e-mail: oguz_koroglu@hotmail.com
Vatanperverliği, cesareti ve özverisi ile günümüzde hâlâ minnetle anılan Telgrafçı Hamdi Bey Kurtuluş Savaşı'yla verilen Milli Mücadelenin hangi şartlarda kazanıldığını ve nelere mal olduğunu, bununla birlikte haberleşme ağının ne kadar önemli olduğunu hatırlatması bakımından Türk Milleti'nin gurur kaynağı olabilecek şahsiyetleri arasında yer alıyor.
1919 yılında İstanbul Büyük Postahane'de görev yapan Hamdi Bey, Anadolu'da Kurtuluş Savaşı'nı başlatan Gazi Mustafa Kemal'e bilgi aktarmış, 15 Mart'ı 16 Mart'a bağlayan gece, durum fark edilince İşgalci kuvvetlerce görevine son verilmiş, daha sonra Anadolu'daki Milli Mücadele'ye telgrafçılık yaparak özveriyle çalışmış, savaş sonrası İstiklal madalyasıyla ödüllendirilmiştir.
Mili Mücadele'nin
iletişim kahramanı
Genelde, Posta İşletmesi'nin kuruluş yıldönümlerinde yad edilen Kurtuluş Savaşı'nın telgraf memuru Manastırlı Hamdi Bey, Kuva-yı Milliye kuvvetleri arasında telgraflarıyla iletişimi sağlayarak, Mili Mücadele'nin iletişim kahramanı olarak adını altın harflerle Türk tarihine yazdırmıştır.
1891 yılında Osmanlı vilayeti Manastır'da dünyaya gelen Hamdi Bey, ilk ve orta öğrenimini başarıyla tamamladıktan sonra telgraf memuru olarak çalışmaya başladı. Ancak 1912 yılında Balkan Savaşı ile Manastır'ın Sırpların eline geçmesinden sonra İstanbul'a göçen Hamdi Bey ve ailesi, yoksulluk nedeniyle sıkıntı dolu bir hayat yaşamaya başladı.
1919 yılında İstanbul Büyük Postane'de yine telgraf memuru olarak işe başlayan Hamdi Bey, kısa sürede Türk Mors Alfabesini öğrenerek, görevinde gösterdiği başarı nedeniyle sevilen biri oldu. İstanbul'un işgalinden sonra Hamdi Bey'in hayatı görev yaptığı postanede nöbetçi olduğu bir gün Mustafa Kemal Paşa ile tanışmasıyla değişti.
Kuva-yı Milliye'nin
Anadolu'daki kulağı
Milli Mücadele'nin başlayacağını öğrenen Hamdi Bey, daha sonra Anadolu'ya giden Mustafa Kemal Paşa'ya, işgal altındaki İstanbul'da gelişen olayları ve önemli bilgileri telgrafla gizlice geçmeye başladı. Bütün baskı ve kontrollere rağmen bu görevini başarıyla sürdürerek, Ankara Hükümeti'nin İstanbul'daki kulağı olan Hamdi Bey'in görevine, İtilaf Güçleri tarafından 15 Mart'ı 16 Mart'a bağlayan gece, durumun fark edilmesi üzerine son verildi.
Bu tarihten sonra, Milli Mücadele için çok önemli olan haberleşme görevini, o dönemin en hızlı teknolojisi olan telgrafla yerine getirmek için Anadolu'ya geçen Hamdi Bey, Mustafa Kemal Paşa tarafından Batı Cephesi'nde görevlendirildi.
Savaştan sonra, TBMM'nin kararıyla İstiklal Madalyası ile ödüllendirilen Hamdi Bey için en büyük armağanlardan biri ise, Atatürk'ün, Soyadı Kanunu'nun çıkmasından sonra, kendisine soyadı olarak, İstanbul'dan ayrılmak zorunda kaldığı tarih olan "Martonaltı"yı vermesi oldu.
İstanbul Batılı
işgalcilerce işgal ediliyor
İngilizler 16 Mart 1920'de İstanbul limanına büyük bir zırhlı ile gelerek devlet dairelerini işgal etmeye başladılar. Bu arada Son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ını bastılar. 12 Ocak 1920'de toplanan Meclis-i Mebusan, 28 Ocak 1920 tarihindeki gizli oturumunda Misak-ı Milli kararlarını almış ve kararlar, bütün mebuslar tarafından imzalanmıştı. 17 Şubat 1920 tarihli oturumunda da basında yayınlanması ve bütün yabancı parlamentolara bildirilmesi kararlaştırıldı. Ancak 15-16 Mart tarihinde İstanbul fiilen ve resmen işgal ediliyordu.
