İmam'ın barıştan başka yolu yoktu
İmam Hasan'ın (a.s.), savaşı terk edip barış anlaşmasını imzalamaktan başka çaresi yoktu. Zira İmam'ın yanındaymış gibi görünenler kıt görüşlü, fesat çıkaran, ahdini bozan kimselerdi
25.06.2012 00:00:00
İbn-i Ebi'l Hadid Nehcü'l-Belaga Şerhi'nde şöyle anlatır: Müellif, Medainî'den naklederek şunları söyler: “İmam Hasan (a.s.), Abdullah b. Abbas'la (aynen böyle geçiyor) birlikte Kays b. Sa'd b. Ubade'yi, öncü birlik olarak 12 bin kişilik ordunun başında Şam'a gönderip, kendisi de Medain'e gitmek üzere Kûfe'den ayrıldı. Sabat bölgesinde kendisini yaralayıp her şeyini yağma ettiler ve İmam yaralı hâlde Medain'e vardı. Muaviye bu haberi öğrenip her tarafa yayınca, güya Hasan'ın ashabı olan ve Abdullah b. Abbas'ın birliğinde bulunan çoğu eşraf ve tanınmış ailelere mensup kimseler, Muaviye'ye katıldılar. Abdullah b. Abbas bu durumu Hasan'a (a.s.) yazınca; Hasan, halkı kınayan ve azarlayan eleştirel bir konuşma yaptı: Babama o kadar muhalefet ettiniz ki, istemediği hâlde, Hakem Olayına boyun eğmek zorunda kaldı. Bu olaydan sonra sizi Şamlılarla savaşa çağırdı, yine kabul etmediniz ve öylece Allah'ın rahmetine kavuştu. Daha sonra dostumla dost, düşmanımla düşman olma şartıyla, bana biat ettiniz. Şimdi duyuyorum da, ileri gelenleriniz Muaviye'ye sığınmış ve onunla anlaşmışlardır. Bu kadarı, sizlerin gerçek yüzünü görmem için yeterli, beni hayatımdan bezdirmeyin.
Sonunda, Abdullah b. Haris b. Nevfel b. Haris b. Abdulmuttalib'i, -ki annesi Ebu Süfyan'ın kızı Hind'di- Allah'ın Kitabına ve Peygamber'in sünnetine göre amel etmek ve kendisinden sonra kimse için biat almamak koşuluyla, barış istemek üzere Muaviye'ye gönderdi.”
Şeyh Müfid el-İrşad kitabında şunları yazar: “... Kabile reislerinden bir grup Muaviye'ye itaat ettiklerini ve emrine girmeye hazır olduklarını belirten bir mektubu gizlice göndererek, onu kendilerine doğru (Irak'a) hareket etmeye teşvik ettiler; ordusu yaklaştığı zaman da, Hasan'ı kendisine teslim edeceklerini veya bir suikastla öldüreceklerini kesin bir ifadeyle belirttiler.
Hasan (a.s.) bu olaydan haberdar oldu ve tam bu sırada Kays b. Sa'd'dan İmam'a bir mektup ulaştı. Çünkü bu olaydan önce İmam, Kûfe'den ayrılıp, Muaviye ile savaşarak onu Irak'tan geri püskürtmesi için, Übeydullah b. Abbas'ı komutan olarak göndermişti, yanına da Kays b. Sa'd'ı vermiş ve ‘Eğer sana bir şey olursa, Kays b. Sa'd komutandır' demişti. Kays'dan gelen mektupta ise şöyle deniyordu: ‘Meskin yakınlarında bulunan ‘Cenubiyye' adlı bir köyde, Muaviye'ye yakın bir yere konakladık.' Muaviye, Übeydullah b. Abbas'a haber gönderip, kendi ordusuna katılmasını istedi ve karşılığında yarısı peşin, yarısı da Kûfe'ye gireceği zaman ödenmek üzere bir milyon dirhem ödül vaadinde bulundu. Übeydullah gece, yakınlarıyla Muaviye'nin ordusuna katıldı. Halk sabah uyandığında kendilerini komutansız ve Kays b. Sa'd'ın kendilerine namaz kıldırdığını, idareyi ele aldığını gördüler. Bu mektubun ulaşmasıyla, İmam Hasan'ın (a.s.), halkın namertlik ve vefasızlığına olan inancı daha da arttı. Açıkça kendisine küfür damgası vuran, canını, malını mubah sayan Hakem Olayı taraftarlarının (Havaric/Haricîler) kirli niyetleri aşikâr olmuştu. Artık İmam'ın, kendisi ve babasının bir avuç has taraftarından başka güveneceği kimse yoktu. Has adamlarının sayısı ise, Şam ordusunun karşısında direnecek kadar değildi. O sırada, Muaviye mektupla kendisine barış önerisinde bulunup, İmam'ın adamlarının, kendisine yazdıkları ve kendisinin kanını dökmek ya da teslim etmek vaadinde bulunduklarını belirten mektupları da gönderdi. Ayrıca Muaviye bu barış anlaşmasında, tümü İmam Hasan lehine olan ve eğer uyulmuş olsaydı büyük maslahatlar taşıyan birçok şartı da kabul ediyordu. İmam Hasan'ın (a.s.) tüm bunlara rağmen gönlü rahat etmedi ve Muaviye'nin bu şartları kandırmaca ve hileyle kabullendiğini anladı. Ama onun isteğini, yani, savaşı terk edip barış anlaşmasını imzalamaktan başka çaresi de yoktu. Zira İmam'ın yanındaymış gibi görünenler kıt görüşlü, fesat çıkaran, ahdini bozan kimselerdi. Bir kısmı da bu saydıklarımızın dışında İmam'ın kanını mubah biliyor ve düşmana teslim etmeyi tasarlıyordu. Amcası oğlu Ubeydullah b. Abbas'ın namertliği, ahdini bozması ve düşmana katılması tüm bunlara tuz biber ekmişti. Ayrıca halkın birçoğu dünya menfaatlerine düşkün, buna karşılık ahiret nimetlerine karşı ilgisizdi...”
