"Ne olduysa bir günde oldu. Böyle olacağını ummuyorduk. Bir anda geldiler ve her şey alt üst oldu. Kimse böyle olacağını tahmin etmemişti."Bir Irak'lının itirafları diyerek bir kitap yazmak istesem sanırım bundan iyi bir giriş olamaz. Hem de bu topraklarda doğmuş bu topraklarda ölmeyi seçmiş bir kişinin ağzından duymak bunları. Amerikan rüyası kabusa dönüşmüş bu topraklarda. Hiç dinmeyen kan, bitmeyen bir savaş ve yeni çatışmalara gebe olan bu bölge bunları hak etmiş miydi? Irak'a ilk geldiğimde İran-Irak savaşı vardı. Fakirlik diz boyu ve durmadan çalan siren sesleri altında yaşayan bir şehir şimdi aynı hengameyi yaşamaya devam ediyor. Belki bir televizyon programına sığmaz belgesel olur bütün bunlar. Yaz yaz bitmez?Saddam demokrasi için bir engeldi. Kaldırıldı. Şimdi ne engel demokrasi için? Demokrasinin kılıcı(!) Amerika, topraklarda gezinip duruyor. Adam kaçırıyor, fidye topluyor. Açlıkla boğuşanlara şeker dağıtıyor. Bir "çekileceğim" diyor, her yerde bombalar patlıyor. Bölgeden çekilmek isteyen Amerikan güçlerinin özel güvenlik şirketleri istemiyor en başta bunu. Zira bu işin ucunda büyük paralar dönüyor.Paylaşılamayan petrol Kerkük'te topraktan fışkırıyor. Gerçekten hem de toprağın petrol olup fokurdadığı bu yer ne Bağdat'ın ne de Erbil yönetiminin umurunda değil. Önemli olan petrol? Ne çok benziyor ülkeme. Bizde henüz bir işgal olmadı ama tek farkımız henüz resmi işgale uğramamış olmamız. Diğer ne varsa aynı desem yeridir. Sonra sonra bir kitap daha yazmak zorunda kalır mıyım? Bir Türk'ün itirafları... Her şey bir anda oldu diye. Yoksa Akif kadar şansım olup yaşar da, "bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırma Ya Rabbi" diyebilir miyim?Üzerimizden geçen helikopter durmak bilmeksizin tepemde dönerken "ne işin var burada" diyen asker "Bağdat'a hoş geldin" diyor acayip bir tavırla. Bir zamanlar öyle değildi. "Bir gün eski günlerine dönecek" dedim. Kötü kötü baktı bana. Türk müsün dedi? "Aferin bak bu kafa tutuş ancak Türk'te var bunu bilmen güzel" dedim. Araplar sinmiş. Halk bitkin. Yaşamaksa yaşamak değil. Herkes ölümü bekliyor. Gelse de kurtulsam. Ve işte anlaşılıyor mezar kazıp içine girme hali burada. Çocuklar evlerin yüksek duvarları arkasında. Kimse hiçbir yere gidemiyor. Açık hava hapishanesinden farksız bir yaşam...Sürekli olarak etnik ayrım körükleniyor. Ölen Amerikalı filan değil. Medyanın kart yazarlarına bakmayın siz. Ölen Müslüman buralarda? Ölen hep Müslüman buralarda. Arapçayı ana dili gibi bilen profesyonel eşkıya, milleti lime lime bölmüş. Sen Kürt, sen Türk, sen Arap, sen Şii sen bilmem ne demiş. Bir saydık ki kırk fırka olmuş.Haberlerde Erdoğan. Her yerde yaptığı açılım konuşuluyor buralarda. İşte bölüyoruz diyerek ellerini ovuşturanları gördüm. Onları da yarın anlatırım. Ama bildiğim şu ki her şey bir anda oluyor. Bir sabah bir uyanıyorsunuz bölünmüşsünüz. Açılım derken bölünme tohumlarına su dökmüşsünüz. İşte o sabah uyanmak istemediğiniz bir sabah olabilir. Ama artık çok geç de olabilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012