"Ey iman edenler! Allah'a kendinizi tam olarak teslim edin ve şeytanın ardından gitmeyin, zira o sizin apaçık düşmanınızdır". (Bakara, 2/208)
Mealini yukarıda verdiğim bu ayete Diyanet'in; "İslam barış halinde yaşamayı emreder" şeklinde bir mana verip, bir de onu Cuma hutbesi olarak camilerde okutması üzerine, ben de bir yazı yazmıştım.
"Diyanet'in meali" başlıklı yazımda, bir yanlışa dikkat çekmek istedim. Yoksa Diyanet gibi bir kurumla, söylenecek çok şey olsa da polemiğe girmek değildi muradım.
İşte size, Diyanet tarafından; "İslam barış halinde yaşamayı emreder" şeklinde mana verilen bir ayetin ancak bir kısmını verebildiğim değişik tefsirlerdeki izahı.
"Bu ayet-i kerime, iman eden, Ehl-i Kitap'tan (Yahudi) Abdullah bin Selam ve arkadaşları hakkında inmiştir.
Bu arkadaşlar, Müslüman olduktan sonra, Hz. Musa (as)'nın dinini/Yahudiliği yüceltmeye/methetmeye başladılar. Yahudi inancında özel yeri olan Cumartesiyi tazim etmeye ve deve etinin ve sütünün içilmesini çirkin göstermeye kalkıştılar.
Ve dediler ki: Tevrat'ta deve etinin ve sütünün yenmesi yasak olduğu halde, nasıl olur da, İslam'da bunlar mübah olur?" Bununla da iktifa etmeyip şunu da dediler: (Buraya hasseten dikkatinizi çekmek isterim) "Ey Allah'ın Resulü! Tevrat da Allah'ın Kitabıdır. Bari gece namazlarımızda ondan okumamıza izin ver."
Bunun üzerine Yüce Allah bu ayeti indirdi. Ve Abdullah bin Selam ve arkadaşlarına "Silme/yani Allah'ın ölçülerine girmelerini ve Tevrat'a yapışmamalarını, zira onun mensuh/hükmünün artık geçersiz olduğunu emretti."
O zaman bu ayetin manası şudur: Allah'a tam manasıyla teslim olun ve size neyi emrediyorsa ona itaat edin.
Bir başka görüş de, bu hitap Ehl-i Kitap'tan Hz. Muhammed (as)'in peygamberliğine iman etmeyenler içindir.
O zaman da manası şu olur: Ey İsa ve Musa (Aleyhim es'Selam)'a iman edenler! Toptan İslam'a girin.
Hz. Cabir (ra) dan rivayet edildi ki; Hz. Ömer Hz. Peygamber (as)'a gelerek şöyle söyledi: Ey Allah'ın Resulü! Yahudilerden, bizi hayrete düşüren bir takım haberler duyuyoruz. İzninizle onların hiç olsun bazılarını yazmak istiyoruz.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (as) şöyle buyurdu: Yahudi ve Hıristiyanlar gibi siz de mi dininizden şüphe etmeye başladınız da eksiklerini Yahudilerden ve Hıristiyanlardan tamamlamaya kalkışıyorsunuz? Size, hiçbir eksiği olmayan, içinde, şüpheye düşeceğiniz hiçbir şey olmayan bir din gelmiştir. Şayet Hz. Musa hayatta olsaydı, onun bile bana uymaktan başka bir seçeneği olmayacaktı".
Bir başka görüşe göre bu ayet, müminlerin içinde bulunan münafıklar hakkında inmiştir. O zaman da bu ayetin manası şöyle olur: Ey sadece dilleriyle iman edenler! Kalpten imana ve itaate gelin.
Ayette geçen "kaffeten/tamamı" kelimesi iman edenler için olduğu görüşü olsa da, ayetin tamamını düşününce kişilere değil de, İslam'a ait olduğu daha iyi anlaşılır.
Yani; "Ey iman edenler! Toptan İslam'a girin" yerine, "Ey iman edenler! İslam'ın/Allah'ın emirlerinin tamamına uyun!" Manası daha doğru olur.
