Kıbrıs vatandır

20 Temmuz 2024 tarihi Kıbrıs Barış Harekatı'nın 50. yıl dönümü olarak kutlandı.

Devlet ricalimiz tam kadro Kıbrıs'taki kutlamalara katıldılar.

20 Temmuz 1974 yılında ilk harekat yapıldığında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu hemen devreye girerek ateşkes kararı verdi.

Türk Silahlı Kuvvetleri, dönemin hükümetinin aldığı karar neticesinde harekata ara vererek 22 Temmuz 1974 yılında ateşkes kararını uyguladı.

Şanlı ordumuz, sadece 2 gün içerisinde birçok hedefe ulaşarak Kıbrıs Türk'ünü katliamdan ve büyük bir zulümden kurtardı.

Fakat verilen ateşkes kararı Rumlar tarafından istismar edilip katliamlara devam edilince ve müzakerelerden de bir sonuç çıkmayınca Dışişleri Bakanı Turan Güneş'in "Ayşe tatile çıksın" parolasını Londra'dan Ankara'ya telefonla iletmesi üzerine ikinci harekat 14 Ağustos'ta başladı. Sadece iki gün içerisinde yani 16 Ağustos'ta Kıbrıs'ın yüzde 38'i Mehmetçiğin denetimine girdi.

Türk ordusu, mücahitlerle el ele vererek büyük bir zafer kazandı.

Sonuç olarak Mehmet ile Mücahit bir yürek bir bilek Kıbrıs Türk varlığını ilelebet sağlayacak olan harekatı başarıyla sonuçlandırdı.

Kıbrıs Barış Harekatı'nda 498 Mehmetçik ve 70 Mücahit şehit oldu.

Fakat 1960'lı yıllardan 74'e gelindiğinde 5 bine yakın Türk, EOKA'cı Rumlar tarafından katledildi.

Kıbrıs Türk'ü, başta Rauf Denktaş olmak üzere Doktor Fazıl Küçük ve diğer kahraman yöneticiler sayesinde yok oluştan kurtuldu.

Bu muazzam zaferin, biz dahil, yeni kuşaklara doğru dürüst anlatılmadığını üzülerek müşahede ediyoruz.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ve mücahitlerin ortak hareket etmesi ile beraber milletimiz başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batı'nın bütün ülkelerinin itirazlarına rağmen bu harekatı gerçekleştirdi ve başarılı oldu.

Kıbrıs Barış Harekatı asla basit bir harekat değildir.

Kıbrıs Barış Harekatı esnasında Yunanistan'la savaş tehlikesi belirmiş olduğu için bütün Trakya ve Ege'deki birlikler teyakkuza geçirilmişti.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu müthiş başarısını hazmedemeyen başta ABD olmak üzere Batılılar, Türkiye'nin en haklı davası olan Kıbrıs meselesini çözdüğü için Türkiye'ye ambargo uyguladılar.

Türkiye'yi daha da köşeye sıkıştırmak isteyen ABD'nin bu ambargo desteğine karşı restle cevap verilmiş ve 1975 yılında ABD üslerine el koyularak karşılık verilmiştir.

ABD geri adım atarak ambargonun kaldırılmasına karşılık üstlerini tekrar açılmasını teklif etmesine rağmen Türkiye bunu kabul etmedi ve ABD ancak 1980 askeri darbesinden sonra üslerini Kenan Evren sayesinde açabilmiştir.

Darbe haberine "Bizim çocuklar başardı"  şeklinde mukabele eden ABD'nin 12 Eylül 1980 darbesinde parmağı olduğu böylece ete kemiğe bürünmüş oldu.

2002 yılında iktidar olan AKP hükümeti Kıbrıs'tan tavizler verilebileceğini açık açık ifade etmekten çekinmemiştir.

Hatta bu konuda o kadar ileri gidilmiştir ki Annan Planı'yla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin AB'ye devri için KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat 'yes be annem' sloganı ile Kıbrıs'ın AB'nin bir toprağı olması için referandumdan yüzde 65 evet çıkmasını sağlamıştı.

Rum tarafı ise tam aksine anlaşılmaz bir şekilde yüzde 75 hayır diyerek adanın adeta kansız Enosis projesinin gerçekleşmesini reddetti.

Eğer Rumlar da Annan Planı'na evet deseydi bugün kimlik ile gidebildiğimiz Kıbrıs'a ancak Schengen Vizesi ile girebilecektik.

Sözün kısası Kıbrıs tamamen elimizden çıkacaktı.

Annan Planı propagandası tam hız devam ederken Kıbrıs'ın kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş hançeresini yırtarcasına Annan Planı'nın Kıbrıs Türk'ünün davasının sonu olduğunu haykırıyordu.

Rauf Denktaş Annan Planına karşı çıktığı için bizzat Erdoğan tarafından azarlanmıştı.

Bugün Rauf Denktaş'ı yücelterek onun üzerinden pirim yapanlar dün onu dinlemeye dahi tahammül edemiyordu.

Rauf Denktaş'a Türkiye'de sadece Prof. Dr. Haydar Baş sahip çıktı.

Kendisini bütün imkanlarını kullanarak televizyon programlarında ve medyada yer almasını sağladı.

Prof. Dr. Haydar Baş'a göre Kıbrıs yavru vatan değil bizzat vatandır.

Bu amaçla Prof. Dr. Haydar Baş tarafından "Kıbrıs vatandır" isimli mitingler yapılmış, yurdun dört bir tarafında Kıbrıs Barış Harekatı'nın ve onun bir kazanımı olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin AB politikaları uğruna asla devredilemeyeceği dost- düşmana en yüksek perdeden seslenilmiştir.

Kıbrıs'ın petrol ve doğal gaz denizi üzerine yüzdüğünü, değil Türkiye'de, dünyada ilk defa seslendiren de Prof. Dr. Haydar Baş olmuştu.

KKTC bu tarihten sonra geri dönülemez bir şekilde artık bütün dünyada tanınan bir devlet olması için muhalefeti ile iktidarıyla topyekûn bütün siyasetin baş tacı etmesi gerektiği bir devlet politikası olmalıdır.