Günlerdir tantanayla ülke gündemini işgal eden liderler zirvesi nihayet yapıldı. Cumhuriyet tarihi boyunca sadece dört defa yapıldığına bakılırsa bu zirveye önem atfetmekte haklı olunabilir. Ama zirveden çıkan sonuca bakacak olursak bu önemin, Türkiye'nin aleyhine atılacak adımların daha sıklaşacağı konusunda önemli ipuçları veriyor. Bu zirvede siyasi parti liderlerinin ve liderleri toplayan cumhurbaşkanının temelde fikir birliği ortaya çıkmıştır.
Çok kapalı olan bu cümleyi açmak gerekirse, öncelikle AB üyeliğinin Türkiye'ye neler kazandırıp neler kaybettireceği hususu bu kadar yaygaraya rağmen tartışılmamıştır. Sürekli emrivakilerle devlet yönetmeyi alışkanlık haline getiren hükümetler ülkenin kaderini AB'nin yaptığı zirvelere endeksleyerek anlaşılmayacak şekilde gözü karalık sergilemektedirler.
Oysa cumhuriyet hükümetinden beklenen gözü karalığın ülkenin menfaatlerinin ve geleceğinin korunması doğrultusunda olmasıdır şüphesiz. Ne yazık ki AB serüveninde atılan her adım milletten gizlenmekte-kaçırılmaktadır. Hazırlanan ulusal programın neler içerdiğini ve sonuçlarını millet bilmiyor.
Vatandaşa sunulan AB'ne girince zenginleşeceği, vizesiz batı ülkelerinde dolaşacağı, kokoreçlerin sağlık tüzüğüne uygun olacağı vs...
Siyasi partilerin kendi ülkesinin insanlarına; 'AB'ne girince zenginleşeceksiniz, insan haklarınızı sonuna kadar kullanacaksanız, dayak yemeyeceksiniz, karnınız doyacak' demesi kadar acizlik olabilir mi? Bunun tercümesi 'ey vatandaşlar biz sizi idare edemiyoruz, bu acizliğimizi ancak AB'ne girersek giderebiliriz' demek değil midir?
Çankaya'da toplanan liderlerin konuşması gereken hususlar öncelikle bu konular olmalıydı. Heyhat, bunlar çoktan aşılmıştı. Zirve sonrasında yapılan açıklamada Çankaya zirvesine katılan tüm partilerin ortak hedefinin AB üyeliği olduğu kaydedildi.
Zirvede ve zirve öncesi Devlet Bahçeli'nin çıkışları ise ilginçti. Bahçeli tavrında büyük çelişkileri barındırıyor. Bir yandan "AB Türkiye'nin temel siyasi hedefidir. MHP, AB sürecini gönülden desteklemektedir. Helsinki zirvesi sonrasında AB'ye uyum konusunda çok önemli adımlar atılmıştır. Ulusal program hazırlanmış ve uygulanmaya konulmuştur. Hedeflere büyük ölçüde ulaşılmıştır. MHP köklü reformların kabul edilmesinde çok önemli bir siyasi destek sağlamıştır." derken öte yandan ayak direme görüntüsü; örneği sadece Türkiye'de görülebilecek bir parti başkanı profili çiziyor. Aslında Bahçeli ne yapacağını kendisi de bilmiyor. Zira ikinci parti olarak çıktığı seçim sonrası koalisyon ortağı olunca varlık sebebi saydığı söylemlerinden vazgeçmek zorunda kaldı. Hükümetin sessiz ortağı oldu ve önüne gelen ne varsa hepsine imza koydu. Ancak seçim lafları dolaşmaya başlayınca kükremeye başladı. Kükremesi bile binbir çelişkiyle dolu.
İstikrarını bozmayan ortak ise sayın Yılmaz. Birde bu doğrultuda AB hedefine kitlenmiş AKP var. Büyük dönüşümünü gerçekleştirmiş AKP Türkiye'yi AB trenine bağlamak için en ön safa geçme çabasında. Bu tavrı biraz da Atlantik ötesine göz kırpma mesajları içeriyor. Zira Türkiye'deki siyasi gelişmeleri yakından takip eden ABD'de, AKP liderini kendileri için hala güvenli ve inandırıcı bulmadığı yolunda geçen hafta çeşitli açıklamalar yayınlandı. AKP'nin göze girme çabasıyla çizdiği liberal politik tablo kendini Türk insanına değil okyanus ötesine kabul ettirmek yönünde.
Siyasette son hafta yapılan çıkışları iyi takip etmeli. Çünkü bu çıkışların Türkiye'de yaklaşan seçimle çok ilgili. Geçen hafta 'Derviş'in seçimle ilgili sözleri yabana atılmamalı' demiştik. Dervişin kendinden konuşmadığını da. Yine Derviş Yılmaz ve ABD Büyükelçisi Pearson arasında geçen hafta yapılan toplantıyı da kimse göz ardı etmesin.
Yılmaz ve Bahçeli'nin yeni hükümet kurulabileceği sözleriyle ABD büyükelçiliğinde yapılan toplantının ilgisi çok uzak değil. Bu arada Dervişin geliştirdiği liberal sosyal sentez nasıl gerçekleşir hangi oluşumda hayat bulur onu da yakında öğreneceğiz.
Anlaşılan Türkiye'nin durumu kontrol altında.
Kimin mi?..
Çok kapalı olan bu cümleyi açmak gerekirse, öncelikle AB üyeliğinin Türkiye'ye neler kazandırıp neler kaybettireceği hususu bu kadar yaygaraya rağmen tartışılmamıştır. Sürekli emrivakilerle devlet yönetmeyi alışkanlık haline getiren hükümetler ülkenin kaderini AB'nin yaptığı zirvelere endeksleyerek anlaşılmayacak şekilde gözü karalık sergilemektedirler.
