Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Berk, merkez sağda güçlü bir muhalif duruşa hem Türkiye'nin, hem de AKP iktidarının ihtiyacı olduğunu ifade etti. Seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan İbrahim Berk, "AKP pusulasını ve kıblesini şaşırmış, Türkiye'nin yürüyüşünü değiştirmeye çalışıyor, böyle bir tablo içerisindeyiz" dedi. Berk, iktidarın 'istikrar sürsün' sloganı ile toplumu efsunlandığını belirterek, şunları söyledi: "Bununla ilgili çarpıcı bir kare var seçimlerden önce muhabir bir gence soruyor: 'Ne diyorsunuz?' 'İstikrar sürsün Türkiye büyüsün'. Öyle içten diyor ki o genç! Muhabir, 'Siz ne iş yapıyorsunuz?' diye soruyor. Genç, 'Ben işsizim' diyor. İşsiz bir insan 'işsizliğim sürsün' diyor aslında."
İttifak konusunda Kazan da, Şener de sorumludurBöyle bir manzarada toplumun bilinçli, sağduyusunu yitirmemiş kesimlerinin bir ittifak arzusu olduğuna işaret eden Berk, şöyle devam etti: "Güçlü bir muhalefet olsun diye bir düşünce vardı. Bu süreç de öyle başladı. BTP'nin ittifak arayışına girmesinin birinci nedeni budur. Kamuoyundan gelen bu yöndeki talepler itici olmuştur. İkincisi de AKP iki dönemdir iktidarda olmanın getirdiği imkanları seferber etmiştir. Seçim çalışmalarında böylesine haksız bir yarışın içerisinde varolabilmek için çok iyi bir fikrinizin, çok iyi tezinizin, çok iyi bir liderinizin olması tek başına yetmiyor. Bu süreci de okuduk. Çok ciddi bir finansman ve maddi kaynak da gerekiyor. Böyle bir kaynağımız olasaydı, zaten biz fikrimize, tezimize, liderimize güveniyoruz; tarihimize, mücadelemize güveniyoruz, ittifak kurmaya gerek görmeyebilirdik. Ve bu ittifak süreci içinde de -açıkça isimini veriyorum, hepsini de ekranda tartışmaya davet ediyorum- Saadet Partisi'nin ittifak müzakerelerini yürüten Sayın Şevket Kazan tarihin önünde sorumludur. Sayın Abdüllatif Şener tarihin önünde sorumludur. Sayın Namık Kemal Zeybek de iki nedenden dolayı milletin önünde sorumludur. Abdüllatif Şener sorumludur çünkü bu ittifak süreci içinde varmış gibi davranarak, kimi zaman şu çatı olsun, kimi zaman bu çatı olsun diyerek sonunda da "Ben bu işin içerisinde yokum, ben Sivas'a gideceğim" diyerek bu süreci baltalamıştır. Hasan Ekinci Bey, Şevket Kazan'a rahmetli Erbakan'ın vasiyetini hatırlatıyor, buna rağmen Şevket Kazan diyor ki, "Biz Pensilvanya'yı rahatsız edecek bir oluşun içinde olmayız." Birinci madde bu. İkinci madde, "AKP'yi rahatsız edemeyiz." Hasan Ekinci, "Tamam o zaman siz AKP'ye çalışıyorsunuz. Peki niye bizi oyalıyorsunuz" diyor. İttifak niyetleri olmadığı halde iki ay bu süreci sabote ederek, meşgul ederek bizimle ayrı görüşmeler, diğerleriyle ayrı görüşmeler gerçekleştirerek aslında onların Türkiye diye bir dertlerinin olmadığı net olarak anlaşılmıştır."
