Bu konuyu ısrarla gündemde tutmaya devam eden birkaç yazardan biriyim.
Türk adı; kadim bir medeniyeti ve hak olan Allah inancının yolundan gidenleri tanımlar ve tarif eder.
Günümüzde Gagauzlar, Çuvaşlar, Yakutlar, Karamanlılar ve Hakaslar Hristiyan Türk boyları olarak varlıklarını, gelenek ve dillerini günümüze taşıyabilmişlerdir.
Ancak inanç bakımından asimile edildikleri için, artık bir millet olma vasfından çok uzaktırlar.
Başka milletlerin boyunduruğu altına girmeyi kabul ettiklerinden, ayrı bir devletleşme imkânına da sahip olamamışlar.
Bu kavimlerin gerçek manada Türklüklerini koruyabilmeleri ve yaşayabilmeleri ancak ve ancak, öze dönüş ile mümkündür.
Bu öz, Türk milletinin tarih sahnesine adımını attığı ilk andan bu tarafa, imanlı Türk olmak ile özdeş olan bir inanç sistemidir.
Günümüzde bu sistemin adına, İslam inancı veya Müslümanlık diyoruz.
Ayakta kalan ve devletleşen Türklerin kendilerine ancak bu inanç sistemi içerisinde yaşam olanağı buldukları ve inançlarını değiştiren veya asimile olan diğer Türk kavimlerinin ise, inanç ve kültürlerini koruyamadıkları için yok olma noktasına geldikleri bilimsel bir gerçektir.
Türk tarihçilerinden Kazım Mirşan'a göre M.Ö 15. yy'da Türkler ilk ve tek tanrı inancını geliştirenlerdir.
Kaşgarlı Mahmud'un penceresinden bakınca "Türk adı için Nuh'un oğlunun adıdır. Tanrı tarafından bu ad Nuh'un oğlu Türk'ün oğullarına verilmiş bir addır" demektedir.
Türk sözünün Nuh'un oğlunun adı olduğunda bir kişiyi bildirdiğini, oğullarının adı olduğunda çokluk ve yığını bildirdiğini ifade etmektedir.
Burada "ad olarak Türk adını Ulu Tanrı vermiştir" denilmektedir.
Kazım Mirşan yine bir araştırma sonucunda Türk adının; "Rabbani Türk, İmanlı Türk, Allah'ını bilen ve ona döneceğine inanan Türk" demek olduğunu kesin bir dille ortaya koymuştur.
Bu ilmi gerçekler ortadayken, eskilerde kalan bazı milliyetçilerin tanımladığı Türk tarifinin artık bir hükmü kalmamaktadır.
Bu coğrafyada yaşayanların tamamına, Türk denir.
Bakınız daha Cumhuriyet ilan edilmeden önce ulu önder Atatürk Türk kimliği ve tanımı konusunda nasıl bir değerlendirmede bulunmuştur.
Atatürk 1922′de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 130. toplantısının birinci oturumunda yaptığı konuşmada, Türklerin kökeni hakkında şöyle diyordu:
"Efendiler…
Bu insanlık dünyasında en az yüz milyonu aşkın nüfustan oluşan büyük bir Türk milleti vardır ve bu milletin yeryüzündeki genişliği oranında tarih alanında da bir derinliği vardır.
Türk milletinin kökünün dayandığı Türk adındaki insan, insanlığın ikinci babası Nuh Aleyhisselam'ın oğlu Yafes'in oğlu olan kişidir.
Çok şükür ki, Tanrı bu lütfu Türklere vermiştir. Gerçekten de Türkler inananlara karşı son derece mütevazı, onlara saldıran inançsızlara karşı son derece amansız olmuşlardır."
Haçlı seferlerine karşı koyanlar Sam Araplar değil, Türklerdi.
820 sene sonra 1. dünya savaşında Sami Araplar yine Türk'leri arkadan vurmuşlar, ve Lavrence'in peşine takılarak ülkelerini batılılara adeta peşkeş çekmişlerdir.
