Bu gerçek rakamlarla ispatlı. Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 2012 yılında 71. sıradayken 2024 yılında 117'nci sıraya gerilemişiz.
Yolsuzluk Algı Endeksinde 2012'de 176 ülke arasında 54'cu sıradayken 2024 Yolsuzluk Algı Endeksinden 180 ülke arasında 107 sıraya gerilemişiz.
Günde 3 öğün 'Türkiye bir hukuk devletidir' diyen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç bu rakamlar için: "Hukuk devleti olmayan, demokrasi olmayan ülkeleri Türkiye'nin üstünde göstermek haksızlık' diyor ama işte gündem, işte tek parti iktidarının, Türkiye yüzyılı.
Bu sonuçlar hangi ölçülere göre hesaplanıyor?
Dünya çapında araştırmalar yapan kurum ve kuruluşlar, ülkelerin resmi verilerini, yüz yüze insan görüşlerini, akademisyenlerin ve uzman görüşlerini toplayarak, ortak kriterlerle kıyaslıyorlar. O ortak kriterlerin, ölçülerin bazıları:
1- Hesap verebilirlik: Hükümet ve bireyler yasalar önünde hesap verebilir.
2- Adil yasalar: Yasalar açık, adil, istikrarlı ve eşit şekilde uygulanır.
3- Açık hükümet: Yönetim süreçleri şeffaf, erişilebilir ve katılımcıdır.
4- Erişilebilir ve tarafsız adalet: Adalet sistemi bağımsız, etkili ve tarafsızdır.
Sadece bu 4 başlık ve ülkemizdeki yaşlanılanları yan yana getirdiğimizde neden sınıfta kaldığımız açıkça ortaya çıkar.
Yolsuzluk endeksi kriterleri
Devlet memurları veya seçilmiş yetkililerin rüşvet alma eğilimi.
Kamu fonlarının veya kaynaklarının kişisel çıkar için suiistimal edilmesi.
Yargıçlar, savcılar veya polis gibi kurumlarda yolsuzluk algısı.
Hükümetin şeffaf olmayan karar alma süreçleri ve denetimsizlik.
Devlet ihalelerinde kayırmacılık veya usulsüzlük.
Yolsuzluğu önlemek için yasal ve kurumsal çerçevelerin gücü.
Üst düzey politikacılar veya hükümet liderlerinde yolsuzluk algısı.
Yolsuzluk nedeniyle hizmetlere eşit erişimde yaşanan sorunlar.
Maalesef bu maddelerin hepsi yıllardır yaşadığımız, şikayet ettiğimiz bir gerçek.
Bizim kriterlerimiz-ölçümüz neydi?
Emin olun yukarıda sıraladığımız başlık ve maddelerin tamamı ve daha fazlası bizim inancımızın gereğidir.
Batı dünyası, İslam'ı bizden iyi analiz edip ona göre hayatın her alanına ölçüler, kurallar ve değerlendirmeler getirmişler.
Bizdeki İslam cahilleri, batının bu standartlarını medeniyet olarak tarif edip hayranlık duyarken sözde din adına öne çıkanlar ise bütün milli ve manevi değerlerimizi dile düşürdüler.
İşte bizim ölçülerimizden birkaçı
Peygamber Efendimiz (s.a.a.v.), "Yolsuzluk yapanın dini yoktur" (Buhari, Hücûm 52) hadisini ölçü alan bir Müslüman böyle bir şeye kalkışabilir mi?
Peki, "Kim devlet-millet malından aşıran bir kimseyi saklar, himaye ederse; o da onun gibidir" (Ebu Davud, Cihad, 15-135/2716). Hadisi şerifini bile bir kişi, sırf kendi mahallesinden, mezhebinden, partisinden vs. diye hırsıza, yolsuza sahip çıkabilir mi?
Yine Peygamberimiz; "Rüşvet alan da veren de lanetlenmiştir" (Tirmizi, Büyû 27) buyuruyor. Bu ölçünün olduğu bir toplumda şeytan gibi lanetlenmeyi kim göze alabilir?
