logo
06 MAYIS 2024

IRAK'TA BİLİNMESİ İSTENMEYEN GERÇEKLER -5- "Türkiye'ye verilen mesaj"

04.01.2003 00:00:00
Kamil BAYRAKTAR e-mail: kamilbayraktar@yenimesaj.com.tr

Irak'a savaş açan sistemin içinden gelenler bu savaşın bir petrol, Bush'un politik kariyer savaşı olduğunu söylüyorlar. Uzmanlar, ilim, fikir ve siyaset adamları içinde arz-ı mev'ud da bulunan bir haçlı savaşı, hedefte Türkiye'nin bulunduğu bir büyük oyun olduğunu belirtiyorlar. İçinde Haçlılara göğüs germe misyon ve birikimi de bulunan Türk milletinin şanlı tarihinin bir kırılma, dönüm noktasında bulunduğu mesajını veriyorlar.

Buraya kadar, Irak'a saldırmak için en büyük gerekçe olarak sunulan, Irak'ın ne kimyasal, ne biyolojik, ne de nükleer kitle imha silahlarına sahip bulunmadığını, "Irak'a demokrasi götüreceğiz" sözlerinin gülünç ve bir masaldan ibaret olduğunu, ortaya koyduk. Kısacası Irak'a karşı savaş tamtamları çalanların gerekçelerinin temelsizliğini, BM eski Denetçisi William Scott Ritter'in dilinden gözler önüne serdik. Gerekçelerin bu temelsizliğine rağmen ABD'nin dediğini yapması halinde, içinde nükleer silahların, atom bombalarının da yer alacağı bir kıyamet senaryosunun gerçeğe dönüşeceğini belirttik. Gerçek bu iken ABD, niçin hâlâ, savaş da savaş deyip duruyor. ABD'nin amacı sanallığı ortaya çıkan kitle imha silahlarını yok etmek, Irak'a demokrasi götürmek midir? Yoksa başka niyetleri mi var ABD'nin? ABD, ne yapmak istemektedir?

Batı'nın "Kan ve Petrol" felsefesi müfredatta

Mesela şu sıkça söz edildiği şekliyle ABD, Saddam yönetiminde olduğu sürece dünyanın ikinci büyük petrol üreticisi ülke Irak'tan ihtiyaç duyduğu petrolü alamama endişesi mi taşımaktadır? Irak'la savaş isteği gerçeğinde petrolün rolünü gözardı etmek mümkün değil elbette. Şüphesiz, petrol, bu savaşın önemli argümanlarından biridir. Bu argümanın bir açılımını ABD'nin ihtiyaç duyduğu enerjinin hammaddesi petrolün ABD'ye sorunsuz akması isteğinin oluşturduğunu da söylemek mümkün olabilir. Irak için savaş tamtamları çalmaya kaynak teşkil eden sebeplerden biri bu endişe ve istek oladursun, petrolün başındaki Irak, akıntıya ket vurmama konusunda bugün itildiği vahim konjonktürde bile garanti vermektedir. Irak'ın bu tavrını Ritter, ABD'nin endişelerini de geçersiz kılacak şekliyle şu sözlerle dile getirmektedir:

"Dünyanın bu bölgesi petrol dolu. Irak'tan istediğimiz kadar petrol alabiliriz. Irak petrol bakanı gayet açık bir şekilde, yaptırımlar kalktığı anda Irak'ın ABD'nin stratejik enerji ihtiyaçlarını karşılaması için elinden geleni yapacağını söyledi. Irak bize petrol satmayacak diye bir şey yok yani."

