Cumhurbaşkanı Denktaş, yaptığı açıklamada, Rumların şantajlarla, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ı baskı altına alamayacağını söyledi.
Rum Yönetimi Sözcüsü Mihalis Papapetru'nun, "KKTC'yi dolaylı şekilde tanıtma faaliyetlerinden vazgeçip, bıraktığımız yerden yenidenbaşlamaya razı olursanız görüşmeler derhal başlar" şeklinde Türk tarafına yaptığı çağrıyı değerlendiren Cumhurbaşkanı Denktaş, şöyle konuştu:
"Mesele görüşmelerin başlamasında düğümlenmiş değildir. Görüşmelerin her iki tarafın kabul edebilecekleri bir sonuca yönelik olmasıdır. Yıllardır bu yönde ilerleme kaydedemedik. Yolumuzu (sahte Kıbrıs Hükümeti) unvanından yararlanarak Kıbrıs'a sahip çıkmak için uğraşan Rum liderliğinin siyaseti tıkadı. Bu sahtekarlıktan vazgeçmelidirler. 1960 ortaklığını yıktılar, fakat Türk ortağı dize getiremediler. Bizi azınlık yapamadılar, teslim alamadılar. Devletsiz bırakmak istediler, derhal özerk idaremizi kurduk, devleti yarattık. Bundan vazgeçemeyiz. Bunu yapmakla, gasbetmek istedikleri eşit egemenliğimizi koruduk, bundan vazgeçemeyiz. Dolayısıyla top bizde değil, kendilerinde ve gayri meşru Rum idaresini kendi çıkarları için meşru hükümet olarak tanıyanlardadır. Gerçekçi olsunlar. Bunu istiyoruz."
Verheugen'den psikolojik baskı
Verheugen, Kıbrıs konusunda BM yetkilileriyle, Amerikalılarla, Türk ve Yunan bakanlarla, Kıbrıslı Rumlarla konuştuğunu, soruna ilişkin gelişmeleri dikkatle izlediklerini anlatarak özetle şunları söyledi: "Kıbrıs (Rum kesimi) ile tam üyelik müzakereleri sorunsuz sürüyor ve gelecek yıl sonunda biter. AB'nin stratejisi açık: BM'nin çözüm çabalarını destekliyoruz. Süratli ve barışçı bir çözüm bulunmasını arzu ediyoruz. 'Bu olmazsa ne olur? O zaman ne yaparız' gibi sorularla spekülasyona girmek akıllıca bir tavır olmaz. Savunduğumuz çizgiyi sürdürmek durumundayız. Durumun ne olacağını 2002'de görürüz. AB Konseyi, tüm etkenleri dikkate alarak bir karar verir. Kıbrıs konusu, önemli bir gündem maddesi olacak." Verheugen, sözlerine özetle şöyle devam etti: "Bu vesileyle Türk hükümetine ve Kıbrıslı Türklere çağrımı yeniliyorum. Barış sürecini tekrar başlatmak için ellerinden geleni yapsınlar. Yılbaşında, özellikle Kuzey Kıbrıs'ın tavrının katılaşması üzerine endişelerimi dile getirmiştim. Birleşmiş bir Kıbrıs'ın AB'ye katılımı, gerginliğin düşmesi ve kalıcı bir barışın garanti edilmesi için en iyi yöntemdir. Kıbrıslı Türk ve Rumların barış içinde birliktelikleri açısından bundan daha iyi bir araç yok."