İyiliği emretmek, kötülükten vazgeçirmeğe çalışmakla görevli tebliğciler olarak, günümüzün hassas şartlarında müsamaha alanını en geniş kapasite ile ve nihaî sınırına kadar kullanmak zorundayız.
Lügatte müsamaha; "bir hususta zorluk ve şiddet göstermeyip, kolaylıkla muamele etmek" mânâsına gelir.
Tebliğin, iyiliği emredip kötülükten vazgeçirmeye çalışmanın ana esprisini teşkil eden müsamaha, en şedit inkârcıdan, ihlâs sınırına erişmiş olgun, vasıflı bir mümin insana kadar geçerli olup muhtelif şekillerde tezahür eder.
Küffâra karşı müsamaha
Üstünlüğü imanda ve takvada gösteren, bütün insanlığı Tevhid'e ve selâmete çağıran İslâm; elbette ki insanlık içinde, inanmayanlara da müsamaha ölçülerinde yer verecektir.
önce şu esası tesbitte fayda vardır: Müminler kâfirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında çok merhametli olmalıdırlar. Müminlerin küffara karşı şiddeti, küfrün en büyük zulüm oluşundan ve küffarın İslâm'ın nurunu söndürmek istemesindendir. Cenab-ı Hak, Ashab-ı Kirâm'dan bahisle; "...Onunla beraber olanlar; kâfirlere karşı pek şiddetli, birbirlerine karşı isemerhametlidirler" buyurmaktadır.
Bu genel tespitten sonra şunu belirtelim ki, tebliğde durum farklıdır. Sulh ortamındaki tebliğ esnasında; tatlı dil, güleryüz ve mütevazî bir tavırla, en güzel bir şekilde kâfirleri Hakk'a davet esastır. Bıkmadan, usanmadan, ürkütmeden, nefret ettirmeden tebliğ yapılır, inanmayanlar kendi iradeleri ile başbaşa bırakılır; zorlama yapılmaz. Zira, dinde zorlama men edilmiştir.
Cenab-ı Hak buyuruyor: "(Mümin) kullarıma söyle: (Kâfirlere) en güzel (söz) ne ise onu söylesinler."
Prof. Dr. Haydar Baş
Lügatte müsamaha; "bir hususta zorluk ve şiddet göstermeyip, kolaylıkla muamele etmek" mânâsına gelir.
Tebliğin, iyiliği emredip kötülükten vazgeçirmeye çalışmanın ana esprisini teşkil eden müsamaha, en şedit inkârcıdan, ihlâs sınırına erişmiş olgun, vasıflı bir mümin insana kadar geçerli olup muhtelif şekillerde tezahür eder.
Küffâra karşı müsamaha
Üstünlüğü imanda ve takvada gösteren, bütün insanlığı Tevhid'e ve selâmete çağıran İslâm; elbette ki insanlık içinde, inanmayanlara da müsamaha ölçülerinde yer verecektir.
önce şu esası tesbitte fayda vardır: Müminler kâfirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında çok merhametli olmalıdırlar. Müminlerin küffara karşı şiddeti, küfrün en büyük zulüm oluşundan ve küffarın İslâm'ın nurunu söndürmek istemesindendir. Cenab-ı Hak, Ashab-ı Kirâm'dan bahisle; "...Onunla beraber olanlar; kâfirlere karşı pek şiddetli, birbirlerine karşı isemerhametlidirler" buyurmaktadır.
Bu genel tespitten sonra şunu belirtelim ki, tebliğde durum farklıdır. Sulh ortamındaki tebliğ esnasında; tatlı dil, güleryüz ve mütevazî bir tavırla, en güzel bir şekilde kâfirleri Hakk'a davet esastır. Bıkmadan, usanmadan, ürkütmeden, nefret ettirmeden tebliğ yapılır, inanmayanlar kendi iradeleri ile başbaşa bırakılır; zorlama yapılmaz. Zira, dinde zorlama men edilmiştir.
Cenab-ı Hak buyuruyor: "(Mümin) kullarıma söyle: (Kâfirlere) en güzel (söz) ne ise onu söylesinler."
Prof. Dr. Haydar Baş
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.