Bu sözler şunu ortaya koyuyor. Irak özelinde ABD'nin istediklerinden biri, petrolün bizzat kendisidir. Suyun başını bizzat elinde tutmaktır. Kaldı ki bu istek kapalı kapılar ardında olup bilinmeyen bir istek de değildir. Dahası ABD, uluslararası hukuktan ne anladığını ortaya koyan ve başka bir devletin ulusal egemenliğini hiçe sayan bir kanun bile çıkartmış, ABD Kongresi mahreçli, 1998 tarihli, "Irak'ın özgürleştirilmesi" adlı bu kanunda, "ABD'nin bu konudaki angajmanının amacı, Ulusal Güvenlik Stratejisi'nde belirtildiği gibi, ABD'nin bölgedeki hayati çıkarlarını, ABD ve müttefiklerinin Körfez petrolüne kesintisiz, güvenli erişimini korumaktır" şeklinde amacını ortaya koymuştur. 2001'e gelindiğinde de ABD'nin derin devleti, Başkan Yardımcısı Dick Cheney, "Ulusal Enerji Politikası Raporu"nda, "Körfez petrolüne ABD'nin erişimini kolaylaştırmak"tan bahsediyordu. Kaldı ki ABD, bugün Irak için yapmak istediğini dün de yapmış, İran'da, başbakan Musaddık petrolü devletleştirince, ABD ve İngiliz ortak yapımı bir müthiş örtülü savaş ile devrilmiş, yerine Humeyni tarafından devrilinceye kadar ABD'nin Ortadoğu'daki jandarmalığını üstlenecek olan Şah Rıza Pehlevi getirilmişti.

Gün ışığına çıkan başka söylemler ise, ABD'nin, ihtiyacı olan petrolün akışını en kolay temin etmenin yolunun suyun başını denetimine almaktan öte hedefleri olduğunu da ortaya koyuyor. ABD Başkanı Bush'un ekonomi danışmanı Lawrence Lindsey'in, "Irak'ta rejim değişince, dünya petrol arzına günde 3-5 milyon varil ekleyebilirsiniz. Savaşın başarıya ulaşması, ekonomi için hayırlıdır" sözleri ile, CIA'nın eski başkanı James Woolsey'in, "Irak günde 1 milyon varil petrol ihraç edebiliyor. ABD işgali altında bu, 3-4 milyon varile çıkabilir ve dünya fiyatlarının kontrol edilmesini sağlar" şeklindeki değerlendirmesi bu hedefin ne olduğunu ortaya koyuyor.

"A?LAMA DUVARI" DEVREDE-

Patrick Buchanan, "Washington'da Irak'a karşı bir savaş açmamızı savunan yegane güç, İsrail ve onun buradaki 'Ağlama duvarı' (yani lobisi)dir" tespitini yapıyor. Ritter de bu "Ağlama duvarı"nın temel taşlarını, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz ve "Karanlıkla Prensi" Richard Perle olarak belirtiyor. Beyazsaray'daki sözcülerinin ise Başkan Bush'un Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice olduğunu ifade ediyor. Ritter, "Bunlar İsrail'le son derece sıkı bağları olan, Irak'ın İsrail ve ABD için tehdit oluşturduğuna inanan yeni muhafazakâr bir düşünce ikliminden geliyorlar" diyor.

ABD'deki "Ağlama Duvarı"nın rolü

Belkemiğini, BM Denetçisi W. Scott Ritter'le yapılan söyleşinin oluşturduğu kitapta, Bush'u savaşa sürükleyen şahinlerin isimleri ve kimlikleri hakkında yapılan açıklamalar, bu savaş tamtamını çalan maşaların arkasında bulunanların da olduğu gerçeğine götürüyor. Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz ve Richard Perle, bu isimler. Üçünün de ortak özelliği İsrail'i, İsrail'den daha çok sevdiklerini göstermeleri olan bu isimlerin kimlikleri hakkında şunları söylüyor Ritter: "Bunlar İsrail'le son derece sıkı bağları olan, Irak'ın İsrail ve ABD için tehdit oluşturduğuna inanan yeni muhafazakâr bir düşünce ikliminden geliyorlar... İsrail bu meseleyi yönlendirmiyor. Bunlar, çok güçlü bir İsrail taraftarlığı olan yeni muhafazakârlardır diyorum."

Patrick Buchanan'ın, "Washington'da Irak'a karşı bir savaş açmamızı savunan yegane güç, İsrail ve onun buradaki 'Ağlama duvarı' (yani lobisi)dir" şeklindeki tespiti, bu "ağlama duvarı"nın ileri karakolluğunu yapanların başında bu üç ismin geldiğini göstermektedir. Bu üç ismin Beyaz Saray'daki sözcüsü ise Başkan Bush'un Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice'dan başkası değildir. Bu savaşın arkasındaki gücün veya en azından güçlerden birinin İsrail olduğunu, Mossad eski ajanlarından Victor Ostrovsky de şu sözleri ile dikkatlere sunmaktadır: "Mossad'ın LAP-LohAma Psicologit Bölümü çeşitli dezenformasyonlarla Saddam'ı canavar olarak gösterme çabası içindeydi. Savaşı ABD'ye yaptırmak ve de savaşın tümüyle dışında kalmak çok avantajlıydı."

