İslam hukukunda malların kısımları ve miras konusu
“Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver” ayeti nâzil olunca, Peygamber Fâtıma’yı yanına çağırdı ve O’na Fedek’i hediye etti
07.08.2023 21:13:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





"Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver" ayeti nâzil olunca, Peygamber Fâtıma'yı yanına çağırdı ve O'na Fedek'i hediye etti.
Bu ayetin Hz. Fâtıma ve O'nun evlatları hakkında nâzil olduğu konusunda bütün alimler hemfikirdirler.
Peygamber yaşadığı müddetçe Fedek, Hz. Fâtıma'nın elindeydi. Kendisi kiraya veriyor, kirasını üç taksitle alıyordu.
Aldığı bu kiradan Kendisine, evlatlarına bir gece yetecek kadarını ayırıyor, bir bölümünü Haşimoğulları'nın fakirlerine dağıtıyor, geri kalanını ise diğer yoksullar arasında bölüştürüyordu.
Fedek oldukça gelir getiren bir bölgeydi… Fedek'in, Medine dağlarının eteklerinden Seyf'ul Bahr'a kadar uzanan bölgede dağınık 7 köyü vardı. Tarıma elverişli ve hurmalıklarla dolu bir bölge idi.
Buranın sahipleri Peygamberle yaptıkları antlaşma neticesinde Fedek'in yarısını Resûlullah'a bağışlamıştı. Allah Resulü de bu verimli bölgeyi kızına vermişti.
Netice olarak tarihî kayıtlarda geçen çok sayıda delil göstermektedir ki, Resûlullah sağlığında Fedek'i Hz. Fâtıma'ya vermiştir.
İslam hukukunda malların kısımları ve miras konusu
İslam hukukunda mallar iki kısma ayrılıyordu:
Şahsa ait özel mallar: Peygamberimizin (s.a.v.) şahsına ait mallar, ki bu mallar O'nun vefatıyla İslamî miras kanunlarına göre mirasçılarına geçmekte idi.
Yani, miras ayetlerinde Peygamberin (s.a.v.) mirasçıları ile diğer şahısların mirasçıları arasında bir fark söz konusu değildir.
Peygamberin (s.a.v.) devlet başkanı olarak yönettiği devletin malları, devlete ait mallar: İslam devletine ait olan mallar ve emlak.
Resul-i Ekrem (s.a.v.) bu gelirleri İslam devleti ve Müslümanlar için harcardı ve bazen bu malları sahabeler arasında taksim ederdi, bu malları bağışlardı.
İslam tarihinde bu tür arazilerden faydalanan sahabelere örnek olarak; Ali (a.s.), Ebu Bekir, Abdurrahman ibn-i Afv, Muhacirler'den Bilal, Ebu Dücane, Sehl ibn-i Hanif ve Ensar'dan olan Haris ibn-i Semme verilebilir.
Belazurî Fütuhu'l-Buldan'da bu konuda şunları yazıyor: "Resulullah (s.a.v.) Ben-i Nazir yerlerinden bir parçasını içindeki hurma ağaçlarıyla birlikte Zübeyr b.Avvam'a verdi."
"Resûlullah (s.a.v.), içinde dağ ve maden olan bir miktar yeri Bilal'e verdi."
"Resûlullah (s.a.v.) dört parça yeri Ali b. Ebi Tâlib'e verdi."
Fedek de bu kategorilerden devlet malı içinde yer almakta idi. Bunda Ehl-i Beyt âlimlerin çoğu ve Sünni ulemanın bir kısmı hem fikirdir.
Peygamberin (s.a.v.) bu mallarda bağış olarak dağıtma yetkisi vardı. Buna göre Hz. Fâtıma (a.s.)'a vermesinin de -bağış etmesinin de- bir mahsuru yoktur.
İkinci bir görüş ise; "Fedek bölgesi savaşmadan ele geçirilmiş olduğu için devlet malı olmasına rağmen Peygambere (s.a.v.) has olan mallardandır. İdaresi konusunda Peygamber (s.a.v.) serbest bırakılmıştır" görüşüdür.
