Önceki günkü 'asıl bizim dublörleri seyredin' başlıklı yazımıza oldukça ilgi duyan kıymetli okurlarımızdan bazıları, elektronik posta ile gönderdikleri notlarda Amerikan patentli yerli dublörlerin temel vasıflarının neler olduğunu soruyorlar. Yazının satır aralarında her ne kadar bu vasıflardan birkaçını serpiştirmiş isem de, altının kalın kalın çizerek değinmemde faydalar olacağını belirtiyorlar.
Irak'ın işgal edilişi tecrübesi sebebiyle de olsa, insanımızın bu konularda daha hassas davranmasını ülkemizin geleceği adına bir umut olarak kaydediyorum. Artık, devir kırk ölçüp bir biçme zamanıdır. Milletin önüne düşen insanların simalarından ve sinyallerinden, kimlerin dublörü olduklarını fark etme vaktidir. Dem, kendi tarihimizden ve dünyada olup bitenlerden ibret almak lazım gelen demdir. Aksi halde keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner.
Toplum mühendislerinin, sosyo-psikolojik yöntemlerle adeta tercihe mecbur bırakarak bu güne kadar milletin önüne koydukları dublörlerin çoğu, Amerikan patentli olmuştur. Siyasi, ekonomik, kültürel pek çok alanda bu dublörler güya millet adına iş yapar görünmüşler. Fakat netice, milletin kaynak ve umutlarının dışarıya transferi ve hoyratça hortumlanması olmuştur.
Irak sürecinde aynı eller, aynı toplum mühendisleri, Amerika olmadan olmaz, Amerikasız ekonomimiz batar, değirmenimizin suyunu keserlerse halimiz nice olur, türünden mesajlarla toplumun hafızasını enformatik bombardımana tabi tutarak, 'kirli işgale yataklık'ın sindirilmesini sağlamaya çalışıyorlar.
Taşıma su ile değirmen dönmez atasözümüzden almamız gereken büyük ders nerede, değirmenimizin suyunu keserlerse halimiz nice olur fobisiyle düşülen küçüklük nere?
Bu bağlamda siyasi, ekonomik, askeri veya kültürel hangi alanlarda olursa olsun, milletin kendi tarihi misyonunu, kaynaklarını, insan gücünü ve jeo-stratejik konumunu gözardı ederek dünden bugüne adımlar atanların teşhis edilmesi gerekmektedir.
Aksi halde toplum, aynı lobilerden güdümlenen bir dublörün kucağından bir başka dublörün kucağına düşmeye mahkum edilir. Bu dublörlerin kimisi fötr sallar millete, kimisi şapka, kimisi takke, kimisi kippa? Ama kıbleleri, global lobilerde belirlenir. Politik, dışpolitik, ekonomik, askeri herhangi bir alanda 'milli bir duruş' sergileyemezler. Hatta IMF eski direktörlerinden Stiglitz'in belgelerle ortaya koyduğu üzere, mesela ülke kaynaklarını özelleştirme adı altında yabancılara transfer edenlerden kimilerinin, Avrupa başkentlerinde ve ABD'de ortaklık ilişkileri sözkonusu.
Dış patentli yerli dublörleri teşhis etmede, birkaç turnusol kullanmakta fayda var?
İkballerini yabancılara borçlu olmaları hasebiyle, milli duruş sergilenmesi gereken en hassas dönemeçlerde 'yabancıların işmar ve işaretleri'ni gözetlerler. Yüreksiz, cesaretsiz ve tedirgindirler. Mazlumun yanında yer almak yerine, haksız ve zalim güçlünün yanında saf tutarlar.
Milli egemenlik ve bağımsızlık, onlar için demir leblebi türünden hazımsız şeylerdir.
Dünyanın göz diktiği yer altı kaynaklarımızın envarterlerine gerçekten vakıf olmalarına rağmen hazine üstündeki dilenci gibi yabancıların avucuna bakar dururlar.
IMF, ABD veya AB, kronik sendromlarıdır. Ekonomide IMF'den gayrı bir yöntem, yeni dünya düzeninde ABD veya AB'den gayrı bir yol düşünemezler. Tüm koordinatları bu iki noktadan belirlenir.
Milletin çalışması ve üreterek kalkınması yerine başkalarının faizli kredilerine muhtaç kalması için imanları ve vicdanları müsaade etmese bile her türlü düzenlemeleri yapmaktan geri duramazlar.
Bütün bunlar ışığında çok partili siyasi hayatımızı bir film şeridi gibi gözünüzün önünden geçirerek kimlerin, hangi lobilerin dublörü olduklarını, niçin milli bir duruş sergileyemediklerini teşhis edin.
Teşhis edin ki, milletin kanayan yarası tedavi olsun, acıları dinsin. Kendi emeğinin karşılığını bulsun. Kendi kaynak ve üretimiyle ayağa kalksın. Kendi coğrafyasında, kendi topraklarında rüzgarın önündeki yaprak gibi savrulmaktan kurtulsun.
