Kalplerdeki imanı ayakta tutan âlemlerin Rabb’idir
Allah, mü’minlerin kalplerine imanı bürümüş, içine iman konularak kapatılmış hâlde yaratmıştır. Kalbin içindeki imanın ışık vermesini dilediği zaman onu hikmetle olgunlaştırır, oraya iman eker. Kalbe iman eken, onu ayakta tutan âlemlerin Rabbidir
15.12.2023 18:53:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





Ali b. Ca'fer, rivâyet eder: "Ebû'l-Hasan Mûsâ (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) şöyle buyurdu:
"Allah, mü'minlerin kalplerine imanı bürümüş, içine iman konularak kapatılmış hâlde yaratmıştır. Kalbin içindeki imanın ışık vermesini dilediği zaman onu hikmetle olgunlaştırır, oraya iman eker. Kalbe iman eken, onu ayakta tutan âlemlerin Rabbidir."
Muhammed b. Sinan, Ebû Hatice'den rivâyet ediyor:
"Ebû'l-Hasan'ın (a.s.) yanına gittim. Bana dedi ki: Yüce Allah, mü'mini, kendisinden olan bir ruhla destekler. Bu ruhu hatırladığı her vakitte mü'min ihsan eder ve sakınır. Bu ruhu hatırlamadığı zamanlarda günah işler, haddini aşar. Mü'min ihsanda bulunduğu zaman bu ruh sevinir ama kötülük ettiği zaman üzüntüden feryat eder.
Ey Allah'ın kulları! O'nun, size bahşettiği nimetleri, nefsinizi ıslah etmek için kullanın! Bu takdirde yakîniniz artar ve çok değerli bir kâr elde edersiniz.
Bir hayra niyet edip onu işleyen veya bir kötülüğe niyet edip onu işlemekten kaçınan kimseye Allah rahmet etsin.
Biz, Allah'a ibâdet ederek ve O'nun için amel işleyerek (o) ruhu destekleriz."
ALLAH'IN EMİRLERİNİ YERİNE GETİRMEYE VERDİĞİ ÖNEM
Abdullah b. Ali, Ebû'l-Hasan el-Evvel'in (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) şöyle dediğini rivâyet eder:
"Babamdan şunu çokça işittim: Perdelerin arkasındaki kadınların takvasından bahsetmediği kimse, bizim taraftarlarımızdan değildir. Ve yaşadığı yerde bulunan on bin kişinin Allah'tan en çok sakınanı olmayan kimse bizim dostumuz değildir."
KUL NEFİS MUHASEBESİ YAPMALIDIR
İbrahim b. Ömer el-Yemanî, rivâyet eder: "Ebû'l-Hasan el-Mazî (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) şöyle buyurdu: Her gün nefis muhasebesi yapmayan bizden değildir. Eğer iyilik işlemişse, Allah'tan (iyiliğini) arttırmasını ister. Şayet bir kötülük etmişse, bundan dolayı Allah'tan bağışlanma diler ve tevbe eder."
Semae, rivâyet eder: "Ebû'l-Hasan'ın (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) şöyle dediğini duydum:
Yaptığınız çok iyiliği çok görmeyin ve işlediğiniz az günahı da az görmeyin. Şüphesiz az günahlar azar azar birikir, sonunda çoğalırlar. Gizli hâllerde Allah'tan korkun ki, nefsinizle ilgili olarak size insafla muamele edilsin. Allah'a itaate koşun, sözü tasdik edin ve emanetleri yerine getirin. Bu; ancak sizin lehinizedir. Size helâl olmayan şeylere girmeyin, bu da; ancak sizin aleyhinizedir."
BÜYÜK GÜNAHLAR HAKKINDA
İbn Mahbub, rivâyet ediyor: "Benimle beraber bizim arkadaşlardan bazıları Ebû'l-Hasan'a (a.s.), 'Büyük günahlar kaç tanedir ve nelerdir?' diye yazdılar.