Bak bak
Yüce Allah: "Allah, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işiten ve görendir." (Nisa Suresi 58)
Yandaşına ver, demiyor. Partiline, aday adayı yaptığına, menfaatin olduğuna, ırkına, dinine, mezhebine göre demiyor. Ehline, diyor ve adaleti emrediyor.
Mekke'nin Fethi ve Kabe'nin anahtarları bu ayet gereği bizzat Peygamberimiz tarafından kime verildiğini bir okuyun.
Batıl yolla mal yemek
Hiç düşündünüz mü ne demek? Haksız kazanç, demek. Önce batıl-haksız kazanç mallarının başlıklarını bir hatırlayalım:
Hırsızlık, dolandırıcılık, rüşvet, faiz, kumar, gasp, fahiş fiyat, karaborsa, tekelcilik, başkalarının emeğini sömürmek, işçinin, çalışanın ücretini ödememek veya hakkını vermemek gibi birçok kazanç (!) yöntemi batıl yolla mal yemeye girer.
Peki, Yüce Allah (c.c) ne diyor?
"Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Zulmederek (haksız yere) mallarınızı birbirinizin mallarından yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günahla yemek için o malları hâkimlere rüşvet olarak vermeyin." (Bakara Suresi 188)
Kırılma noktası
Peygamber Efendimiz (s.a.a.v) birisini zekat toplama üzere görevlendirmiş. Bu kişi, zekatları toplayıp gelince malları teslim ederken; "Şu mallar sizin, şunlar da bana hediye olarak verilenlerdir" dedi.
Bunun üzerine Resulullah ayağa kalktı ve Allah'a hamd ü senâdan sonra şöyle buyurdu:
"Size söyleyeceğime gelince: Allah Teâlâ'nın benim idareme verdiği işlerden birine sizlerden birini görevli tayin ediyorum, sonra da o kişi dönüp geliyor ve bana diyor ki: Şunlar size ait olanlardır; şunlar da bana hediye edilenler.
Eğer o kişi sözünde doğru ise babasının veya anasının evinde otursaydı da kendisine hediyesi gelseydi ya!
Allah'a yemin ederim ki, sizden biriniz haksız olarak bir şey alırsa, kıyamet gününde o aldığı şeyi yüklenmiş vaziyette Allah'ın huzuruna çıkar.
Ben sizden herhangi birinizin, Allah'ın huzuruna böğüren bir deve veya bir inek yahut da meleyen bir koyun yüklenmiş vaziyette mi çıkacağınızı kesinlikle bilemem."
Sonra Resulullah koltuklarının altının beyazı görülecek kadar ellerini yukarıya kaldırıp: "Allah'ım! Tebliğ ettim mi?" buyurdu. (Buhârî, Hiyel 15, Zekât 3, Hibe 17, Cihâd 189, Eymân 3, Ahkâm 24; Müslim, İmâre 26-27).
Koltuk sahibi olduktan sonra zenginleşenleri düşünün! Babalarını makamları sayesinde şirketler kuran genç evlatları düşünün. Nerede İslam'ın ölçüleri?
Yolsuzluk Algı Endeksinde 2012'de 176 ülke arasında 54'cu sıradayken 2024 Yolsuzluk Algı Endeksinden 180 ülke arasında 107 sıraya gerilemişiz.
Günde 3 öğün 'Türkiye bir hukuk devletidir' diyen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç bu rakamlar için: "Hukuk devleti olmayan, demokrasi olmayan ülkeleri Türkiye'nin üstünde göstermek haksızlık' diyor ama işte gündem, işte tek parti iktidarının, Türkiye yüzyılı.
Bu sonuçlar hangi ölçülere göre hesaplanıyor?