(1- İbrahim el Bağdadî, Tefsir'ül Hâzin, , -Ö.T. Hicrî 765-, Dar el Kütüp-i İlmiye, Beyrut, C. 1, S. 255-56)
(2- Hüseyin Bin Mesut, Tefsir'ül Beğavî, -Ö.T. Hicrî 516-, aynı matbaa, C. 1, S. 255-56)
(3- Celaluddin Es'Suyutî, Ed' Dürr'ül Mensûr, -Ö.T. Hicrî 911- Darül Fikr, Beyrut, C. 1, S. 579)
Suyutî ilave olarak şunu ifade eder: Abdullah Bin Selam arkadaşlarına şunu söyler: Muhammed (as)'in dinine girin ama onun hükümlerince ibadet etmeyin. Tevrat'a iman etmeniz ve Tevrat'ın hükümleriyle amel size yeter.
(4- Et Taberî, Camu'ul Beyan, -Ö.T. Hicrî 310- Darü'l Fikr, C. 2 S. 442-444)
(5- Alusî, Ruhu'l Meanî, -Ö.T. Hicrî 127- C. 2, S. 146-147)
İşte Diyanet'in Cuma hutbesinde; "İslam barış halinde yaşamayı emreder" şeklinde tercüme ettiği Bakara Sûresi 208. ayetinin ancak bir kısmını yukarıda sıraladığım tefsirlerdeki manası.
Ayet, İslam'ın tamamına uymayı emreden bir ayettir.
Bana cevap hazırlayan arkadaşımız, "Silm" kelimesinin kelime olarak hangi manalara geldiğini incelemek için, büyük bir vukufiyetle, Meraşi, Suyuti, Beşavi, Fahurrazi... ile uğraşacağına, bu ayeti bir sonraki ayetle ele alsaydı, İslam alimlerinin bu ayetten ne anladığına bir baksaydı, gelen rivayetleri bir okusaydı meseleyi daha iyi anlardı.
"Ayette geçen "silm" kelimesinden İslam manası çıkartılmış olsa dahi bundan barış anlamının çıkartılmasına mani bir hal yoktur" diyorlar.
Ben "silm" kelimesinden İslam manasını çıkartarak, barış karşıtlığı yapmıyorum. Benim dediğim, bir fikri savunmak uğruna ayetleri çarpıtmayalım.
İslam başka bir çok ayette barışı emrediyor zaten.
Kaldı ki, dünya barışını ne İslam, ne Kur'an ve ne de Müslümanlar bozuyor.
Bu kadar açık bir ayete böylesi bir mana yükleyen bir teşkilatın yayına hazırladığı mealin halini merak etmiyor değilim.
Aksine Diyanet'in, piyasaları sarmış ve bir kısmı tam bir cinayet olan mealleri tedkik edip yanlış ve hatalı olanlara engel olması gerekir.
Elimde Ergaz firması tarafından Mustafa Hizmetli'ye hazırlattırılan bir meal var. Acaba İslam'ın insanımıza doğru bir şeklide ulaştırılma görevi kanunen kendisine verilen Diyanet bu meali gördü mü?
Güzelim "Kevser Sûresi"nin Hizmetli mealindeki manasına bakın.
1- Doğrusu sana kevseri verdik.
2- Öyleyse gönülden Rabbine bağlan ve sadece O'na yönel.
3- Sana buğzeden var ya; asıl soyu kesik olan odur.
Şimdiye kadar kurban kesmeye ve kurban bayram namazını kılmaya Kevser Sûresi'nin ikinci ayetini delil gösterenler, başka delil arasın. Ya da Müsteşriklerin savuna geldiği gibi, bu ibadetleri terk etsin. Sayın Hizmetli, hezimetli bir şekilde, nasıl da konjonktüre uygun bir mana verdi ayete.
Sahi Diyanet bu konularla ilgilenmek zorunda değil mi?
Yoksa Sait amcanın o meşhur tabiriyle "Hizmet başka tarafa mı kaydı yoksa?"