İmam (a.s.) şu cevabı verdi: Bir kimse, Allah'ın, işlenmesi durumunda Cehennem azabıyla cezalandıracağını vaad ettiği günahlardan sakınırsa, şâyet mü'minse, Allah, onun kötülüklerini örter.
Cehennem ateşini gerektiren büyük günahlar şunlardır: Haksız yere adam öldürmek, anne ve babaya kötü davranıp âsi olmak, faiz yemek, hicret ettikten sonra yeniden çöl Arapları arasına dönüp onların hayat tarzını benimsemek, iffetli kadınlara zina suçlamasında bulunmak, yetimin malını yemek, savaşta cepheden kaçmak."
EMR-İ Bİ'L-MA'RUF NEHY-İ ANİ'L-MÜNKER HAKKINDA
Mûsâ b. Ca'fer (a.s.) ataları (a.s.) aracılığıyla şöyle rivayet etmiştir: "Resûlullah (s.a.a.) buyurdu ki:
Ancak şu üç haslete sahip olan kimse ma'rufu emredip münkeri nehyeder: Emrettiğiyle beraber ve nehyettiği şeyden uzak duran. Emrettiği ve nehyettiği şey hususunda âdil davranan. Neyi emrettiğini ve neyi nehyettiğini bilen."
ÇOK KONUŞMANIN FENALIĞI
Osman b. İsâ, rivâyet ediyor: "Ebû'l-Hasan (a.s.) şöyle buyurdu:
'Eğer bir elinde olanı diğer elinin bilmemesini sağlayabilsen, bunu yap.'
O sırada İmam'ın (a.s.) yanında bazı insanlar vardı ve söz yaymayı müzakere ediyorlardı. Sonra, 'Dilini tut, aziz olursun. İnsanların boynuna hâkim olmalarına imkân verme, zelil olursun' buyurdu."
Eban, Yahya el-Ezrak'tan şöyle rivâyet etmiştir: "Ebû'l-Hasan (a.s.) bana dedi ki:
Bir kimse birinin arkasından onda olup insanların da bildiği özellikleri söyleyerek konuşursa, bu gıybet olmaz.
Onda olup da, insanların bilmediği özellikleri söyleyerek konuşursa, bu gıybet olur. Ama onda olmayan özellikleri söyleyerek onun hakkında konuşursa, bu da iftira olur." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
"Allah, mü'minlerin kalplerine imanı bürümüş, içine iman konularak kapatılmış hâlde yaratmıştır. Kalbin içindeki imanın ışık vermesini dilediği zaman onu hikmetle olgunlaştırır, oraya iman eker. Kalbe iman eken, onu ayakta tutan âlemlerin Rabbidir."
Muhammed b. Sinan, Ebû Hatice'den rivâyet ediyor:
"Ebû'l-Hasan'ın (a.s.) yanına gittim. Bana dedi ki: Yüce Allah, mü'mini, kendisinden olan bir ruhla destekler. Bu ruhu hatırladığı her vakitte mü'min ihsan eder ve sakınır. Bu ruhu hatırlamadığı zamanlarda günah işler, haddini aşar. Mü'min ihsanda bulunduğu zaman bu ruh sevinir ama kötülük ettiği zaman üzüntüden feryat eder.
Ey Allah'ın kulları! O'nun, size bahşettiği nimetleri, nefsinizi ıslah etmek için kullanın! Bu takdirde yakîniniz artar ve çok değerli bir kâr elde edersiniz.
Bir hayra niyet edip onu işleyen veya bir kötülüğe niyet edip onu işlemekten kaçınan kimseye Allah rahmet etsin.
Biz, Allah'a ibâdet ederek ve O'nun için amel işleyerek (o) ruhu destekleriz."
ALLAH'IN EMİRLERİNİ YERİNE GETİRMEYE VERDİĞİ ÖNEM
Abdullah b. Ali, Ebû'l-Hasan el-Evvel'in (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) şöyle dediğini rivâyet eder:
"Babamdan şunu çokça işittim: Perdelerin arkasındaki kadınların takvasından bahsetmediği kimse, bizim taraftarlarımızdan değildir. Ve yaşadığı yerde bulunan on bin kişinin Allah'tan en çok sakınanı olmayan kimse bizim dostumuz değildir."
