Tiryakisi değilim.
Kahve aramam. İkram edildi mi de geri çevirmem. Ama kahveden de anlarım. Üstelik gönül eğlencesi fal bakma olayına da bayılırım.
Rahmetli dedem çok severdi. Onların zamanında kahvenin yanında lokum gelirdi. Bir bardak musluk suyu ile birlikte… Kahve içerken konuşanlara kızardı. Bilenler o kahvesini bitirene kadar konuşmazlar, susar, onun söze başlamasını beklerlerdi. Birisi bir şey sorduğunda kahve içiyorum diyerek eli ile fincanı gösterirdi. Anlamazsa, parmağı ile sus işareti yapardı.
Meğerse kahve saati onun için düşünme saati imiş. Önemli bir karar vereceği zaman söyler, düşünür, sonra harekete geçermiş. Bozulup yok olmadan önce ne güzel alışkanlıklarımız varmış. Şimdi kahveyi su gibi içen bir nesil var.
Ben kahvenin tadını Şanlıurfa'da iki ağaç dibine konulmuş hasır iskemlede oturup, yaklaşık bir saat kadar elimde kulpsuz fincanla beklediğim zaman öğrendim. Kahve ile ilgili İlk gafımı da bir bardak su isteyerek yaptım.
Her bir tadı kendi kültürüne ait yerde denemek gerekir. İskender kebabını Bursa'da, patlıcan kebabını Tokat'ta, ballı yoğurdu İzmir Kemeraltı'nda, dondurmayı Maraş'ta, ciğeri Edirne'de yerseniz tadı bir başka gelir. Kahve işi de öyledir.
Hele mırra yapmak ince zanaat. Yeşil kahve çekirdeğini bulup, onu usulünce inceden inceye kavurmak, dibek adı verilen ağaç havanda un ufak etmeden dövmek, güm güm denilen ve mırra için kullanılan büyük cezvede en az iki saat kaynatmak, süzmek, sonra pekmez kıvamına gelene kadar tekrar, tekrar süzüp kaynatmak oldukça uzun bir süreçtir.
Pişirmesi ayrı, servisi ayrı, içmesi ayrı usullere tabi. Fincanı ağzına kadar doldurmazlar. Yarısından az konur. Kahveyi bir dikişte içmelisiniz. Genellikle şekersiz içiliyor. Bazı yerlerde koku vermesi için kakule ekleniyor.
Özelliği ise bir kere içtiniz mi, tadı damağınızdan en az üç gün silinmiyor.
Siz, siz olun usta mırracıların oyununa gelmeyin. Sizinle eğlenmeye başlarlar. Bir kere yaşça büyükten küçüklere doğru servis yapılır. Sakın hemen fincanınızı uzatmayın. Şöyle bir etrafa bakın. Eğer bir düğün masasında iseniz fincanı sakın masaya bırakmayın. Geleneklere göre bunun cezası eskiden kahve fincanını altınla doldurmakmış. Ya da servis edeni beğendiğiniz, talibi olduğunuz şekilde yorumlanırmış. Bundan kurtulmanın tek yolu da çeyizini almakmış.
Mırrayı tek seferle içtikten sonra boş fincanı servis eden kişiye geri verin. Her seferinde size doldurup yeniden ikram edecektir. Başka içmek istemiyorsanız fincanı ters çevirerek vermelisiniz. Bazı yerlerde de tek fincan dolaşır herkes o fincanla içermiş. Tabii, o adet artık sağlıksız olduğu için kalkmış.
Siz, siz olun; kahveyi yapan kişi ikramı yapan kişi ise, ondan bir bardak su istemeyin. Çok büyük ayıp ve saygısızlık kabul ediliyor.
Ben yaptım da oradan biliyorum… Özür dilemekten helak olmuştum.
Bunu niye anlattım biliyor musunuz?
Kahve deyip geçmeyin. Boşuna kırk yıl hatırı var demiyorlar. Şimdi her şey kolay. Çekilmiş kahveyi doldur otomatik kahve makinesine ister Türk kahvesi, ister filtre kahve, istersen farklı bir kahve iki dakikada hazır. Eskisi gibi mangalda dışı göz alıcı bakır, içi kalaylı, sarı saplı cezvelerde pişirilenleri bulmak zor.
Öfff…
Şöyle bol köpüklü bir kahve olsa da içsek değil mi?
Kahve içmek gibi güzel bir alışkanlığınız varsa sakın vazgeçmeyin. Sizden sonrakilere ikram ederek onları da alıştırın.
Hadi afiyet olsun.
Kalın dostlukla, dost kahvesiyle…
- Gözyaşı… / 27.12.2023
- Yazmak, yaşamaktır… / 23.12.2023
- Haydar Hoca'yı unutmayın / 02.12.2023
- Öğretmenim… / 23.11.2023
- Bir zeytin öyküsü… / 11.11.2023
- Yağmur mevsimi… / 07.11.2023
- Çocuk! / 05.11.2023
- Deprem gerçeği / 01.11.2023
- Cumhuriyet anlayışı / 28.10.2023