Teşhisi hiçbir ihtimale bırakmadan tam yapmak ve hedefi tam 12'den vurmak istiyorum, diyorsanız, kendinize hemen bir Bağımsız Türkiye Partisi programı edinin. Dublörlerin, değil kendilerini teşhis etmek, şecerelerini bile çıkartırsınız.
Irak'ın işgal edilişi tecrübesi sebebiyle de olsa, insanımızın bu konularda daha hassas davranmasını ülkemizin geleceği adına bir umut olarak kaydediyorum. Artık, devir kırk ölçüp bir biçme zamanıdır. Milletin önüne düşen insanların simalarından ve sinyallerinden, kimlerin dublörü olduklarını fark etme vaktidir. Dem, kendi tarihimizden ve dünyada olup bitenlerden ibret almak lazım gelen demdir. Aksi halde keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner.
Toplum mühendislerinin, sosyo-psikolojik yöntemlerle adeta tercihe mecbur bırakarak bu güne kadar milletin önüne koydukları dublörlerin çoğu, Amerikan patentli olmuştur. Siyasi, ekonomik, kültürel pek çok alanda bu dublörler güya millet adına iş yapar görünmüşler. Fakat netice, milletin kaynak ve umutlarının dışarıya transferi ve hoyratça hortumlanması olmuştur.
Irak sürecinde aynı eller, aynı toplum mühendisleri, Amerika olmadan olmaz, Amerikasız ekonomimiz batar, değirmenimizin suyunu keserlerse halimiz nice olur, türünden mesajlarla toplumun hafızasını enformatik bombardımana tabi tutarak, 'kirli işgale yataklık'ın sindirilmesini sağlamaya çalışıyorlar.
Taşıma su ile değirmen dönmez atasözümüzden almamız gereken büyük ders nerede, değirmenimizin suyunu keserlerse halimiz nice olur fobisiyle düşülen küçüklük nere?
Bu bağlamda siyasi, ekonomik, askeri veya kültürel hangi alanlarda olursa olsun, milletin kendi tarihi misyonunu, kaynaklarını, insan gücünü ve jeo-stratejik konumunu gözardı ederek dünden bugüne adımlar atanların teşhis edilmesi gerekmektedir.
Aksi halde toplum, aynı lobilerden güdümlenen bir dublörün kucağından bir başka dublörün kucağına düşmeye mahkum edilir. Bu dublörlerin kimisi fötr sallar millete, kimisi şapka, kimisi takke, kimisi kippa? Ama kıbleleri, global lobilerde belirlenir. Politik, dışpolitik, ekonomik, askeri herhangi bir alanda 'milli bir duruş' sergileyemezler. Hatta IMF eski direktörlerinden Stiglitz'in belgelerle ortaya koyduğu üzere, mesela ülke kaynaklarını özelleştirme adı altında yabancılara transfer edenlerden kimilerinin, Avrupa başkentlerinde ve ABD'de ortaklık ilişkileri sözkonusu.
Dış patentli yerli dublörleri teşhis etmede, birkaç turnusol kullanmakta fayda var?
İkballerini yabancılara borçlu olmaları hasebiyle, milli duruş sergilenmesi gereken en hassas dönemeçlerde 'yabancıların işmar ve işaretleri'ni gözetlerler. Yüreksiz, cesaretsiz ve tedirgindirler. Mazlumun yanında yer almak yerine, haksız ve zalim güçlünün yanında saf tutarlar.
Milli egemenlik ve bağımsızlık, onlar için demir leblebi türünden hazımsız şeylerdir.
Dünyanın göz diktiği yer altı kaynaklarımızın envarterlerine gerçekten vakıf olmalarına rağmen hazine üstündeki dilenci gibi yabancıların avucuna bakar dururlar.
IMF, ABD veya AB, kronik sendromlarıdır. Ekonomide IMF'den gayrı bir yöntem, yeni dünya düzeninde ABD veya AB'den gayrı bir yol düşünemezler. Tüm koordinatları bu iki noktadan belirlenir.
Milletin çalışması ve üreterek kalkınması yerine başkalarının faizli kredilerine muhtaç kalması için imanları ve vicdanları müsaade etmese bile her türlü düzenlemeleri yapmaktan geri duramazlar.
Bütün bunlar ışığında çok partili siyasi hayatımızı bir film şeridi gibi gözünüzün önünden geçirerek kimlerin, hangi lobilerin dublörü olduklarını, niçin milli bir duruş sergileyemediklerini teşhis edin.
Teşhis edin ki, milletin kanayan yarası tedavi olsun, acıları dinsin. Kendi emeğinin karşılığını bulsun. Kendi kaynak ve üretimiyle ayağa kalksın. Kendi coğrafyasında, kendi topraklarında rüzgarın önündeki yaprak gibi savrulmaktan kurtulsun.
Teşhisi hiçbir ihtimale bırakmadan tam yapmak ve hedefi tam 12'den vurmak istiyorum, diyorsanız, kendinize hemen bir Bağımsız Türkiye Partisi programı edinin. Dublörlerin, değil kendilerini teşhis etmek, şecerelerini bile çıkartırsınız.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019