Örnek insan, mükemmel insan Hz. Muhammet'tir (s.a.av). Neden? Çünkü O'nu, Rabbi terbiye etti. Peygamberimizden sonraki örnek insan ise İmam Ali'dir (a.s). Neden? O'nu da, Allah Resulü terbiye etti.
Özetle; Peygamber Efendimiz canlı Kuran'dır. İmam Ali Efendinizde (nübüvvet hariç) canlı Hz. Muhammet'tir.
Hâkim, Mecmaü'l-Beyan'ında şöyle nakleder: Peygamber şöyle buyurdu: "Allah peygamberleri muhtelif şecerelerden yaratmıştır ama Beni ve Ali'yi bir şecere ve ağaçtan yaratmıştır.
Ben, o ağacın kökleri mesabesindeyim. Ali ise o ağacın gövdesi. Fatıma ise o ağacın meyve vermesine bir vesiledir.
Hasan ve Hüseyin bu ağacın meyveleridir. Bize tabi olanlar da bu ağacın yapraklarıdır. Birisi tam 3 bin yıl Allah'a ibadet etse dahi bizim ailemizi sevmediği sürece Allah, onu yüzü üstü ateşe atacaktır."
"Kim, Ali'yi severse, beni sevmiştir. Kim Ali'ye buğz ederse bana buğz etmiştir." (Hâkim, Müstedreku's Sahihayn, c.3, sayfa 130)
"Allah her ilmi Bende toplamıştır. Ben de bildiğim her ilmi muttakilerin imamında topladım. Ben her ilmi, Ali'ye öğrettim. O'dur açık ve şüphesiz imam."
"Ali, Havz-ı Kevserimin başında Benim halifem olacaktır."
"Ey Fatıma! Allah, Ali'yi, Benimle birlikte yedi haslette bir kıldı:
O, kabri açılıp Benimle birlikte çıkan ilk kişidir.
O, Benimle sırat başında duran ve cehennem ateşine bunu al, bunu bırak diyen ilk kimsedir.
O, Benden sonra ululuk ve şeref elbisesi giydirilen ilk kişidir.
O, arşın sağında Benimle birlikte duran ilk kişidir.
O, cennet kapısını Benimle birlikte çalan ilk kimsedir.
O, cennetin en yüce makamına ve İlliyun'a yerleştirilecek ilk kimsedir.
O, benimle birlikte mühürlenmiş şarap içen ilk kimsedir ki, onun soyu misktir." (Hadisler Prof. Dr. Haydar Baş'ın, İmam Ali eserinden alınmıştır)
Anlaşılacağı üzere İmam Ali (a.s) seçilmiştir, sevilmiştir ve bu seçilmişlik ve sevilmişliğin hakkını vermiştir.
O'nun hayatının tamamında bu gerçeği görebilirsiniz. Bugün Hendek Savaşından bu tabloyu hatırlayalım.
İslam'ı yok etme arzusundaki şirk ehli büyük bir ordu hazırladı. Bu hazırlığı haber alan Allah Resulü (s.a.a.v), ashabıyla istişare etti ve netice de Medine'nin etrafına büyük hendekler kazılarak bir savunma savaşı yapılmasına karar verildi.
Şirk ordusu, hendeklerle karşılaşınca şaşırdı. Hendekleri geçemediler. Yalnızca savaşçılıklarıyla ünlü 6 kişi, hendeklerin dar yerinden geçebildiler.
Bu altı kişiden birisi de, Müslümanlara büyük bir öfke duyan, Bedir'de yaralandığı için Uhud'a katılamayan ve Arap yarımadasına, "bin savaşçıya bedel" namını salmış Amir b. Abdül Vedd'di. Hendeği geçen Amir, Müslümanlara meydan okumaya başladı.
Amir şöyle meydan okuyordu;
"Nerede cennet iddiacıları?
Cennete gitmek isteyen yok mu?
İçinizden beni, cehenneme göndermek isteyen yok mu?"
Düşündürücüdür! Kimseden ses çıkmıyor, herkes derin bir sessizlik yaşıyordu. Bazı rivayetlerde, 'adeta kafalarına kuş konmuş gibi duruyorlardı' deniliyor.
Bu sefer Allah Resulü (s.a.a.v) devreye girdi; "Bunun karşısına çıkacak biri yok mu?" diyerek Ashabını bu melunu susturmaları için teşvik etti.
