ABD, dünyadaki iletişimin yüzde doksanını izliyor
ORWELL'IN KÂBUS ÜTOPYASI GERÇEK Mİ OLUYOR?
G. Orwell'ın 1949'da yayınladığı "1984" adlı kabus ütopyasının bugün için ayrı bir anlamı olduğu muhakkak. Önce romanı şöyle bir hatırlayalım:
G. Orwell, 1949'da yayımlanan 1984 adlı romanında, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyanın iki bloka bölünmüş olmasından, özellikle de Sosyalist ülkelerdeki parti diktatörlüğünden yola çıkarak, 35 yıl sonrasının totaliter devletini tasarlar.
1984'te dünya üç bloka bölünmüştür: Amerika ile Batı Avrupa, Okyanusya'yı; Doğu Avrupa ile Rusya, Avrasya'yı; Çin ile Japonya da Doğu Asya'yı oluşturur.
Romanda olaylar Okyanusya'da geçer. Okyanusya, tam bir parti devletidir. Partinin başında "ağabey" vardır. İnsanlar sürekli baskı altında, korku içindedir. Sokaklarda "ağabey"in resimleri asılıdır ve altında da şu yazı vardır: "Ağabey seni gözetliyor." Düşünce polisi, insanları evlerinde bile kameralarla gözetlemektedir. Devlet, günlük yaşamı, toplumsal belleği ve dili denetim altında tutmaktadır.
Devlet, toplumsal belleği, geçmişi şimdiye uydurarak denetler. Şimdinin koşullarına göre geçmiş durmadan yenilenir. Dilin denetimi de sözcüklerin anlamlarıyla oynayarak yapılır: Örneğin partinin temel sloganları şunlardır: "Savaş barıştır. Özgürlük esarettir. Bilgisizlik kuvvettir." (...)
ORWELL'IN ÜTOPYASINI SOSYALİSTLER DE?İL DE ABD GERÇEKLEŞTİRİYOR
Ama ilginç olan Orwell'in tasarımı sosyalist ülkelerden çok teknolojinin zirvede olduğu kapitalist ülkelerde gerçekleşmiş olmasıdır.
Orwell'in kabus ütopyası ne yazık ki ABD sayesinde giderek bir dünya gerçeğine dönüşmektedir. ABD, Orwell'ın romanındaki "Ağa-Beyliğe" soyunmuş durumdadır.
Peki ama nasıl?
ABD'NİN DİL VE İLETİŞİM ÜZERİNDEKİ TAHAKKÜMÜ
ABD, ağa-beyliğini büyük ölçüde teknolojiye dayalı olarak deyim yerindeyse "çaktırmadan" gerçekleştirmektedir. Bunu anlamak için Amerika'daki egemen çevrelerin, akademik ve medyatik sistem aracılığı ile "dil" üzerine kurdukları tahakkümü deşifre etmek gerekmektedir. Bu bir. İkincisi ise ABD'nin dünyadaki elektronik iletişim üzerinde kurduğu kontrol sistemini bilmek gerekmektedir.
Bugün ikincisinden başlayarak ABD'nin dil ve iletişim üzerine kurduğu tahakkümü ele alacağız.
NSA ve ECHELON UYDUSU
ABD, başta NSA (National Security Agency - ABD Gizli Güvenlik Örgütü) ve Echelon Uydusu olmak üzere geliştirdiği çeşitli teknolojilerle yeryüzündeki elektronik iletişimin yüzde doksanını izlemektedir.
Uluslararası kamuoyu uzun zaman ABD'nin böyle bir dinleme servisinin olduğundan haberdar olmadı. NSA'da çalışan bir ajanın örgütten ayrılması ve örgütün faaliyetlerini dünya kamuoyuna anlatması ile bu bilgisizlik sona erdi.
İlginç olan bu bilgisizliğin ortadan kalkması sonuçları pek de değiştirmedi. Çünkü elektronik iletişimi kullanmadan neredeyse hiçbir şey yapmak mümkün değil. Buna terör eylemleri de dahil. Şifreli iletişimin de çok işe yaradığını söylemek zor. Çünkü şifreleme yöntemlerinin büyük bir çoğunluğu zaten NSA tarafından bilinmekte.
Eski bir ABD'li istihbarat görevlisi, "Siyasi olarak aktif herhangi bir kişi, dünyanın neresinde olursa olsun, NSA'nın radarına yakalanır" diyor. Bir Kanadalı eski istihbarat görevlisi de, "Echelon, gökyüzünde adeta bir elektrik süpürgesi gibi çalışır. Torbasına çektiği şeyler arasından değerli mallar bir bir ayıklanır" diyor. (28 Şubat 2000 tarihli Milliyet.)
