II. Dünya Savaşı sona erdiğinde dünyada 40-52 milyon arasında insan öldüğü tahmin ediliyor. En büyük insan kaybına Sovyetler Birliği uğramıştı; nüfusunun %10'unu kaybetmişti.
Çin 8 milyon, Polonya 5 milyon, Almanya 4,5 milyon, Japonya 2 milyon, Yugoslavya 1,5 milyon, Fransa 535 bin, Yunanistan 500 bin, İtalya 450 bin, İngiltere 390 bin insan kaybetmişti. Savaştan en az zararla çıkan ABD 300 bin insanla en az insan kaybını yaşamıştı.
Muazzam üretim ve sermaye gücüyle ABD, ülkesini savaştan uzak tutarak savaşı ekonomik büyümenin aracı haline getirebilen tek ülke olmuştu.
İngiltere ve Fransa savaşın galibi konumundaydılar ama ekonomileri büyük yaralar almıştı. Almanya ve İtalya, insanları kıtlık içinde yaşayan harabe haline gelmişlerdi.
ABD altı yıl boyunca savaş tüketimini karşılayarak, muazzam bir ekonomik güce ulaşmış ve bir süper güç haline gelmişti.
Dünya bu halde iken, yeni bir biçim aranan dünyaya bu biçimi verebilecek güce ve otoriteye sahip tek ülke olan ABD bu işi gönüllü olarak üstlendi.
Bu işi gerçekleştirebilmek için siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda ulusal ve uluslararası ölçekli stratejik kararlar alındı ve bu kararlar doğrultusunda küresel boyutlu örgütlenmelere gidildi.
Günümüzde Yeni Dünya Düzeni, küreselleşme adı ile anılan, ABD'nin bugünkü dünya stratejisi de böylece oluşmuş oldu.
Aslında Yeni Dünya Düzeni sistemlerin yapılarını değiştiren, uluslararası ilişkileri demokratik zemine çeken, serbest piyasa ekonomisi uygulayan, dünya ticaretini serbestleştiren, dünyayı herkes için küçülten yeni bir sistem kesinlikle değildir.
Diğer adıyla küreselleşme, uygulandığı vakit bu temel anlayışların tam karşıtı bir anlayıştır. Tüm gelişmiş ülkelerin çıkarlarını bir paydada birleştirerek emperyalizmin derinleştirilmesi ve azgelişmiş ülkeler üzerindeki egemenliğin sınırsız hale getirilmesidir.
Her ne kadar şimdi bu kavram için süslü ifadeler, çekici kılıflar kullanılsa da; postmodern çağ, bilgi çağı, bacasız sanayi çağı, endüstri ötesi çağı, insan hakları ve özgürlükler çağı, demokratik hayata geçiş gibi propagandalar yapılsa da gerçekler değişmiyor.
Kısacası; kuzu kurda teslim edildi edileli dünyanın çok büyük bir bölümü açlık, yoksulluk, geri kalmışlık içinde hayat bulmaya uğraşıyor.
Söylemde demokrasi, eylemde 'ikna' ya da 'tehdit' yöntemleriyle sömürge haline getirilen ülkeler zalim uygulamaların pençesinden kurtulamamaktadırlar.
Kapitalizmin doğası gereği sürekli bir üretim durumunun kaçınılmaz şartı olan pazar arayışının hedef ülkeleri olan azgelişmiş bu ülkeler sonu gelmez isteklerin cevabının arandığı yerler durumundadırlar.
Dünyada yaşanan iki büyük dünya savaşı ve sayısız bölgesel savaşların sebebi bu kapitalist-emperyalist sistemdir. Yoksa böyle yüksek yoğunlukta ekonomik ve siyasal çatışmalar ortaya çıkmaz, dünya üretim, ticaret, bilim, spor ve sanatla uğraşan umutlu insanların yaşadığı bir yer haline gelirdi.
Bu gerçekler karşısında biz ülke olarak ne yapmalıyız?
Yarına...
Çin 8 milyon, Polonya 5 milyon, Almanya 4,5 milyon, Japonya 2 milyon, Yugoslavya 1,5 milyon, Fransa 535 bin, Yunanistan 500 bin, İtalya 450 bin, İngiltere 390 bin insan kaybetmişti. Savaştan en az zararla çıkan ABD 300 bin insanla en az insan kaybını yaşamıştı.
Muazzam üretim ve sermaye gücüyle ABD, ülkesini savaştan uzak tutarak savaşı ekonomik büyümenin aracı haline getirebilen tek ülke olmuştu.