Ne Halit b. Velid'ten, ne Ebu Bekir'den, ne Ömer bin Hattab'tan, ne Osman bin Affan'dan, ne Zübeyr bin Avvam'dan, ne Talha bin Ubeydullah'tan, ne Abdurrahman bin Avf'tan, ne Sa´d bin Ebi Vakkas'tan, ve nede diğer binlerce sahabeden, Allah Resulüne cevap veren çıkmadı.
Tek O, hariç.
İmam Ali (a.s); "Ben çıkarım ya Resulallah" dedi. Resulüllah, 'Sen dur, otur' dedi.
Amir defalarca, 'yok mu benimle savaşacak bir yiğidiniz' şeklinde meydan okumalarına devam ediyordu.
Amir'in her çağrısına İmam Ali cevap veriyor ama Allah Resulü her defasında O'nu oturtuyor ve şöyle diyordu: "Ya Ali, bu Amir'dir."
Yine Resulüllah, "Ya Ali, bu Amir'dir" dediğinde Hz. Ali şöyle cevap verdi; "Olsun, Ben de Ali'yim."
Hz. Peygamber, Hz. Ali'nin başına kendi sarığını sardı. Kendi kılıcını kuşandırdı. Ve kendi zırhını giydirdi. Ve Amir'in karşısına çıkmasına izin verdi.
Ardından ellerini kaldırarak şöyle dua etti: "Allah'ım! Ubeyde'yi Bedir günü, Hamza'yı Uhud günü aldın. Bu da kardeşim ve amcamın oğlu Ali'dir. Beni yalnız bırakma, Sen mirasçıların en hayırlısısın."
O gün Amir'in karşısına neden İmam Ali'den başka kimse çıkmadı? Oysa Allah (c.c) cenneti vaat etmiş, Allah Resulü de kefil olmuştu.
Neden melun Amir'in, İslam ve Müslümanlar ile dalga geçmesine O'ndan başkası engel olma gayretine girmedi?
Oysa kitaplarda Ashabın, 'anam-babam, canım, malım, mülküm sana feda olsun Ya Resulullah' hitabıyla sözlerine başladıklarını okuyoruz. Neden o gün O'ndan başka kimse canını ortaya koymadı?
Allah Resulü, Rabbine, 'Beni yalnız bırakma' derken neyi kastediyordu?
'Sen, mirasçıların en hayırlısısın' ifadesinde İmam Ali'nin, kendisinin mirasçısı olduğu vurgulanmıyor mu?
Ve İmam Ali (a.s) savaş meydanında.
Amir'i cehenneme göndermek için Hz. Ali savaş meydanına çıktı.
Allah Resulünün o an İmam Ali'yi teşbih ettiği sözler hakikati görenler için hikmet deryasıdır.
Resulüllah şöyle buyurdu: "İmanın tamamı, küfrün tamamının karşısına çıktı."
İmam Ali meydana çıkar çıkmaz hücum etmedi. Ne yaptı? Amir'i iman etmeye, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şahitlik etmeye davet etti.
Demek ki, neymiş küfür ehline karşı ilk işimiz? İmana davet.
Amir kabul etmedi… Hz. Ali Amir'e, "atından in, vuruşalım" dedi. Amir attan indi ve geri dönmeyeceğinin bir işareti olarak atını öldürdü.
Saldırıya geçen Amir kılıcıyla, İmam Ali'nin başına kuvvetli bir hamle yaptı. İmam Ali bu hamleyi kalkanıyla geri çevirdi. Fakat hamle o kadar güçlüydü ki, kalkan ikiye yarıldı, miğferi kırıldı ve İmam Ali'nin mübarek başı yaralandı.
Ama O, Ali'ydi. Anında karşı hamle yaparak kılıcını Amir'in başına indirdi. Amir yere yıkıldı. İmam Ali tekbir getirdi.
Kılıçların sesi ve ortalığı kaplayan toz bulutu çarpışmanın sonucunun yakından görülmesine engel oluyordu.
Hz. Ali'nin tekbir sesleri duyulduğunda herkes anladı ki Hz. Ali, Arap kahramanı Amir'i öldürdü.
Hendeği altı kişi geçti, demiştik ya! Amir'in öldürüldüğünü gören arkadaşları korkuya kapıldı ve kaçmaya başladılar.
Bu noktada şirk ehlinin kıyamete kadar ki ortak bir özelliği de karşımıza çıkıyor. Küfrün karşısında sapasağlam, dimdik ayakta durursanız, Allah zaferi verir ve onların kalplerine korku salar.
