İmamet sadece manevî bir makam değildir
İmam Zeynelâbidin (a.s.), naspedilmiş imamların dördüncüsüdür. O, hiçbir takiyyeye gerek duymadan imametini ilan etmekte idi
25.10.2023 08:25:00 / Güncelleme: 25.10.2023 09:20:16
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Zeynelâbidin (a.s.), naspedilmiş imamların dördüncüsüdür. O, hiçbir takiyyeye gerek duymadan imametini ilan etmekte idi:
"Biz, Müslümanların imamlarıyız, Allah'ın âlemlere sunduğu hüccetleriyiz. Mü'minlerin seyyidleri, kalabalıkların önderiyiz. Mü'minlerin mevlalarıyız.
Biz, yeryüzü halkının güvencesiyiz, tıpkı yıldızların gök ehlinin güvenceleri olmaları gibi.
Eğer yeryüzünde bizden birileri olmasaydı yer, üzerindekileri yutardı.
Allah'ın, Adem'i yarattığı günden beri, yeryüzünde açık ve meşhur veya gaybette gizli bir hüccet bulunmuştur. Kıyamet kopuncaya kadar da mutlak yeryüzünde bir hüccet bulunacaktır. Böyle olmasaydı, yeryüzünde Allah'a kulluk edilmezdi."
Ve imamların sayısı ile ilgili sorulan bir soruya verdiği cevap şöyledir:
"Sekiz imam gelecektir. Çünkü Resulûllah (s.a.v.)'den sonra on iki imam gelecektir. Bu, İsrailoğullarındaki Esbat'ın da sayısıdır. Üç tanesi geçmişte geldi ben dördüncüsüyüm. Sekiz tanesi de benim soyumdan gelecektir."
İMAMET SADECE MANEVÎ BİR MAKAM DEĞİLDİR
İmamet manevî bir önderliğin yanında, devleti yönetme misyonunu, emir yetkisini ve halka, her türlü sıkıntısında sahip çıkma vazifelerini de içermektedir.
Emeviler, masum imamları yönetimden ve siyasal emir yetkisinden uzaklaştırdılar. Ancak, İmam Zeynelâbidin (a.s.)'ın imamet makamının sadece manevî bir makam olmadığı konusunda halkı ayıktıran görüşleri vardır.
Sahife-i Seccadiye'nin 48. duasında İmam (a.s.), imamın, Allah tarafından seçildiğinden bahsetmektedir:
"Allah'ım! Kullarının arasından seçilme nimetine mahsus kıldığın mümtaz kulların olan Muhammed (s.a.v.) ve pak hanedanına salat ve selam gönder ve emrettiğin şekilde onları dinlemeye ve itaat etmeye bizleri muvaffak eyle!"
İmamet, Cenab-ı Hakkın bir ikramıdır ve ümmetin vazifesi ona itaattir.
Sahife-i Seccadiye'de yer alan 47. duası, Arefe Günü okuduğu duasıdır ki, bu dua da imamet makamının neleri kapsadığını anlatmaktadır:
"Allah'ım! Kuşkusuz Sen, dinini her zaman kulların için bir bayrak, memleketlerinde bir kandil olarak görevlendirdiğin bir manevî önder ile desteklemişsin.
Bunu da, o manevî önderi kendine sıkı sıkıya bağladıktan, onu hoşnutluğuna vesile kıldıktan, ona itaati zorunlu hale getirdikten, ona karşı gelmeyi yasakladıktan, emirlerine uymayı, yasaklarından sakınmayı ve öne çıkan hiç kimsenin onun önüne geçmemesini, geride kalan hiç kimsenin onun gerisinde kalmamasını emrettikten sonra yapmışsın.
O, kendisine sığınanların koruyucusu, mü'minlerin ilticagâhı, hakka sarılanların kulbu, âlemlerin güzelliğidir.
Allah'ım! Veli kuluna verdiğin nimetlerin şükrünü nasip eyle. Aynı şeye bizi de muvaffak eyle. Kendi katından ona muzaffer bir hâkimiyet ver! Ona kolay bir fetih müyesser et!
En güçlü desteğinle ona yardım et. Kuvvetini katla. Bileğini güçlendir. Onu sürekli gözetimine al. Koruyuculuğunla himaye et. Meleklerin yardımıyla onu muzaffer et. En gâlip ordunu onun yardımına sevk et!
