Kıskançlık olayı buradan başlıyor. Siz karınızı kıskanıyorsanız ona sahipsiniz. Eğer kıskanmıyorsanız sahip değilsiniz. Duygu dünyanızda fakirlik var. Duygu zenginliği münasebetiyle erkek kadını, kadın da erkeği kıskanır. Bu tabii bir haldir, bir fıtri hadisedir. Kıskançlığı; "canım bu görgüsüzdür" diye yorumlayamayız. Onu kıskanmıyorsa, ona karşı hiçbir tutkusu yok demektir. Ancak bu, ifrata gidip de haklarını gaspetme manasına gelmesin. Zaten onun psiklojisi bunu ister. O psikolojiyi ona yaşatmadığımız zaman bu sefer tersidir. Erkeğe hakim olmak ister. O zaman hırçınlaşır, tatmin olmaz. Dengeleri her ikisinin koruması lazım. Bu olduğu zaman zaman ikisi de dünyada çok rahattır, huzurludur.Bir de kadınların şahitlik meselesi vardır. Yine Kur'an ayetiyle, bir erkek yoksa iki kadınının şahitliği söz konusu. Bu hususta şunu söyleyebiliriz.Kadın çok şefkatli çok merhametlidirDilerseniz ben, ayeti kerimenin mealini okuyayım: "...Eğer iki erkek bulunamazsa rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkek ile biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için iki kadın (olsun)" (Bakara, 2/282).Görüldüğü gibi, şahitlikte iki kadının olmasının delili ayettir. Buradaki incelik şu: Kadın çok merhametlidir. Yaratılışı gereği şefkatlidir, merhamet ehlidir, zariftir. Kadında bulunan bütün bu psikolojik tavırlar, sıfatlar, bir çocuğun yetişmesi için bir annede olması gereken gönül, kalp şartlarıdır. Bu gönül atmosferinde kadın çocuğu yetiştirir. Ve çocuk o toprakta hayat bulur. Onun için, çocuk hep "Ana" der. Hemen hemen ilk kelimede anne der. Ben kaç yaşına gelmiş olduğum halde, annemi unutmuş değilim. Vefat etmiş olmasına rağmen. Baba dediğimi de hatırlamam. Kadın çok farklı bir konumdadır
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.