İmam Ali zafer sarhoşluğuna kapılmadı. Hemen kaçanların peşine düştü. Nevfel b. Abdullah isimli müşrik hendeğe yuvarlandı. Hz. Ali, hendeğe atlayarak onu da öldürdü.
İmam Ali'nin bu takibi ve Nevfel'i de öldürmesi diğer askerlerin cesaretini iyice yok etti. Müşrik ordusunu oluşturan Arap kabileleri aralarında anlaşıp, dönme kararı aldılar.
Hz. Peygamberin; "İslam dini, Hatice'nin malı ve Ali'nin kılıcı üzerine bina edildi" sözü bir kez daha tecelli ediyor ve Müslümanlar savaşın galibi oluyordu.
Resulüllah, Hz. Ali'yi karşılayıp şöyle buyurdu: "Aferin Sana ey Ali! Senin bugünkü şu cihadın, İslam ümmetinin kıyamete kadar yapacağı bütün iyi amellerin toplamından daha üstündür. Zira Senin bu zaferin sayesinde kâfirler, zillete düşüp alçalmış, Müslümanlar ise izzet, onur ve gurur kazanmıştır." (geniş bilgi için bknz. Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eseri)
Ne büyük bir övgü, ne büyük bir kefalet ya Rabbi!
O, Ali'ye kurban olunmaz mı?
O, Ali'ye hayran olunmaz mı?
O, Ali sevilmez mi?
O, Ali'ye bizzat Allah'ın verdiği (Maide 67) ve Resulünün bizzat biat (söz) aldığı (Gadir Hum) hilafeti nasıl elinden alınır?
Özetle; Peygamber Efendimiz canlı Kuran'dır. İmam Ali Efendinizde (nübüvvet hariç) canlı Hz. Muhammet'tir.
Hâkim, Mecmaü'l-Beyan'ında şöyle nakleder: Peygamber şöyle buyurdu: "Allah peygamberleri muhtelif şecerelerden yaratmıştır ama Beni ve Ali'yi bir şecere ve ağaçtan yaratmıştır.
Ben, o ağacın kökleri mesabesindeyim. Ali ise o ağacın gövdesi. Fatıma ise o ağacın meyve vermesine bir vesiledir.
Hasan ve Hüseyin bu ağacın meyveleridir. Bize tabi olanlar da bu ağacın yapraklarıdır. Birisi tam 3 bin yıl Allah'a ibadet etse dahi bizim ailemizi sevmediği sürece Allah, onu yüzü üstü ateşe atacaktır."
"Kim, Ali'yi severse, beni sevmiştir. Kim Ali'ye buğz ederse bana buğz etmiştir." (Hâkim, Müstedreku's Sahihayn, c.3, sayfa 130)
"Allah her ilmi Bende toplamıştır. Ben de bildiğim her ilmi muttakilerin imamında topladım. Ben her ilmi, Ali'ye öğrettim. O'dur açık ve şüphesiz imam."
"Ali, Havz-ı Kevserimin başında Benim halifem olacaktır."
"Ey Fatıma! Allah, Ali'yi, Benimle birlikte yedi haslette bir kıldı:
O, kabri açılıp Benimle birlikte çıkan ilk kişidir.
O, Benimle sırat başında duran ve cehennem ateşine bunu al, bunu bırak diyen ilk kimsedir.
O, Benden sonra ululuk ve şeref elbisesi giydirilen ilk kişidir.
O, arşın sağında Benimle birlikte duran ilk kişidir.
O, cennet kapısını Benimle birlikte çalan ilk kimsedir.
O, cennetin en yüce makamına ve İlliyun'a yerleştirilecek ilk kimsedir.
O, benimle birlikte mühürlenmiş şarap içen ilk kimsedir ki, onun soyu misktir." (Hadisler Prof. Dr. Haydar Baş'ın, İmam Ali eserinden alınmıştır)
Anlaşılacağı üzere İmam Ali (a.s) seçilmiştir, sevilmiştir ve bu seçilmişlik ve sevilmişliğin hakkını vermiştir.
O'nun hayatının tamamında bu gerçeği görebilirsiniz. Bugün Hendek Savaşından bu tabloyu hatırlayalım.
İslam'ı yok etme arzusundaki şirk ehli büyük bir ordu hazırladı. Bu hazırlığı haber alan Allah Resulü (s.a.a.v), ashabıyla istişare etti ve netice de Medine'nin etrafına büyük hendekler kazılarak bir savunma savaşı yapılmasına karar verildi.