18 Mart 1920'de İngilizler, meclisin etrafını makineli tüfeklerle sararak, toplantı halinde bulunan milletvekillerinden bazılarını tutuklayarak ve sürükleyerek götürdüler. Bunun üzerine milletvekilleri meclisin çalışma süresini ertelediler. Böylece, son Osmanlı Meclis-i Mebusanı düşman süngüsü altında zorla kapatıldı.
Hamdi Bey ile Atatürk'ün
telgraf görüşmesi
Bu işgali, fedakâr bir telgraf memuru Manastırlı Hamdi Efendi vasıtasıyla öğrenen Mustafa Kemal Paşa, derhal bu hareketi protesto ederek, bu işgalin haksız ve hükümsüz olduğunu bütün dünyaya beyan etti. İşgal devletlerinin giriştikleri vahşeti Manastırlı Hamdi Efendi, Mustafa Kemal'e bildirdi. Hamdi Bey'in telgrafı bir anda kesilince Mustafa Kemal İstanbul'un işgalinin tamamlandığını anladı. Bunun üzerine Telgrafçı Hamdi Efendi, Ankara'ya gelerek Ziraat Okulu'nda kurulan karargâhta telgraf memurluğu görevini sürdürdü. Hamdi Bey'in Gazi Mustafa Kemal ile telgraf görüşmesi şu şekilde gelişmiştir:
"Efendiler,
İstanbul'da 10'uncu Tümen Komutanı'ndan Ankara'da 20' nci Kolordu Komutanlığı'na 9 Mart 1920 tarih ve 456 sayılı şifre olarak 14 Mart 1920 günü bir yazı geldi. Çözülmüşü şuydu :
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine özel:
"İngilizler tarafından Türk Ocağı binasının işgali üzerine Millî Talim ve Terbiye binasına taşınan Ocağın, bu yeni taşındığı bina, dün öğle vakti İngilizler tarafından yeniden işgal edilmiştir efendim. 9 Mart 1920"
Efendiler,
1920 senesi Mart'ının 16'ncı günü öğleden önce, saat 10.00'da makine başında şöyle bir telgraf geldi :
"İstanbul, 16.3.1920
Ankara'da Mustafa Kemal Paşa
Hazretleri'ne
Bu sabah, Şehzâdebaşı'ndaki Muzıka Karakolu'nu İngilizler basıp oradaki askerlerle çarpışarak, sonunda şimdi İstanbul'u işgal altına alıyorlar. Bilgilerinize arz olunur.
Manastırlı Hamdi"
Ben bu telgrafın altına kurşun kalemle "ivedi olarak kolordulara benim imzamla M. Kemal" işaretini koyduktan sonra, telgrafı verenden açıklama istemeye başladım. Manastırlı Hamdi Efendi birbiri ardınca bilgi vermeye devam etti:
"Bizim en çok güvendiğimiz bir arkadaşımız var ki, yalnız o değil, herkes, yani gelenler söylüyor. Şimdi de Harbiye'nin işgalini haber aldık. Hattâ, Beyoğlu Telgrafhanesi'nin önünde İngiliz askerlerinin bulunduğunu öğrendik, fakat telgrafhaneyi işgal edip etmeyecekleri bilinmiyor.
Bu sırada Efendiler, Harbiye Telgrafhanesi'nden memur Ali bilgi vermeye başladı :
"Sabahleyin İngilizler basarak altı kişiyi şehit ettiler. On beş kadar da yaralı var. Şimdi İngiliz askerleri dolaşıyor. Şimdi, işte, İngiliz askerleri Nezaret'e giriyorlar. İşte, içeri giriyorlar, Nizamiye kapısına. "Teli kes!" "İngilizler buradadır!"
Manastırlı Hamdi Efendi, bizi yeniden buldu:
Paşa Hazretleri,
"Harbiye telgrafhanesini de İngiliz askerleri, işgal edip teli kestikleri gibi bir yandan Tophane'yi işgal ediyorlar, bir yandan da zırhlılardan asker çıkarılıyor, durum ağırlaşıyor efendim. Sabahki çarpışmada 6 şehit 15 yaralımız var. Paşa Hazretleri, yüksek emirlerinizi bekliyorum. 16 Mart 1920.