Zeybek ittifakı sabote ettiNamık Kemal Zeybek'in de iki nedenden dolayı sorumlu olduğunu hatırlatan Berk, şunları söyledi: "O da Saadet Partisi'yle olmayacak bir ittifak sürecini aynı Şevket Kazan gibi iki ay boyunca yürüterek Demokrat Parti kurumunu boş bir gündemle meşgul etmiştir. Ama daha sonra tabanın baskısıyla, partinin Genel İdare Kurulu'ndaki (GİK) sağduyulu isimlerin 'Siz ne yapıyorsunuz, bu gidişle biz seçime gidemeyeceğiz, siz DP'yi seçime sokmayacak mısınız?' şeklinde baskısı gelmiştir. Ve yine Süleyman Demirel'in müdahalesiyle, "Siz bu partiyi seçime sokmazsanız vebal altında kalırsınız, 50 yıl Türkiye'yi yönetmiş DP'yi seçime sokmazsanız milletin önüne çıkamazsınız." Bu Süleyman Demirel'in sözüdür. Bütün bu sürecin içerisinde olan Osman Çilsal Bey bunun da şahididir. Dolayısıyla son dakikaya bilinçli bir şekilde 'aman ittifak olmasın' diyerek hesaplanan hem MHP'yi bitirip, hem de Demokrak Parti'yi barajı aşamayacak bir oranda dondurmak, bir operasyonmuş! Bunu işin içerisine girince öğreniyoruz. Dolayısıyla bu açıdan sorumludur Sayın Zeybek. Ama daha büyük bir sorumluluğu var. İttifaka kendi parti tabanının baskısıyla, Gelen İdare Kurulu'ndaki tecrübeli, merkez sağın tarihini bilen, DP'nin tarihini yaşayan eski yöneticilerin baskısıyla bu ittifaka evet dedikten sonra, "Siz gökten mi indiniz ne kadar düzgün insanlarsınız, Milli Ekonomi Modeli ne kadar da güzel şeyler bunlar. Biz bunu topluma anlattık mı bu bize yeter, topuna bedel ittifak" diyerek, yola çıktıktan bir hafta sonra birden bir baston ortaya çıkartarak MHP'nin üstüne saldırmaya başlaması ondan sonra ittifakı fiilen sabote edecek bir davranışı ve kendi idaresine de iftira ederek ikili oynayarak sabote etmiştir. Nasıl sabote etmiştir? İttifakın bir protokolü vardır. Bu protokolü biz Sayın Osman Çilsal ile birlikte oturduk kaleme aldık. Buna göre 17 milyon TL'yi seçim propagandalarını yürütmek için taahhüt etmiştir. Bu 17 milyonun nasıl harcanacağıyla ilgili bir ortak kurul oluşturularak bu rakamın ne kadarı TV reklamlarına gidecek, ne kadarı teşkilatlara gidecek, ne kadarı mitinglere harcanacak gibi bir çalışma yapıldı. DP kendi istekleri doğrultusunda "çatı parti olarak bütün bu harcamaları biz yapalım, yüzde 7'yi geçersek Hazine yardımını da biz alalım" dediler. Biz de uygun gördük. Sonra protokol gereği birlikte aldığımız kararlarda 15 ilde miting yapılacaktı. Seçime üç hafta kala kendi teşkilatlarına bayraklar göndermediler, el ilanları göndermediler. Ne oldu dediğimizde basıldı, basılacak diyorlardı. Namık Kemal Zeybek'in hemen altındaki ikinci sıradaki milletvekili adayı diyor ki, "5 bin tane el ilanı yeter". İstanbul gibi bir ilde partinin eski il başkanı ve milletvekili adayı. Ne seçim otobüsü, ne seçim minibüsü, ne el ilanı, ne bayrak. Biz Sayın Genel Başkanımız Haydar Baş ile birlikte kaç kere oturduk konuştuk. "Sayın Zeybek bilinçli olarak seçimi yönetmiyor" dedik. Haydar Baş Bey'in ifadesi "Evladım biz bu partide misafiriz, bana bu yetki verilmiş olsa ben bu seçimi son derece güzel