Gençlik, bir ülkenin geleceğidir. Türkiye ise nüfus yapısı gereği bu gerçeği hem fırsat hem de risk olarak taşıyor. Son yıllarda akademik veriler ve klinik bulgular, gençler arasında alkol ve uyuşturucu kullanımının, ergenlerin ise sanal bahis ve çeteleşme gibi tuzaklara sürüklenmesinin giderek arttığını gösteriyor. Bu, rastgele bir haber başlığı değil; klinik laboratuvar ve tedavi merkezlerinin her gün karşılaştığı somut bir gerçek.
Sahnedeki görüntü hep aynı: "Uyuşturucuya bulaştılar, bahis çetelerinin ağına düştüler" diye üzülüp geçiyoruz. Oysa bu dramın arkasında çok daha derin nedenler var: umutsuzluk, işsizlik, eğitim eksikliği, aile içi kopukluk ve geleceğe dair yıkıcı bir karamsarlık.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş bu tabloyu şöyle özetliyor:
"Gençler uyuşturucu ve sanal kumar tuzağına düşüyor… Bu adam ne okuyor ne çalışıyor! Bu ne demek? Umudu yok, hayali yok, geleceğini görmüyor, psikolojik buhranda. Ondan sonra o çetelerin ağına düşüyor."
Bu sözler sadece bir siyasî değerlendirme değil, sahadaki gerçekliğin bir yansımasıdır.
Veriler de bu gözlemleri destekliyor. Klinik başvurulara dayanan çalışmalarda, bağımlılık şüphesiyle hastaneye gelen çocuk ve ergenlerde %10'un üzerinde madde ya da alkol pozitifliği raporlandı; 15–18 yaş arası grup en yüksek riski taşıyor. Çoklu madde kullanımı ve amfetamin tipi uyarıcıların yükselişi ise durumu daha da ağırlaştırıyor.
Sokak baskınları, operasyon fotoğrafları ve cezai düzenlemeler tek başına yeterli değil. Çözümün en etkili ayağı aile ve ailenin güçlendirilmesidir. Akademik literatür, aile temelli müdahalelerin ergenlerde madde kullanımını azaltmada etkin olduğunu gösteriyor. Ebeveyn eğitimi, aile içi iletişimin güçlendirilmesi, ebeveyn denetimi ve sıcak aile desteği; hepsi bir arada uygulandığında korunma sağlar. ABD ve Avrupa'da uygulanan yapılandırılmış programlar gençlerde madde kullanımını %30–60 oranında düşürebiliyor.
-Vatandaşlık maaşı ve ev hanımı maaşı, aileyi ekonomik yönden destekleyerek sosyal dokuyu güçlendirir.
-Sosyal devlet projeleri, gençlerin "işsizlik ve gelecek kaygısı" nedeniyle maddeye yönelmesini önler.
-Her gencin erişebileceği ücretsiz spor salonları açılmalı.
-Mahalle bazında spor alanları, sahalar ve yürüyüş parkurları tabana yayılmalı.
-Amatör spor kulüpleri desteklenmeli.
-Sporun disiplin ve aidiyet duygusunu güçlendiren etkisi bağımlılıkla mücadelede kullanılmalı.
-Milli ve manevi değerleri işleyen, aile bağlarını kuvvetlendiren dizi, film ve belgeseller desteklenmeli.
-Gençlere rol model olacak hikâyeler kamu desteğiyle üretilmeli.
-Yerel yönetimlerin gençlik merkezleri, spor kulüpleri ve kültür-sanat faaliyetleri yeniden kurgulanmalı.
-Mahalle ve okul bazında "aile–gençlik dayanışma programları" hayata geçirilmeli.
Hüseyin Baş'ın endişesindeki gerçeklik ve BTP'nin harekete geçme çağrısı, meselenin artık siyasi bir vaat değil, toplumsal bir seferberlik olduğunu gösteriyor.
"Türkiye'nin her yerinde 8 hafta boyunca gençleri ve ailelerini bilinçlendirme" hedefi bu açıdan önemli bir başlangıçtır. Çözüm; aile temelli programlar, sosyal devlet projeleri ve gençlere umut verecek politikalardır.
Gençliği kaybetmek, geleceği kaybetmektir. Aileyi güçlendiren, gençlere umut ve destek sağlayan adımlarla harekete geçersek, bugün karanlık görünen tablonun yarınını değiştirebiliriz.
Sahnedeki görüntü hep aynı: "Uyuşturucuya bulaştılar, bahis çetelerinin ağına düştüler" diye üzülüp geçiyoruz. Oysa bu dramın arkasında çok daha derin nedenler var: umutsuzluk, işsizlik, eğitim eksikliği, aile içi kopukluk ve geleceğe dair yıkıcı bir karamsarlık.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş bu tabloyu şöyle özetliyor:
"Gençler uyuşturucu ve sanal kumar tuzağına düşüyor… Bu adam ne okuyor ne çalışıyor! Bu ne demek? Umudu yok, hayali yok, geleceğini görmüyor, psikolojik buhranda. Ondan sonra o çetelerin ağına düşüyor."
Bu sözler sadece bir siyasî değerlendirme değil, sahadaki gerçekliğin bir yansımasıdır.
Veriler de bu gözlemleri destekliyor. Klinik başvurulara dayanan çalışmalarda, bağımlılık şüphesiyle hastaneye gelen çocuk ve ergenlerde %10'un üzerinde madde ya da alkol pozitifliği raporlandı; 15–18 yaş arası grup en yüksek riski taşıyor. Çoklu madde kullanımı ve amfetamin tipi uyarıcıların yükselişi ise durumu daha da ağırlaştırıyor.
Çözüm nerede?