İsrail'in neden bu savaşın itici güçlerinden biri olabileceği hususunda, bilmeyenler için şu küçük bilgi ve değerlendirmeyi aktarmakta fayda vardır: 2000 yıllık rüyanın gerçekleşmesi olarak telakki edilebilecek İsrail, bu rüyanın sadece bir parçasıdır. Rüyanın tamamı "Arz-ı Mev'ud (Vadedilmiş topraklar)"dur. "Nil'den Fırat'a" şeklinde sınırları çizilen Arz-ı Mev'ud'un gerçekleşmesinin önündeki ülkelerden biridir Irak. Ve bu engelin ortadan kaldırılması, engel olmayacak konuma getirilmesi gerekmektedir. Bunun için mevcut dünya konjonktürünün bulunmaz bir fırsat olduğunun bilincindedir İsrail. Öyle ki İsrail, bu işe halloldu gözü ile bile bakmakta, daha başka engellere yüzünü çevirmiş bulunmaktadır. İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un, geçen hafta ortaya attığı, "Irak, elindeki bazı kimyasal ve biyolojik silahları Suriye'ye gönderdi" şeklindeki sözleri boş yere söylenmiş sözler değildir. Tam da zamanında söylenmiş sözlerdir. Şaron'un ardından İsrail Devlet Bakanı Dan Meridor'un bir adım daha ileri giderek Suriye'nin kimyasal silah üretmekte olduğunu ve elinde kimyasal başlıklı 100 füze bulunduğunu ileri sürmesi, hedefin Irak'la sınırlı olmadığını göstermektedir. Cezayir'in Fransızlara karşı verdiği istiklal savaşının önderlerinden ve ilk devlet başkanı Ahmet bin Bella'nın, "Irak'tan sonra sıra İran, Suriye ve Mısır'a bile gelecek" açıklaması ise hedefin sınırları hakkında bilgi vermekte, Irak'a atılacak taşın oluşturduğu dalganın hangi ülkelere yayılacağını dikkatlere sunmaktadır. Arz-ı Mev'ud'da Türkiye'ye ait toprakların da yer aldığını Ahmet bin Bella'nın dikkatlere sunduğu gerçeğe eklediğimizde, Irak olayının, "petrole erişim", "petrolde suyun başını tutma", "Başkan Bush'un politik kariyeri"nden daha da ötelere uzanan bir hareketin başlangıç noktasını teşkil ettiği görülecektir.