Devam edeceğiz.
Mealini yukarıda verdiğim bu ayete Diyanet'in; "İslam barış halinde yaşamayı emreder" şeklinde bir mana verip, bir de onu Cuma hutbesi olarak camilerde okutması üzerine, ben de bir yazı yazmıştım.
"Diyanet'in meali" başlıklı yazımda, bir yanlışa dikkat çekmek istedim. Yoksa Diyanet gibi bir kurumla, söylenecek çok şey olsa da polemiğe girmek değildi muradım.
İşte size, Diyanet tarafından; "İslam barış halinde yaşamayı emreder" şeklinde mana verilen bir ayetin ancak bir kısmını verebildiğim değişik tefsirlerdeki izahı.
"Bu ayet-i kerime, iman eden, Ehl-i Kitap'tan (Yahudi) Abdullah bin Selam ve arkadaşları hakkında inmiştir.
Bu arkadaşlar, Müslüman olduktan sonra, Hz. Musa (as)'nın dinini/Yahudiliği yüceltmeye/methetmeye başladılar. Yahudi inancında özel yeri olan Cumartesiyi tazim etmeye ve deve etinin ve sütünün içilmesini çirkin göstermeye kalkıştılar.
Ve dediler ki: Tevrat'ta deve etinin ve sütünün yenmesi yasak olduğu halde, nasıl olur da, İslam'da bunlar mübah olur?" Bununla da iktifa etmeyip şunu da dediler: (Buraya hasseten dikkatinizi çekmek isterim) "Ey Allah'ın Resulü! Tevrat da Allah'ın Kitabıdır. Bari gece namazlarımızda ondan okumamıza izin ver."
Bunun üzerine Yüce Allah bu ayeti indirdi. Ve Abdullah bin Selam ve arkadaşlarına "Silme/yani Allah'ın ölçülerine girmelerini ve Tevrat'a yapışmamalarını, zira onun mensuh/hükmünün artık geçersiz olduğunu emretti."
O zaman bu ayetin manası şudur: Allah'a tam manasıyla teslim olun ve size neyi emrediyorsa ona itaat edin.
Bir başka görüş de, bu hitap Ehl-i Kitap'tan Hz. Muhammed (as)'in peygamberliğine iman etmeyenler içindir.
O zaman da manası şu olur: Ey İsa ve Musa (Aleyhim es'Selam)'a iman edenler! Toptan İslam'a girin.
Hz. Cabir (ra) dan rivayet edildi ki; Hz. Ömer Hz. Peygamber (as)'a gelerek şöyle söyledi: Ey Allah'ın Resulü! Yahudilerden, bizi hayrete düşüren bir takım haberler duyuyoruz. İzninizle onların hiç olsun bazılarını yazmak istiyoruz.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (as) şöyle buyurdu: Yahudi ve Hıristiyanlar gibi siz de mi dininizden şüphe etmeye başladınız da eksiklerini Yahudilerden ve Hıristiyanlardan tamamlamaya kalkışıyorsunuz? Size, hiçbir eksiği olmayan, içinde, şüpheye düşeceğiniz hiçbir şey olmayan bir din gelmiştir. Şayet Hz. Musa hayatta olsaydı, onun bile bana uymaktan başka bir seçeneği olmayacaktı".
Bir başka görüşe göre bu ayet, müminlerin içinde bulunan münafıklar hakkında inmiştir. O zaman da bu ayetin manası şöyle olur: Ey sadece dilleriyle iman edenler! Kalpten imana ve itaate gelin.
Ayette geçen "kaffeten/tamamı" kelimesi iman edenler için olduğu görüşü olsa da, ayetin tamamını düşününce kişilere değil de, İslam'a ait olduğu daha iyi anlaşılır.
Yani; "Ey iman edenler! Toptan İslam'a girin" yerine, "Ey iman edenler! İslam'ın/Allah'ın emirlerinin tamamına uyun!" Manası daha doğru olur.
