BTP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Erimhan
"17 Aralık'ta Avrupa Birliği, Türkiye'nin elini kolunu kelepçeleyecek ve koskoca bir millet en iyimser ifade ile hasımlarımıza bu şekilde yem yapılacak" dedi
-Köle efendi ilişkisi
"17 Aralık sonrası bir köle - efendi ilişkisi olacak" diyen BTP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Erimhan şöyle konuştu: "Ucu açık ve her koşulun görüşmelerin kesilmesi için yeteceği bir ortamda onlar emredecek, biz de yerine getireceğiz. Dünyanın neresinde böyle bir anlaşma ve yöntemi görülmüş?"
-AB'nin kararı belli
Erimhan, "Cuma günü AB'den çıkacak karar büyük oranında netleşmiştir. Onlar 'biz sizi AB için düşünmüyoruz. Ancak sizin tek taraflı aşkınızı kırmamak, başka bir kıbleye de kaymamanız için bir sürecin içinde tutacağız' diyecekler. Hükümet, güç odaklarıyla birlikte belki bu "hayır"ı, "evet" gibi göstermeye, milleti yönlendirmeye devam edecek" dedi.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Erimhan Cuma günü açıklanacak AB takvimi için "Türkiye ne kadar süreceği belli olmayan bir köle-efendi ilişkisine" zorlanıyor" dedi. Takvimden sonra başlayacak dönemi "elleri-kolları bağlanan bir ülkenin teslim alınacağı bir dönem" olarak nitelendiren Erimhan sözlerine şöyle devam etti:
Kıblemiz
değişsin diye...
"Cuma günü AB'den çıkacak karar büyük orannda netleşmiştir. Onlar 'biz sizi AB için düşünmüyoruz. Ancak sizin tek taraflı aşkınızı kırmamak, başka bir kıbleye de kaymamanız için bir sürecin içinde tutacağız' diyecekler.
Hükümet, güç odaklarıyla birlikte belki bu "hayır"ı, "evet" gibi göstermeye, milleti yönlendirmeye devam edecek. Ancak gerçekler, bu yalana teslim anlayışın ötesinde doğrular taşıyor.
Köle-efendi ilişkisi
Hükümetin 'AB'ci imanında' bir karşılık bulur mu bilmiyoruz ama şunu bir kez daha ifade edelim ki, takvim süreci adıyla başlayacak dönem bir köle-efendi ilişkisidir. Onlar talep edecek, bu hükümet, emri yerine getirecektir. Ortada bir eşit diyalog, eşit ortaklık ilişkisi olmayacaktır.
"Ucu açık ve her koşulun hayırla karşılanması durumunda müzakereler sona erer" mantığı dünyanın hiçbir yerinde görülmüş bir görüşme yöntemi değildir ve de olamaz.
Bu açıkça "biz size bildiririz, siz de onu ifa edersiniz" demektir. Dolayısıyla takvim adlı dönem bir konuşma-paylaşma değil, bir emir alma- emir verme dönemi olacaktır. 70 milyonluk Türk milletinin bütün organları eli-ayağı-gözü bağlanmakta, ondan sonra da talimatlar yerine getirilsin denilmektedir.
Mondros gibi süreç
Hiçbir ülke bu kadar savunmasız bırakılmaz. Adeta silahlar-cephanelik en iyi ifadeyle rakibinizin eline teslim edilmektedir. Bu koşullarda 17 Aralık çok büyük bir milletin, hasımlara teslim edildiği bir takvim olacaktır.
Bu millet Kemal Derviş'le başlayan IMF'li süreci çok iyi bilir! IMF'nin her koşulunun nasıl en ufak bir itiraz olmaksızın ve olma imkanı da bulunmaksızın hayata geçirildiğini bilir! Ki o süreç için AKP'li bir bakan Ali Çoşkun "bizim hiçbir kıymet-i harbiyemiz yok. Bizler IMF'nin memurlarıyız" demiş. Şimdi takvim süreci adıyla bu kez siyasal, toplumsal ve kültürel anlamda milletin eli kolu kelepçeleniyor?
Soruyoruz bu anlaşma adlı teslim olma mantığının Mondros Mütarekesi'nden ne farkı var?