Son Haçlı Savaşı

BM eski Denetçisi W. Scott Ritter, kendisi ile yapılan söyleşinin bir yerinde ilginç bir tespitte bulunmakta, "ABD bunu Batı ile İslam arasında bir savaşa dönüştürmekte" demektedir. Bu tespiti ile sistemin içinden gelen Ritter, yine sistemin içinden biri olan Huntington'un "Medeniyetler Çatışması"nı satırlara dökerken hiç de işkembeden atmadığını ortaya koymaktadır. 11 Eylül'den hemen sonra Başkan Bush'un yeni bir Haçlı seferi başlattığını açıklamasının da tesadüfi olmadığını göstermektedir. Bu seferin uzun süreceğini de belirten Başkan Bush'un ABD'si, gerçekten de bir Haçlı seferi başlatmıştır. Irak'a savaş olayı bal gibi bir Haçlı seferidir. Yukarıda adından bahsettiğimiz Cezayir İstiklal Hareketinin liderlerinden ve bağımsızlıktan sonraki ilk devlet başkanı Ahmet Bin Bella'nın, 400 aydının katılımıyla Kahire'de gerçekleşen, "ABD'nin Irak'a Saldırısına Karşı Uluslararası Kampanya" toplantısında açıkladığı gibi bu bir "Son Haçlı Savaşı" özelliği taşımaktadır. Yeni bir Haçlı seferinin düğmesine basan ABD, belirlenen yeni "Kudüs"lere (Petrol, Arz-ı Mev'ud, Bush'un politik kariyeri vs.) ulaşmak için, Irak basamağının, İslam ülkeleri tarafından bir Haçlı seferi olarak algılanmasını istemiyor. Afganistan örneğinde olduğu gibi Türkiye'yi de bu sefere dahil etmenin peşinde koşuyor. Mustafa Hilmi Yıldırım'ın deyişiyle, "Şu hale bakınız ki Haçlı seferlerine karşı göğüs geren şanlı Türk milletini, şimdi bu kirli savaşın bir unsuru yapmaya çalışıyorlar." (Yeni Mesaj; 30.12.2002). İşte bu tespit gerçekleşirse, tarih, müthiş bir kırılma örneğine daha tanıklık edecektir. Haçlılara karşı koymak, misyonu olan, varoluş gerekçesi sayılan, mazlum milletler nezdindeki itibarında büyük bir birikim kabul edilen bir milletin evlatları, bu tarihi mirası bir tarafa iterek, hiçe sayarak, Haçlıların yanında, bir taraftan Selahaddin Eyyubi'nin torunlarını, diğer taraftan da kendi "hayat suyu"nu, köklerini kesecektir. Hem de bunu AB üyeliği sonucunda gelecek Macarlaşmanın beraberinde getireceği, Hıristiyan şövalyeler kimliğine bürünmeyi beklemeden, Müslüman kimliğiyle yapmış olacaktır.

Türkiye, gerçekten de kırılırsa müthiş bir yıkımın yaşanacağı fay hattının üzerinde bulunmaktadır. Kırılırsa geri dönüşü mümkün olmayacak yıkımlara yol açacak fayın kırılıp kırılmaması elindedir. Türkiye, bu fayın kırılmaması için Haçlıların yanında savaşa girmekten, kardeşleri ile birlikte kendini var eden değerleri de keserek gelecek nesillerin lanetini celbedecek, kahrına mazhar olacak bir zilletle tarihe geçmekten kaçınmalıdır. ABD'nin yanında, İsrail'in, kendi topraklarına kadar uzanan Arz-ı Mev'ud hedefinin yoluna taş döşemekten kaçınmalıdır. İlk Körfez Krizi çıkar çıkmaz, 2. Kuvay-ı Milliyenin önderi, BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş'ın olayın arka planını görerek, sağır sultanın bile duyabileceği şekilde kamuoyuna duyurduğu şekliyle büyük bir oyunun sahneye konduğunu, asıl hedefin Türkiye olduğunu, ABD 'nin yanında savaşa "evet" demenin ilmeği, kendi eliyle boynuna geçirmek demek olduğunu bilmelidir. Bu kadar büyük düşünmeyi göze almaya cesaret edemeyenler ise, en azından, "dosya"mıza konu ettiğimiz ve BM Denetçisi W. Scott Ritter'in açıklamalarının belkemiğini oluşturduğu kitapçığa önsöz yazan, Roni Margulies'in, "Türkiye hükümetine savaşa katıldığı takdirde iç sorunlar yaşayacağı mesajını vermek bize kalmış" şeklindeki mesajına kulak vermeyi bari bilmelidir. Bu kulak vermeyi 30 bin can, 100 milyar doları aşkın para ve 15 yıl gibi koca bir zaman kaybına yol açan Güneydoğu gerçeğini hatırlayarak yapmalıdır.

Prof. Dr. Haydar Baş: "Asıl Hedef Türkiye"

1990'da, Körfez krizi ilk çıktığında, bir isim, bugünün BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, Irak'ın bahane olup asıl hedefin Türkiye olduğu büyük bir oyunun sahneye konduğunu söyledi. İlk savaş olayının sadece ekonomik alanda, Türkiye'yi IMF kapısında dilenciliğe, AB kapısında köleliğe sürükleyen etkenlerden biri olarak zarar hanemize yazılan 100 milyar doları aşkın rakamın oluştuğu zaman onu doğruladı. Prof. Dr. Haydar Baş, şimdi de aynı şeyleri söylüyor. Irak'la savaşın sonuçlarından birinin Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti olacağını belirterek, "Kürt unsurlar, İran'da, Suriye'de, Türkiye'de de var. Bileşik kaplar kanunu gereği bu sonuç, Türkiye dahil bu ülkeleri de etkileyecek" diyor. Bu tehlikeyi, televizyonlarda söyleyen, makalelerinde yazan, Kuvay-ı milliye toplantılarında dikkatlere sunan, 3 Kasım seçimleri öncesinde de karış karış dolaştığı Anadolu insanına anlatan Prof. Dr. Haydar Baş, Türkiye'nin, ABD yanında savaşa girerek bu "büyük oyun"a gelmemesi gerektiğinin altını çiziyor.