Burası Peygambere (s.a.v.) ait özel mülk hükmündedir. Yine Resûlullah (s.a.v.)'in bunun üzerinde istediği şekilde tasarruf yetkisi vardır. Yani, bunun gelirini istediği kişiye bırakabilir.
Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de bu konuyu şu ayetle anlatmaktadır:
"Onlardan Allah'ın, Peygamberine (s.a.v.) verdiği feye gelince, ki siz onun üzerinde (onu elde etmek için) ne at, ne deve sürdünüz. Ancak Allah, kendi elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, her şeye güç yetirendir. Allah'ın o fethedilen şehir halkından Peygamberine (s.a.v.) verdiği fey (silah zoru olmaksızın elde edilen ganimet) Allah'a ve Peygambere (s.a.v.) aittir." (Haşr 6)
Hz. Fatıma Fedek konusunda "bağıştır" demişti
Hz. Fâtıma (a.s.)'ın Fedek üzerindeki hakkı konusunda yaptığı savunma; hem Fedek'i devlet malı olarak görenlere, hem de özel mülktür diyenlere karşı bir cevap niteliğindedir.
Hz. Fâtıma'nın ilk savunması Fedek'in bağış olduğu şeklindeydi, ikincisi ise, miras hükümleri ile ilgilidir. Her iki savunma da ayet ve hadislerle değerlendirilecektir.
Fedek konusunda Hz. Fâtıma'nın (a.s.) ilk çıkışı, Fedek'in, babası Resûlullah (s.a.v.) hayatta iken kendisine bağışlandığı yönündeydi. Ki, işin gerçeği de buydu. Bağışlanmış bir mal konusunda İslam fıkhı gereğince yapılması gereken, ondan tasarrufta bulunandan değil, farklı bir durumu iddia edenden şahit istenmesi idi.
İslam fıkhına göre, bir mecburiyeti olmadığı halde Hz. Fâtıma yine de şahitlerini getirmiştir. Şahit olarak Hz. Ali'yi, Ümmü Eymen'i ve Hasan (a.s.) ve Hüseyin'i (a.s.) getirdi.
Şimdi Fedek'in bağış olduğu yönündeki delilleri ortaya koyalım.
Fedek'in bağış olduğu ile ilgili deliller
Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine'ye dönünce, şu ayet nâzil oldu: "Yakınlara, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma."
Peygamber-i Ekrem (s.a.v.), "zevi'l-kurba'nın" (yakınlarının) kimler olduğunu ve haklarının ne olduğunu düşündüğü bir halde Cebrail yeniden nâzil olarak: "Allah-u Teala buyuruyor ki: 'Fedek'i Fâtıma'ya ver' diye arz etti."
Hz. Peygamber (s.a.v.) de, Hz. Fâtıma'yı çağırarak, "Allah-u Te- ala Fedek'i Sana vermemi emretti" diye buyurdular. Bu yüzden o mecliste Fedek'i Fâtıma (a.s.)'a hediye etti.
Ebu Said-i Hudrî'den şöyle nakledilmiştir: "(Ey Habibim! Seninle) yakınlığı olan kişiye hakkını ver, (anlamındaki ayet) nâzil olunca Resulullah (s.a.v.) Fâtıma'ya (a.s.), 'Fedek Senin olsun' buyurdu."
Atiyye'den: "Yakınlığı olan kişiye hakkını ver, (anlamındaki ayet) inince Resûlullah (s.a.v.) Fâtıma'yı (a.s.) yanına çağırarak Fedek'i O'na bağışladı."
İmam Seccad (a.s.) buyurdu ki: "Resûlullah (s.a.v.) Fedek'i Fâtıma (a.s.)'a ikta etti."
İmam-ı Sâdık (a.s.) şöyle buyurmaktadır: "Yakınlık sahibine hakkını ver, yoksula da... nâzil olunca Peygamber-i Ekrem (s.a.v.), Cebrail'e, 'Yoksulu biliyorum ama yakınlık sahibi kimdir?' diye sordu. 'Akrabalarındır' diye cevap verdi.
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) İmam Hasan, İmam Hüseyin ve Hz. Fâtıma'yı yanına çağırarak: 'Allah-u Teala, Bana hakkınızı vermemi emretmiştir. Bu yüzden Fedek'i size verdim' buyurdu."
