"İnsanlar dünyaya geldikten sonra, ellerinden alınamaz, ya da alınmaması gereken birtakım haklara sahip olurlar: Yaşama hakkı, yeme hakkı, doyma hakkı, başını sokacak bir deliği bulma hakkı, işkence edilmeme, tutsak olmama, sömürülmeme hakkı, eğlenme, dinlenme, gülebilme hakkı… Ne bileyim ben, bir sürü hak… Bunların hepsi insanların insanca yaşamasını sağlarlar." Yaşar Kemal
Tam 70 yıl önce bugün, 10 Aralık 1948'de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi'ni ilân etti. İkinci Dünya Savaşı'nın travmasını yaşamışların "bir daha asla" haykırışlarının yankısıydı bu…
70 yıl geçmesine rağmen hâlâ güncelliğini koruyan Beyanname'nin, insan hakları hareketi içinde özel bir yeri var.
"İnsan Hakları", geniş anlamda, insanların insan olmaktan kaynaklanan haklarının tümünü belirler; dar anlamda da, olmazsa olmaz nitelikteki temel hakları… Bu haklar; ırk, cinsiyet, din ve statü ayrımı gözetilmeksizin insan onurunun gereği bütün hakları kapsar. Bu hakları "hukuk" tanır ve güvence altına alır.
İnsan hakları kavramının kökeni İ.Ö. 539'a kadar uzanır. Babil'i fethetmesinden sonra Kral Büyük Kiros (Cyrus) tarafından yayınlanan ve ilk İnsan Hakları Beyannamesi sayılan metin, bir kil silindir üzerine Babil çivi yazısı ile kazılmıştır. 1215 yılında İngiltere Kralı'na kabul ettirilen Magna Carta da, insan haklarının önemli bir belgesidir. İnsan haklarının resmen tanınmasına yol açacak başka bir belge de, 1776'da ilân edilen Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'dir. Daha sonra da, 1789 Fransız Devrimi'nin ardından Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi gelmiştir. Düşünürlerin katkılarıyla da gelişen haklar dizisi, sonraları ülkelerin anayasalarında yer almıştır. 18. yüzyılda benimsenen insan haklarına "1. Kuşak Haklar" ya da "Klasik Haklar" denmiştir. Klasik Haklar şöyle sıralanabilir: Yaşam hakkı ve kişi dokunulmazlığı, kişi özgürlüğü ve güvenliği, düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü, inanç ve ibadet özgürlüğü, konut dokunulmazlığı, mülkiyet hakkı, eşitlik hakkı, dernek kurma hakkı, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, çalışma özgürlüğü, dilekçe hakkı, seçme ve seçilme hakkı, kamu hizmetine girme hakkı, tarafsız yargıç önünde yargılanma hakkı, kölelik yasağı ve işkence yasağı.
Sosyal ve siyasal gelişmeler sonucu klasik hakların yeterli olmadığı görülmüş ve sosyal haklar olarak anılan "2. Kuşak Haklar" oluşmuştur. Bunlar: Çalışma hakkı, sendika kurma hakkı, grev ve toplu sözleşme hakkı, işyeri yönetimine katılma hakkı, dinlenme hakkı, sosyal güvenlik hakkı, parasız öğrenim ve eğitim görme hakkı, kültürel yaşama katılma hakkı, sağlık hakkı, beslenme hakkı, konut hakkı, anne, çocuk, engelli, yaşlı gibi desteklenmeye muhtaç kesimlerin korunmasıyla ilgili haklar…
Gelişmeler sonucunda , "çevre hakkı, insanlığın ortak malvarlığına saygı hakkı, barış hakkı, gelişme hakkı, yiyecek hakkı, insani yardım alma hakkı, self determinasyon" gibi 3. Kuşak Haklar oluşmuştur.
Dördüncü Kuşak hakların sırada olduğu söyleniyor… Kuşak kuşak üstüne ve say sayabildiğin kadar da; işin gerçeği, demokratik ülkelerin tümünde bile bu haklar gerektiği düzeyde uygulanabilmiş değildir.
İnsan haklarının güncel sorunları ve insan haklarının güvenceleri -hukuk ve ötesi- bize şunu söylemekte: 70 yıllık mesaj güncelliğini korumaktadır.
Daha daha eskilere gidelim ve "cadı avı"nı, Engizisyon "adaleti"ni hatırlayalım. Ortaçağ Avrupası'nda manzara buydu. Günümüzde kadına şiddet, cadı avının 21. yüzyıl versiyonu değil de nedir?!