Oysa cumhuriyet hükümetinden beklenen gözü karalığın ülkenin menfaatlerinin ve geleceğinin korunması doğrultusunda olmasıdır şüphesiz. Ne yazık ki AB serüveninde atılan her adım milletten gizlenmekte-kaçırılmaktadır. Hazırlanan ulusal programın neler içerdiğini ve sonuçlarını millet bilmiyor.
Vatandaşa sunulan AB'ne girince zenginleşeceği, vizesiz batı ülkelerinde dolaşacağı, kokoreçlerin sağlık tüzüğüne uygun olacağı vs...
Siyasi partilerin kendi ülkesinin insanlarına; 'AB'ne girince zenginleşeceksiniz, insan haklarınızı sonuna kadar kullanacaksanız, dayak yemeyeceksiniz, karnınız doyacak' demesi kadar acizlik olabilir mi? Bunun tercümesi 'ey vatandaşlar biz sizi idare edemiyoruz, bu acizliğimizi ancak AB'ne girersek giderebiliriz' demek değil midir?
Çankaya'da toplanan liderlerin konuşması gereken hususlar öncelikle bu konular olmalıydı. Heyhat, bunlar çoktan aşılmıştı. Zirve sonrasında yapılan açıklamada Çankaya zirvesine katılan tüm partilerin ortak hedefinin AB üyeliği olduğu kaydedildi.
Zirvede ve zirve öncesi Devlet Bahçeli'nin çıkışları ise ilginçti. Bahçeli tavrında büyük çelişkileri barındırıyor. Bir yandan "AB Türkiye'nin temel siyasi hedefidir. MHP, AB sürecini gönülden desteklemektedir. Helsinki zirvesi sonrasında AB'ye uyum konusunda çok önemli adımlar atılmıştır. Ulusal program hazırlanmış ve uygulanmaya konulmuştur. Hedeflere büyük ölçüde ulaşılmıştır. MHP köklü reformların kabul edilmesinde çok önemli bir siyasi destek sağlamıştır." derken öte yandan ayak direme görüntüsü; örneği sadece Türkiye'de görülebilecek bir parti başkanı profili çiziyor. Aslında Bahçeli ne yapacağını kendisi de bilmiyor. Zira ikinci parti olarak çıktığı seçim sonrası koalisyon ortağı olunca varlık sebebi saydığı söylemlerinden vazgeçmek zorunda kaldı. Hükümetin sessiz ortağı oldu ve önüne gelen ne varsa hepsine imza koydu. Ancak seçim lafları dolaşmaya başlayınca kükremeye başladı. Kükremesi bile binbir çelişkiyle dolu.
İstikrarını bozmayan ortak ise sayın Yılmaz. Birde bu doğrultuda AB hedefine kitlenmiş AKP var. Büyük dönüşümünü gerçekleştirmiş AKP Türkiye'yi AB trenine bağlamak için en ön safa geçme çabasında. Bu tavrı biraz da Atlantik ötesine göz kırpma mesajları içeriyor. Zira Türkiye'deki siyasi gelişmeleri yakından takip eden ABD'de, AKP liderini kendileri için hala güvenli ve inandırıcı bulmadığı yolunda geçen hafta çeşitli açıklamalar yayınlandı. AKP'nin göze girme çabasıyla çizdiği liberal politik tablo kendini Türk insanına değil okyanus ötesine kabul ettirmek yönünde.
Siyasette son hafta yapılan çıkışları iyi takip etmeli. Çünkü bu çıkışların Türkiye'de yaklaşan seçimle çok ilgili. Geçen hafta 'Derviş'in seçimle ilgili sözleri yabana atılmamalı' demiştik. Dervişin kendinden konuşmadığını da. Yine Derviş Yılmaz ve ABD Büyükelçisi Pearson arasında geçen hafta yapılan toplantıyı da kimse göz ardı etmesin.
Yılmaz ve Bahçeli'nin yeni hükümet kurulabileceği sözleriyle ABD büyükelçiliğinde yapılan toplantının ilgisi çok uzak değil. Bu arada Dervişin geliştirdiği liberal sosyal sentez nasıl gerçekleşir hangi oluşumda hayat bulur onu da yakında öğreneceğiz.
Anlaşılan Türkiye'nin durumu kontrol altında.
Kimin mi?..
Mustafa Çiçek / diğer yazıları
- Birlik çağrısı / 27.10.2014
- Yol ayrımı / 15.08.2014
- Ey cumhur, kimi seçmek istersin?.. / 26.07.2014
- Yazmadan önce okumayı öğrenmek / 24.07.2014
- Ya Büyük İsrail, Ya Büyük Türkiye!.. / 22.07.2014
- Özgürleşme ve İslam Dünyası / 18.07.2014
- Cumhurbaşkanı ne iş yapar? / 16.07.2014
- Ramazanın çağrıştırdıkları... / 08.07.2014
- Geleceğin inşası / 19.06.2014
- Soma faciası ve madenlerde yaşam odası zorunluluğu... / 23.05.2014
- Yol ayrımı / 15.08.2014
- Ey cumhur, kimi seçmek istersin?.. / 26.07.2014
- Yazmadan önce okumayı öğrenmek / 24.07.2014
- Ya Büyük İsrail, Ya Büyük Türkiye!.. / 22.07.2014
- Özgürleşme ve İslam Dünyası / 18.07.2014
- Cumhurbaşkanı ne iş yapar? / 16.07.2014
- Ramazanın çağrıştırdıkları... / 08.07.2014
- Geleceğin inşası / 19.06.2014
- Soma faciası ve madenlerde yaşam odası zorunluluğu... / 23.05.2014