KKTC'de hükümet krizi
Kıbrıs konusu AB tarafından askıya alındı intibaını vermektedir. Referandumdan önce KKTC'ye evet dedirtmek için yağılan vaatlerin hiçbiri henüz yerine getirilmedi. Ne 259 milyon Yuro, ne de başka bir işlem yapılmadı. Ambargo tüm ağırlığı ile aynen devam etmektedir. Söylediklerinde iyi niyetli olduklarını beyan etmektedirler. Ama sözlerden fiiliyata bir türlü geçilmemektedir. Artık KKTC'de de sabırlar tükendi. Bunun yanında oradaki hükümet de azınlığa düşerek istifa etmek zorunda kaldı. Şimdi ise nerdeyse hükümet kurma krizi yaşanmaktadır. Cumhurbaşkanı Denktaş UBP başkanı Derviş Eroğlu'na hükümeti kurma görevini verdi. Ama Hükümet bir türlü kurulamıyor. Bu kritik süreçte KKTC'de hükümet krizi sorurunun olması da aslında büyük talihsizliktir. Anlaşılan sonunda seçime gitmek zorunda kalacaklardır. Koalisyon teklifini Serdar Denktaş da reddetti. Onun reddinin sebebi ise hükümetin çoğunluğu oluşturamamasıdır. Şu anda KKTC'nin sağlıklı ve sağlam bir hükümete ihtiyacı var. Seçimlerden sonra da bu tür sağlıklı bir çoğunluk elde etmek pek mümkün görülmemektedir. Başkanlık sistemine geçilmesi de mümkün değil çünkü Anayasa değişimini bu parlamento ile yapılması imkanı yok. Referandumdan önce KKTC'ye verilen sözleri AB yerine getirmemektedir. KKTC evet dendiği için adeta cezalandırılmaktadır. Güney Kıbrıs ise "hayır" demiştir. O ise mükafatlandırılmıştır.
Bakalım Ankara ile Kıbrıs politikaları nasıl uyumlaşacak. Çünkü önümüzde kritik kararlara doğru gidilmektedir.
Moskova ziyareti ve Kıbrıs davası
Kıbrıs davası devamlı olarak kayıplarla ve Türkiye'nin aleyhine - Kıbrıslı kardeşlerimizin kayıplarına dönük gelişmektedir. Sayın Erdoğan, geçen seferki Davos görüşmelerinde Kofi Annan'la yaptığı görüşmede "biz elimizden geleni yapacağız hatta her zaman bir adım ilerde olacağız" diyerek basının verdiği haberlere göre adeta bir vaatte bulunarak Kofi Annan'ın planını tekrar müzakereye koymasını sağlamıştı. Daha sonraki müzakereleri ve çekişmeleri hep berber medyadan takip ettik. Kıbrıs'taki son durum belli olmuş ve referanduma hazır duruma durumu getirilmişti. Referandum yapıldı ve durum anlaşıldı. KKTC'de halkın % 65 kadarı Annan planına evet demişti. Ama Güney Kıbrıs'taki Rumlar % 75 hayır (OXİ) demişti. Biz üzüldük ama AB KKTC'de Türkleri överek tüm haklarının verileceği, ambargonun kaldırılacağını, hatta 259 milyon euro yardım yağılacağını vaaddetmişti. Güney Kıbrıs'a ise kızdıklarından dolayı cezalandıracaklarını ağız dolusu söylevlerle ifade etmişlerdi. Ama söylediklerinin tam tersini yaptılar. Güney Kıbrıs 1 Mayıs'ta AB'ye girdi ve şimdi orada artık tam bir rahatlık içinde tüm Kıbrıs'ı temsil ettiğini iddia ederek Türkiye'nin kendilerini böyle tanımasını ve KKTC'yi bir nevi yok saymasını istemektedir.
AB yetkilileri ise verdikleri tüm sözlerini unutup, şu anda Türkiye'nin önüne birinci derecede Kıbrıs davasını büyük bir haksızlık yaparak, koymaktadır. Türkiye'nin AB'ye girmesinin adeta bir aşk derecesinde tutku oluğunu bildikleri için üst üste dayatmalar icat ederek değişik şekilde taviz üstüne taviz koparmaya çalışmaktadırlar. Şimdi de son olarak 3 ekim 2005 tarihine kadar Rum Kıbrıs'ı AB de diğer yeni giren 10 devletle beraber tanımasını şart koştular. Bu dayatma bakalım nasıl bir son bulacaktır.
Sayın Başbakanın Moskova ziyaretinde ise Kıbrıs'ın üzerinde duruldu, ama tanınması için değil, sadece Annan Planı'nın yenilenmesi imkanı üzerinde duruldu ve bu olan yeniden masaya konulursa Moskova'nın ona destek olacağı sözü alınmış oldu. Diğer taraftan Başkan Erdoğan'ın cesurca KKTC'yi tanıyın demesi acaba nasıl karşılanırdı diye insanın düşüneceği geliyor!