Ehl-i Beyt âlimlerinden, Ahmed Salebi Allame Meclisi'nin rivayetinde şöyle deniyor:
"Resûlullah (s.a.v.) Fedek bölgesini ele geçirdikten sonra Medine'ye girince, Fâtıma (a.s.)'ın yanına gitti ve şöyle dedi:
'Ey Kızım! Allah, Babana Fedek'i ganimet olarak verdi, bu araziyi O'na özgü kıldı. Başka hiçbir Müslüman için değil, sadece O'na bu arazi üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunma yetkisi verdi.
Dolayısıyla bu arazi ile ilgili olarak dilediğimi yapabilirim. Annen Hatice'nin Babanın üzerinde mehir borcu vardı. Bu mehir karşılığında Fedek'i Sana veriyorum. Sana ve Senden sonra da Senin çocuklarına bağışlıyorum bu araziyi.'
Peygamberimiz (s.a.v.) bu sözleri söyledikten sonra bir deri parçasının getirilmesini, ardından da Ali b. Ebi Tâlib'in çağrılmasını istedi. Hz. Ali'ye dedi ki: Yaz. Fedek Resûlullah'ın (s.a.v.) Fâtıma'ya bağışıdır. Buna Ali b. Ebi Tâlib, Resûlullah'ın (s.a.v.) azatlısı ve Ümmü Eymen şahittir."
Bu konuda Ehl-i Beyt âlimlerinin yanında Ehl-i Sünnet âlimlerinin eserlerinde de Fedek'in Hz. Fâtıma'ya hediye edildiği yer almaktadır:
Celaluddin Suyûtî, Ebu Said el-Hudrî'nin şöyle dediğini belirtir: "Akraban olan kimseye hakkını ver... ayeti nâzil olunca, Hz. Resûlullah (s.a.v.) Fâtıma (a.s.)'ı çağırdı ve O'na Fedek'i verdi."
Ebu Said Hudrî'den şöyle rivayet etmişlerdir: "Bu ayet (ve âti ze'l-kurba hakkahu) nâzil olunca, Peygamber-i Ekrem (s.a.v.), Fedek'i Fâtıma (a.s.)'a hediye etti."
Tarihçi Belazurî H. 279'da ölmüştür. Me'mun'un Medine Valisi'ne yazdığı mektubu nakletmiştir. Mektupta şunlar yazılı idi:
"Resûlullah (s.a.v.) Fedek'i kızına bağışladı. Bu husus o kadar kesindir ki, Peygamber'in (s.a.v.) ailesinden hiç kimsenin onda ihtilafı yoktur. Ve O (Hz. Fâtıma) ölünceye kadar Fedek'in sahibi olduğunu ilan etti."
Ehl-i Beyt âlimleri arasında Seyyid Hâşim Behreynî Emirü'l- mü'minîn Hz. Seccad, Hz. Sâdık, İmam Kâzım, İmam Rıza (a.s.) ve diğerlerinden 11 hadis nakletmiştir.
Fedek'in bağış olduğu ile ilgili bir delil de Peygamberimizin (s.a.v.) bakıcısı Ümmü Eymen'in (a.s.) şahitliğidir.
Bu bağışın dayandığı ayetle ilgili bir itiraz, ayetin İsra Sûresi'ne dahil olması ve İsra Sûresi'nin Mekkî sûrelerden olmasıdır. Halbuki Fedek bilindiği gibi Medine'de Hayber'in fethinden sonra verilmiştir. Bu nasıl olmaktadır?
Hasan şöyle demiştir: "İsra Sûresi Mekkî'dir. Ancak şu beş ayeti Medine'de nâzil olmuştur:
"Allah'ın (öldürülmesini) haram kıldığı canı haksız yere öldürmeyin..."
"Zinaya yaklaşmayın."
"Onların (melekler, cinler veya insanlardan, ilah diye) çağırdıkları; bizzat (kendilerini) Rablerine (yaklaştıracak) vesile arıyorlar."