İngiltere ve Fransa savaşın galibi konumundaydılar ama ekonomileri büyük yaralar almıştı. Almanya ve İtalya, insanları kıtlık içinde yaşayan harabe haline gelmişlerdi.
ABD altı yıl boyunca savaş tüketimini karşılayarak, muazzam bir ekonomik güce ulaşmış ve bir süper güç haline gelmişti.
Dünya bu halde iken, yeni bir biçim aranan dünyaya bu biçimi verebilecek güce ve otoriteye sahip tek ülke olan ABD bu işi gönüllü olarak üstlendi.
Bu işi gerçekleştirebilmek için siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda ulusal ve uluslararası ölçekli stratejik kararlar alındı ve bu kararlar doğrultusunda küresel boyutlu örgütlenmelere gidildi.
Günümüzde Yeni Dünya Düzeni, küreselleşme adı ile anılan, ABD'nin bugünkü dünya stratejisi de böylece oluşmuş oldu.
Aslında Yeni Dünya Düzeni sistemlerin yapılarını değiştiren, uluslararası ilişkileri demokratik zemine çeken, serbest piyasa ekonomisi uygulayan, dünya ticaretini serbestleştiren, dünyayı herkes için küçülten yeni bir sistem kesinlikle değildir.
Diğer adıyla küreselleşme, uygulandığı vakit bu temel anlayışların tam karşıtı bir anlayıştır. Tüm gelişmiş ülkelerin çıkarlarını bir paydada birleştirerek emperyalizmin derinleştirilmesi ve azgelişmiş ülkeler üzerindeki egemenliğin sınırsız hale getirilmesidir.
Her ne kadar şimdi bu kavram için süslü ifadeler, çekici kılıflar kullanılsa da; postmodern çağ, bilgi çağı, bacasız sanayi çağı, endüstri ötesi çağı, insan hakları ve özgürlükler çağı, demokratik hayata geçiş gibi propagandalar yapılsa da gerçekler değişmiyor.
Kısacası; kuzu kurda teslim edildi edileli dünyanın çok büyük bir bölümü açlık, yoksulluk, geri kalmışlık içinde hayat bulmaya uğraşıyor.
Söylemde demokrasi, eylemde 'ikna' ya da 'tehdit' yöntemleriyle sömürge haline getirilen ülkeler zalim uygulamaların pençesinden kurtulamamaktadırlar.
Kapitalizmin doğası gereği sürekli bir üretim durumunun kaçınılmaz şartı olan pazar arayışının hedef ülkeleri olan azgelişmiş bu ülkeler sonu gelmez isteklerin cevabının arandığı yerler durumundadırlar.
Dünyada yaşanan iki büyük dünya savaşı ve sayısız bölgesel savaşların sebebi bu kapitalist-emperyalist sistemdir. Yoksa böyle yüksek yoğunlukta ekonomik ve siyasal çatışmalar ortaya çıkmaz, dünya üretim, ticaret, bilim, spor ve sanatla uğraşan umutlu insanların yaşadığı bir yer haline gelirdi.
Bu gerçekler karşısında biz ülke olarak ne yapmalıyız?
Yarına...
Ali Haydar Aktaş / diğer yazıları
- IMF'nin kurban listesi / 05.11.2002
- Misyonerler, yarınlarımızı karartıyor / 02.11.2002
- Türkler geliyor / 31.10.2002
- ABD, yeni bir mâsum katliamına hazırlanıyor / 21.10.2002
- Vatandaş, BTP gerçeğinin farkında / 18.10.2002
- Milletin geleceğini düşünen tek parti BTP / 16.10.2002
- Milletin başına 'Baş' geliyor / 11.10.2002
- Batı'nın sömürge anlayışında dinin fonksiyonu / 28.09.2002
- Bağımsızlıkbir milletin vazgeçilmezidir / 26.09.2002
- Milli ekonomi şart / 20.09.2002
- Misyonerler, yarınlarımızı karartıyor / 02.11.2002
- Türkler geliyor / 31.10.2002
- ABD, yeni bir mâsum katliamına hazırlanıyor / 21.10.2002
- Vatandaş, BTP gerçeğinin farkında / 18.10.2002
- Milletin geleceğini düşünen tek parti BTP / 16.10.2002
- Milletin başına 'Baş' geliyor / 11.10.2002
- Batı'nın sömürge anlayışında dinin fonksiyonu / 28.09.2002
- Bağımsızlıkbir milletin vazgeçilmezidir / 26.09.2002
- Milli ekonomi şart / 20.09.2002