Venezuella'ya bak Irak'ı anla

ABD'nin, kitle imha silahlarını yok etmek veya demokrasi götürmek için mi, yoksa petrol için mi Saddam'la savaşmak istediğini anlamak için Venezuella güzel bir örnek teşkil ediyor. Bir diktatör olarak nitelediği Saddam'ı devirmek için girmedik kılık bırakmayan ABD, Venezuella'da, demokratik yollarla başa gelen Chavez'e darbe yaptırdı. 11 Nisan 2002'deki bu darbe pek işe yaramadı. Yapılan ilk seçimde Chavez bu kez, % 57 gibi bir çoğunlukla işbaşına geldi. Geldi ama kendisinin de, ülkesinin de başı bir türlü dertten kurtulmadı. Başta grev olmak üzere ülke ABD destekli iç kargaşalar içinde kendini buldu. Çünkü, Venezuella dünyanın beşinci büyük petrol üreticisi ve yeni petrol yasası ile uluslararası petrol şirketlerinin % 80'ine hakim olduğu petrol devi PDVSA'nın devletleştirilmesi gündemde. Irak'a başlattığı Haçlı seferinde meydana gelebilecek bir petrol krizinde, Venezuella petrollerini garantiye almak istiyor. Kısacası, esas olan ABD'nin, petrole olan iştiyakını gidermesi olup, bu iştiyakı gidermeye engel ülkenin diktatörlük ya da demokrasi olması önem taşımıyor.

Saddam'ı iktidarda bırakan kim?

Bugün Saddam'ı devirmek ve totaliter rejimin yerine güya demokrasi getirmek için Irak'a karşı savaş çığlıkları atan ABD'nin bu hareketinin ne kadar geçerli olduğunu veya perde arkasında ne niyetler taşıdığını gösteren bir olay da Saddam Hüseyin'in, ilk Körfez Savaşında yerinde bırakılmasıdır. ABD, yapabileceği halde Saddam'ı devirmemiştir. Kitapta bu olaya da yer verilirken, ABD'nin nasıl ikiyüzlü bir tavır sergilediği şöyle ortaya konuluyor: "Saddam'a karşı ABD teşvikli isyanlar sonuç vermedi. Birliklere komuta eden General Norman Schwartzkopf, Irak helikopterlerinin ülkenin kuzeyinde ve güneyinde başkaldıran Şiilere ve Kürtlere saldırmaları için ABD hatlarının üzerinden geçmelerine göz yumdu ama Saddam'a başkaldıran Cumhuriyet Muhafızlarının silah depolarına ulaşmalarına izin vermedi. Saddam ayaklanmacıları şiddetle ezerek hakimiyetini güçlendirdi. ABD Saddam'ı Kuveyt'ten çıkarmak için savaşa girmişti ama savaşın ertesinde Saddam'ın iktidarda kalmasını sağladı."

BİTTİ.

