İsrail'in sahte özrü neyi örtüyor?

Terör örgütü PKK ile pazarlığın kızıştığı, Öcalan'ın teröristlikten çıkarıldığı, Başbakan Erdoğan'ın "PKK bayraklarının yanında niye Türk bayrakları yoktu" diye sızlandığı, ülkenin adım adım federasyona sürüklendiği bir dönemde ABD ve İsrail Ankara'ya hayat öpüğü verdi.
Yandaş medya gizlese de PKK pazarlığından dolayı AKP hükümetine halk tepkisinin yükseldiği bir anda gündem değiştirildi, adeta ikinci bir one minute şovu sergilendi.
***
Evet... İsrail Mavi Marmara baskınından dolayı Türkiye'den özür diledi!
Olaydan 3 yıl sonra ABD kanalıyla gelen bu özür PKK ile yapılan pazarlığı gündemden düşürdü.
Halk "İsrail'e haddi bildirildi" edebiyatıyla uyutulurken Türkiye'yi bölünmeye götüren süreç ince bir işçilikle devam ediyor.
Dedik ya "ABD ve İsrail Ankara'ya hayat öpücüğü verdi" diye.
Olay tam da bundan ibaret!
İsrail'i ziyaret eden ABD başkanı Obama, Başbakan Erdoğan'ı arıyor ve İsrail başbakanı Netanyahu ile görüştürüyor.
Bu görüşmeden sonra "İsrail Türkiye'den özür diledi" açıklaması yapılıyor.
Biz uluslarası ilişkilerde esas olanın yazılı metinler olduğunu sanıyorduk. Çünkü klasik tabirle söz uçar, yazı kalır!
Yazının kaleme alındığı sırada henüz İsrail'den Türkiye'ye ulaşmış resmi bir özür yazısı yoktu.
Bize aktarılan bilgieye göre Netanyahu, Erdoğan'a olayın ilişkilerine verdiği zarardan dolayı üzgün olduğunu söylüyor, keşke olmasaydı demiyor, bir daha olmaz da demiyor. Neymiş, üzgünmüş. Hem de 3 yıl sonra!
Üstelik bu özrü Obama ve Erdoğan'dan başka gören duyan yok!
İşin ilginç yanı ise Erdoğan İsrail askerlerine açılan davaları geri çekme sözü veriyor. Bu olayda hayatı kaybeden ailelerin bileceği bir iş. Erdoğan hangi yetkiyle böyle bir söz veriyor. Anlamış değilim doğrusu.
***
Telefon görüşmesini organize eden ABD başkanı Obama'nın şu cümlesine dikkat; "Başbakan Netanyahu ile görüştüm her ikimiz de zamanlamanın doğru olduğuna karar verdik. İki çok önemli ülke arasındaki ilişkilerin yeniden tesis edilmeye başlaması için, bir başlangıç. Türkiye ile İsrail arasında bir görüş ayrılığı yok aslında. ikisi de ABD'nin güçlü ortakları ve dostları konumundalar. Bu yüzden Türkiye ve İsrail'in ilişkilerini düzeltmeleri ABD'nin de yararınadır"
***
Bu ifadeler Ortadoğu'da yeni gelişmelerin habercisi. Bir Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) olan Arap baharı isyanları ABD ve İsrail patentli.
Türkiye de ne yazık ki bu iki ülkeyle aynı safta.
Bildiğiniz gibi planları Suriye'de sekteye uğradı, bu sefer başaramadılar ama BOP listesi uzun, daha yapmak istedikleri çok şey var.
Suriye'de yeni taktikler deneyeceklerdir.
İran konusuna yoğunlaşacaklardır,
İran, Suriye,Irak ve Türkiye'den koparılacak parçalarla bir Kürdistan (gizli İsrail) devleti kurma planlarını hayata geçirmek isteyeceklerdir.
İşte tüm bu kritik işler olurken ABD – İsrail ikilisinin Türkiye'ye ihtiyacı var.
Bu yüzden Türkiye- İsrail ilişkisinin düzeltilmesi gerekiyor. Aslında ilişkiler gerçekte hiç bir zaman bozulmadı!Bu konuya birazdan değineceğiz.
Erdoğan'ın İsrail'i terörist devlet ilan ettiği günlerde bile ilişkiler en üst düzeydeydi.
Ama bunlar aşikar değil, gizliydi.
Artık gizliliğe tahammülleri yok. Her şeyin açıktan yapılacağı yeni bir süreç başlıyor.