Allah'ım! Onunla Kitabını, sınırlarını, yasalarını, Resulü'nün (s.a.v.) sünnetlerini ayakta tut, zâlimlerin zâyi ettiği dininin nişanelerini onunla ihya et, dinini zulmün kirinden-pasından onun vesilesiyle arıt, yolundan dönenleri onun eliyle izale et. Ve Seni yanlış yolda arayanları onun vesilesi ile doğru yola ilet.
Onu, Senin dostlarına karşı yumuşak huylu ve düşmanlarına da musallat et. Onun sevgisini, şefkatini ve inayetini bize nasip et.
Bizi onu duyan, itaat eden, râzı etmek için çalışan, ona yardım eden ve savunan, bununla da sadece Sana ve Resulü'ne (s.a.v.) yakınlaşmak isteyenlerden kıl."
İmam Zeynelâbidin (a.s.)'ın duasına göre imamın vazifeleri şöyledir:
-Allah'ın dinini ayakta tutmak ve buna karşı bidatleri ortadan kaldırmak, din düşmanları ile savaşmak.
-Allah'ın sınırlarını, yasalarını ve Resulü'nün sünnetini ayakta tutmak.
-Allah'ın dostlarına yumuşak huylu ve düşmanlarına musallat olmak, yani velayet misyonu.
Bu dua da imamın misyonundan bahsedilirken; ümmetin de imama karşı vazifesi olarak ümmetin ona itaatinden, vazifesinde ona yardımdan da bahsedilmektedir.
Yani, İmam Zeynelâbidin (a.s.)'a göre imamet, sadece manevî bir makam değil, ümmeti ayıktıran, dinin muhafazasında ve bidatlerden temizlenmesinde ikaz vazifesini de içeren maddî bir makamdır da. Ve mâsum imamların vazifelerinden biri ve belki de en önemlisi, hak olan imamet vazifesini halka anlatmak ve kabul etmelerini sağlamaktır.
Bunun ilk örneğini, Hz. Peygamberin (s.a.v.) rıhletinden kısa bir süre önce Veda Haccı'ndan dönerken görüyoruz.
Kendisi, Gadr-i Hum denilen yerde yaptığı konuşmasında, İmam Ali (a.s.)'ın, Kendinden sonraki halife olduğunu açıklamıştır. Bu ilanı, Allah'ın emri ile yaptığını da söylemiştir.
Daha sonraki imamet dönemlerinde de, halifelik ve imamet makamları birbirinden ayrılmış ve masum imamların en önemli mücadelesi bu hak vazifenin kendilerinde olduğunu ümmete açıklamak olmuştur." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eserinden)
"Biz, Müslümanların imamlarıyız, Allah'ın âlemlere sunduğu hüccetleriyiz. Mü'minlerin seyyidleri, kalabalıkların önderiyiz. Mü'minlerin mevlalarıyız.
Biz, yeryüzü halkının güvencesiyiz, tıpkı yıldızların gök ehlinin güvenceleri olmaları gibi.
Eğer yeryüzünde bizden birileri olmasaydı yer, üzerindekileri yutardı.
Allah'ın, Adem'i yarattığı günden beri, yeryüzünde açık ve meşhur veya gaybette gizli bir hüccet bulunmuştur. Kıyamet kopuncaya kadar da mutlak yeryüzünde bir hüccet bulunacaktır. Böyle olmasaydı, yeryüzünde Allah'a kulluk edilmezdi."
Ve imamların sayısı ile ilgili sorulan bir soruya verdiği cevap şöyledir:
"Sekiz imam gelecektir. Çünkü Resulûllah (s.a.v.)'den sonra on iki imam gelecektir. Bu, İsrailoğullarındaki Esbat'ın da sayısıdır. Üç tanesi geçmişte geldi ben dördüncüsüyüm. Sekiz tanesi de benim soyumdan gelecektir."
İMAMET SADECE MANEVÎ BİR MAKAM DEĞİLDİR
İmamet manevî bir önderliğin yanında, devleti yönetme misyonunu, emir yetkisini ve halka, her türlü sıkıntısında sahip çıkma vazifelerini de içermektedir.
Emeviler, masum imamları yönetimden ve siyasal emir yetkisinden uzaklaştırdılar. Ancak, İmam Zeynelâbidin (a.s.)'ın imamet makamının sadece manevî bir makam olmadığı konusunda halkı ayıktıran görüşleri vardır.
