İstanbul için deprem tehdidi devam ediyor
İstanbul'un beklenen büyük depremi, jeolojik bir gerçeklik olmanın ötesinde, hazırlıksızlık nedeniyle ulusal bir krize dönüşme riski taşıyor. Hükümet, yerel yönetimler ve toplumun acil işbirliğiyle bu tehdit yönetilebilir bir riske dönüştürülebilir; zaman daralıyor, harekete geçme vakti şimdi
12.12.2025 10:20:00
Eyüp Kabil
Eyüp Kabil





Türkiye, jeolojik yapısı nedeniyle deprem riski yüksek bir ülke. Özellikle Balıkesir'de meydana gelen depremler ve Marmara Denizi'ndeki fay hattındaki hareketlilik, gündemi yeniden deprem gerçeğine çevirdi.
Uzmanlar, İstanbul'un yakınında büyük bir depremin kaçınılmaz olduğunu vurguluyor.
Deprem tehlikesinin boyutları
Marmara Denizi'ndeki Kuzey Anadolu Fay Hattı, son yıllarda artan sismik aktivite gösteriyor. New York Times'ın raporuna göre, fay hattındaki hareketlilik İstanbul'a doğru yaklaşıyor ve bu, 7.0'den büyük bir depremi tetikleyebilir. Balıkesir'de dün meydana gelen 4,9 büyüklüğündeki son deprem de bu endişeleri artırdı.
Tarihsel olarak, 1999 Marmara Depremi'nde 17 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Bugün İstanbul'un nüfusu 16 milyonu aşmışken, olası bir depremin yıkımı katlanabilir. Uzmanlar, fay hattının 1766'dan beri kilitli olduğunu ve biriken enerjinin patlamaya hazır olduğunu belirtiyor.
Ekonomik açıdan, deprem Türkiye'nin GSYİH'sinin yüzde 10'una mal olabilir. Ayrıca, iklim değişikliğiyle artan sel riskleri deprem sonrası kaosu büyütebilir. Bu boyutlar, depremin sadece doğal bir olay olmadığını, aynı zamanda sosyo-ekonomik bir kriz olduğunu gösteriyor.
Depreme ayrılan kaynak sınırlı
Hükümet, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) üzerinden deprem hazırlıklarını sürdürüyor. Son bütçe görüşmelerinde, deprem riski için ayrılan fonlar artırıldı ancak eleştirmenler yetersiz buluyor.
Merkez Bankası'nın faiz indirimi ekonomiyi canlandırmayı hedeflerken, deprem altyapısına ayrılan kaynaklar sınırlı.
İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kentsel dönüşüm projelerini hızlandırmıştı, ancak İmamoğlu'nun siyasi nedenlerden dolayı 9 aydır tutuklu olması işleri aksatıyor. İmamoğlu'na yönelik 142 suçlama ve olası 2 bin yıl hapis cezası, yerel yönetimleri zayıflatıyor. Yine de, Foreign Affairs'te İmamoğlu'nun makalesi, demokratik restorasyonun deprem hazırlıklarında rol oynayabileceğini savunuyor. Ulusal düzeyde, bina denetimleri sıkılaştırıldı ve erken uyarı sistemleri geliştirildi. Ancak, X platformunda paylaşılan videolarda, halkın hazırlıksızlığı eleştiriliyor; örneğin, nüfus krizi tartışmaları arasında deprem unutuluyor. Suriye'deki askeri operasyonlar gibi dış gündemler, iç hazırlıkları gölgeliyor.
Toplumun Rolü ve Öneriler
Deprem hazırlığında toplumun bilinçlenmesi kritik öneme sahip. X'te gündem olan videolarda, Avrupa'daki rahat yaşamla kıyaslanan Türkiye'nin yoğun mesai saatleri, deprem eğitimini ihmal ettiriyor. Vatandaşlar, acil durum çantaları hazırlamalı ve bina güçlendirme için inisiyatif almalı. Öneriler arasında, okullarda zorunlu deprem eğitimi, mahalle bazlı tatbikatlar ve sigorta teşvikleri var.
Hükümet, vergi indirimleriyle kentsel dönüşümü hızlandırabilir. Ayrıca, nüfus azalması gibi demografik sorunlar, deprem sonrası toparlanmayı zorlaştırır; bu yüzden aile politikalarıyla entegre önlemler alınmalı. Sivil toplum örgütleri, farkındalık kampanyaları düzenleyerek rol oynayabilir. Sonuçta, deprem kaçınılmazsa, hasarı minimize etmek elimizde.