Sahte diploma skandalı büyüyor
TRT Temsilcisi Karahasan da tutuklandı
Ayşe Ateş, Özgür Özel ile görüştü
'Erdoğan'la da görüşmek istiyorum'
Deniz Gezmiş Türkiye için mücadele etti
Kadir Mısıroğlu neyin mücadelesini verdi?
Beton mikseri yolcu minibüsünü biçti
8 kişi hayatını kaybetti, 11 yaralı!
Denizler anmasının ardından 'parti içine' mesaj verdi
'Öz güvensizliği atamamış arkadaşların...'
Tartışmayı başlatan isim Alçı'ya konuştu
'Özgür Bey Kemal Kılıçdaroğlu değil'
Trump'dan Biden yönetimine 'Gestapo' benzetmesi
Beyaz Saray'ın tepkisini çekti
ABD-İsrail savunma bakanları görüştü
ABD'den Refah saldırısına şartlı destek
Ticaret Bakanlığı cezayı kesti
Fahiş fiyata 61 milyon lira ceza
Erdoğan 'mülakat kaldırılacak' vaadini unuttu
'Kaldırılacağını kim söyledi'
Mart ayında bahar yaşandı mayısta havalar bozdu
Meteorolojiden don uyarısı
Gazze'nin güneyindeki bazı mahalleler boşaltıldı
İsrail'den yeni katliam hazırlığı
Aile faciası!
Eşi ve 3 çocuğunu öldürüp intihar etti
Aşırı yağış nedeniyle mandıra çöktü
750 hayvan göçük altında
İthalat çığırından çıktı
Türkiye'nin gümrükleri de delik deşik
Sahte diploma skandalı büyüyor
TRT Temsilcisi Karahasan da tutuklandı
Ayşe Ateş, Özgür Özel ile görüştü
'Erdoğan'la da görüşmek istiyorum'
Deniz Gezmiş Türkiye için mücadele etti
Kadir Mısıroğlu neyin mücadelesini verdi?
Beton mikseri yolcu minibüsünü biçti
8 kişi hayatını kaybetti, 11 yaralı!
Denizler anmasının ardından 'parti içine' mesaj verdi
'Öz güvensizliği atamamış arkadaşların...'
Tartışmayı başlatan isim Alçı'ya konuştu
'Özgür Bey Kemal Kılıçdaroğlu değil'
Trump'dan Biden yönetimine 'Gestapo' benzetmesi
Beyaz Saray'ın tepkisini çekti
ABD-İsrail savunma bakanları görüştü
ABD'den Refah saldırısına şartlı destek
Ticaret Bakanlığı cezayı kesti
Fahiş fiyata 61 milyon lira ceza
Erdoğan 'mülakat kaldırılacak' vaadini unuttu
'Kaldırılacağını kim söyledi'
Mart ayında bahar yaşandı mayısta havalar bozdu
Meteorolojiden don uyarısı
Gazze'nin güneyindeki bazı mahalleler boşaltıldı
İsrail'den yeni katliam hazırlığı
Aile faciası!
Eşi ve 3 çocuğunu öldürüp intihar etti
Aşırı yağış nedeniyle mandıra çöktü
750 hayvan göçük altında
İthalat çığırından çıktı
Türkiye'nin gümrükleri de delik deşik

Gaziantep'te beton mikseri yolcu minibüsünü biçti: 8 ölü, 11 yaralı

Gaziantep'in İslahiye ilçesinde minibüsle beton mikserinin çarpışması sonucu ilk belirlemelere göre 8 kişinin öldüğü, 11 kişinin yaralandığı bildirildi.
06.05.2024 13:48:00 / Güncelleme: 06.05.2024 14:02:17
İhlas Haber Ajansı
Gaziantep'te beton mikseri yolcu minibüsünü biçti: 8 ölü, 11 yaralı
Gaziantep'te beton mikseri yolcu minibüsünü biçti: 8 ölü, 11 yaralı
Kaza, Gaziantep'in İslahiye ilçesi çıkışında meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, yolcu taşıyan minibüs ile tır çarpıştı.

Çarpışmanın etkisiyle her iki araç şarampole yuvarlandı.

Kazada ilk belirlemelere göre 8 kişi hayatını kaybederken 11 kişi ise yaralandı.

Vali'den açıklama

Gaziantep'in İslahiye ilçesinde minibüsle beton mikserinin çarpışması sonucu ilk belirlemelere göre 8 kişinin öldüğü, 11 kişinin yaralandığı bildirildi.

Gaziantep Valisi Kemal Çeber, AA muhabirine, olay yerine seyir halinde olduklarını belirterek, "Şu an için elimize ulaşan bilgiye göre kazada 8 vatandaşımız hayatını kaybetti, 11 yaralımız var." diye konuştu.

