Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler
Cenab-ı Hak, kimlerin şefaat etmesine izin vermiştir?
Kıyamet gününde üç grup şefaat edecektir. Bunlar peygamberler, sonra alimler, sonra da şehitlerdir. Burada âlimlerden maksat ilmiyle âmil olan âlimler ve evliya-i kiram olsa gerektir.
"... Mahşer halkı Adem aleyhisselama gelerek:
"Ey insan nevinin babası Allah-ü Teala seni yedi kudretiyle yarattı ve sana kendi ruhundan hayat verdi. Başımıza gelen şu musibeti bilmiyor musun?" diyecekler. Adem Peygamber:
"Rabbim bugün celallidir. Başka bir şefaatçi bulunuz, diyecek. Onlar da Nuh'a varacaklar ve:
"Ey Nuh! Allah sana Kur'an'da, 'Çok şükreden kul' adını verdi. Lütfen hakkımızda Rabb'inden şefaat eyle, diyecek". Nuh peygamber de:
"Aziz ve Celil olan Rabb'im bugün celallidir. Siz başka bir şefaatçi arayın, diyecek". Onlar Musa aleyhisselama varıp:
"Ey Musa! Hakkımızda şefaat et, diyecekler. Musa Peygamber de onlara:
"Rabb'im bugün celal sıfatı ile tecelli etti. İsa'ya gidin" diyecek. Onlar da:
"Ey İsa! Hakkımızda şefaat et" diyecekler. İsa Peygamber onlara:
"Rabbim bugün celal sıfatıyla tecelli etmiştir. Muhammed (sav)'e gidiniz, diyecek". Onlar da:
"Ya Muhammed (sav), hakkımızda şefaat et" diyecekler. Bunun üzerine Ben, hemen gidip Arş-ı Rahman'ın altına varacağım, Aziz ve Celil olan Rabb'ime secdeye kapanacağım. O zaman Allah tarafından:
"Ya Muhammed, başını kaldır, iste, dileğin verilecektir, şefaat eyle, şefaatin kabul edilecektir" buyrulur".
Netice:
Bütün bu delillerden sonra görülen odur ki; hâlen Ermeniler Büyük Ermenistan'ı kurma idealinden vazgeçmemişlerdir. Rusya hâlâ sıcak denizlere inmenin hesabı içerisindedir. Yunanistan "Megola İdea" gayesinden zerre kadar vazgeçmemiştir. Ve İslam âleminde İran, tek başına liderliğini sürdürmenin gayreti içerisindedir. Suriye basit su meselelerini bahane ederek her türlü düşmanımızla ittifak etme peşindedir.
Bunların tamamı, misyonerliği, kendi gayelerine vâsıl olabilmek için bir basamak olarak kullanmaktadır. O halde Türkiye bir ateş çemberi içerisindedir. Her günkünden daha ziyade bugün milletimiz, Kuvay-ı Milliye ruhu ile bir araya gelmenin zaruretini yaşamaktadır.
Zaten birliğimiz; hem dinî ve hem de millî mecburiyetimizdir.
Delilleriyle beraber, müşahhas olarak ortaya koyduğumuz bütün bu faaliyetler neticesi, üzülerek ifade etmek istiyoruz ki; binlerce gencimiz dininden dönüp, Hıristiyanlığa girmiş yani mürted durumuna düşmüştür. Bu durum millî bünyemizde tamiri zor belki de imkansız yaralar açmakta, ciddi tahribatlara sebep olmaktadır. Zira her zaman ifade ettiğimiz gibi bir milletin dinî bütünlüğü, millî bütünlüğüdür. İkisini birbirinden ayrı düşürmek imkansızdır.
Bu itibarla, milletçe örfümüze, adetimize, geleneğimize, kültürümüze sahip çıkarak, millî ve dinî değerlerimizi baş tâcı etmek suretiyle siviliyle, askeriyle, işçisiyle, çiftçisiyle, amiriyle, memuruyla kısacası yediden yetmişe millet bireylerinin bir bünye gibi bir ve beraber olması lâzımdır.
Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler
Cenab-ı Hak, kimlerin şefaat etmesine izin vermiştir?
Kıyamet gününde üç grup şefaat edecektir. Bunlar peygamberler, sonra alimler, sonra da şehitlerdir. Burada âlimlerden maksat ilmiyle âmil olan âlimler ve evliya-i kiram olsa gerektir.
"... Mahşer halkı Adem aleyhisselama gelerek:
"Ey insan nevinin babası Allah-ü Teala seni yedi kudretiyle yarattı ve sana kendi ruhundan hayat verdi. Başımıza gelen şu musibeti bilmiyor musun?" diyecekler. Adem Peygamber:
"Rabbim bugün celallidir. Başka bir şefaatçi bulunuz, diyecek. Onlar da Nuh'a varacaklar ve:
"Ey Nuh! Allah sana Kur'an'da, 'Çok şükreden kul' adını verdi. Lütfen hakkımızda Rabb'inden şefaat eyle, diyecek". Nuh peygamber de:
"Aziz ve Celil olan Rabb'im bugün celallidir. Siz başka bir şefaatçi arayın, diyecek". Onlar Musa aleyhisselama varıp:
"Ey Musa! Hakkımızda şefaat et, diyecekler. Musa Peygamber de onlara:
"Rabb'im bugün celal sıfatı ile tecelli etti. İsa'ya gidin" diyecek. Onlar da:
"Ey İsa! Hakkımızda şefaat et" diyecekler. İsa Peygamber onlara:
"Rabbim bugün celal sıfatıyla tecelli etmiştir. Muhammed (sav)'e gidiniz, diyecek". Onlar da:
"Ya Muhammed (sav), hakkımızda şefaat et" diyecekler. Bunun üzerine Ben, hemen gidip Arş-ı Rahman'ın altına varacağım, Aziz ve Celil olan Rabb'ime secdeye kapanacağım. O zaman Allah tarafından:
"Ya Muhammed, başını kaldır, iste, dileğin verilecektir, şefaat eyle, şefaatin kabul edilecektir" buyrulur".
Netice:
Bütün bu delillerden sonra görülen odur ki; hâlen Ermeniler Büyük Ermenistan'ı kurma idealinden vazgeçmemişlerdir. Rusya hâlâ sıcak denizlere inmenin hesabı içerisindedir. Yunanistan "Megola İdea" gayesinden zerre kadar vazgeçmemiştir. Ve İslam âleminde İran, tek başına liderliğini sürdürmenin gayreti içerisindedir. Suriye basit su meselelerini bahane ederek her türlü düşmanımızla ittifak etme peşindedir.
Bunların tamamı, misyonerliği, kendi gayelerine vâsıl olabilmek için bir basamak olarak kullanmaktadır. O halde Türkiye bir ateş çemberi içerisindedir. Her günkünden daha ziyade bugün milletimiz, Kuvay-ı Milliye ruhu ile bir araya gelmenin zaruretini yaşamaktadır.
Zaten birliğimiz; hem dinî ve hem de millî mecburiyetimizdir.
Delilleriyle beraber, müşahhas olarak ortaya koyduğumuz bütün bu faaliyetler neticesi, üzülerek ifade etmek istiyoruz ki; binlerce gencimiz dininden dönüp, Hıristiyanlığa girmiş yani mürted durumuna düşmüştür. Bu durum millî bünyemizde tamiri zor belki de imkansız yaralar açmakta, ciddi tahribatlara sebep olmaktadır. Zira her zaman ifade ettiğimiz gibi bir milletin dinî bütünlüğü, millî bütünlüğüdür. İkisini birbirinden ayrı düşürmek imkansızdır.
Bu itibarla, milletçe örfümüze, adetimize, geleneğimize, kültürümüze sahip çıkarak, millî ve dinî değerlerimizi baş tâcı etmek suretiyle siviliyle, askeriyle, işçisiyle, çiftçisiyle, amiriyle, memuruyla kısacası yediden yetmişe millet bireylerinin bir bünye gibi bir ve beraber olması lâzımdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.