İstanbul depremi bir felaket değil, yönetilebilir bir risk. Hükümet, yerel yönetimler ve toplumun işbirliğiyle, Türkiye bu tehdidin üstesinden gelebilir. Ancak, siyasi çekişmeler yerine ortak eylem şart.
Uzmanlar, İstanbul'un yakınında büyük bir depremin kaçınılmaz olduğunu vurguluyor.
Deprem tehlikesinin boyutları
Marmara Denizi'ndeki Kuzey Anadolu Fay Hattı, son yıllarda artan sismik aktivite gösteriyor. New York Times'ın raporuna göre, fay hattındaki hareketlilik İstanbul'a doğru yaklaşıyor ve bu, 7.0'den büyük bir depremi tetikleyebilir. Balıkesir'de dün meydana gelen 4,9 büyüklüğündeki son deprem de bu endişeleri artırdı.
Tarihsel olarak, 1999 Marmara Depremi'nde 17 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Bugün İstanbul'un nüfusu 16 milyonu aşmışken, olası bir depremin yıkımı katlanabilir. Uzmanlar, fay hattının 1766'dan beri kilitli olduğunu ve biriken enerjinin patlamaya hazır olduğunu belirtiyor.
Ekonomik açıdan, deprem Türkiye'nin GSYİH'sinin yüzde 10'una mal olabilir. Ayrıca, iklim değişikliğiyle artan sel riskleri deprem sonrası kaosu büyütebilir. Bu boyutlar, depremin sadece doğal bir olay olmadığını, aynı zamanda sosyo-ekonomik bir kriz olduğunu gösteriyor.
Depreme ayrılan kaynak sınırlı
Hükümet, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) üzerinden deprem hazırlıklarını sürdürüyor. Son bütçe görüşmelerinde, deprem riski için ayrılan fonlar artırıldı ancak eleştirmenler yetersiz buluyor.
Merkez Bankası'nın faiz indirimi ekonomiyi canlandırmayı hedeflerken, deprem altyapısına ayrılan kaynaklar sınırlı.
İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kentsel dönüşüm projelerini hızlandırmıştı, ancak İmamoğlu'nun siyasi nedenlerden dolayı 9 aydır tutuklu olması işleri aksatıyor. İmamoğlu'na yönelik 142 suçlama ve olası 2 bin yıl hapis cezası, yerel yönetimleri zayıflatıyor. Yine de, Foreign Affairs'te İmamoğlu'nun makalesi, demokratik restorasyonun deprem hazırlıklarında rol oynayabileceğini savunuyor. Ulusal düzeyde, bina denetimleri sıkılaştırıldı ve erken uyarı sistemleri geliştirildi. Ancak, X platformunda paylaşılan videolarda, halkın hazırlıksızlığı eleştiriliyor; örneğin, nüfus krizi tartışmaları arasında deprem unutuluyor. Suriye'deki askeri operasyonlar gibi dış gündemler, iç hazırlıkları gölgeliyor.
Toplumun Rolü ve Öneriler
Deprem hazırlığında toplumun bilinçlenmesi kritik öneme sahip. X'te gündem olan videolarda, Avrupa'daki rahat yaşamla kıyaslanan Türkiye'nin yoğun mesai saatleri, deprem eğitimini ihmal ettiriyor. Vatandaşlar, acil durum çantaları hazırlamalı ve bina güçlendirme için inisiyatif almalı. Öneriler arasında, okullarda zorunlu deprem eğitimi, mahalle bazlı tatbikatlar ve sigorta teşvikleri var.
Hükümet, vergi indirimleriyle kentsel dönüşümü hızlandırabilir. Ayrıca, nüfus azalması gibi demografik sorunlar, deprem sonrası toparlanmayı zorlaştırır; bu yüzden aile politikalarıyla entegre önlemler alınmalı. Sivil toplum örgütleri, farkındalık kampanyaları düzenleyerek rol oynayabilir. Sonuçta, deprem kaçınılmazsa, hasarı minimize etmek elimizde.
İstanbul depremi bir felaket değil, yönetilebilir bir risk. Hükümet, yerel yönetimler ve toplumun işbirliğiyle, Türkiye bu tehdidin üstesinden gelebilir. Ancak, siyasi çekişmeler yerine ortak eylem şart.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.


















































