"17 Aralık'ta Avrupa Birliği, Türkiye'nin elini kolunu kelepçeleyecek ve koskoca bir millet en iyimser ifade ile hasımlarımıza bu şekilde yem yapılacak" dedi
-Köle efendi ilişkisi
"17 Aralık sonrası bir köle - efendi ilişkisi olacak" diyen BTP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Erimhan şöyle konuştu: "Ucu açık ve her koşulun görüşmelerin kesilmesi için yeteceği bir ortamda onlar emredecek, biz de yerine getireceğiz. Dünyanın neresinde böyle bir anlaşma ve yöntemi görülmüş?"
-AB'nin kararı belli
Erimhan, "Cuma günü AB'den çıkacak karar büyük oranında netleşmiştir. Onlar 'biz sizi AB için düşünmüyoruz. Ancak sizin tek taraflı aşkınızı kırmamak, başka bir kıbleye de kaymamanız için bir sürecin içinde tutacağız' diyecekler. Hükümet, güç odaklarıyla birlikte belki bu "hayır"ı, "evet" gibi göstermeye, milleti yönlendirmeye devam edecek" dedi.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Erimhan Cuma günü açıklanacak AB takvimi için "Türkiye ne kadar süreceği belli olmayan bir köle-efendi ilişkisine" zorlanıyor" dedi. Takvimden sonra başlayacak dönemi "elleri-kolları bağlanan bir ülkenin teslim alınacağı bir dönem" olarak nitelendiren Erimhan sözlerine şöyle devam etti:
Kıblemiz
değişsin diye...
"Cuma günü AB'den çıkacak karar büyük orannda netleşmiştir. Onlar 'biz sizi AB için düşünmüyoruz. Ancak sizin tek taraflı aşkınızı kırmamak, başka bir kıbleye de kaymamanız için bir sürecin içinde tutacağız' diyecekler.
Hükümet, güç odaklarıyla birlikte belki bu "hayır"ı, "evet" gibi göstermeye, milleti yönlendirmeye devam edecek. Ancak gerçekler, bu yalana teslim anlayışın ötesinde doğrular taşıyor.
Köle-efendi ilişkisi
Hükümetin 'AB'ci imanında' bir karşılık bulur mu bilmiyoruz ama şunu bir kez daha ifade edelim ki, takvim süreci adıyla başlayacak dönem bir köle-efendi ilişkisidir. Onlar talep edecek, bu hükümet, emri yerine getirecektir. Ortada bir eşit diyalog, eşit ortaklık ilişkisi olmayacaktır.
"Ucu açık ve her koşulun hayırla karşılanması durumunda müzakereler sona erer" mantığı dünyanın hiçbir yerinde görülmüş bir görüşme yöntemi değildir ve de olamaz.
Bu açıkça "biz size bildiririz, siz de onu ifa edersiniz" demektir. Dolayısıyla takvim adlı dönem bir konuşma-paylaşma değil, bir emir alma- emir verme dönemi olacaktır. 70 milyonluk Türk milletinin bütün organları eli-ayağı-gözü bağlanmakta, ondan sonra da talimatlar yerine getirilsin denilmektedir.
Mondros gibi süreç
Hiçbir ülke bu kadar savunmasız bırakılmaz. Adeta silahlar-cephanelik en iyi ifadeyle rakibinizin eline teslim edilmektedir. Bu koşullarda 17 Aralık çok büyük bir milletin, hasımlara teslim edildiği bir takvim olacaktır.
Bu millet Kemal Derviş'le başlayan IMF'li süreci çok iyi bilir! IMF'nin her koşulunun nasıl en ufak bir itiraz olmaksızın ve olma imkanı da bulunmaksızın hayata geçirildiğini bilir! Ki o süreç için AKP'li bir bakan Ali Çoşkun "bizim hiçbir kıymet-i harbiyemiz yok. Bizler IMF'nin memurlarıyız" demiş. Şimdi takvim süreci adıyla bu kez siyasal, toplumsal ve kültürel anlamda milletin eli kolu kelepçeleniyor?
Soruyoruz bu anlaşma adlı teslim olma mantığının Mondros Mütarekesi'nden ne farkı var?