Kelime-i Tevhit

Kalbi temizleyip, salât ü selâmla tezyin ettikten/süsledikten sonra, yani donattıktan sonra, o kalbe,"lâ ilâhe illallah" zikriyle sahibini davet etmek lazımdır.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kul büyük günahlardan kaçınıp, tam bir ihlas içinde 'lâ ilâhe illallah' derse, Arş'a değin ona gök kapıları açılır." 

Gök kapıları açılan insanın gireceği yerde Cennet'tir. Kişi ihlasla Cenâb-ı Hakk'ı tevhid cümlesi ile zikrettiği zaman, Cennet'i garantiliyor demektir.

O tevhit cümlesi, okuyanın kalp derinliğine öyle bir maya atar ki, onun muhabbeti okuyanı ibâdât u taatın içine sürükler. Taatlerle beraber Allah'a kul oldu mu da, o zevk-i mânevîyi yaşar. Artık namazla, zekâtla, oruçla vs. bütün hayatını ibâdet kulvarında geçirmeye başlar. İşte bu o tevhiddendir.

Nasıl bir tarlaya bir tohum atılırda, sonunda başak verir ise, işte o tevhid de öyle bir tohumdur. İman ağacı, ibâdet ağacı onda yeşerir. Onsuz hiçbir şey olmaz. Dine girmenin ilk şartı da o tevhide şahitlik etmektir. "Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammedun abduhu ve Resûluhu/Şehadet edrim ki, Allah'tan başka ilah yok ve yine şehadet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve resûlüdür" demektir. Bunu söylemek herkese farz-ı ayndır.

İman dairesinde kalmak, imanın devam etmesi, onun zâil olmamasına bağlıdır. Allah'ı çok zikretmek o dairenin içinde kalmanın teminatıdır. Onun için Rabbimiz;

"Ey inananlar! Allah'ı çokça zikredin"   buyuruyor. Çünkü nefsimiz çok kaygandır. Bir o tarafa, bir bu tarafa vurur. Eğer o nefsin eline irade teslim edilirse aynı hâlde kalınmaz. 

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kıyâmet öncesinde, karanlık gecenin parçaları gibi fitneler çıkacaktır. İşte o zaman kişi mü'min olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacak ya da mü'min olarak akşamlayıp, kafir olarak sabahlayacaktır..."   buyurdu.

O zaman, insanın nefsine iradesini teslim ettiği zamandır. İrade nefsin eline teslim edildiği zaman Şeytan'ın askeri olunur. Bunun garantörlüğünü yapan ise, "lâ ilâhe illallah" cümlesidir. "Lâ ilâhe illallah"ı çokça demekle nefs-i emmârenin esaretinden kurtulunur.

"Lâ ilâhe illallah" öyle mübarek, öyle ulu'l-azim bir cümledir ki, Şeytan'ı bertaraf eder ve kalpten Allah'a bir pencere açılır. Böylece kul Rabbini unutmaz, hesabı-kitabı unutmaz. Biz ölümden ne kadar kaçsak da ölüme koşuyoruz.

Kabul etsek de ona gidiyoruz, etmesek de. Onun için bize düşen vazife, nereye gittiğimizin bilincinde olarak hesabıyla-kitabıyla yürümesini bilmektir. Kelime-i tevhidi dâim sûrette okumak bize bu hâli yaşatır.

Cenâb-ı Hakk, bir kudsi hadiste: "Ben gizli bir hazine idim. Bilinmeyi murat eyledim ve mahlûkâtı yarattım"   buyuruyor.

O'nun en çok övündüğü özelliği eşi ve benzerinin olmamasıdır. O'nun dışındaki her şeyin mutlaka her şeyin bir eşi ve benzeri vardır. Bu hakikati kulları tarafından bilinsin istemiş, bu sebeple peygamberlerini ve kitapları göndermiştir.

Bütün ibâdetler, Allah'ın birliğini, noksan sıfatlardan münezzeh, kemâl sıfatlarla muttasıf olduğunu vurgulamaya yöneliktir. Zikirdeki hâkim unsur Allah'ı tevhiddir. 

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Zikrin en faziletlisi, 'lâ ilâhe illallah'dır. Duanın en faziletlisi ise 'elhamdülillah'tır." 

es-Sekûnî rivâyet eder: "Ebu Abdullah (Ca'fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu: Resûlullah (s.a.a.) buyurmuştur ki: İbadetin en hayırlısı 'lâ ilâhe illallah/Allah'tan başka ilah yoktur' demektir." 

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: 'Mûsâ dedi ki: 'Ya Rabbi! Bana Seni zikredebileceğim bir şey öğret!'

Allah, 'Ey Mûsâ! Lâ ilâhe illallah, de!' buyurdu.

'Bunu her kulun söylüyor?'

'Lâ ilâhe illallah, de!'

'Ben kendime özgü olan bir şey istiyorum" deyince, Allah (c.c.), 'Ey Mûsâ! Yedi kat gök, Benden başka O'na iman edenler ve yedi kat yer bir kefede, lâ ilâhe illallah da öbür kefede olsa, mutlaka lâ ilâhe illallah'ın bulunduğu kefe ağır basar' buyurdu." 

Fudayl, rivâyet eder: İmam Muhammed Bâkır (aleyhisselâm) veya İmam Ca'fer esSâdık'ın (aleyhisselâm) şöyle dediğini duydum:

"Çokça tekbir ve tehlil getirin. Çünkü Allah Azze ve Celle katında tehlil ve tekbirden daha değerli bir şey yoktur." 

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Hiçbir amel lâ ilâhe illAllah'ı geçemez. O, (silmedik) hiçbir günah bırakmaz."

Kelime-i tevhidi okumak Fahr-i Âlem Efendimizin de şefaatine nâil olmaya vesiledir.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Ben Cehennem'in kapısına geleceğim, kapısını vurunca Bana açılacak. Sonra Allah'a öylesine hamd edeceğim ki, Benden önce öyle bir hamdi kimse yapmamış olacak.

Bu Benden sonra da kimseye nasip olmayacak. Ve oradan, kalbden ve cân u gönülden lâ ilâha illallah diyenleri çıkartacağım. Neseplerini bildiğim fakat yüzlerinden tanımadığım Kureyş'ten bazı kimseler Bana intisap edecekler fakat onları Cehennem'de bırakacağım." 

Onun için âhirette Cenâb-ı Fahr-i Âlem Efendimiz ile beraber olmayı isteyenler lâ ilâha illallah kelime-i tevhid cümlesini çokça okumalıdır. Her gün yüz defa okuyamıyorsak bile, Cenâb-ı Fahr-i Âlem Efendimiz ile beraber olmak, Allah'ın rızasına nâil olmak, muhabbetulleha, mârifetullah erişmek, ibâdetin zevkini almak, Cennet'e ve Cemalullaha nâil olmak, Cehennem'den azad olmak, iman dairesinde kalmak, Şeytan ve nefsin vesveselerinden korunmak, nefs-i emmârenin esâretinden kurtulmak, gök kapılarının bizlere açılması hiç olmazsa günde otuz üç defa okuyalım." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)