Karadeniz'de gerilim yükseliyor
Karadeniz’de drone’lar gemileri vururken boğazlar kapanma noktasına gelebilir. Türkiye ya yeni soğuk savaşı durduracak ya da ateş hattının tam ortasında kalacak!
02.12.2025 14:50:00
Eyüp Kabil
Eyüp Kabil





Karadeniz, jeopolitik bir sıcak nokta haline geldi. Rusya-Ukrayna çatışmasının uzantısı olarak, ticari gemilere yönelik drone saldırıları ve deniz güvenliği tehditleri artarken, Türkiye bu bölgede vazgeçilmez bir arabulucu ve tampon güç olarak öne çıkıyor.
Son haftalarda, Rus bayraklı bir tankerin Türkiye kıyılarında drone saldırısına uğraması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ticari gemilere yönelik saldırıları kınayan açıklamaları, gerilimi tırmandırdı. Bu olaylar, enerji rotalarının ve küresel tedarik zincirlerinin riske girdiğini gösteriyor; zira Karadeniz, tahıl ve petrol ticaretinin ana damarlarından biri.
Gerilimin kökeni
Karadeniz gerilimi, 2022'deki tam ölçekli Rus işgalinden beri tırmanıyor, ancak 2025'in son aylarında yeni bir evreye girdi. Ukrayna'nın deniz drone'ları ile Rus gemilerine saldırması, Moskova'nın misilleme olarak ticari rotaları hedef almasına yol açtı. 1 Aralık'ta Erdoğan, Karadeniz'deki ticari gemilere yönelik saldırıları "kabul edilemez" diye nitelendirerek, Montrö Sözleşmesi'nin önemini vurguladı. Ertesi gün, bir Rus tankeri Türkiye açıklarında drone saldırısına uğradı; mürettebat kurtulsa da, olay uluslararası sularda gerginliği doruğa çıkardı. Bu saldırılar, "hasat et şimdi, şifrele sonra" benzeri hibrit tehditlerin bir uzantısı olarak görülüyor ve NATO'nun doğu kanadını alarma geçiriyor.
Türkiye'nin stratejik konumu
Türkiye, Boğazlar'ı kontrol eden tek ülke. Montrö Sözleşmesi sayesinde, savaş gemilerinin geçişini sınırlayabilmesi, Ankara'ya diplomatik kaldıraç sağlıyor. Erdoğan hükümeti, Rusya ile enerji bağımlılığını azaltmak için hamleler yapıyor. Dün duyurulduğu üzere, Rus Urals petrol ithalatı kesilerek Kazakistan ve Irak kaynaklarına yönelim başladı. Bu, sadece ekonomik çeşitlendirme değil, aynı zamanda jeopolitik denge arayışı. Öte yandan, NATO üyesi olarak Ukrayna'ya insani destek verirken, Rusya ile S-400 anlaşmasını koruyor. Son dönemde, Kızılelma insansız savaş uçağının test başarısı, Türkiye'nin kendi savunma kapasitesini güçlendirdiğini gösteriyor ve Karadeniz'de caydırıcılığı artırıyor.
2026'ya uzanan süreçte, Karadeniz'de ateşkes anlaşması olmazsa, tam bir abluka riski var. Uzmanlar, Türkiye'nin BM öncülüğünde bir "Karadeniz Güvenlik Forumu" önermesini tavsiye ediyor. Bu, sadece askeri değil, ekonomik işbirliğini de içermeli. Sonuçta, Türkiye'nin dengeli dış politikası, küresel istikrarın anahtarı. Gerilimler artsa da, Ankara'nın proaktif rolü, felaketi önleyebilir.
Son haftalarda, Rus bayraklı bir tankerin Türkiye kıyılarında drone saldırısına uğraması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ticari gemilere yönelik saldırıları kınayan açıklamaları, gerilimi tırmandırdı. Bu olaylar, enerji rotalarının ve küresel tedarik zincirlerinin riske girdiğini gösteriyor; zira Karadeniz, tahıl ve petrol ticaretinin ana damarlarından biri.
Gerilimin kökeni
Karadeniz gerilimi, 2022'deki tam ölçekli Rus işgalinden beri tırmanıyor, ancak 2025'in son aylarında yeni bir evreye girdi. Ukrayna'nın deniz drone'ları ile Rus gemilerine saldırması, Moskova'nın misilleme olarak ticari rotaları hedef almasına yol açtı. 1 Aralık'ta Erdoğan, Karadeniz'deki ticari gemilere yönelik saldırıları "kabul edilemez" diye nitelendirerek, Montrö Sözleşmesi'nin önemini vurguladı. Ertesi gün, bir Rus tankeri Türkiye açıklarında drone saldırısına uğradı; mürettebat kurtulsa da, olay uluslararası sularda gerginliği doruğa çıkardı. Bu saldırılar, "hasat et şimdi, şifrele sonra" benzeri hibrit tehditlerin bir uzantısı olarak görülüyor ve NATO'nun doğu kanadını alarma geçiriyor.
Türkiye'nin stratejik konumu
Türkiye, Boğazlar'ı kontrol eden tek ülke. Montrö Sözleşmesi sayesinde, savaş gemilerinin geçişini sınırlayabilmesi, Ankara'ya diplomatik kaldıraç sağlıyor. Erdoğan hükümeti, Rusya ile enerji bağımlılığını azaltmak için hamleler yapıyor. Dün duyurulduğu üzere, Rus Urals petrol ithalatı kesilerek Kazakistan ve Irak kaynaklarına yönelim başladı. Bu, sadece ekonomik çeşitlendirme değil, aynı zamanda jeopolitik denge arayışı. Öte yandan, NATO üyesi olarak Ukrayna'ya insani destek verirken, Rusya ile S-400 anlaşmasını koruyor. Son dönemde, Kızılelma insansız savaş uçağının test başarısı, Türkiye'nin kendi savunma kapasitesini güçlendirdiğini gösteriyor ve Karadeniz'de caydırıcılığı artırıyor.
2026'ya uzanan süreçte, Karadeniz'de ateşkes anlaşması olmazsa, tam bir abluka riski var. Uzmanlar, Türkiye'nin BM öncülüğünde bir "Karadeniz Güvenlik Forumu" önermesini tavsiye ediyor. Bu, sadece askeri değil, ekonomik işbirliğini de içermeli. Sonuçta, Türkiye'nin dengeli dış politikası, küresel istikrarın anahtarı. Gerilimler artsa da, Ankara'nın proaktif rolü, felaketi önleyebilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.


















































