Kıbrıs konusu AB tarafından askıya alındı intibaını vermektedir. Referandumdan önce KKTC'ye evet dedirtmek için yağılan vaatlerin hiçbiri henüz yerine getirilmedi. Ne 259 milyon Yuro, ne de başka bir işlem yapılmadı. Ambargo tüm ağırlığı ile aynen devam etmektedir. Söylediklerinde iyi niyetli olduklarını beyan etmektedirler. Ama sözlerden fiiliyata bir türlü geçilmemektedir. Artık KKTC'de de sabırlar tükendi. Bunun yanında oradaki hükümet de azınlığa düşerek istifa etmek zorunda kaldı. Şimdi ise nerdeyse hükümet kurma krizi yaşanmaktadır. Cumhurbaşkanı Denktaş UBP başkanı Derviş Eroğlu'na hükümeti kurma görevini verdi. Ama Hükümet bir türlü kurulamıyor. Bu kritik süreçte KKTC'de hükümet krizi sorurunun olması da aslında büyük talihsizliktir. Anlaşılan sonunda seçime gitmek zorunda kalacaklardır. Koalisyon teklifini Serdar Denktaş da reddetti. Onun reddinin sebebi ise hükümetin çoğunluğu oluşturamamasıdır. Şu anda KKTC'nin sağlıklı ve sağlam bir hükümete ihtiyacı var. Seçimlerden sonra da bu tür sağlıklı bir çoğunluk elde etmek pek mümkün görülmemektedir. Başkanlık sistemine geçilmesi de mümkün değil çünkü Anayasa değişimini bu parlamento ile yapılması imkanı yok. Referandumdan önce KKTC'ye verilen sözleri AB yerine getirmemektedir. KKTC evet dendiği için adeta cezalandırılmaktadır. Güney Kıbrıs ise "hayır" demiştir. O ise mükafatlandırılmıştır.
Bakalım Ankara ile Kıbrıs politikaları nasıl uyumlaşacak. Çünkü önümüzde kritik kararlara doğru gidilmektedir.
Moskova ziyareti ve Kıbrıs davası
Kıbrıs davası devamlı olarak kayıplarla ve Türkiye'nin aleyhine - Kıbrıslı kardeşlerimizin kayıplarına dönük gelişmektedir. Sayın Erdoğan, geçen seferki Davos görüşmelerinde Kofi Annan'la yaptığı görüşmede "biz elimizden geleni yapacağız hatta her zaman bir adım ilerde olacağız" diyerek basının verdiği haberlere göre adeta bir vaatte bulunarak Kofi Annan'ın planını tekrar müzakereye koymasını sağlamıştı. Daha sonraki müzakereleri ve çekişmeleri hep berber medyadan takip ettik. Kıbrıs'taki son durum belli olmuş ve referanduma hazır duruma durumu getirilmişti. Referandum yapıldı ve durum anlaşıldı. KKTC'de halkın % 65 kadarı Annan planına evet demişti. Ama Güney Kıbrıs'taki Rumlar % 75 hayır (OXİ) demişti. Biz üzüldük ama AB KKTC'de Türkleri överek tüm haklarının verileceği, ambargonun kaldırılacağını, hatta 259 milyon euro yardım yağılacağını vaaddetmişti. Güney Kıbrıs'a ise kızdıklarından dolayı cezalandıracaklarını ağız dolusu söylevlerle ifade etmişlerdi. Ama söylediklerinin tam tersini yaptılar. Güney Kıbrıs 1 Mayıs'ta AB'ye girdi ve şimdi orada artık tam bir rahatlık içinde tüm Kıbrıs'ı temsil ettiğini iddia ederek Türkiye'nin kendilerini böyle tanımasını ve KKTC'yi bir nevi yok saymasını istemektedir.
AB yetkilileri ise verdikleri tüm sözlerini unutup, şu anda Türkiye'nin önüne birinci derecede Kıbrıs davasını büyük bir haksızlık yaparak, koymaktadır. Türkiye'nin AB'ye girmesinin adeta bir aşk derecesinde tutku oluğunu bildikleri için üst üste dayatmalar icat ederek değişik şekilde taviz üstüne taviz koparmaya çalışmaktadırlar. Şimdi de son olarak 3 ekim 2005 tarihine kadar Rum Kıbrıs'ı AB de diğer yeni giren 10 devletle beraber tanımasını şart koştular. Bu dayatma bakalım nasıl bir son bulacaktır.
Sayın Başbakanın Moskova ziyaretinde ise Kıbrıs'ın üzerinde duruldu, ama tanınması için değil, sadece Annan Planı'nın yenilenmesi imkanı üzerinde duruldu ve bu olan yeniden masaya konulursa Moskova'nın ona destek olacağı sözü alınmış oldu. Diğer taraftan Başkan Erdoğan'ın cesurca KKTC'yi tanıyın demesi acaba nasıl karşılanırdı diye insanın düşüneceği geliyor!
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006