"Güneşin (bulunduğunuz yerin tam üzerinden batıya doğru) kayması anından gecenin kararmasına kadar (öğle, ikindi, akşam, yatsı) namazlarını kıl ."
"(Ey Habibim! Seninle) yakınlığı olana, hakkını ver." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
Bu ayetin Hz. Fâtıma ve O'nun evlatları hakkında nâzil olduğu konusunda bütün alimler hemfikirdirler.
Peygamber yaşadığı müddetçe Fedek, Hz. Fâtıma'nın elindeydi. Kendisi kiraya veriyor, kirasını üç taksitle alıyordu.
Aldığı bu kiradan Kendisine, evlatlarına bir gece yetecek kadarını ayırıyor, bir bölümünü Haşimoğulları'nın fakirlerine dağıtıyor, geri kalanını ise diğer yoksullar arasında bölüştürüyordu.
Fedek oldukça gelir getiren bir bölgeydi… Fedek'in, Medine dağlarının eteklerinden Seyf'ul Bahr'a kadar uzanan bölgede dağınık 7 köyü vardı. Tarıma elverişli ve hurmalıklarla dolu bir bölge idi.
Buranın sahipleri Peygamberle yaptıkları antlaşma neticesinde Fedek'in yarısını Resûlullah'a bağışlamıştı. Allah Resulü de bu verimli bölgeyi kızına vermişti.
Netice olarak tarihî kayıtlarda geçen çok sayıda delil göstermektedir ki, Resûlullah sağlığında Fedek'i Hz. Fâtıma'ya vermiştir.
İslam hukukunda malların kısımları ve miras konusu
İslam hukukunda mallar iki kısma ayrılıyordu:
Şahsa ait özel mallar: Peygamberimizin (s.a.v.) şahsına ait mallar, ki bu mallar O'nun vefatıyla İslamî miras kanunlarına göre mirasçılarına geçmekte idi.
Yani, miras ayetlerinde Peygamberin (s.a.v.) mirasçıları ile diğer şahısların mirasçıları arasında bir fark söz konusu değildir.
Peygamberin (s.a.v.) devlet başkanı olarak yönettiği devletin malları, devlete ait mallar: İslam devletine ait olan mallar ve emlak.
Resul-i Ekrem (s.a.v.) bu gelirleri İslam devleti ve Müslümanlar için harcardı ve bazen bu malları sahabeler arasında taksim ederdi, bu malları bağışlardı.
İslam tarihinde bu tür arazilerden faydalanan sahabelere örnek olarak; Ali (a.s.), Ebu Bekir, Abdurrahman ibn-i Afv, Muhacirler'den Bilal, Ebu Dücane, Sehl ibn-i Hanif ve Ensar'dan olan Haris ibn-i Semme verilebilir.
Belazurî Fütuhu'l-Buldan'da bu konuda şunları yazıyor: "Resulullah (s.a.v.) Ben-i Nazir yerlerinden bir parçasını içindeki hurma ağaçlarıyla birlikte Zübeyr b.Avvam'a verdi."
"Resûlullah (s.a.v.), içinde dağ ve maden olan bir miktar yeri Bilal'e verdi."
"Resûlullah (s.a.v.) dört parça yeri Ali b. Ebi Tâlib'e verdi."
Fedek de bu kategorilerden devlet malı içinde yer almakta idi. Bunda Ehl-i Beyt âlimlerin çoğu ve Sünni ulemanın bir kısmı hem fikirdir.
Peygamberin (s.a.v.) bu mallarda bağış olarak dağıtma yetkisi vardı. Buna göre Hz. Fâtıma (a.s.)'a vermesinin de -bağış etmesinin de- bir mahsuru yoktur.
İkinci bir görüş ise; "Fedek bölgesi savaşmadan ele geçirilmiş olduğu için devlet malı olmasına rağmen Peygambere (s.a.v.) has olan mallardandır. İdaresi konusunda Peygamber (s.a.v.) serbest bırakılmıştır" görüşüdür.
Burası Peygambere (s.a.v.) ait özel mülk hükmündedir. Yine Resûlullah (s.a.v.)'in bunun üzerinde istediği şekilde tasarruf yetkisi vardır. Yani, bunun gelirini istediği kişiye bırakabilir.
Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de bu konuyu şu ayetle anlatmaktadır:
"Onlardan Allah'ın, Peygamberine (s.a.v.) verdiği feye gelince, ki siz onun üzerinde (onu elde etmek için) ne at, ne deve sürdünüz. Ancak Allah, kendi elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, her şeye güç yetirendir. Allah'ın o fethedilen şehir halkından Peygamberine (s.a.v.) verdiği fey (silah zoru olmaksızın elde edilen ganimet) Allah'a ve Peygambere (s.a.v.) aittir." (Haşr 6)
Hz. Fatıma Fedek konusunda "bağıştır" demişti
Hz. Fâtıma (a.s.)'ın Fedek üzerindeki hakkı konusunda yaptığı savunma; hem Fedek'i devlet malı olarak görenlere, hem de özel mülktür diyenlere karşı bir cevap niteliğindedir.
Hz. Fâtıma'nın ilk savunması Fedek'in bağış olduğu şeklindeydi, ikincisi ise, miras hükümleri ile ilgilidir. Her iki savunma da ayet ve hadislerle değerlendirilecektir.
Fedek konusunda Hz. Fâtıma'nın (a.s.) ilk çıkışı, Fedek'in, babası Resûlullah (s.a.v.) hayatta iken kendisine bağışlandığı yönündeydi. Ki, işin gerçeği de buydu. Bağışlanmış bir mal konusunda İslam fıkhı gereğince yapılması gereken, ondan tasarrufta bulunandan değil, farklı bir durumu iddia edenden şahit istenmesi idi.
İslam fıkhına göre, bir mecburiyeti olmadığı halde Hz. Fâtıma yine de şahitlerini getirmiştir. Şahit olarak Hz. Ali'yi, Ümmü Eymen'i ve Hasan (a.s.) ve Hüseyin'i (a.s.) getirdi.
Şimdi Fedek'in bağış olduğu yönündeki delilleri ortaya koyalım.
Fedek'in bağış olduğu ile ilgili deliller
Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine'ye dönünce, şu ayet nâzil oldu: "Yakınlara, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma."
Peygamber-i Ekrem (s.a.v.), "zevi'l-kurba'nın" (yakınlarının) kimler olduğunu ve haklarının ne olduğunu düşündüğü bir halde Cebrail yeniden nâzil olarak: "Allah-u Teala buyuruyor ki: 'Fedek'i Fâtıma'ya ver' diye arz etti."
Hz. Peygamber (s.a.v.) de, Hz. Fâtıma'yı çağırarak, "Allah-u Te- ala Fedek'i Sana vermemi emretti" diye buyurdular. Bu yüzden o mecliste Fedek'i Fâtıma (a.s.)'a hediye etti.
Ebu Said-i Hudrî'den şöyle nakledilmiştir: "(Ey Habibim! Seninle) yakınlığı olan kişiye hakkını ver, (anlamındaki ayet) nâzil olunca Resulullah (s.a.v.) Fâtıma'ya (a.s.), 'Fedek Senin olsun' buyurdu."
Atiyye'den: "Yakınlığı olan kişiye hakkını ver, (anlamındaki ayet) inince Resûlullah (s.a.v.) Fâtıma'yı (a.s.) yanına çağırarak Fedek'i O'na bağışladı."
İmam Seccad (a.s.) buyurdu ki: "Resûlullah (s.a.v.) Fedek'i Fâtıma (a.s.)'a ikta etti."
İmam-ı Sâdık (a.s.) şöyle buyurmaktadır: "Yakınlık sahibine hakkını ver, yoksula da... nâzil olunca Peygamber-i Ekrem (s.a.v.), Cebrail'e, 'Yoksulu biliyorum ama yakınlık sahibi kimdir?' diye sordu. 'Akrabalarındır' diye cevap verdi.
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) İmam Hasan, İmam Hüseyin ve Hz. Fâtıma'yı yanına çağırarak: 'Allah-u Teala, Bana hakkınızı vermemi emretmiştir. Bu yüzden Fedek'i size verdim' buyurdu."