Bu ihanet sonucunda İngiliz orduları mukaddes topraklara; Kudüs, Mekke, Medine'ye hükmedecek şekilde Arabistan'da söz sahibi oldular. Daha sonra İngiliz, Fransız ve Amerikalılar Irak, Suriye, Filistin, Mısır, Libya, Cezayir, Tunus'u ve bu ülkelerin sahip olduğu zenginlikleri aralarında bölüşmüşlerdir.
Eğer Türkler, emperyalist haçlı istilalarına karşı direnip galip gelmeseydi; bütün zengin kaynaklarımız gibi kutsal topraklarımızın yanı sıra İslam da elden gidebilirdi.
700 yıllık Endülüs'te bir tek Müslüman bırakmayan batılılar zaten bu amaçlarından hiç bir zaman vazgeçmemişlerdir.
İslam bu yobazlara bırakılamayacak kadar mükemmel bir dindir
Türkler, Nuh peygamberin oğullarından Yafes'in Türk adlı oğlunun neslindendir.
Türk milletinin kökünün dayandığı Türk adındaki insan, insanlığın ikinci babası Hz. Nuh Aleyhisselam'ın oğlu Yafes'in oğlu olan kişidir.
MS. 585 yılında Çin İmparatorunun Türk Kağanı İşbara'ya yazdığı mektupta "Büyük Türk Kağanı" diye hitap etmesi, İşbara Kağan'ın ise Çin İmparatoruna verdiği cevabi mektupta "Türk Devlet'inin Tanrı tarafından kuruluşundan bu yana 50 yıl geçti" hitapları Türk adını resmileştirmiştir.
Hz. Nuh'un 3. oğul Yafes ise, bütün Türk boylarının atasıdır.
Hz. Nuh'un en sevgili oğlu Yafes için ettiği dua, çok derin manalıdır ve olduğu gibi gerçekleşmiştir.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed s.a.v sorarlar:
– "Mevali nedir ya Resulullah?"
– "Onlar sizin azadlılarınızdır. Yani Faris yönünden gelecek olan bir kavimdir ki, şöyle diyecekler: "Ey Araplar, siz fazla taassuba kaçtınız."
– "Siz bunlara gereği gibi hak tanımazsınız, sizinle hiç kimse birlik kurmayacaktır!"
Bir başka hadiste Hz Peygamberden rivayet edildiğine göre; "Aziz ve celil olan Allah buyuruyor ki, benim bir ordum vardır, adını Türk koydum ve onları doğu ülkelerine yerleştirdim."
Bu hadisteki Mevali, Arap olmayan Faris, İran' dır. Faris yönü ise Horasan'dır.
Gelen kavim ise, Türklerdir.
Şu halde Türkler, Nuh Tufan'ından önceden beri var olan, ilk devleti kuran, yazıyı icat eden ve ilk Türk dilini kullanan, Kur'an ı Kerim'de övülmüş, dünyanın dört bir yanına yayılmış olan seçilmiş üstün bir Millettir.
Görüldüğü gibi Türk, bir ırkın adı değil binlerce yıldır var olan şanlı bir Milletin adıdır.
"Ne Mutlu Türk'üm Diyene" demek işte bu nedenledir.
Türk adı; kadim bir medeniyeti ve hak olan Allah inancının yolundan gidenleri tanımlar ve tarif eder.
Günümüzde Gagauzlar, Çuvaşlar, Yakutlar, Karamanlılar ve Hakaslar Hristiyan Türk boyları olarak varlıklarını, gelenek ve dillerini günümüze taşıyabilmişlerdir.
Ancak inanç bakımından asimile edildikleri için, artık bir millet olma vasfından çok uzaktırlar.
Başka milletlerin boyunduruğu altına girmeyi kabul ettiklerinden, ayrı bir devletleşme imkânına da sahip olamamışlar.
Bu kavimlerin gerçek manada Türklüklerini koruyabilmeleri ve yaşayabilmeleri ancak ve ancak, öze dönüş ile mümkündür.