Sahife-i Seccadiye'nin 48. duasında İmam (a.s.), imamın, Allah tarafından seçildiğinden bahsetmektedir:
"Allah'ım! Kullarının arasından seçilme nimetine mahsus kıldığın mümtaz kulların olan Muhammed (s.a.v.) ve pak hanedanına salat ve selam gönder ve emrettiğin şekilde onları dinlemeye ve itaat etmeye bizleri muvaffak eyle!"
İmamet, Cenab-ı Hakkın bir ikramıdır ve ümmetin vazifesi ona itaattir.
Sahife-i Seccadiye'de yer alan 47. duası, Arefe Günü okuduğu duasıdır ki, bu dua da imamet makamının neleri kapsadığını anlatmaktadır:
"Allah'ım! Kuşkusuz Sen, dinini her zaman kulların için bir bayrak, memleketlerinde bir kandil olarak görevlendirdiğin bir manevî önder ile desteklemişsin.
Bunu da, o manevî önderi kendine sıkı sıkıya bağladıktan, onu hoşnutluğuna vesile kıldıktan, ona itaati zorunlu hale getirdikten, ona karşı gelmeyi yasakladıktan, emirlerine uymayı, yasaklarından sakınmayı ve öne çıkan hiç kimsenin onun önüne geçmemesini, geride kalan hiç kimsenin onun gerisinde kalmamasını emrettikten sonra yapmışsın.
O, kendisine sığınanların koruyucusu, mü'minlerin ilticagâhı, hakka sarılanların kulbu, âlemlerin güzelliğidir.
Allah'ım! Veli kuluna verdiğin nimetlerin şükrünü nasip eyle. Aynı şeye bizi de muvaffak eyle. Kendi katından ona muzaffer bir hâkimiyet ver! Ona kolay bir fetih müyesser et!
En güçlü desteğinle ona yardım et. Kuvvetini katla. Bileğini güçlendir. Onu sürekli gözetimine al. Koruyuculuğunla himaye et. Meleklerin yardımıyla onu muzaffer et. En gâlip ordunu onun yardımına sevk et!
Allah'ım! Onunla Kitabını, sınırlarını, yasalarını, Resulü'nün (s.a.v.) sünnetlerini ayakta tut, zâlimlerin zâyi ettiği dininin nişanelerini onunla ihya et, dinini zulmün kirinden-pasından onun vesilesiyle arıt, yolundan dönenleri onun eliyle izale et. Ve Seni yanlış yolda arayanları onun vesilesi ile doğru yola ilet.
Onu, Senin dostlarına karşı yumuşak huylu ve düşmanlarına da musallat et. Onun sevgisini, şefkatini ve inayetini bize nasip et.
Bizi onu duyan, itaat eden, râzı etmek için çalışan, ona yardım eden ve savunan, bununla da sadece Sana ve Resulü'ne (s.a.v.) yakınlaşmak isteyenlerden kıl."
İmam Zeynelâbidin (a.s.)'ın duasına göre imamın vazifeleri şöyledir:
-Allah'ın dinini ayakta tutmak ve buna karşı bidatleri ortadan kaldırmak, din düşmanları ile savaşmak.
-Allah'ın sınırlarını, yasalarını ve Resulü'nün sünnetini ayakta tutmak.
-Allah'ın dostlarına yumuşak huylu ve düşmanlarına musallat olmak, yani velayet misyonu.
Bu dua da imamın misyonundan bahsedilirken; ümmetin de imama karşı vazifesi olarak ümmetin ona itaatinden, vazifesinde ona yardımdan da bahsedilmektedir.
Yani, İmam Zeynelâbidin (a.s.)'a göre imamet, sadece manevî bir makam değil, ümmeti ayıktıran, dinin muhafazasında ve bidatlerden temizlenmesinde ikaz vazifesini de içeren maddî bir makamdır da. Ve mâsum imamların vazifelerinden biri ve belki de en önemlisi, hak olan imamet vazifesini halka anlatmak ve kabul etmelerini sağlamaktır.
Bunun ilk örneğini, Hz. Peygamberin (s.a.v.) rıhletinden kısa bir süre önce Veda Haccı'ndan dönerken görüyoruz.
Kendisi, Gadr-i Hum denilen yerde yaptığı konuşmasında, İmam Ali (a.s.)'ın, Kendinden sonraki halife olduğunu açıklamıştır. Bu ilanı, Allah'ın emri ile yaptığını da söylemiştir.
Daha sonraki imamet dönemlerinde de, halifelik ve imamet makamları birbirinden ayrılmış ve masum imamların en önemli mücadelesi bu hak vazifenin kendilerinde olduğunu ümmete açıklamak olmuştur." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.