Van'da 94 kilo kaçak altın ele geçirildi

Van'da polis ekiplerince yürütülen çalışmalar sonucunda 94 kilogram gümrük kaçağı altın ele geçirildi
06.05.2024 10:42:00
İhlas Haber Ajansı
Van'da 94 kilo kaçak altın ele geçirildi
Van'da 94 kilo kaçak altın ele geçirildi
Van'da polis ekiplerince yürütülen çalışmalar sonucunda 94 kilogram gümrük kaçağı altın ele geçirildi.

Van Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamada, il genelinde Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince yürütülen çalışmaların devam ettiği belirtildi.

Açıklamada, 'Yapılan çalışmalar neticesinde; 94 kilogram gümrük kaçağı altın (94 adet külçe altın), 2 bin 190 adet gümrük kaçağı sigara, 72 adet gümrük kaçağı elektronik sigara, 26 adet gümrük kaçağı elektronik sigara likidi, 85 adet şarj aleti, 21 adet kulaklık ele geçirilmiştir. Nitelikli dolandırıcılık suçundan da 4 adet cep telefonu, 4 adet sim kart, 1 adet hafıza kartı ele geçirilmiştir.

Resmi Belgede Sahtecilik suçundan ise 2 adet sahte pasaport ele geçirilmiştir. Ele geçirilen suç unsurları ve toplam 5 olay kapsamında 34 şahıs hakkında gerekli yasal işlemler yapılmıştır' denildi.

Sağlık çalışanlarına kürekli saldırı

Adana'nın Kozan ilçesinde 112 sağlık ekibi çalışanlarına hasta yakınları kürekle saldırdı
06.05.2024 10:41:00
İhlas Haber Ajansı
Sağlık çalışanlarına kürekli saldırı
Sağlık çalışanlarına kürekli saldırı
Adana'nın Kozan ilçesinde 112 sağlık ekibi çalışanlarına hasta yakınları kürekle saldırdı. Hamile sağlık çalışanının korkudan düşük riski yaşadığı öğrenilirken, bir sağlık çalışanı da gözünü cam parçası gelmesi sonucu yaralandı.

Edinilen bilgiye göre olay Kozan'da gece 02.30 sularında Karacaoğlan Mahallesinde meydana geldi. İddiaya göre kalp krizi ihbarına giden sağlık ekipleriyle hastanın oğlu Y.A. "geç geldiniz" iddiasıyla tartışmaya başladı. Sağlık çalışanları vakaya 5 dakika içinde geldiklerini söyledi.

Ancak babası kalp krizi geçiren Y.A. isimli şahıs ambulansla evin önüne gelen sağlık çalışanlarına kürekle saldırarak ambulansın ön camını ardından sağlık çalışanlarının bulunduğu kapıdaki camı kırdı.

Araçta bulunan 21 haftalık hamile sağlık çalışanı D.K. yaşadığı korkuyla düşük tehlikesi nedeniyle tedavi altına alınırken diğer kadın sağlık çalışanı H.Ö. saldırı esnasında kırılan camın parçalarının gözüne gelmesi nedeniyle tedavi altına alındı. Saldırgan Y.A. olay yerinden kaçarken polisler her yerde saldırganı arıyor. Kalp krizi geçiren baba ise hayatın kaybetti.

İstanbul Boğazı'nda gemi trafiği çift yönlü olarak askıya alındı

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü (KEGM), dümen arızası yapan kargo gemisi nedeniyle İstanbul Boğazı'nda gemi trafiğinin çift yönlü ve geçici olarak askıya alındığını duyurdu.
06.05.2024 07:35:00 / Güncelleme: 06.05.2024 07:38:46
İhlas Haber Ajansı
İstanbul Boğazı'nda gemi trafiği çift yönlü olarak askıya alındı
İstanbul Boğazı'nda gemi trafiği çift yönlü olarak askıya alındı
Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünün sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, "İstanbul Boğazı gemi trafiği, çift yönlü ve geçici olarak askıya alınmıştır. Trabzon'dan Bandırma'ya seyir halindeyken İstanbul Boğazı kuzey girişinde dümen arızası yapan BRABUS isimli 64 m boyundaki kargo gemisi için; kılavuz kaptanımız, KURTARMA-10 römorkörümüz ve KEGM-8 hızlı tahlisiye (can kurtarma) botumuz olay yerine ivedilikle yönlendirildi" ifadelerine yer verildi.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.