Ebû Hüreyre (r.a.) Hz. Peygamberin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti:"Allah Teâlâ buyurur ki:- "Üç kimse vardır ki, Kıyamet günü ben onların hasmıyım. Ben, her kimin hasmı olursam, onu helak ederim.
O üç kimse şunlardır:1. Bana karşı söz verip, sonra vaadinden dönen, ,2. Hür bir kimseyi (köle gibi) satarak parasını yiyen,3. Bir işçi çalıştırarak ondan istifade edip de ücretini vermeyen kimsedir." (Tergib ve Terhib, c.4/169-2)İbn Ömer (r.a.) Resûlullah'ın: "İşçinin ücretini alın teri kurumadan önce ödeyiniz." buyurduğunu rivayet etti. (a.g.e. c. 4/169-2)Bu hadis-i şeriflerde beyan buyrulduğu üzere İslâmiyet alın terine büyük ehemmiyet vermiştir. İslâmiyete göre çalışma hayatında emeğe saygı vardır. Karşılıklı anlayış ve işbirliği vardır. İşveren bir emanetçidir. Mülkün hakiki sahibi Allahu Teâlâ'dır. Patron denilen şahsın gerçek serveti "ameli"dir. Ne kadar zengin olursa olsun mezara sadece bir kefenle gidecektir. İşte onun için çalıştırdığı kişilere imkanları ölçüsünde en iyi ücreti verecek, onu muhtaç duruma düşürmeyecektir. İşçi de o işyeri sanki kendisininmiş gibi çalışacaktır.* * *Hz. Enes bin Malik de Peygamberimizin bir güzelliğini şöyle açıklamaktadır: "Resulullah, insanların en lütuflu olanı idi. Soğuk bir günün sabahında bile bir kölenin, bir cariyenin, bir çocuğun getirdiği su ile abdest alır, onları geri çevirmezdi. Kendisinden bir şey soranı can kulağıyla dinler, soru soran ayrılıp gitmedikçe Resulullah onu terk etmezdi". "Birisi Resulullahın elini musafaha etmek için tutsa, tutan kimse Peygamberimizin elini bırakmadıkça Resulullah onun elini bırakmazdı." Peygamberimizin vahiy katibi Zeyd bin Sabit'in yanına birkaç zat gelerek, "Ey Zeyd, Peygamberin (a.s.m) hal, hareket ve sözlerinden bize haber verir misiniz?" diye sordular. Zeyd bin Sabit de şöyle anlatmaya başladı: "Ben Resul-i Ekremin komşusu idim. Kendisine bir vahiy geldiği zaman bana birisini gönderirdi. Ben de huzuruna gider, indirilen vahyi yazardım. Biz huzurlarında dünya işlerinden bahsetsek, kendisi de bizimle beraber dünya işlerinden bahsederdi. Biz âhiret işlerinden bahsetsek, bizimle beraber âhiretle alâkalı meselelerden konuşurdu. Biz yemeğe dair konuşmaya başlasak, bizimle beraber yemek hususundaki bu sözlere katılırdı".
O üç kimse şunlardır:1. Bana karşı söz verip, sonra vaadinden dönen, ,2. Hür bir kimseyi (köle gibi) satarak parasını yiyen,3. Bir işçi çalıştırarak ondan istifade edip de ücretini vermeyen kimsedir." (Tergib ve Terhib, c.4/169-2)İbn Ömer (r.a.) Resûlullah'ın: "İşçinin ücretini alın teri kurumadan önce ödeyiniz." buyurduğunu rivayet etti. (a.g.e. c. 4/169-2)Bu hadis-i şeriflerde beyan buyrulduğu üzere İslâmiyet alın terine büyük ehemmiyet vermiştir. İslâmiyete göre çalışma hayatında emeğe saygı vardır. Karşılıklı anlayış ve işbirliği vardır. İşveren bir emanetçidir. Mülkün hakiki sahibi Allahu Teâlâ'dır. Patron denilen şahsın gerçek serveti "ameli"dir. Ne kadar zengin olursa olsun mezara sadece bir kefenle gidecektir. İşte onun için çalıştırdığı kişilere imkanları ölçüsünde en iyi ücreti verecek, onu muhtaç duruma düşürmeyecektir. İşçi de o işyeri sanki kendisininmiş gibi çalışacaktır.* * *Hz. Enes bin Malik de Peygamberimizin bir güzelliğini şöyle açıklamaktadır: "Resulullah, insanların en lütuflu olanı idi. Soğuk bir günün sabahında bile bir kölenin, bir cariyenin, bir çocuğun getirdiği su ile abdest alır, onları geri çevirmezdi. Kendisinden bir şey soranı can kulağıyla dinler, soru soran ayrılıp gitmedikçe Resulullah onu terk etmezdi". "Birisi Resulullahın elini musafaha etmek için tutsa, tutan kimse Peygamberimizin elini bırakmadıkça Resulullah onun elini bırakmazdı." Peygamberimizin vahiy katibi Zeyd bin Sabit'in yanına birkaç zat gelerek, "Ey Zeyd, Peygamberin (a.s.m) hal, hareket ve sözlerinden bize haber verir misiniz?" diye sordular. Zeyd bin Sabit de şöyle anlatmaya başladı: "Ben Resul-i Ekremin komşusu idim. Kendisine bir vahiy geldiği zaman bana birisini gönderirdi. Ben de huzuruna gider, indirilen vahyi yazardım. Biz huzurlarında dünya işlerinden bahsetsek, kendisi de bizimle beraber dünya işlerinden bahsederdi. Biz âhiret işlerinden bahsetsek, bizimle beraber âhiretle alâkalı meselelerden konuşurdu. Biz yemeğe dair konuşmaya başlasak, bizimle beraber yemek hususundaki bu sözlere katılırdı".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.