Sonunda, Abdullah b. Haris b. Nevfel b. Haris b. Abdulmuttalib'i, -ki annesi Ebu Süfyan'ın kızı Hind'di- Allah'ın Kitabına ve Peygamber'in sünnetine göre amel etmek ve kendisinden sonra kimse için biat almamak koşuluyla, barış istemek üzere Muaviye'ye gönderdi.”
Şeyh Müfid el-İrşad kitabında şunları yazar: “... Kabile reislerinden bir grup Muaviye'ye itaat ettiklerini ve emrine girmeye hazır olduklarını belirten bir mektubu gizlice göndererek, onu kendilerine doğru (Irak'a) hareket etmeye teşvik ettiler; ordusu yaklaştığı zaman da, Hasan'ı kendisine teslim edeceklerini veya bir suikastla öldüreceklerini kesin bir ifadeyle belirttiler.
Hasan (a.s.) bu olaydan haberdar oldu ve tam bu sırada Kays b. Sa'd'dan İmam'a bir mektup ulaştı. Çünkü bu olaydan önce İmam, Kûfe'den ayrılıp, Muaviye ile savaşarak onu Irak'tan geri püskürtmesi için, Übeydullah b. Abbas'ı komutan olarak göndermişti, yanına da Kays b. Sa'd'ı vermiş ve ‘Eğer sana bir şey olursa, Kays b. Sa'd komutandır' demişti. Kays'dan gelen mektupta ise şöyle deniyordu: ‘Meskin yakınlarında bulunan ‘Cenubiyye' adlı bir köyde, Muaviye'ye yakın bir yere konakladık.' Muaviye, Übeydullah b. Abbas'a haber gönderip, kendi ordusuna katılmasını istedi ve karşılığında yarısı peşin, yarısı da Kûfe'ye gireceği zaman ödenmek üzere bir milyon dirhem ödül vaadinde bulundu. Übeydullah gece, yakınlarıyla Muaviye'nin ordusuna katıldı. Halk sabah uyandığında kendilerini komutansız ve Kays b. Sa'd'ın kendilerine namaz kıldırdığını, idareyi ele aldığını gördüler. Bu mektubun ulaşmasıyla, İmam Hasan'ın (a.s.), halkın namertlik ve vefasızlığına olan inancı daha da arttı. Açıkça kendisine küfür damgası vuran, canını, malını mubah sayan Hakem Olayı taraftarlarının (Havaric/Haricîler) kirli niyetleri aşikâr olmuştu. Artık İmam'ın, kendisi ve babasının bir avuç has taraftarından başka güveneceği kimse yoktu. Has adamlarının sayısı ise, Şam ordusunun karşısında direnecek kadar değildi. O sırada, Muaviye mektupla kendisine barış önerisinde bulunup, İmam'ın adamlarının, kendisine yazdıkları ve kendisinin kanını dökmek ya da teslim etmek vaadinde bulunduklarını belirten mektupları da gönderdi. Ayrıca Muaviye bu barış anlaşmasında, tümü İmam Hasan lehine olan ve eğer uyulmuş olsaydı büyük maslahatlar taşıyan birçok şartı da kabul ediyordu. İmam Hasan'ın (a.s.) tüm bunlara rağmen gönlü rahat etmedi ve Muaviye'nin bu şartları kandırmaca ve hileyle kabullendiğini anladı. Ama onun isteğini, yani, savaşı terk edip barış anlaşmasını imzalamaktan başka çaresi de yoktu. Zira İmam'ın yanındaymış gibi görünenler kıt görüşlü, fesat çıkaran, ahdini bozan kimselerdi. Bir kısmı da bu saydıklarımızın dışında İmam'ın kanını mubah biliyor ve düşmana teslim etmeyi tasarlıyordu. Amcası oğlu Ubeydullah b. Abbas'ın namertliği, ahdini bozması ve düşmana katılması tüm bunlara tuz biber ekmişti. Ayrıca halkın birçoğu dünya menfaatlerine düşkün, buna karşılık ahiret nimetlerine karşı ilgisizdi...”
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.