Hesaplar büyük, Türkiye'ye tıpkı Irak işgalinde olduğu gibi yine büyük iş düşüyor.
Bunun için de Türk halkının gazının alınması şart. Bu da baskından 3 yıl sonra gelen yarım özürle sağlanmış görünüyor.
***
Bildiğiniz gibi Erdoğan'ın Netanyahu'nun özrünü Türk milleti adına  kabul ettiği açıklandı. Bundan sonra iktidar mensuplarını ve yandaş medyayı takip edin, İsrail'in faziletlerini öve öve bitiremeyeceklerdir. Yakında başbakanımızı Telaviv'de görürsek, orada kendisine 2. bir cesaret madalyası verilirse hiç ama hiç şaşırmayın.
Zaten kendisi şu anda Yahudi cesaret ödülü sahibi tek başbakan.
***
3 yıl sonra müthiş bir zamanlamayla gelen yarım özür bile AKP hükümetinin İsrail ile her daim yakın iş birliği içinde olduğunu gösteriyor.
Yazımızın bu bölümünde Mavi Marmara baskınından sonra da devam eden gizli işlere bir kaç örnek vermek istiyorum.
***
Örnek:1
Aralık ayının (2012) son günleriydi.
Türkiye, Mavi Marmara baskını sonrası uygulamaya başladığı İsrail'in NATO faaliyetlerine katılımına yönelik vetosunu kaldırdı.
Türkiye'nin bu kararıyla İsrail bundan böyle NATO'nun ortak üyesi olarak ittifakın seminer ve çalışmalarına katılabilecek.
Bu üyelik yolunda atılmış önemli bir adım. Kısa bir süre sonra İsrail'in NATO üyeliği gündeme gelecek.
Peki Ankara'nın bu adımı ne karşılığında geldi dersiniz?
İşte orası ayrı bir vehamet.
Ankara'nın İsrail'e NATO jestinin NATO'nun Türkiye'ye patriot yerleştirmesine karşılık olduğu ifade ediliyor.
İsrailli yetkililere göre de bu durum Patriot'larla ilgili.
***
Örnek:2
Başbakan Erdoğan 21 Kasım 2012'de şöyle söylüyor
"Biz siyasi olarak İsrail tarafıyla bir görüşme yapmadık, bir görüşme de fevkalede bir durum olmadıkta kolay kolay yapmayız.
Fakat bir çok mekanizmalar çalışır.
Nedir o?
Bunların bir tanesi istihbarat teşkilatıdır.
İstihbarat teşkilatlarının bu süreci sıfırlaması mümkün değil.
Ikincisi biz büyükelçilerimizi çektik karşılıklı olarak ama şuanda başkonsolosluk olarak bizim orada başkonsolosumuz var,  onların da bizde başkonsolosu (İstanbul olarak) var.
Yani tamamıyla her şey kesilip atılmış değil, bazı bağlar var.
Bu bağların dışında da çok çeşitli aracılar vasıtasıyla irtibatlar kurulmak isteniyor.
Biz bu irtibatları da dışlamıyoruz."
***
Örnek: 3
Üçüncü  örneğimiz ise dün yerden yere vurduğu Başbakan Erdoğan'ın bugün sağkolu olan Numan Kurtulmuş'tan.
Kurtulmuş Habertürk televizyonunda katıldığı "Söz Sende" programında hükümetin İsrail'e yaptığı bir kıyağı şöyle anlatıyordu;
"BM Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu toplantısında 'İsrail'in nükleer kapasitesi gündeme alınsın mı alınmasın mı?' tartışmasında ne yazık ki bizim Türk temsilcisi önce dışarı kaçtı, arkasından da İsrail'i destekler mahiyette çekimser oy verdi. Marifet Davos'taki otel lobisinde one minute demek değil, BM salonunda one minute demektir. İsrail'in bu kadar saldırgan olmasının nedeni arkasında ABD'nin olması değil sadece, çok silahının olması değil sadece.
İsrail'in en büyük gücü özellikle de 1967 harbinden sonra karşısında bir diplomatik barajın olmamasıdır. İşte, ne güzel  17 yıl sonra ilk defa İsrail aleyhinde bir karar alınacak, gelin buna Türkiye olarak siz de ön ayak olun.
Soru: Peki niye yapmadı ?
Türkçe'de 'bizim oğlan karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar' diye bir laf var.
Şimdi sayın başbakan bir çok işleri 'mış-miş' gibi yapıyor, yapıyormuş gibi görünüyor."