Bu öz, Türk milletinin tarih sahnesine adımını attığı ilk andan bu tarafa, imanlı Türk olmak ile özdeş olan bir inanç sistemidir.
Günümüzde bu sistemin adına, İslam inancı veya Müslümanlık diyoruz.
Ayakta kalan ve devletleşen Türklerin kendilerine ancak bu inanç sistemi içerisinde yaşam olanağı buldukları ve inançlarını değiştiren veya asimile olan diğer Türk kavimlerinin ise, inanç ve kültürlerini koruyamadıkları için yok olma noktasına geldikleri bilimsel bir gerçektir.
Türk tarihçilerinden Kazım Mirşan'a göre M.Ö 15. yy'da Türkler ilk ve tek tanrı inancını geliştirenlerdir.
Kaşgarlı Mahmud'un penceresinden bakınca "Türk adı için Nuh'un oğlunun adıdır. Tanrı tarafından bu ad Nuh'un oğlu Türk'ün oğullarına verilmiş bir addır" demektedir.
Türk sözünün Nuh'un oğlunun adı olduğunda bir kişiyi bildirdiğini, oğullarının adı olduğunda çokluk ve yığını bildirdiğini ifade etmektedir.
Burada "ad olarak Türk adını Ulu Tanrı vermiştir" denilmektedir.
Kazım Mirşan yine bir araştırma sonucunda Türk adının; "Rabbani Türk, İmanlı Türk, Allah'ını bilen ve ona döneceğine inanan Türk" demek olduğunu kesin bir dille ortaya koymuştur.
Bu ilmi gerçekler ortadayken, eskilerde kalan bazı milliyetçilerin tanımladığı Türk tarifinin artık bir hükmü kalmamaktadır.
Bu coğrafyada yaşayanların tamamına, Türk denir.
Bakınız daha Cumhuriyet ilan edilmeden önce ulu önder Atatürk Türk kimliği ve tanımı konusunda nasıl bir değerlendirmede bulunmuştur.
Atatürk 1922′de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 130. toplantısının birinci oturumunda yaptığı konuşmada, Türklerin kökeni hakkında şöyle diyordu:
"Efendiler…
Bu insanlık dünyasında en az yüz milyonu aşkın nüfustan oluşan büyük bir Türk milleti vardır ve bu milletin yeryüzündeki genişliği oranında tarih alanında da bir derinliği vardır.
Türk milletinin kökünün dayandığı Türk adındaki insan, insanlığın ikinci babası Nuh Aleyhisselam'ın oğlu Yafes'in oğlu olan kişidir.
Çok şükür ki, Tanrı bu lütfu Türklere vermiştir. Gerçekten de Türkler inananlara karşı son derece mütevazı, onlara saldıran inançsızlara karşı son derece amansız olmuşlardır."
Haçlı seferlerine karşı koyanlar Sam Araplar değil, Türklerdi.
820 sene sonra 1. dünya savaşında Sami Araplar yine Türk'leri arkadan vurmuşlar, ve Lavrence'in peşine takılarak ülkelerini batılılara adeta peşkeş çekmişlerdir.
Bu ihanet sonucunda İngiliz orduları mukaddes topraklara; Kudüs, Mekke, Medine'ye hükmedecek şekilde Arabistan'da söz sahibi oldular. Daha sonra İngiliz, Fransız ve Amerikalılar Irak, Suriye, Filistin, Mısır, Libya, Cezayir, Tunus'u ve bu ülkelerin sahip olduğu zenginlikleri aralarında bölüşmüşlerdir.
Eğer Türkler, emperyalist haçlı istilalarına karşı direnip galip gelmeseydi; bütün zengin kaynaklarımız gibi kutsal topraklarımızın yanı sıra İslam da elden gidebilirdi.
700 yıllık Endülüs'te bir tek Müslüman bırakmayan batılılar zaten bu amaçlarından hiç bir zaman vazgeçmemişlerdir.
