Edirne'den Kars'a kadar güzel memleketim bembeyaz örtü altında. Her şey yerinde ve zamanında güzel. Bu mevsim kar mevsimi, elbette bir takım sıkıntıları beraberinde getiriyor ama kar yağışı bir anlamda da dağın, ovanın, yaylanın su depolaması demek. Atalarımız yüzyılların tecrübesi ile kışın karlı geçerse takibeden yazın bolluk olacağını söylemişler.
Ne kadar çok olursa olsun, güneş biraz yakından üç-beş gün nazar edince suya dönüşmekten başka çare yoktur.
Karlar güneşi görünce gidiyor ama ya karalar?...
Tüpraş gibi milletin, devletin istikbali açısından hayati öneme haiz bir kurumu yok fiyatına satmışsanız, altın yumurtlayan tavuğu gözünüzü kırpmadan kesmişseniz, bu lekeyi ne yağmur temizler, ne de güneş.
Karalarımızı ak, kirlilerimzi pak göstersin diye, milletin karşısında suçüstü yakalandığınız vakitlerde bir vaveyla koparıp gündemi değiştirsin diye kimi medya patronlarına devletin malından ulufe dağıtmışsanız bu kara lekeleri güneş de eritemez, yağmur da götüremez.
Yayınladığınız fermanlarla, müslümanın kestiği Kurbanın derisini, dilediği bir cami derneğine, bir hayır kurumuna bağışlamak için, deriyi evinde on-onbeş gün saklamak zorunda bırakmışsanız, sicilinizdeki kara noktalara silinmesi zor birini daha eklemişsiniz demektir.
Devr-i saltanatınızda, bin yıldır İslam'ın bayraktarlığını yapmış bu aziz milletin torunlarına kendi akrabaları, arkadaşları, komşuları tarafından aleni olarak İncil dağıtımı hızlanmışsa, onbinden fazlası din değiştirmişse bu cürmü, bu kapkara lekeyi nasıl temizleyeceksiniz?
Siyasette işlerin tamamen bu coğrafyanın ezeli düşmanlarına ihale edildiğini, ekonomide gidişatın, aynı dünyanın tefeci kollarının insafına terk edildiğini, kültürel ve sosyal hayatta direktifin gizli-açık kiliselere bırakıldığını bile bile, göre göre şakşakçılığa devam etmişseniz, sekiz sütuna "işler yolunda iyi gidiyoruz" yollu manşetler atmışsanız, sicilinizdeki karalara yeni karalar, silinmez lekeler eklediniz demektir.
Aynı yanlışların farkında olduğu halde sıra "benim partim yapıyor" diye ikaz görevini yapmayan, hatta sahiplenen, savunan, çevresindekilere bu tarz telkinlerde bulunan okumuş, yazmış insanlar, mürekkep yalamış insanlar da, haksızlık karşısında sustukları için, haksızın yanında yer aldıkları için geleceğimizin kararmasına katkıda bulunmaktadırlar.
En taze konu Kıbrıs meselesinde, Rumları bile şaşırtan tavizlerle masaya oturmayı, baskılarla Denktaş'ı masaya oturtmayı zaferlerden bir zafer diye takdim ediyorsanız, hükümet olarak ilerde bu millete vermek zorunda kalacağınız hesap dosyaları git gide kabarıyor demektir. Eğriyi doğru, karayı ak, siyahı beyaz diye gösteriyorsanız, yazıp çiziyorsanız basın olarak sizin de dosyalarınızdaki kara lekelere yenileri ekleniyor demektir. Açık söylemek gerekirse sayın Birand'ın ağzı kulaklarına varacak şekilde, pürneşe içinde "Kıbrıs meselesi çözülmüştür" cümlesinden uzaklardan verdiği haberinden sonra, meselenin aleyhimize çözüldüğüne dair endişelerimiz bir kat daha artmıştır.
Karlar erir, eriyor, eriyecek ama siz siz olun karalara bulaşmayın, bulaşanlardan uzak durun.
Ne kadar çok olursa olsun, güneş biraz yakından üç-beş gün nazar edince suya dönüşmekten başka çare yoktur.
Karlar güneşi görünce gidiyor ama ya karalar?...
Tüpraş gibi milletin, devletin istikbali açısından hayati öneme haiz bir kurumu yok fiyatına satmışsanız, altın yumurtlayan tavuğu gözünüzü kırpmadan kesmişseniz, bu lekeyi ne yağmur temizler, ne de güneş.
Karalarımızı ak, kirlilerimzi pak göstersin diye, milletin karşısında suçüstü yakalandığınız vakitlerde bir vaveyla koparıp gündemi değiştirsin diye kimi medya patronlarına devletin malından ulufe dağıtmışsanız bu kara lekeleri güneş de eritemez, yağmur da götüremez.
Yayınladığınız fermanlarla, müslümanın kestiği Kurbanın derisini, dilediği bir cami derneğine, bir hayır kurumuna bağışlamak için, deriyi evinde on-onbeş gün saklamak zorunda bırakmışsanız, sicilinizdeki kara noktalara silinmesi zor birini daha eklemişsiniz demektir.
Devr-i saltanatınızda, bin yıldır İslam'ın bayraktarlığını yapmış bu aziz milletin torunlarına kendi akrabaları, arkadaşları, komşuları tarafından aleni olarak İncil dağıtımı hızlanmışsa, onbinden fazlası din değiştirmişse bu cürmü, bu kapkara lekeyi nasıl temizleyeceksiniz?
Siyasette işlerin tamamen bu coğrafyanın ezeli düşmanlarına ihale edildiğini, ekonomide gidişatın, aynı dünyanın tefeci kollarının insafına terk edildiğini, kültürel ve sosyal hayatta direktifin gizli-açık kiliselere bırakıldığını bile bile, göre göre şakşakçılığa devam etmişseniz, sekiz sütuna "işler yolunda iyi gidiyoruz" yollu manşetler atmışsanız, sicilinizdeki karalara yeni karalar, silinmez lekeler eklediniz demektir.
Aynı yanlışların farkında olduğu halde sıra "benim partim yapıyor" diye ikaz görevini yapmayan, hatta sahiplenen, savunan, çevresindekilere bu tarz telkinlerde bulunan okumuş, yazmış insanlar, mürekkep yalamış insanlar da, haksızlık karşısında sustukları için, haksızın yanında yer aldıkları için geleceğimizin kararmasına katkıda bulunmaktadırlar.
En taze konu Kıbrıs meselesinde, Rumları bile şaşırtan tavizlerle masaya oturmayı, baskılarla Denktaş'ı masaya oturtmayı zaferlerden bir zafer diye takdim ediyorsanız, hükümet olarak ilerde bu millete vermek zorunda kalacağınız hesap dosyaları git gide kabarıyor demektir. Eğriyi doğru, karayı ak, siyahı beyaz diye gösteriyorsanız, yazıp çiziyorsanız basın olarak sizin de dosyalarınızdaki kara lekelere yenileri ekleniyor demektir. Açık söylemek gerekirse sayın Birand'ın ağzı kulaklarına varacak şekilde, pürneşe içinde "Kıbrıs meselesi çözülmüştür" cümlesinden uzaklardan verdiği haberinden sonra, meselenin aleyhimize çözüldüğüne dair endişelerimiz bir kat daha artmıştır.
Karlar erir, eriyor, eriyecek ama siz siz olun karalara bulaşmayın, bulaşanlardan uzak durun.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Gazzeli çocukların çığlıkları çarpmış olabilir mi? / 04.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Gazzeli çocukların çığlıkları çarpmış olabilir mi? / 04.04.2024