Şirk ordusu, hendeklerle karşılaşınca şaşırdı. Hendekleri geçemediler. Yalnızca savaşçılıklarıyla ünlü 6 kişi, hendeklerin dar yerinden geçebildiler.
Bu altı kişiden birisi de, Müslümanlara büyük bir öfke duyan, Bedir'de yaralandığı için Uhud'a katılamayan ve Arap yarımadasına, "bin savaşçıya bedel" namını salmış Amir b. Abdül Vedd'di. Hendeği geçen Amir, Müslümanlara meydan okumaya başladı.
Amir şöyle meydan okuyordu;
"Nerede cennet iddiacıları?
Cennete gitmek isteyen yok mu?
İçinizden beni, cehenneme göndermek isteyen yok mu?"
Düşündürücüdür! Kimseden ses çıkmıyor, herkes derin bir sessizlik yaşıyordu. Bazı rivayetlerde, 'adeta kafalarına kuş konmuş gibi duruyorlardı' deniliyor.
Bu sefer Allah Resulü (s.a.a.v) devreye girdi; "Bunun karşısına çıkacak biri yok mu?" diyerek Ashabını bu melunu susturmaları için teşvik etti.
Ne Halit b. Velid'ten, ne Ebu Bekir'den, ne Ömer bin Hattab'tan, ne Osman bin Affan'dan, ne Zübeyr bin Avvam'dan, ne Talha bin Ubeydullah'tan, ne Abdurrahman bin Avf'tan, ne Sa´d bin Ebi Vakkas'tan, ve nede diğer binlerce sahabeden, Allah Resulüne cevap veren çıkmadı.
Tek O, hariç.
İmam Ali (a.s); "Ben çıkarım ya Resulallah" dedi. Resulüllah, 'Sen dur, otur' dedi.
Amir defalarca, 'yok mu benimle savaşacak bir yiğidiniz' şeklinde meydan okumalarına devam ediyordu.
Amir'in her çağrısına İmam Ali cevap veriyor ama Allah Resulü her defasında O'nu oturtuyor ve şöyle diyordu: "Ya Ali, bu Amir'dir."
Yine Resulüllah, "Ya Ali, bu Amir'dir" dediğinde Hz. Ali şöyle cevap verdi; "Olsun, Ben de Ali'yim."
Hz. Peygamber, Hz. Ali'nin başına kendi sarığını sardı. Kendi kılıcını kuşandırdı. Ve kendi zırhını giydirdi. Ve Amir'in karşısına çıkmasına izin verdi.
Ardından ellerini kaldırarak şöyle dua etti: "Allah'ım! Ubeyde'yi Bedir günü, Hamza'yı Uhud günü aldın. Bu da kardeşim ve amcamın oğlu Ali'dir. Beni yalnız bırakma, Sen mirasçıların en hayırlısısın."
O gün Amir'in karşısına neden İmam Ali'den başka kimse çıkmadı? Oysa Allah (c.c) cenneti vaat etmiş, Allah Resulü de kefil olmuştu.
Neden melun Amir'in, İslam ve Müslümanlar ile dalga geçmesine O'ndan başkası engel olma gayretine girmedi?
Oysa kitaplarda Ashabın, 'anam-babam, canım, malım, mülküm sana feda olsun Ya Resulullah' hitabıyla sözlerine başladıklarını okuyoruz. Neden o gün O'ndan başka kimse canını ortaya koymadı?
Allah Resulü, Rabbine, 'Beni yalnız bırakma' derken neyi kastediyordu?
'Sen, mirasçıların en hayırlısısın' ifadesinde İmam Ali'nin, kendisinin mirasçısı olduğu vurgulanmıyor mu?
Ve İmam Ali (a.s) savaş meydanında.
Amir'i cehenneme göndermek için Hz. Ali savaş meydanına çıktı.
Allah Resulünün o an İmam Ali'yi teşbih ettiği sözler hakikati görenler için hikmet deryasıdır.
Resulüllah şöyle buyurdu: "İmanın tamamı, küfrün tamamının karşısına çıktı."
İmam Ali meydana çıkar çıkmaz hücum etmedi. Ne yaptı? Amir'i iman etmeye, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şahitlik etmeye davet etti.
Demek ki, neymiş küfür ehline karşı ilk işimiz? İmana davet.
Amir kabul etmedi… Hz. Ali Amir'e, "atından in, vuruşalım" dedi. Amir attan indi ve geri dönmeyeceğinin bir işareti olarak atını öldürdü.
