Senaryo değil, yoğun bir dram yaşadıklarımız. Mahalli seçimler öncesi bize gösterilen bir kara film fragmanı sanki.
Hangisinden başlayalım; ekonomik buhrandan mı, insan hakları krizinden mi, hukukun tasfiyesinden mi?..
Ekonomi için söylenecek çok şey varsa da, biz sadece şunu söylemekle yetinelim: Devlet, kamu hizmeti yapmak, vatandaşların refahını sağlamak için vardır ve kendisine emanet edilen halkın parasını bu amaçla yönetmek durumundadır. Bu paranın iyi yönetilmediği, yöneticilerin beceriksizliği yüzünden toplumsal kriz önümüzdedir.
Hukuk mu?
Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde Türkiye 113 ülke arasında 101. sırada yer almaktadır.
Hukuk devleti anayasada hâlâ var. Ancak siyaset uzun süredir yok saydığı hukuku, devleti tanımlayan biçiminden çıkarıp, kendi tanımladığı biçime sıkıştırmaya çalışıyor. Öyle ki, yazımızın başlığı "Kara film" kara mizaha dönüşmüş durumdadır. Siyasetin her tarağında bezi olan son başbakan Binali Yıldırım'ın "seçimler siyasi faaliyet değildir" sözleri, Aziz Nesin'e parmak ısırttıracak derecede komiktir. Binali Yıldırım'a yine de teşekkür ediyoruz herkesi güldürdüğü için.
Tabii ki Binali Yıldırım bu sözleri komiklik olsun diye söylemedi. Anayasa'nın 94. maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı'nın üyesi olduğu siyasi partinin Meclis içi ve dışı faaliyetlerine katılamaz hükmünü getirdiği için Meclis Başkanı olan Binali bey bu yasağı nasıl delsin… Belediye başkan adaylığı da var serde. Tamam dedi ve seçimlerin siyasi faaliyet olmadığını söylersem sorun çözülmüş olur diyerek gündemi torpilledi.
Sokaktaki insana, çocuk olsun yetişkin olsun sorsanız, alacağınız cevap: "seçimlerin siyasi faaliyet olduğu" şeklinde olacaktır. Böyle bir soruyu soranın gırgıra alınma ihtimali de var tabii.
Binali Yıldırım hukukçu olmadığı için bilmiyor olsa da, hukukçularına danışmalıydı. Anlaşılan o ki danışmamış. O zaman biz söyleyelim: 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu, milletvekili ve mahalli idareler seçimlerine katılmayı, açık propagandaları parti faaliyeti olarak nitelemiştir (madde/3).
Gerek Anayasa (madde/94) gerekse Siyasi Partiler Kanunu (madde/24) TBMM Başkanı'nın üyesi oldukları partinin Meclis içindeki ve Meclis dışındaki faaliyetlerine katılamayacaklarını emretmektedir.
Bu hükümler karşısında Meclis Başkanı Binali Bey partisinin belediye başkan adayı olabilmesi için Meclis Başkanlığı görevinden istifa etmesi gerekir.
Oysa Sayın Yıldırım görevinden istifa etmemeyi sürdürmekte Anayasa ve yasalara karşı gelmektedir.
İşte şimdi geldik
Yüksek Seçim Kurulu'nun hukukla imtihanına. Seçimlerin düzen içinde ve dürüstlük kuralları doğrultusunda yapılması ve genel yönetimi Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) aittir (Anayasa, madde/79).
Binali Yıldırım seçimi kazansa bile adaylığı hukuka uygun olmadığı için YSK tarafından iptal edilir.
"Kendisi himmete muhtaç dede nerde kaldı gayrıya yardım ede" sözü, YSK'nın durumuna cuk oturmaktadır. YSK üyelerinin görev sürelerinin uzatılması ve hemen yürürlüğe sokulması anayasaya aykırıdır (madde/67). Anayasaya aykırı olarak oluşmuş YSK'nın yapacağı tüm işlemler ve alacağı kararlar keenlemyekûn yani yok hükmündedir.
Ayıkla pirincin taşını…