Dünya çapında araştırmalar yapan kurum ve kuruluşlar, ülkelerin resmi verilerini, yüz yüze insan görüşlerini, akademisyenlerin ve uzman görüşlerini toplayarak, ortak kriterlerle kıyaslıyorlar. O ortak kriterlerin, ölçülerin bazıları:
1- Hesap verebilirlik: Hükümet ve bireyler yasalar önünde hesap verebilir.
2- Adil yasalar: Yasalar açık, adil, istikrarlı ve eşit şekilde uygulanır.
3- Açık hükümet: Yönetim süreçleri şeffaf, erişilebilir ve katılımcıdır.
4- Erişilebilir ve tarafsız adalet: Adalet sistemi bağımsız, etkili ve tarafsızdır.
Sadece bu 4 başlık ve ülkemizdeki yaşlanılanları yan yana getirdiğimizde neden sınıfta kaldığımız açıkça ortaya çıkar.
Yolsuzluk endeksi kriterleri
Devlet memurları veya seçilmiş yetkililerin rüşvet alma eğilimi.
Kamu fonlarının veya kaynaklarının kişisel çıkar için suiistimal edilmesi.
Yargıçlar, savcılar veya polis gibi kurumlarda yolsuzluk algısı.
Hükümetin şeffaf olmayan karar alma süreçleri ve denetimsizlik.
Devlet ihalelerinde kayırmacılık veya usulsüzlük.
Yolsuzluğu önlemek için yasal ve kurumsal çerçevelerin gücü.
Üst düzey politikacılar veya hükümet liderlerinde yolsuzluk algısı.
Yolsuzluk nedeniyle hizmetlere eşit erişimde yaşanan sorunlar.
Maalesef bu maddelerin hepsi yıllardır yaşadığımız, şikayet ettiğimiz bir gerçek.
Bizim kriterlerimiz-ölçümüz neydi?
Emin olun yukarıda sıraladığımız başlık ve maddelerin tamamı ve daha fazlası bizim inancımızın gereğidir.
Batı dünyası, İslam'ı bizden iyi analiz edip ona göre hayatın her alanına ölçüler, kurallar ve değerlendirmeler getirmişler.
Bizdeki İslam cahilleri, batının bu standartlarını medeniyet olarak tarif edip hayranlık duyarken sözde din adına öne çıkanlar ise bütün milli ve manevi değerlerimizi dile düşürdüler.
İşte bizim ölçülerimizden birkaçı
Peygamber Efendimiz (s.a.a.v.), "Yolsuzluk yapanın dini yoktur" (Buhari, Hücûm 52) hadisini ölçü alan bir Müslüman böyle bir şeye kalkışabilir mi?
Peki, "Kim devlet-millet malından aşıran bir kimseyi saklar, himaye ederse; o da onun gibidir" (Ebu Davud, Cihad, 15-135/2716). Hadisi şerifini bile bir kişi, sırf kendi mahallesinden, mezhebinden, partisinden vs. diye hırsıza, yolsuza sahip çıkabilir mi?
Yine Peygamberimiz; "Rüşvet alan da veren de lanetlenmiştir" (Tirmizi, Büyû 27) buyuruyor. Bu ölçünün olduğu bir toplumda şeytan gibi lanetlenmeyi kim göze alabilir?
Bak bak
Yüce Allah: "Allah, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işiten ve görendir." (Nisa Suresi 58)
Yandaşına ver, demiyor. Partiline, aday adayı yaptığına, menfaatin olduğuna, ırkına, dinine, mezhebine göre demiyor. Ehline, diyor ve adaleti emrediyor.
Mekke'nin Fethi ve Kabe'nin anahtarları bu ayet gereği bizzat Peygamberimiz tarafından kime verildiğini bir okuyun.
Batıl yolla mal yemek
Hiç düşündünüz mü ne demek? Haksız kazanç, demek. Önce batıl-haksız kazanç mallarının başlıklarını bir hatırlayalım:
Hırsızlık, dolandırıcılık, rüşvet, faiz, kumar, gasp, fahiş fiyat, karaborsa, tekelcilik, başkalarının emeğini sömürmek, işçinin, çalışanın ücretini ödememek veya hakkını vermemek gibi birçok kazanç (!) yöntemi batıl yolla mal yemeye girer.