Saldırıya geçen Amir kılıcıyla, İmam Ali'nin başına kuvvetli bir hamle yaptı. İmam Ali bu hamleyi kalkanıyla geri çevirdi. Fakat hamle o kadar güçlüydü ki, kalkan ikiye yarıldı, miğferi kırıldı ve İmam Ali'nin mübarek başı yaralandı.
Ama O, Ali'ydi. Anında karşı hamle yaparak kılıcını Amir'in başına indirdi. Amir yere yıkıldı. İmam Ali tekbir getirdi.
Kılıçların sesi ve ortalığı kaplayan toz bulutu çarpışmanın sonucunun yakından görülmesine engel oluyordu.
Hz. Ali'nin tekbir sesleri duyulduğunda herkes anladı ki Hz. Ali, Arap kahramanı Amir'i öldürdü.
Hendeği altı kişi geçti, demiştik ya! Amir'in öldürüldüğünü gören arkadaşları korkuya kapıldı ve kaçmaya başladılar.
Bu noktada şirk ehlinin kıyamete kadar ki ortak bir özelliği de karşımıza çıkıyor. Küfrün karşısında sapasağlam, dimdik ayakta durursanız, Allah zaferi verir ve onların kalplerine korku salar.
İmam Ali zafer sarhoşluğuna kapılmadı. Hemen kaçanların peşine düştü. Nevfel b. Abdullah isimli müşrik hendeğe yuvarlandı. Hz. Ali, hendeğe atlayarak onu da öldürdü.
İmam Ali'nin bu takibi ve Nevfel'i de öldürmesi diğer askerlerin cesaretini iyice yok etti. Müşrik ordusunu oluşturan Arap kabileleri aralarında anlaşıp, dönme kararı aldılar.
Hz. Peygamberin; "İslam dini, Hatice'nin malı ve Ali'nin kılıcı üzerine bina edildi" sözü bir kez daha tecelli ediyor ve Müslümanlar savaşın galibi oluyordu.
Resulüllah, Hz. Ali'yi karşılayıp şöyle buyurdu: "Aferin Sana ey Ali! Senin bugünkü şu cihadın, İslam ümmetinin kıyamete kadar yapacağı bütün iyi amellerin toplamından daha üstündür. Zira Senin bu zaferin sayesinde kâfirler, zillete düşüp alçalmış, Müslümanlar ise izzet, onur ve gurur kazanmıştır." (geniş bilgi için bknz. Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eseri)
Ne büyük bir övgü, ne büyük bir kefalet ya Rabbi!
O, Ali'ye kurban olunmaz mı?
O, Ali'ye hayran olunmaz mı?
O, Ali sevilmez mi?
O, Ali'ye bizzat Allah'ın verdiği (Maide 67) ve Resulünün bizzat biat (söz) aldığı (Gadir Hum) hilafeti nasıl elinden alınır?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Osmanlı’da vergiyi tabana yaymıştı / 15.09.2025
- Türklerle dost ol ama düşman olma / 14.09.2025
- Misyonerlerin hedefi Atatürk / 13.09.2025
- AKP 14 yıl önce verip tutmadığı sözleri ileri bir tarihe güncelledi / 12.09.2025
- Kolombiya’nın, İspanya’nın yaptığını AKP yapamadı / 11.09.2025
- Yaşanılanlar tesadüf değil / 10.09.2025
- Bebek katili: ‘Suriye ve Rojava kırmızıçizgimdir’ / 08.09.2025
- Yolsuzluğun, rüşvetin, kul hakkını partisi olur mu? / 07.09.2025
- Vahşet adasındaki kilisede ayin var / 06.09.2025
- Semud konvoyu ve Türkiye / 05.09.2025
- Türklerle dost ol ama düşman olma / 14.09.2025
- Misyonerlerin hedefi Atatürk / 13.09.2025
- AKP 14 yıl önce verip tutmadığı sözleri ileri bir tarihe güncelledi / 12.09.2025
- Kolombiya’nın, İspanya’nın yaptığını AKP yapamadı / 11.09.2025
- Yaşanılanlar tesadüf değil / 10.09.2025
- Bebek katili: ‘Suriye ve Rojava kırmızıçizgimdir’ / 08.09.2025
- Yolsuzluğun, rüşvetin, kul hakkını partisi olur mu? / 07.09.2025
- Vahşet adasındaki kilisede ayin var / 06.09.2025
- Semud konvoyu ve Türkiye / 05.09.2025