yönetirim, bunu çalışmasını yaparım" şeklindeydi. Sayın Haydar Baş Bey Bursa'da ilk seçim kampanyasını başlattığı zaman müthiş bir dalgalanma oldu. Eski bakanlık yapmış DP'nin ileri gelenleri Haydar Baş Bey'i ziyaret etmek, görüşmeler yapmak istediler. "Her ailede bir demokrat var, 17 milyon DP'li vardır" söyleminden sonra hemen ertesi günü gazete manşetlerinde "Haydar Baş genel başkanlığa oynuyor" iftira kampanyaları başlatıldı. Fakat biz hem kavga gürültü olmasın, hem de verdiğimiz bir söz var diye süreci durdurmadık. Biz ilk ittifak görüşmelerinde DP Gelen Başkan Yarıdımcısı Osman Çilsal'a şunu ifade ettik: "Bakın DP bundan önce bir sürü cerrahi operasyona tabi tutuldu. Daha önceki başkanlar ittifak görüşmelerini yaptılar, son dakikada ortalıktan kayboldular. Kapalı kapılar ardında iktidarla pazarlık yaptılar. Bu ittifakın millet adına bir fayda yürütebilmesi için ikinci bir hesabı düşünüyorsanız, lütfen bizi meşgul etmeyin. Birbirimizi samimi olarak kucaklayacaksak bu ittifakın içerisinde olalım". Ama onların verdiği sözler maalesef bizzat genel başkanın müdahalesiyle sabote edildi.
TARİHİ GÖRÜŞME
En son BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş seçime 15 - 20 gün kala bariz bir biçimde genel merkezde çöreklenmiş üç beş kişinin sabotajıyla seçim sürecinin baltalanmak istendiğini, DP'nin yürüyüşünün DP Genel Merkezi tarafından engellenmek istendiğini görünce Namık Kemal Zeybek Beyle telefon görüşmesi yaptı. Dedi ki; "Bir enerj var, bir sinerji var, verdiğimiz sözler var, karşılıklı mutabakat var. Siz bunlara uymuyorsunuz, bize sormadan bir geceyarısı seçim bildirgesini değiştiriyorsunuz. Bize sormadan miting programını değiştiriyorsunuz, kendi memleketiniz Bayburt'ta miting yapıyorsunuz. Nezaket icabı bizi davet etmiyorsunuz. Bu nasıl beraberliktir? Yoksa siz başka güçlerle mi ittifak yaptınız?" Bunu açıkca ifade ediyor ve karşı taraf bir suçlu psikolojisi içerisinde olayı geçiştiriyor. Demokrat Parti'de pırıl pırıl teşkilatlar var onaları tenzih ediyoruz, çilekeş kadrolar vardır onları tenzih ediyoruz ama üzülerek ve içinde de yaşayarak şunu ifade etmek durumundayız ki, DP yine üçüncü kez genel başkanları ve onların dar kadrosu tarafından maalesef içeriden de sabote edilerek bu süreç iktidar lehine oluşturulmuştur. Genel Başkanımız bu oyunu görünce; tabi ahde vefa var, yapıyı bozmanız mümkün değil ama çatı partı çalışmıyorsa genel merkez çalışmıyorsa sizin çalışmanızın bir kıymeti ve sonucu da olmayacağından Bursa mitinginde tarihe bir not düştü. Oynanan oyunu iki partili bir Meclis'in kurulmak istendiğini bunun için en kirli oyunlara baş vurulduğunu, MHP'nin belden aşağı vurularak, onların özel hayatına müdahale edilerek, bütün değerlerin ayaklar altına alınarak bir operasyon yürütüldüğünü ve oynanan bu çirkin oyunu bozmak gerektiğini ifade ederek aslında DP'nin ve bu yapının iktidara değil hiç değilse Meclis'te bir muhalif duruşa katkı sağlayacak bir süreci de işaret etmiştir. Bu boyutuyla da biz tarihe bir not düşmüş olduk. Bunu da milletimiz takdir edecektir."