ECHELON ADLI İLETİŞİM DİNLEME A?I
Echelon adlı bu iletişim dinleme ağı, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu birçok ülkede kurulan üsleri vasıtasıyla tüm telefon, telgraf, teleks, faks ve internet trafiğini hâlâ tek tek dinliyor ve kendi ilgi alanları doğrultusunda bilgi topluyor.
Ağın üssünün bulunduğu ülkeler arasında ABD, İtalya, Britanya, Türkiye, Yeni Zelanda, Kanada ve Avustralya bulunuyor. Dünyanın coğrafi olarak hemen her bölgesinde yer alan bu ağın yönetimiyse başta ABD olmak üzere Britanya, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gizli servislerinden oluşuyor. Ancak hemen herkes ana kontrolün ABD tarafından gerçekleştirildiği konusunda hemfikir.
DÜNYADAKİ İLETİŞİMİN YÜZDE 90'I ECHELON TARAFINDAN İZLENİYOR
Basına sızan bilgiler, yıllardır dünyaya kulak kabartan bu ağın teknik kapasitesinin korkutucu boyutlarda olduğunu gösteriyor. Buna göre Echelon ağı günde 3 milyar iletişimi takip ediyor. Telefon görüşmelerinden e-postalara kadar aklınıza gelen her türlü iletişim aracı tek tek inceleniyor. Uydu erişimleri ve internetten çekilen dosyalar bile takip altında.
Elbette bütün bunlar insan gücüyle yapılmıyor. Echelon, sızdığı bölgelerden gelip geçen bilgileri ana sistemlerdeki bilgisayarlardan geçirip filtre ediyor. Kendisiyle ilgili bir bilgiye rastladığı anda yetkilileri uyararak incelenmesini ve takip edilmesini sağlıyor.
Uzmanların görüşlerine göre dünyadaki iletişimin yüzde 90'ı hâlâ Echelon tarafından takip ediliyor. Devasa üslerdeki sistemler kara ve hava iletişim dalgalarını, kıtalararası iletişim kablolarına takılan 'böcekler' ise uluslararası görüşmeleri takip edebiliyor. Şu an için tek bilinmeyen nokta, fiberoptik hatların dinlenip dinlenemediği. " (10/06/2001 tarihli Radikal gazetesi.)
ORWELL'IN KÂBUS ÜTOPYASI GERÇEK Mİ OLUYOR?
G. Orwell'ın 1949'da yayınladığı "1984" adlı kabus ütopyasının bugün için ayrı bir anlamı olduğu muhakkak. Önce romanı şöyle bir hatırlayalım:
G. Orwell, 1949'da yayımlanan 1984 adlı romanında, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyanın iki bloka bölünmüş olmasından, özellikle de Sosyalist ülkelerdeki parti diktatörlüğünden yola çıkarak, 35 yıl sonrasının totaliter devletini tasarlar.
1984'te dünya üç bloka bölünmüştür: Amerika ile Batı Avrupa, Okyanusya'yı; Doğu Avrupa ile Rusya, Avrasya'yı; Çin ile Japonya da Doğu Asya'yı oluşturur.
Romanda olaylar Okyanusya'da geçer. Okyanusya, tam bir parti devletidir. Partinin başında "ağabey" vardır. İnsanlar sürekli baskı altında, korku içindedir. Sokaklarda "ağabey"in resimleri asılıdır ve altında da şu yazı vardır: "Ağabey seni gözetliyor." Düşünce polisi, insanları evlerinde bile kameralarla gözetlemektedir. Devlet, günlük yaşamı, toplumsal belleği ve dili denetim altında tutmaktadır.
Devlet, toplumsal belleği, geçmişi şimdiye uydurarak denetler. Şimdinin koşullarına göre geçmiş durmadan yenilenir. Dilin denetimi de sözcüklerin anlamlarıyla oynayarak yapılır: Örneğin partinin temel sloganları şunlardır: "Savaş barıştır. Özgürlük esarettir. Bilgisizlik kuvvettir." (...)
ORWELL'IN ÜTOPYASINI SOSYALİSTLER DE?İL DE ABD GERÇEKLEŞTİRİYOR
Ama ilginç olan Orwell'in tasarımı sosyalist ülkelerden çok teknolojinin zirvede olduğu kapitalist ülkelerde gerçekleşmiş olmasıdır.
Orwell'in kabus ütopyası ne yazık ki ABD sayesinde giderek bir dünya gerçeğine dönüşmektedir. ABD, Orwell'ın romanındaki "Ağa-Beyliğe" soyunmuş durumdadır.