Hamdi
Hamdi Efendi devam etti :
"Sabahleyin bizim asker uykuda iken, İngiliz deniz askerleri karakola gelip giriyor, Askerimiz uykudan şaşkınlık içinde kalkınca çarpışmaya başlanıyor. Sonunda bizden 6 kişi şehit oluyor, 15 kişi yaralanıyor. Bunun üzerine, zaten melunluklarını tasarlamışlar ki, hemen zırhlıları rıhtıma yanaştırıp bir yandan Beyoğlu tarafını ve Tophane'yi bir yanından da Harbiye Nezareti'ni işgal etmişlerdir. Şimdi artık, ne Tophane'yi ne de Harbiye telgrafhanesini bulmak imkânı olmuyor. Şimdi aldığım habere göre işgal, Derince'ye kadar yayılıyormuş efendim...
İşte Beyoğlu telgrafhanesi de yok. Orayı da işgal ettiler galiba, Allah korusun, burayı işgal etmesinler. İşte Beyoğlu telgraf memurları, müdürleri, geldiler. Bir saate kadar burası da işgal olunacaktır. Şimdi haber aldım, efendim"
Rahmetli Hayati Bey, benim ilk haber telgrafı üzerine yaptığım işarete uygun olarak, verilen bilgileri özetlemiş; Rumeli ve Anadolu'daki bütün komutanların adresine telgraf çektiriyordu. Bir an önce İstanbul üzerinden Edirne'ye çektirilmesini söylemiştim. Yüksek emirleriniz yerine getiriliyor. Edirne'ye yazıyorum ve bütün merkezleri hazır ettirdik".
Hamdi Bey
Milletvekilleri ile ilgili bir haber aldınız mı? Meclis Telgrafhanesi cevap veriyor mu? diye sordum. Hamdi Efendi:
"Evet veriyor. 14' ûncû Kolordu Komutanı hazır. Paşa istiyordu, verelim mi?"
Efendiler, bundan sonra artık Hamdi Efendi'nin sözünü işitemedik. İstanbul merkezinin de işgal edilmiş olduğuna hükmettik..."
İstiklal Madalyası sahibi, Kurtuluş Savaşı'nın haberleşme kahramanı Manastırlı Hamdi Bey, 1945 yılında Konya'da yaşama gözlerini yumdu.
Telgrafçı Hamdi Bey, her yıl Konya'da düzenlenen törenler çerçevesinde, mezarının bulunduğu Musalla Mezarlığı'nda meslektaşları tarafından anılmaktadır. Telgrafçı Hamdi Bey'in ismi, Konya'da halen bir caddede yaşatılıyor.
Vatanperverliği, cesareti ve özverisi ile günümüzde hâlâ minnetle anılan Telgrafçı Hamdi Bey Kurtuluş Savaşı'yla verilen Milli Mücadelenin hangi şartlarda kazanıldığını ve nelere mal olduğunu, bununla birlikte haberleşme ağının ne kadar önemli olduğunu hatırlatması bakımından Türk Milleti'nin gurur kaynağı olabilecek şahsiyetleri arasında yer alıyor.
1919 yılında İstanbul Büyük Postahane'de görev yapan Hamdi Bey, Anadolu'da Kurtuluş Savaşı'nı başlatan Gazi Mustafa Kemal'e bilgi aktarmış, 15 Mart'ı 16 Mart'a bağlayan gece, durum fark edilince İşgalci kuvvetlerce görevine son verilmiş, daha sonra Anadolu'daki Milli Mücadele'ye telgrafçılık yaparak özveriyle çalışmış, savaş sonrası İstiklal madalyasıyla ödüllendirilmiştir.
Mili Mücadele'nin
iletişim kahramanı
Genelde, Posta İşletmesi'nin kuruluş yıldönümlerinde yad edilen Kurtuluş Savaşı'nın telgraf memuru Manastırlı Hamdi Bey, Kuva-yı Milliye kuvvetleri arasında telgraflarıyla iletişimi sağlayarak, Mili Mücadele'nin iletişim kahramanı olarak adını altın harflerle Türk tarihine yazdırmıştır.
1891 yılında Osmanlı vilayeti Manastır'da dünyaya gelen Hamdi Bey, ilk ve orta öğrenimini başarıyla tamamladıktan sonra telgraf memuru olarak çalışmaya başladı. Ancak 1912 yılında Balkan Savaşı ile Manastır'ın Sırpların eline geçmesinden sonra İstanbul'a göçen Hamdi Bey ve ailesi, yoksulluk nedeniyle sıkıntı dolu bir hayat yaşamaya başladı.
1919 yılında İstanbul Büyük Postane'de yine telgraf memuru olarak işe başlayan Hamdi Bey, kısa sürede Türk Mors Alfabesini öğrenerek, görevinde gösterdiği başarı nedeniyle sevilen biri oldu. İstanbul'un işgalinden sonra Hamdi Bey'in hayatı görev yaptığı postanede nöbetçi olduğu bir gün Mustafa Kemal Paşa ile tanışmasıyla değişti.
