği değeri, ona bahşettiği askerleri görünce, içinden akla karşı düşmanlık duygusu beslemeye başladı ve şöyle dedi: 'Ey Rabb'im! O da benim gibi bir varlıktır. Sen onu yarattın, ona ikramda bulundun, onu güçlendirdin. Bense onun karşıtıyım. Fakat benim ona karşı koyacak gücüm yoktur. Ona verdiğin gibi, bana da askerler ver.'
Allah buyurdu ki: 'Evet, ama bundan sonra da emrime karşı gelirsen, seni ve askerlerini rahmetimden uzaklaştırırım.' Cehalet, 'Kabul ediyorum' dedi. Bunun üzerine Allah, ona yetmiş beş asker verdi. Allah'ın akla verdiği yetmiş beş askerden birisi hayırdır ve o, aklın veziridir. Onun karşıtını ise cehaletin veziri olan şer kılmıştır.
İmanın karşıtı küfür. Tasdik-yalanlamak; ihlâs-nifak; ümit-ümitsizlik; adalet-haksızlık; hoşnutluk-hırçınlık; şükür-nankörlük; halkın eline göz dikmemek-tamahkârlık;
Tevekkül-ihtiras; şefkat-katı yüreklilik; ilim-cehalet; iffetlilik, şereflilik-şerefsizlik, rezillik; zühd-dünyaya düşkünlük; anlayışlılık-ahmaklık; yumuşaklık-sertlik, cüretkârlık; alçakgönüllülük-kibirlilik;
Teenni-acelecilik; ağırbaşlılık-hafiflik, beyinsizlik; suskunluk-boşboğazlık; uysallık-dik başlılık; teslimiyet-havalara girmek, kibirlenmek; af-kindarlık;
Merhamet-katı yüreklilik; yakîn-kuşku; sabır-sabırsızlık; vazgeçme, göz yumma-intikam; zenginlik (kanaatkârlık)-yoksulluk (açgözlülük); tefekkür-yanılma; hatırlama-gaflet etme; ilişkileri sürdürme-bağları kesme;
kanaat-ihtiras; yardımlaşma-esirgeme; dostluk-düşmanlık; ve- fa-ihanet (vefasızlık); itaat-isyankârlık; boyun eğme-ululanma; selâmet-belâ; zekâ-kalın kafalılık; mârifet (bilmek)-inkâr; iyi ge- çinmek-çekişmek;
Birbirinin gıyâbında sağlam olmak-hileyle aldatmak; sır saklamak-sırrı ifşâ etmek; iyilik-(anne ve babaya) karşı gelmek; gerçekçilik-geciktirmek; ma'ruf (iyilik)-münker (kötülük); takiyye-açığa vurma; insaf-zulüm;
Takva-hased; temizlik-kirlilik; hayâ-utanmazlık; dengeli olmak-israf, savurganlık; rahat-meşakkat; kolaylık- zorluk; âfiyet (esenlik)-uğraşmak (sıkıntı); itidal-çoğaltma yarışı; hikmet-hevese uymak; ağırbaşlılık-hafiflik; mutluluk-bedbahtlık;
Tövbe-günahta ısrar; koruma-başıboşluk; dua ve yakarış-duadan kaçınmak; dirilik-bitkinlik; sevinç-üzüntü; kaynaşmak-ayrılık; cömertlik-cimrilik; huşû-kendini beğenmişlik; yanında konuşulanı korumak-koğuculuk (söz taşımak); bağışlanma dilemek-yüz çevirip kendini aldatmak; zekilik-ahmaklık.
Ey Hişam! Aklın sayılan bu askerlerinin tümü, ancak Nebi'de (s.a.a.) veya Nebi'nin vasîsinde ya da Allah'ın, kalbini sınayarak kötülüklerden arındırdığı bir mü'minde toplanabilir.
Fakat diğer mü'minlere gelince, onlardan hiç kimse yoktur ki, bu askerlerin bir kısmına sahip olmasın ve gitgide tekâmüle doğru yol almasın, cehaletin askerlerinden peyderpey arınmasın.
İşte ancak bu süreç tamamlandıktan sonra nebiler ve vasîlerle birlikte en yüksek derecede yer alır. Allah, bizi ve sizi, itaatine ulaşmada başarılı kılsın." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.