Ehl-i Beyt âlimlerinden, Ahmed Salebi Allame Meclisi'nin rivayetinde şöyle deniyor:
"Resûlullah (s.a.v.) Fedek bölgesini ele geçirdikten sonra Medine'ye girince, Fâtıma (a.s.)'ın yanına gitti ve şöyle dedi:
'Ey Kızım! Allah, Babana Fedek'i ganimet olarak verdi, bu araziyi O'na özgü kıldı. Başka hiçbir Müslüman için değil, sadece O'na bu arazi üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunma yetkisi verdi.
Dolayısıyla bu arazi ile ilgili olarak dilediğimi yapabilirim. Annen Hatice'nin Babanın üzerinde mehir borcu vardı. Bu mehir karşılığında Fedek'i Sana veriyorum. Sana ve Senden sonra da Senin çocuklarına bağışlıyorum bu araziyi.'
Peygamberimiz (s.a.v.) bu sözleri söyledikten sonra bir deri parçasının getirilmesini, ardından da Ali b. Ebi Tâlib'in çağrılmasını istedi. Hz. Ali'ye dedi ki: Yaz. Fedek Resûlullah'ın (s.a.v.) Fâtıma'ya bağışıdır. Buna Ali b. Ebi Tâlib, Resûlullah'ın (s.a.v.) azatlısı ve Ümmü Eymen şahittir."
Bu konuda Ehl-i Beyt âlimlerinin yanında Ehl-i Sünnet âlimlerinin eserlerinde de Fedek'in Hz. Fâtıma'ya hediye edildiği yer almaktadır:
Celaluddin Suyûtî, Ebu Said el-Hudrî'nin şöyle dediğini belirtir: "Akraban olan kimseye hakkını ver... ayeti nâzil olunca, Hz. Resûlullah (s.a.v.) Fâtıma (a.s.)'ı çağırdı ve O'na Fedek'i verdi."
Ebu Said Hudrî'den şöyle rivayet etmişlerdir: "Bu ayet (ve âti ze'l-kurba hakkahu) nâzil olunca, Peygamber-i Ekrem (s.a.v.), Fedek'i Fâtıma (a.s.)'a hediye etti."
Tarihçi Belazurî H. 279'da ölmüştür. Me'mun'un Medine Valisi'ne yazdığı mektubu nakletmiştir. Mektupta şunlar yazılı idi:
"Resûlullah (s.a.v.) Fedek'i kızına bağışladı. Bu husus o kadar kesindir ki, Peygamber'in (s.a.v.) ailesinden hiç kimsenin onda ihtilafı yoktur. Ve O (Hz. Fâtıma) ölünceye kadar Fedek'in sahibi olduğunu ilan etti."
Ehl-i Beyt âlimleri arasında Seyyid Hâşim Behreynî Emirü'l- mü'minîn Hz. Seccad, Hz. Sâdık, İmam Kâzım, İmam Rıza (a.s.) ve diğerlerinden 11 hadis nakletmiştir.
Fedek'in bağış olduğu ile ilgili bir delil de Peygamberimizin (s.a.v.) bakıcısı Ümmü Eymen'in (a.s.) şahitliğidir.
Bu bağışın dayandığı ayetle ilgili bir itiraz, ayetin İsra Sûresi'ne dahil olması ve İsra Sûresi'nin Mekkî sûrelerden olmasıdır. Halbuki Fedek bilindiği gibi Medine'de Hayber'in fethinden sonra verilmiştir. Bu nasıl olmaktadır?
Hasan şöyle demiştir: "İsra Sûresi Mekkî'dir. Ancak şu beş ayeti Medine'de nâzil olmuştur:
"Allah'ın (öldürülmesini) haram kıldığı canı haksız yere öldürmeyin..."
"Zinaya yaklaşmayın."
"Onların (melekler, cinler veya insanlardan, ilah diye) çağırdıkları; bizzat (kendilerini) Rablerine (yaklaştıracak) vesile arıyorlar."
"Güneşin (bulunduğunuz yerin tam üzerinden batıya doğru) kayması anından gecenin kararmasına kadar (öğle, ikindi, akşam, yatsı) namazlarını kıl ."
"(Ey Habibim! Seninle) yakınlığı olana, hakkını ver." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.