Kuva-yı Milliye'nin
Anadolu'daki kulağı
Milli Mücadele'nin başlayacağını öğrenen Hamdi Bey, daha sonra Anadolu'ya giden Mustafa Kemal Paşa'ya, işgal altındaki İstanbul'da gelişen olayları ve önemli bilgileri telgrafla gizlice geçmeye başladı. Bütün baskı ve kontrollere rağmen bu görevini başarıyla sürdürerek, Ankara Hükümeti'nin İstanbul'daki kulağı olan Hamdi Bey'in görevine, İtilaf Güçleri tarafından 15 Mart'ı 16 Mart'a bağlayan gece, durumun fark edilmesi üzerine son verildi.
Bu tarihten sonra, Milli Mücadele için çok önemli olan haberleşme görevini, o dönemin en hızlı teknolojisi olan telgrafla yerine getirmek için Anadolu'ya geçen Hamdi Bey, Mustafa Kemal Paşa tarafından Batı Cephesi'nde görevlendirildi.
Savaştan sonra, TBMM'nin kararıyla İstiklal Madalyası ile ödüllendirilen Hamdi Bey için en büyük armağanlardan biri ise, Atatürk'ün, Soyadı Kanunu'nun çıkmasından sonra, kendisine soyadı olarak, İstanbul'dan ayrılmak zorunda kaldığı tarih olan "Martonaltı"yı vermesi oldu.
İstanbul Batılı
işgalcilerce işgal ediliyor
İngilizler 16 Mart 1920'de İstanbul limanına büyük bir zırhlı ile gelerek devlet dairelerini işgal etmeye başladılar. Bu arada Son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ını bastılar. 12 Ocak 1920'de toplanan Meclis-i Mebusan, 28 Ocak 1920 tarihindeki gizli oturumunda Misak-ı Milli kararlarını almış ve kararlar, bütün mebuslar tarafından imzalanmıştı. 17 Şubat 1920 tarihli oturumunda da basında yayınlanması ve bütün yabancı parlamentolara bildirilmesi kararlaştırıldı. Ancak 15-16 Mart tarihinde İstanbul fiilen ve resmen işgal ediliyordu.
18 Mart 1920'de İngilizler, meclisin etrafını makineli tüfeklerle sararak, toplantı halinde bulunan milletvekillerinden bazılarını tutuklayarak ve sürükleyerek götürdüler. Bunun üzerine milletvekilleri meclisin çalışma süresini ertelediler. Böylece, son Osmanlı Meclis-i Mebusanı düşman süngüsü altında zorla kapatıldı.
Hamdi Bey ile Atatürk'ün
telgraf görüşmesi
Bu işgali, fedakâr bir telgraf memuru Manastırlı Hamdi Efendi vasıtasıyla öğrenen Mustafa Kemal Paşa, derhal bu hareketi protesto ederek, bu işgalin haksız ve hükümsüz olduğunu bütün dünyaya beyan etti. İşgal devletlerinin giriştikleri vahşeti Manastırlı Hamdi Efendi, Mustafa Kemal'e bildirdi. Hamdi Bey'in telgrafı bir anda kesilince Mustafa Kemal İstanbul'un işgalinin tamamlandığını anladı. Bunun üzerine Telgrafçı Hamdi Efendi, Ankara'ya gelerek Ziraat Okulu'nda kurulan karargâhta telgraf memurluğu görevini sürdürdü. Hamdi Bey'in Gazi Mustafa Kemal ile telgraf görüşmesi şu şekilde gelişmiştir:
"Efendiler,
İstanbul'da 10'uncu Tümen Komutanı'ndan Ankara'da 20' nci Kolordu Komutanlığı'na 9 Mart 1920 tarih ve 456 sayılı şifre olarak 14 Mart 1920 günü bir yazı geldi. Çözülmüşü şuydu :
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine özel:
"İngilizler tarafından Türk Ocağı binasının işgali üzerine Millî Talim ve Terbiye binasına taşınan Ocağın, bu yeni taşındığı bina, dün öğle vakti İngilizler tarafından yeniden işgal edilmiştir efendim. 9 Mart 1920"
Efendiler,
1920 senesi Mart'ının 16'ncı günü öğleden önce, saat 10.00'da makine başında şöyle bir telgraf geldi :
"İstanbul, 16.3.1920
Ankara'da Mustafa Kemal Paşa
Hazretleri'ne
Bu sabah, Şehzâdebaşı'ndaki Muzıka Karakolu'nu İngilizler basıp oradaki askerlerle çarpışarak, sonunda şimdi İstanbul'u işgal altına alıyorlar. Bilgilerinize arz olunur.