Peki ama nasıl?
ABD'NİN DİL VE İLETİŞİM ÜZERİNDEKİ TAHAKKÜMÜ
ABD, ağa-beyliğini büyük ölçüde teknolojiye dayalı olarak deyim yerindeyse "çaktırmadan" gerçekleştirmektedir. Bunu anlamak için Amerika'daki egemen çevrelerin, akademik ve medyatik sistem aracılığı ile "dil" üzerine kurdukları tahakkümü deşifre etmek gerekmektedir. Bu bir. İkincisi ise ABD'nin dünyadaki elektronik iletişim üzerinde kurduğu kontrol sistemini bilmek gerekmektedir.
Bugün ikincisinden başlayarak ABD'nin dil ve iletişim üzerine kurduğu tahakkümü ele alacağız.
NSA ve ECHELON UYDUSU
ABD, başta NSA (National Security Agency - ABD Gizli Güvenlik Örgütü) ve Echelon Uydusu olmak üzere geliştirdiği çeşitli teknolojilerle yeryüzündeki elektronik iletişimin yüzde doksanını izlemektedir.
Uluslararası kamuoyu uzun zaman ABD'nin böyle bir dinleme servisinin olduğundan haberdar olmadı. NSA'da çalışan bir ajanın örgütten ayrılması ve örgütün faaliyetlerini dünya kamuoyuna anlatması ile bu bilgisizlik sona erdi.
İlginç olan bu bilgisizliğin ortadan kalkması sonuçları pek de değiştirmedi. Çünkü elektronik iletişimi kullanmadan neredeyse hiçbir şey yapmak mümkün değil. Buna terör eylemleri de dahil. Şifreli iletişimin de çok işe yaradığını söylemek zor. Çünkü şifreleme yöntemlerinin büyük bir çoğunluğu zaten NSA tarafından bilinmekte.
Eski bir ABD'li istihbarat görevlisi, "Siyasi olarak aktif herhangi bir kişi, dünyanın neresinde olursa olsun, NSA'nın radarına yakalanır" diyor. Bir Kanadalı eski istihbarat görevlisi de, "Echelon, gökyüzünde adeta bir elektrik süpürgesi gibi çalışır. Torbasına çektiği şeyler arasından değerli mallar bir bir ayıklanır" diyor. (28 Şubat 2000 tarihli Milliyet.)
ECHELON ADLI İLETİŞİM DİNLEME A?I
Echelon adlı bu iletişim dinleme ağı, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu birçok ülkede kurulan üsleri vasıtasıyla tüm telefon, telgraf, teleks, faks ve internet trafiğini hâlâ tek tek dinliyor ve kendi ilgi alanları doğrultusunda bilgi topluyor.
Ağın üssünün bulunduğu ülkeler arasında ABD, İtalya, Britanya, Türkiye, Yeni Zelanda, Kanada ve Avustralya bulunuyor. Dünyanın coğrafi olarak hemen her bölgesinde yer alan bu ağın yönetimiyse başta ABD olmak üzere Britanya, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gizli servislerinden oluşuyor. Ancak hemen herkes ana kontrolün ABD tarafından gerçekleştirildiği konusunda hemfikir.
DÜNYADAKİ İLETİŞİMİN YÜZDE 90'I ECHELON TARAFINDAN İZLENİYOR
Basına sızan bilgiler, yıllardır dünyaya kulak kabartan bu ağın teknik kapasitesinin korkutucu boyutlarda olduğunu gösteriyor. Buna göre Echelon ağı günde 3 milyar iletişimi takip ediyor. Telefon görüşmelerinden e-postalara kadar aklınıza gelen her türlü iletişim aracı tek tek inceleniyor. Uydu erişimleri ve internetten çekilen dosyalar bile takip altında.
Elbette bütün bunlar insan gücüyle yapılmıyor. Echelon, sızdığı bölgelerden gelip geçen bilgileri ana sistemlerdeki bilgisayarlardan geçirip filtre ediyor. Kendisiyle ilgili bir bilgiye rastladığı anda yetkilileri uyararak incelenmesini ve takip edilmesini sağlıyor.
Uzmanların görüşlerine göre dünyadaki iletişimin yüzde 90'ı hâlâ Echelon tarafından takip ediliyor. Devasa üslerdeki sistemler kara ve hava iletişim dalgalarını, kıtalararası iletişim kablolarına takılan 'böcekler' ise uluslararası görüşmeleri takip edebiliyor. Şu an için tek bilinmeyen nokta, fiberoptik hatların dinlenip dinlenemediği. " (10/06/2001 tarihli Radikal gazetesi.)