İslam'ın, kulun iki saadetini teminat altına alan tedbirlerden birincisi iman ve ahlaktır, demiştik. Buna, insanın engellere takılmaması için batıni tedbir veya müeyyideler denebilir. İman ile ahlak insan vicdanını devamlı uyararak manevi bir bekçi gibi görev ifa ederler. İmandaki ihsan sırrı ve ahlaktaki iffet ve fazilet duygusu insana devamlı Allah'a gidişi, kulluk yolunu tembih eder. İman ve ahlaktaki kemal, bir takva ifadesi olarak manevi bir zırh gibi insanı her türlü engel ve manevi tehlikeye karşı muhafaza eder. Bu manevi muhafazadaki emniyet derecesi iman ve ahlakin güçlülüğü nispetindedir.
İslam'ın, insanın iki cihan saadeti için getirdiği ikinci ana tedbir, hukuki müeyyidelerdir. Ahkam-ı şeriyye, kötülüğe karşı bir çerçeve veya bir set oluşturur. Böylece insan, Hak yolculuğunda emniyetle ve selametle ilerler. Buna zahiri tedbir ya da müeyyideler diyebiliriz.
Bu iki tedbir ihlal edildiğinde, birinci tedbirin ihlali ağır uhrevi mesuliyet gerektirir. İkinci tedbirin ihlalinde ise, dünyevi ve uhrevi cezalar sözkonusudur. Böylece İslam, Hakk'a yolculukta kulu başıboş bırakmadan Allah'a çeker. Bu çekiş muhabbet yoluyla, teşvikle olduğu gibi, korkutma ve ikaz yoluyla veya cezaî müeyyidelerin caydırıcılığı ile de olabilir. Her iki metodun birden kullanılması, İslam'ın ruhuna ve Kur'an'ın usulüne daha uygundur.