Manastırlı Hamdi"
Ben bu telgrafın altına kurşun kalemle "ivedi olarak kolordulara benim imzamla M. Kemal" işaretini koyduktan sonra, telgrafı verenden açıklama istemeye başladım. Manastırlı Hamdi Efendi birbiri ardınca bilgi vermeye devam etti:
"Bizim en çok güvendiğimiz bir arkadaşımız var ki, yalnız o değil, herkes, yani gelenler söylüyor. Şimdi de Harbiye'nin işgalini haber aldık. Hattâ, Beyoğlu Telgrafhanesi'nin önünde İngiliz askerlerinin bulunduğunu öğrendik, fakat telgrafhaneyi işgal edip etmeyecekleri bilinmiyor.
Bu sırada Efendiler, Harbiye Telgrafhanesi'nden memur Ali bilgi vermeye başladı :
"Sabahleyin İngilizler basarak altı kişiyi şehit ettiler. On beş kadar da yaralı var. Şimdi İngiliz askerleri dolaşıyor. Şimdi, işte, İngiliz askerleri Nezaret'e giriyorlar. İşte, içeri giriyorlar, Nizamiye kapısına. "Teli kes!" "İngilizler buradadır!"
Manastırlı Hamdi Efendi, bizi yeniden buldu:
Paşa Hazretleri,
"Harbiye telgrafhanesini de İngiliz askerleri, işgal edip teli kestikleri gibi bir yandan Tophane'yi işgal ediyorlar, bir yandan da zırhlılardan asker çıkarılıyor, durum ağırlaşıyor efendim. Sabahki çarpışmada 6 şehit 15 yaralımız var. Paşa Hazretleri, yüksek emirlerinizi bekliyorum. 16 Mart 1920.
Hamdi
Hamdi Efendi devam etti :
"Sabahleyin bizim asker uykuda iken, İngiliz deniz askerleri karakola gelip giriyor, Askerimiz uykudan şaşkınlık içinde kalkınca çarpışmaya başlanıyor. Sonunda bizden 6 kişi şehit oluyor, 15 kişi yaralanıyor. Bunun üzerine, zaten melunluklarını tasarlamışlar ki, hemen zırhlıları rıhtıma yanaştırıp bir yandan Beyoğlu tarafını ve Tophane'yi bir yanından da Harbiye Nezareti'ni işgal etmişlerdir. Şimdi artık, ne Tophane'yi ne de Harbiye telgrafhanesini bulmak imkânı olmuyor. Şimdi aldığım habere göre işgal, Derince'ye kadar yayılıyormuş efendim...
İşte Beyoğlu telgrafhanesi de yok. Orayı da işgal ettiler galiba, Allah korusun, burayı işgal etmesinler. İşte Beyoğlu telgraf memurları, müdürleri, geldiler. Bir saate kadar burası da işgal olunacaktır. Şimdi haber aldım, efendim"
Rahmetli Hayati Bey, benim ilk haber telgrafı üzerine yaptığım işarete uygun olarak, verilen bilgileri özetlemiş; Rumeli ve Anadolu'daki bütün komutanların adresine telgraf çektiriyordu. Bir an önce İstanbul üzerinden Edirne'ye çektirilmesini söylemiştim. Yüksek emirleriniz yerine getiriliyor. Edirne'ye yazıyorum ve bütün merkezleri hazır ettirdik".
Hamdi Bey
Milletvekilleri ile ilgili bir haber aldınız mı? Meclis Telgrafhanesi cevap veriyor mu? diye sordum. Hamdi Efendi:
"Evet veriyor. 14' ûncû Kolordu Komutanı hazır. Paşa istiyordu, verelim mi?"
Efendiler, bundan sonra artık Hamdi Efendi'nin sözünü işitemedik. İstanbul merkezinin de işgal edilmiş olduğuna hükmettik..."
İstiklal Madalyası sahibi, Kurtuluş Savaşı'nın haberleşme kahramanı Manastırlı Hamdi Bey, 1945 yılında Konya'da yaşama gözlerini yumdu.
Telgrafçı Hamdi Bey, her yıl Konya'da düzenlenen törenler çerçevesinde, mezarının bulunduğu Musalla Mezarlığı'nda meslektaşları tarafından anılmaktadır. Telgrafçı Hamdi Bey'in ismi, Konya'da halen bir caddede yaşatılıyor.