Şimdilerde ise 3. Dünya Savaşı'ndan bahsedilmektedir. Bu konuyu da dünyanın şu haldeki 1 numaralı gücü sayılan ABD Başkanı Bush başlattı. 11 Eylül'deki saldırıdan sonra, şaşkınlık devresinde sayın Bush "Bu bir 3. Dünya Savaşı'dır" deyiverdi. Sonra da "Crusade" ehli salip bir haçlı savaşıdır" diye ilave etti. Aklı biraz başına geldiğinde ise İslam'ı bundan ayrı tutmak istedi ve sadece teröre karşı savaş yapılacağını ilan etti. Ayrıca buna ilaveten en az 10 yıl sürer dedi.
11 Eylül bir dönüm noktası sayılır. Ama neyin dönüm noktası? Buna dünyada ki huzur kaybının dönüm noktası desek en doğru olur!
Şimdiki savaşların şekli
ABD'de büyük teknolojik güç var, silah sanayii doruk noktasında olup bunu devam ettirmek istemektedir. Kısacası dünyanın en zengin ve gelişmiş materyalist ülkesi ABD; -şu anda- dünyanın en fakir ve geri kalmış bölgesindeki, 20 yıldır iç ve dış savaşların pençesinde kıvranan dünyanın en fakir olan dünya nimetlerinden nasibini alamamış ülkesine; Afganistan'a, bütün hışmıyla saldırdı.
Adalet bunun neresinde demeyin. -Batı'nın adaleti de onun gücünde erimektedir. Gücüne yeni güçler katmak için başarıya ulaşmak için- herşey mubahtır prensibinin içinde adalet yerini bulabilir mi?
Ancak yine de ABD'deki ahali, bir korku dehşetinde kıvranıp durmaktadır. Bu korku da kendi iç dünyalarındaki vicdanlarının derinliklerinden gelmektedir. Kısacası kendilerini suçlu hissederek bunun şöyle veya böyle cezasının geleceğini düşünmektedirler. Korkunun esas kaynağı rahatsız olan vicdanlarındadır!
Kavga, çatışma ve savaşlarda -pardon diye bir şey yoktur. Bunu ABD vatandaşı iyi bildiği için kendi ülkelerinde uygulanan vahşi kapitalist sistemin, fasit dairesine düşmüş durumdalar. Maddeyi düşünmekten- maneviyata vakit kalmayan bir ülkede yaşamaktadırlar!
Tabii ki ABD'de yasalar mevcuttur. Hem de insana dönük - Adaletli görülen yasalar vardır. Ama o ülkede ki gücü ellerinde tutanlar bu yasaların boşluklarını zorlayarak, kendi hegemonyalarını sürdürebilmek için, idari mekanizmaları ellerinden bırakmak istememektedirler.
Ayrıca dünyada, yazılmamış yasaların eğittiği insanlar hala bulunmaktadır. Onlarda kırıntı halinde de olsa manevi değerler hala mevcuttur. Ama çoğunluk insanlıktan yoksun maneviyat fukarası olduklarından, saldırılarda da böyle insafsızlıklar devam etmektedir.
Şu anda en büyük korkuları ise biyolojik ve kimyevi terör savaşlarıdır. Biyolojik savaşın senaryolarını yine kendi içlerinden çıkan sivri akıllı senaryo yazarları çoktan dile getirmiş durumdadır.
Biyolojik savaşların özellikleri
Biyolojik savaşların özü havaya, suya, gıdalara, mikrop bulaştırarak kitleleri hasta etmeye hatta, öldürmeye yöneliktir. Biyolojik savaşlar, bölgesel olarak husule gelmekte ve insanların, canlı olan bütün varlıkların tehlike altında olmaları söz konusudur.
Biyolojik savaşlarda en geniş ve kolay olarak elde edilmesi ve kullanılması ihtimali yüksek olan aşağıdaki mikrop türleridir:
1. Anthaks bakterisi-Şarbon mikrobu.
2. Tularemia- virüsü.
3. Çiçek-Virüsü.
4. Aids virüsü ve diğer mikrop savaşları ilk planda akla gelmektedir.
Şarbon-Antraks'ın özellikleri
Şu anda ABD'de dehşet halini alan Şarbon korkusu var. Başkanları sayın Bush bile resmen bende şarbon yok demeye mecbur kaldı. Her taraf alarm içinde. Topu topu kırk elli vaka görüldü. Bunların arasında ise 270 milyon insandan sadece 3 kişi şarbon tanısıyla ölmüş bulunmasına rağmen bu panik bütün şiddetiyle devam etmektedir.
Halbuki sigara, alkol ve madde uyuşturucusundan yılda yüzbinlerce insan ölmekte ve onlara karşı hiçbir panik olmamakta!
devamı yarın...