Sabahın erken saatinde okulun servis arabası gelerek çocukları evden aldı. İşte o saatlerde İstanbul alışmadığı iklim şartları ile karşı karşıya idi. Aradan henüz bir saat geçmişti ki; tipi biçiminde yağan kar, megakentin üzerini beyaz bir örtü gibi bürümüştü. Evet bu yönüyle İstanbul görülmeye değer bir şekil arz ediyordu.
Gel görün ki, İstanbul bu koşullara alışkın olmadığı için, bu güzellik bir felakete dönüşmeye başlamıştı.
Kapı zilinin çalmasıyla, çocukları erkenden kapıda karşıladık; geç de olsa alınan bir kararla okulların bu günde tatil edildiğini öğreniyoruz.
Biz de evden çıkıp, işyerimize gitmek için yola koyulmuştuk ki, bir de ne görelim? Trafik tamamen tıkanmış durumda. Cesaret edebilip de yola çıkan arabalar, ya yolda kalmışlar, ya da ağır aksak yürümeye devam ediyorlar. Bazan arabanın buzlanmış yol üzerinde kayıp bir diğerine tosladığını da görmeniz mümkün.
Biz de uzun da olsa yürüyerek yola devam etmeye karar verdik. Az gittik uz gittik saatler geçiyor biz de bazan düşme tehlikesi geçirerek, bazan da yolda kalmış arabaları iterek yolumuza devam ettik.
İnsanımızın biribirine destek vermek için nasıl gayret gösterdiğine şahit olduk.
Bu arada cep telefonumdan, yoğun bakıma muhtaç bir bebeğin acilen olduğu hastaneden alınıp "Meltem Doğum ve Çocuk Hastanesi"ne getirilmesi gerektiği haberini aldım. Fakat ne yazık ki yollar tıkanmış, trafik kilitlenmiş durumda idi. Ambulans bir türlü gideceği noktaya ulaşamıyordu. Hastane ilgilileri aralarında şu muhasebeyi yaptılar "her ne olursa olsun bu bebeği kurtarmalıyız". Bu bebek bizim kendi bebeğimiz de olabilirdi düşüncesi ve heyecanı ile birlikte uzun uzun mücadele verdiler. İstanbul'un merkezinde yaşanan bu hal, elbetteki coğrafyanın çetin, altyapının yetersiz olduğu bölgelerde daha çetin yaşanıyordu.
Kar yağışı İstanbul'da yaşamı neredeyse durdurdu.
Vatandaştan felaketin büyümemesi için yardım istenmeye başlandı.
Aradan geçen saatlerden sonra biz de işyerimize ulaşmış durumdayız.
Evet kar ayrı bir güzellik, üstelik bir bereket kaynağı. Bu güzelliği felakete çeviren yine bizleriz.
O halde öncesinden alınacak kişisel ve toplumsal tedbirlerle, yaşantımıza devam etmemiz de mümkün.
Gel görün ki, İstanbul bu koşullara alışkın olmadığı için, bu güzellik bir felakete dönüşmeye başlamıştı.
Kapı zilinin çalmasıyla, çocukları erkenden kapıda karşıladık; geç de olsa alınan bir kararla okulların bu günde tatil edildiğini öğreniyoruz.
Biz de evden çıkıp, işyerimize gitmek için yola koyulmuştuk ki, bir de ne görelim? Trafik tamamen tıkanmış durumda. Cesaret edebilip de yola çıkan arabalar, ya yolda kalmışlar, ya da ağır aksak yürümeye devam ediyorlar. Bazan arabanın buzlanmış yol üzerinde kayıp bir diğerine tosladığını da görmeniz mümkün.
Biz de uzun da olsa yürüyerek yola devam etmeye karar verdik. Az gittik uz gittik saatler geçiyor biz de bazan düşme tehlikesi geçirerek, bazan da yolda kalmış arabaları iterek yolumuza devam ettik.
İnsanımızın biribirine destek vermek için nasıl gayret gösterdiğine şahit olduk.
Bu arada cep telefonumdan, yoğun bakıma muhtaç bir bebeğin acilen olduğu hastaneden alınıp "Meltem Doğum ve Çocuk Hastanesi"ne getirilmesi gerektiği haberini aldım. Fakat ne yazık ki yollar tıkanmış, trafik kilitlenmiş durumda idi. Ambulans bir türlü gideceği noktaya ulaşamıyordu. Hastane ilgilileri aralarında şu muhasebeyi yaptılar "her ne olursa olsun bu bebeği kurtarmalıyız". Bu bebek bizim kendi bebeğimiz de olabilirdi düşüncesi ve heyecanı ile birlikte uzun uzun mücadele verdiler. İstanbul'un merkezinde yaşanan bu hal, elbetteki coğrafyanın çetin, altyapının yetersiz olduğu bölgelerde daha çetin yaşanıyordu.
Kar yağışı İstanbul'da yaşamı neredeyse durdurdu.
Vatandaştan felaketin büyümemesi için yardım istenmeye başlandı.
Aradan geçen saatlerden sonra biz de işyerimize ulaşmış durumdayız.
Evet kar ayrı bir güzellik, üstelik bir bereket kaynağı. Bu güzelliği felakete çeviren yine bizleriz.
O halde öncesinden alınacak kişisel ve toplumsal tedbirlerle, yaşantımıza devam etmemiz de mümkün.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Emekliler baş tacıdır, hakkı teslim edilmeli! / 06.07.2025
- Kerbelâ ruhu bizi diriltecek olandır / 05.07.2025
- Kemer sıkılıyor, emekli boğuluyor / 28.06.2025
- Karşılıklı kapasite testi / 25.06.2025
- ABD, İsrail ve İran Arasındaki Savaş Nereye Evriliyor? / 24.06.2025
- Sarı öküz gitti, sıra kimde? / 22.06.2025
- Sözde tarihle yüzleşmek değil, milletle hesaplaşmak! / 21.06.2025
- Bilimin torpille imtihanı / 20.06.2025
- Jeopolitik Satrançta Türkiye'nin Hamlesi / 18.06.2025
- Kürecik’ten İran’a: Radarlar kimi gözetliyor? / 15.06.2025
- Kerbelâ ruhu bizi diriltecek olandır / 05.07.2025
- Kemer sıkılıyor, emekli boğuluyor / 28.06.2025
- Karşılıklı kapasite testi / 25.06.2025
- ABD, İsrail ve İran Arasındaki Savaş Nereye Evriliyor? / 24.06.2025
- Sarı öküz gitti, sıra kimde? / 22.06.2025
- Sözde tarihle yüzleşmek değil, milletle hesaplaşmak! / 21.06.2025
- Bilimin torpille imtihanı / 20.06.2025
- Jeopolitik Satrançta Türkiye'nin Hamlesi / 18.06.2025
- Kürecik’ten İran’a: Radarlar kimi gözetliyor? / 15.06.2025