Sokak baskınları, operasyon fotoğrafları ve cezai düzenlemeler tek başına yeterli değil. Çözümün en etkili ayağı aile ve ailenin güçlendirilmesidir. Akademik literatür, aile temelli müdahalelerin ergenlerde madde kullanımını azaltmada etkin olduğunu gösteriyor. Ebeveyn eğitimi, aile içi iletişimin güçlendirilmesi, ebeveyn denetimi ve sıcak aile desteği; hepsi bir arada uygulandığında korunma sağlar. ABD ve Avrupa'da uygulanan yapılandırılmış programlar gençlerde madde kullanımını %30–60 oranında düşürebiliyor.
Gençleri koruma ve güçlendirme için öneriler
-
Aile temelli programların yaygınlaştırılması.
Ebeveyn eğitimi, aile terapileri ve düzenli destek mekanizmaları devlet–sivil iş birliğiyle yerel düzeye taşınmalı. -
Okul-temelli tamamlayıcı programlar.
Erken müdahale, akran desteği ve yaşam becerileri eğitimi zorunlu müfredata entegre edilmeli. -
Gençlere somut gelecek yolları sunmak.
İstihdam, mesleki eğitim ve gençlik merkezleri aracılığıyla umut ve alternatif hayat kurguları oluşturulmalı. -
Tedaviye erişimin güçlendirilmesi.
AMATEM/ÇEMATEM modelleri aileyi de sürece dahil edecek şekilde yaygınlaştırılmalı, yapılandırılmış aile müdahalelerinin pilot uygulamaları desteklenmeli. - Milli Ekonomi Modeli'nin sosyal devlet projeleri hayata geçirilmeli.
-Vatandaşlık maaşı ve ev hanımı maaşı, aileyi ekonomik yönden destekleyerek sosyal dokuyu güçlendirir.
-Sosyal devlet projeleri, gençlerin "işsizlik ve gelecek kaygısı" nedeniyle maddeye yönelmesini önler.
- Sporun yaygınlaştırılması.
-Her gencin erişebileceği ücretsiz spor salonları açılmalı.
-Mahalle bazında spor alanları, sahalar ve yürüyüş parkurları tabana yayılmalı.
-Amatör spor kulüpleri desteklenmeli.
-Sporun disiplin ve aidiyet duygusunu güçlendiren etkisi bağımlılıkla mücadelede kullanılmalı.
- Aile kurumunu güçlendirecek medya üretimleri teşvik edilmeli.
-Milli ve manevi değerleri işleyen, aile bağlarını kuvvetlendiren dizi, film ve belgeseller desteklenmeli.
-Gençlere rol model olacak hikâyeler kamu desteğiyle üretilmeli.
- Kültürel ve sosyal seferberlik.
-Yerel yönetimlerin gençlik merkezleri, spor kulüpleri ve kültür-sanat faaliyetleri yeniden kurgulanmalı.
-Mahalle ve okul bazında "aile–gençlik dayanışma programları" hayata geçirilmeli.
- Milli ve manevi değerlerin kazandırılması.
- Gençlere kimlik ve aidiyet duygusu kazandıracak milli tarih, kültür ve manevi değerler eğitim ve sosyal projelerin merkezine yerleştirilmeli.
- Uyuşturucu ve kumar gibi tuzaklara karşı en güçlü direnç, kendini değerli hisseden ve kökleriyle bağ kuran gençlerde oluşur.
Geleceği savunmak
Hüseyin Baş'ın endişesindeki gerçeklik ve BTP'nin harekete geçme çağrısı, meselenin artık siyasi bir vaat değil, toplumsal bir seferberlik olduğunu gösteriyor.
"Türkiye'nin her yerinde 8 hafta boyunca gençleri ve ailelerini bilinçlendirme" hedefi bu açıdan önemli bir başlangıçtır. Çözüm; aile temelli programlar, sosyal devlet projeleri ve gençlere umut verecek politikalardır.
Gençliği kaybetmek, geleceği kaybetmektir. Aileyi güçlendiren, gençlere umut ve destek sağlayan adımlarla harekete geçersek, bugün karanlık görünen tablonun yarınını değiştirebiliriz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- Uyuşturucudan sanal kumara: Sessiz tehlike / 19.09.2025
- Atık suların sessiz çığlığı: Türkiye’nin görmezden geldiği gerçek / 15.09.2025
- 1999’da APO teslim edildi, asıl oyun o gün başladı / 14.09.2025
- Sandık mı, kayyum mu? Asıl olan milletin iradesi / 12.09.2025
- “Miş gibi” seçime doğru mu gidiyoruz? / 11.09.2025
- Bu nasıl büyüme! / 10.09.2025
- OVP’de hedefler boş hava mı, gerçekçi yol haritası mı? / 09.09.2025
- Tarla ile market arasındaki makas: Kimin cebine, kimin zararına? / 08.09.2025
- Siyasette deprem! / 07.09.2025
- Tarımda zincir kırıldığında… / 06.09.2025
- Atık suların sessiz çığlığı: Türkiye’nin görmezden geldiği gerçek / 15.09.2025
- 1999’da APO teslim edildi, asıl oyun o gün başladı / 14.09.2025
- Sandık mı, kayyum mu? Asıl olan milletin iradesi / 12.09.2025
- “Miş gibi” seçime doğru mu gidiyoruz? / 11.09.2025
- Bu nasıl büyüme! / 10.09.2025
- OVP’de hedefler boş hava mı, gerçekçi yol haritası mı? / 09.09.2025
- Tarla ile market arasındaki makas: Kimin cebine, kimin zararına? / 08.09.2025
- Siyasette deprem! / 07.09.2025
- Tarımda zincir kırıldığında… / 06.09.2025