(1- İbrahim el Bağdadî, Tefsir'ül Hâzin, , -Ö.T. Hicrî 765-, Dar el Kütüp-i İlmiye, Beyrut, C. 1, S. 255-56)
(2- Hüseyin Bin Mesut, Tefsir'ül Beğavî, -Ö.T. Hicrî 516-, aynı matbaa, C. 1, S. 255-56)
(3- Celaluddin Es'Suyutî, Ed' Dürr'ül Mensûr, -Ö.T. Hicrî 911- Darül Fikr, Beyrut, C. 1, S. 579)
Suyutî ilave olarak şunu ifade eder: Abdullah Bin Selam arkadaşlarına şunu söyler: Muhammed (as)'in dinine girin ama onun hükümlerince ibadet etmeyin. Tevrat'a iman etmeniz ve Tevrat'ın hükümleriyle amel size yeter.
(4- Et Taberî, Camu'ul Beyan, -Ö.T. Hicrî 310- Darü'l Fikr, C. 2 S. 442-444)
(5- Alusî, Ruhu'l Meanî, -Ö.T. Hicrî 127- C. 2, S. 146-147)
İşte Diyanet'in Cuma hutbesinde; "İslam barış halinde yaşamayı emreder" şeklinde tercüme ettiği Bakara Sûresi 208. ayetinin ancak bir kısmını yukarıda sıraladığım tefsirlerdeki manası.
Ayet, İslam'ın tamamına uymayı emreden bir ayettir.
Bana cevap hazırlayan arkadaşımız, "Silm" kelimesinin kelime olarak hangi manalara geldiğini incelemek için, büyük bir vukufiyetle, Meraşi, Suyuti, Beşavi, Fahurrazi... ile uğraşacağına, bu ayeti bir sonraki ayetle ele alsaydı, İslam alimlerinin bu ayetten ne anladığına bir baksaydı, gelen rivayetleri bir okusaydı meseleyi daha iyi anlardı.
"Ayette geçen "silm" kelimesinden İslam manası çıkartılmış olsa dahi bundan barış anlamının çıkartılmasına mani bir hal yoktur" diyorlar.
Ben "silm" kelimesinden İslam manasını çıkartarak, barış karşıtlığı yapmıyorum. Benim dediğim, bir fikri savunmak uğruna ayetleri çarpıtmayalım.
İslam başka bir çok ayette barışı emrediyor zaten.
Kaldı ki, dünya barışını ne İslam, ne Kur'an ve ne de Müslümanlar bozuyor.
Bu kadar açık bir ayete böylesi bir mana yükleyen bir teşkilatın yayına hazırladığı mealin halini merak etmiyor değilim.
Aksine Diyanet'in, piyasaları sarmış ve bir kısmı tam bir cinayet olan mealleri tedkik edip yanlış ve hatalı olanlara engel olması gerekir.
Elimde Ergaz firması tarafından Mustafa Hizmetli'ye hazırlattırılan bir meal var. Acaba İslam'ın insanımıza doğru bir şeklide ulaştırılma görevi kanunen kendisine verilen Diyanet bu meali gördü mü?
Güzelim "Kevser Sûresi"nin Hizmetli mealindeki manasına bakın.
1- Doğrusu sana kevseri verdik.
2- Öyleyse gönülden Rabbine bağlan ve sadece O'na yönel.
3- Sana buğzeden var ya; asıl soyu kesik olan odur.
Şimdiye kadar kurban kesmeye ve kurban bayram namazını kılmaya Kevser Sûresi'nin ikinci ayetini delil gösterenler, başka delil arasın. Ya da Müsteşriklerin savuna geldiği gibi, bu ibadetleri terk etsin. Sayın Hizmetli, hezimetli bir şekilde, nasıl da konjonktüre uygun bir mana verdi ayete.
Sahi Diyanet bu konularla ilgilenmek zorunda değil mi?
Yoksa Sait amcanın o meşhur tabiriyle "Hizmet başka tarafa mı kaydı yoksa?"
Devam edeceğiz.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua... - 1 / 20.03.2024
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua... - 1 / 20.03.2024
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024