İslam bu yobazlara bırakılamayacak kadar mükemmel bir dindir
Türkler, Nuh peygamberin oğullarından Yafes'in Türk adlı oğlunun neslindendir.
Türk milletinin kökünün dayandığı Türk adındaki insan, insanlığın ikinci babası Hz. Nuh Aleyhisselam'ın oğlu Yafes'in oğlu olan kişidir.
MS. 585 yılında Çin İmparatorunun Türk Kağanı İşbara'ya yazdığı mektupta "Büyük Türk Kağanı" diye hitap etmesi, İşbara Kağan'ın ise Çin İmparatoruna verdiği cevabi mektupta "Türk Devlet'inin Tanrı tarafından kuruluşundan bu yana 50 yıl geçti" hitapları Türk adını resmileştirmiştir.
Hz. Nuh'un 3. oğul Yafes ise, bütün Türk boylarının atasıdır.
Hz. Nuh'un en sevgili oğlu Yafes için ettiği dua, çok derin manalıdır ve olduğu gibi gerçekleşmiştir.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed s.a.v sorarlar:
– "Mevali nedir ya Resulullah?"
– "Onlar sizin azadlılarınızdır. Yani Faris yönünden gelecek olan bir kavimdir ki, şöyle diyecekler: "Ey Araplar, siz fazla taassuba kaçtınız."
– "Siz bunlara gereği gibi hak tanımazsınız, sizinle hiç kimse birlik kurmayacaktır!"
Bir başka hadiste Hz Peygamberden rivayet edildiğine göre; "Aziz ve celil olan Allah buyuruyor ki, benim bir ordum vardır, adını Türk koydum ve onları doğu ülkelerine yerleştirdim."
Bu hadisteki Mevali, Arap olmayan Faris, İran' dır. Faris yönü ise Horasan'dır.
Gelen kavim ise, Türklerdir.
Şu halde Türkler, Nuh Tufan'ından önceden beri var olan, ilk devleti kuran, yazıyı icat eden ve ilk Türk dilini kullanan, Kur'an ı Kerim'de övülmüş, dünyanın dört bir yanına yayılmış olan seçilmiş üstün bir Millettir.
Görüldüğü gibi Türk, bir ırkın adı değil binlerce yıldır var olan şanlı bir Milletin adıdır.
"Ne Mutlu Türk'üm Diyene" demek işte bu nedenledir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- Zavallı iki sakallı tipsiz / 25.11.2025
- Ordu süreçten rahatsız / 24.11.2025
- İmralı’ya değil, Türk milletine sorun / 21.11.2025
- Dini kullanan HAİNLER! / 19.11.2025
- İsrail KKTC’yi işgale hazırlanıyor / 18.11.2025
- Seni sevmeyene Türk ve Müslüman denemez / 17.11.2025
- “Kürt sorunu” var diyen bölücüdür! / 12.11.2025
- Atatürk’ü anlatmak ve anlamak / 11.11.2025
- Yüce divan kurulacak / 10.11.2025
- Atlantik çökerken, Asya yükseliyor / 07.11.2025
- Ordu süreçten rahatsız / 24.11.2025
- İmralı’ya değil, Türk milletine sorun / 21.11.2025
- Dini kullanan HAİNLER! / 19.11.2025
- İsrail KKTC’yi işgale hazırlanıyor / 18.11.2025
- Seni sevmeyene Türk ve Müslüman denemez / 17.11.2025
- “Kürt sorunu” var diyen bölücüdür! / 12.11.2025
- Atatürk’ü anlatmak ve anlamak / 11.11.2025
- Yüce divan kurulacak / 10.11.2025
- Atlantik çökerken, Asya yükseliyor / 07.11.2025




















































