KUL NEFİS MUHASEBESİ YAPMALIDIR
İbrahim b. Ömer el-Yemanî, rivâyet eder: "Ebû'l-Hasan el-Mazî (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) şöyle buyurdu: Her gün nefis muhasebesi yapmayan bizden değildir. Eğer iyilik işlemişse, Allah'tan (iyiliğini) arttırmasını ister. Şayet bir kötülük etmişse, bundan dolayı Allah'tan bağışlanma diler ve tevbe eder."
Semae, rivâyet eder: "Ebû'l-Hasan'ın (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) şöyle dediğini duydum:
Yaptığınız çok iyiliği çok görmeyin ve işlediğiniz az günahı da az görmeyin. Şüphesiz az günahlar azar azar birikir, sonunda çoğalırlar. Gizli hâllerde Allah'tan korkun ki, nefsinizle ilgili olarak size insafla muamele edilsin. Allah'a itaate koşun, sözü tasdik edin ve emanetleri yerine getirin. Bu; ancak sizin lehinizedir. Size helâl olmayan şeylere girmeyin, bu da; ancak sizin aleyhinizedir."
BÜYÜK GÜNAHLAR HAKKINDA
İbn Mahbub, rivâyet ediyor: "Benimle beraber bizim arkadaşlardan bazıları Ebû'l-Hasan'a (a.s.), 'Büyük günahlar kaç tanedir ve nelerdir?' diye yazdılar.
İmam (a.s.) şu cevabı verdi: Bir kimse, Allah'ın, işlenmesi durumunda Cehennem azabıyla cezalandıracağını vaad ettiği günahlardan sakınırsa, şâyet mü'minse, Allah, onun kötülüklerini örter.
Cehennem ateşini gerektiren büyük günahlar şunlardır: Haksız yere adam öldürmek, anne ve babaya kötü davranıp âsi olmak, faiz yemek, hicret ettikten sonra yeniden çöl Arapları arasına dönüp onların hayat tarzını benimsemek, iffetli kadınlara zina suçlamasında bulunmak, yetimin malını yemek, savaşta cepheden kaçmak."
EMR-İ Bİ'L-MA'RUF NEHY-İ ANİ'L-MÜNKER HAKKINDA
Mûsâ b. Ca'fer (a.s.) ataları (a.s.) aracılığıyla şöyle rivayet etmiştir: "Resûlullah (s.a.a.) buyurdu ki:
Ancak şu üç haslete sahip olan kimse ma'rufu emredip münkeri nehyeder: Emrettiğiyle beraber ve nehyettiği şeyden uzak duran. Emrettiği ve nehyettiği şey hususunda âdil davranan. Neyi emrettiğini ve neyi nehyettiğini bilen."
ÇOK KONUŞMANIN FENALIĞI
Osman b. İsâ, rivâyet ediyor: "Ebû'l-Hasan (a.s.) şöyle buyurdu:
'Eğer bir elinde olanı diğer elinin bilmemesini sağlayabilsen, bunu yap.'
O sırada İmam'ın (a.s.) yanında bazı insanlar vardı ve söz yaymayı müzakere ediyorlardı. Sonra, 'Dilini tut, aziz olursun. İnsanların boynuna hâkim olmalarına imkân verme, zelil olursun' buyurdu."
Eban, Yahya el-Ezrak'tan şöyle rivâyet etmiştir: "Ebû'l-Hasan (a.s.) bana dedi ki:
Bir kimse birinin arkasından onda olup insanların da bildiği özellikleri söyleyerek konuşursa, bu gıybet olmaz.
Onda olup da, insanların bilmediği özellikleri söyleyerek konuşursa, bu gıybet olur. Ama onda olmayan özellikleri söyleyerek onun hakkında konuşursa, bu da iftira olur." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.