Peki, Yüce Allah (c.c) ne diyor?
"Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Zulmederek (haksız yere) mallarınızı birbirinizin mallarından yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günahla yemek için o malları hâkimlere rüşvet olarak vermeyin." (Bakara Suresi 188)
Kırılma noktası
Peygamber Efendimiz (s.a.a.v) birisini zekat toplama üzere görevlendirmiş. Bu kişi, zekatları toplayıp gelince malları teslim ederken; "Şu mallar sizin, şunlar da bana hediye olarak verilenlerdir" dedi.
Bunun üzerine Resulullah ayağa kalktı ve Allah'a hamd ü senâdan sonra şöyle buyurdu:
"Size söyleyeceğime gelince: Allah Teâlâ'nın benim idareme verdiği işlerden birine sizlerden birini görevli tayin ediyorum, sonra da o kişi dönüp geliyor ve bana diyor ki: Şunlar size ait olanlardır; şunlar da bana hediye edilenler.
Eğer o kişi sözünde doğru ise babasının veya anasının evinde otursaydı da kendisine hediyesi gelseydi ya!
Allah'a yemin ederim ki, sizden biriniz haksız olarak bir şey alırsa, kıyamet gününde o aldığı şeyi yüklenmiş vaziyette Allah'ın huzuruna çıkar.
Ben sizden herhangi birinizin, Allah'ın huzuruna böğüren bir deve veya bir inek yahut da meleyen bir koyun yüklenmiş vaziyette mi çıkacağınızı kesinlikle bilemem."
Sonra Resulullah koltuklarının altının beyazı görülecek kadar ellerini yukarıya kaldırıp: "Allah'ım! Tebliğ ettim mi?" buyurdu. (Buhârî, Hiyel 15, Zekât 3, Hibe 17, Cihâd 189, Eymân 3, Ahkâm 24; Müslim, İmâre 26-27).
Koltuk sahibi olduktan sonra zenginleşenleri düşünün! Babalarını makamları sayesinde şirketler kuran genç evlatları düşünün. Nerede İslam'ın ölçüleri?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İslam dünyasının son iman testi Gazze’de / 18.09.2025
- Adalet yoksa yolsuzluk vardır / 17.09.2025
- Osmanlı’da vergiyi tabana yaymıştı / 15.09.2025
- Türklerle dost ol ama düşman olma / 14.09.2025
- Misyonerlerin hedefi Atatürk / 13.09.2025
- AKP 14 yıl önce verip tutmadığı sözleri ileri bir tarihe güncelledi / 12.09.2025
- Kolombiya’nın, İspanya’nın yaptığını AKP yapamadı / 11.09.2025
- Yaşanılanlar tesadüf değil / 10.09.2025
- Bebek katili: ‘Suriye ve Rojava kırmızıçizgimdir’ / 08.09.2025
- Yolsuzluğun, rüşvetin, kul hakkını partisi olur mu? / 07.09.2025
- Adalet yoksa yolsuzluk vardır / 17.09.2025
- Osmanlı’da vergiyi tabana yaymıştı / 15.09.2025
- Türklerle dost ol ama düşman olma / 14.09.2025
- Misyonerlerin hedefi Atatürk / 13.09.2025
- AKP 14 yıl önce verip tutmadığı sözleri ileri bir tarihe güncelledi / 12.09.2025
- Kolombiya’nın, İspanya’nın yaptığını AKP yapamadı / 11.09.2025
- Yaşanılanlar tesadüf değil / 10.09.2025
- Bebek katili: ‘Suriye ve Rojava kırmızıçizgimdir’ / 08.09.2025
- Yolsuzluğun, rüşvetin, kul hakkını partisi olur mu? / 07.09.2025