Refik amca'nın rahatsızlığı iyice arttı. Aklım başında iken şu mirası pay edeyim deyip, kalan malını mülkünü çocuklarına taksim etti. Kısa bir zaman sonra da hayata gözlerini yumdu.Refik amca'nın hiç erkek evladı olmamıştı. Beş kız evladı vardı. Kızların hepsini evlendirmiş mürüvvetlerini görmüştü.Beş kardeşten en küçüğünün ismi Kerime hanım'dı.Refik amca'nın mirası içerisinde en değerlileri tarla ve bahçeleriydi. En küçük kızı mirasın taksimine itiraz etti. "Bana düşen pay çok değersiz. Halbuki diğer kardeşlerin ki daha değerli deyip'', sürekli itiraz ediyor kardeşlerine rahatsızlık veriyordu.Ortanca ablası bir gün Kerimeye:- Bak kardeşim. Bu miras malı. Belki babamızın hiç malı olmayabilirdi. Sen hakkına razı ol. Bak ne güzel huzurumuz var. Bunu bozma. Sonra çocuklara kötü örnek oluyorsun, dedi. Kerime bırakın bu sözlerle sakinleşmesini, daha da sinirlendi, ablasını kırdı, işi daha da ilerletti. Söylenen her sözlere alâkası olamayan kötü düşünceler ekledi. Dedi ki:- Tabi. Sizin yerleriniz daha iyi olduğu için sesinizi çıkarmıyorsunuz. Huzuru siz bozuyorsunuz. Ben anlamam meyve bahçelerinin gelirinden de bana vereceksiniz.Aradan günler geçti. Kerime'nin başlattığı tartışma alevlendi. Kavgalar, mahkemeler, hastaneler miras yüzünden bir aileyi kasıp kavuruyordu.Her geçen gün akl-ı selim gidiyor yerini zan, dedikodu, gıybet, nefret alıyordu. Öyle ki, sen haklısın ben haklıyım derken haklı olanla olmayan artık birbirine karıştı. Yıllar sonra Kerime'nin bir komşusu köye ziyarete gelmişti. İnsanlar değişmiş, yaşlılar birer birer ölmüştü. Söz Kerime'lere gelince merakla sordu. - Kerime hanım nasıl?- Cevap verdiler. Ne olacak... Kerime önce ablasını kaybetti. Sonra diğerleri vefat etti. Bu ölümler Kerimeyi çok üzdü. Kendi ile hesaplaşmaya girdi. Her geçen gün vicdan azabı içini yaktı kül etti. Bunun üstüne birde oğullarından birinin kanserden yıllarca acı çekerek ölmesi eklenince var artık halini sen anla. Şimdi gözleri de görmez oldu. Öyle yaşayıp gidiyor. Çocuklarından Hüseyin kaldı burada. Anasına o bakıyor. Bak, Hüseyin farklı bir çocuk. Şimdi şuradan buradan çağırıyorlar. Şurada dededen burada babadan miras var gel görüşelim diyenlere. Ananızın ak sütü gibi yiyin. Onlar sizindir. Deyip hepsini bağışlıyor hiç birine tenezzül etmiyor. Köye gelen eski komşu bütün bu olanları duyunca çok üzüldü. Ayağa kalkıp Kerime hanımın evlerine uğradı. Kapı açıldı. İçeriye buyur edildi. Hüseyin ile kucaklaştı ve ağır işiten kulakları ve görmeyen gözü, zayıf incecik bedeni, dalgın gözleri ile Kerime hanım'ı görünce gözleri doldu, boğazı düğümlendi. Üzüntüsünü belli etmemeye çalıştıysa da Kerime Hanım anlamıştı.İşte dünya hayatı ve hırsın sonu bu oldu, dedi.Komşu bir müddet oturduktan sonra müsaade isteyip ayrıldı. Görüp işittiklerini düşünüyor ve kendi kendine şöyle diyordu:- Peygamberimiz (S.A.V) "Kişi kendi kazancından daha hayırlı bir lokma yememiştir'' buyurarak kişiyi kendi kazancına yöneltmiştir. Miras malı helâl ama ortada hak adalet bilmeyen, gözü aç, manevi olgunluktan mahrum kişiler varsa dalaşıp kafa kırmaktansa; hele akrabalık bağlarını kesmektense hakkından feragat etmek daha güzeldir. Allah kuluna ondan daha hayırlısını mutlaka lütfeder.Komşu bu düşünceler içerisinde iken bir el aniden gözlerini kapadı:-Söyle bakalım ben kimim?Komşu, tanıyamayınca Çoban Salih geçip kendini gösterdi. Kucaklaştılar. Sohbet ettiler. Komşu sordu, babadan, atadan... Çoban Salih şu özlü sözleri söyledi.-Biliyorsun babam çok fakirdi. Yıllarca çobanlık yaptı. Bize mal mülk bırakamadı. Ama bize huzur bıraktı. Altı kardeşiz. Sanki yeme içmemiz birdir. Üzüntümüz, sevincimiz birdir. Bu varlık bize yeter. Fakir olduk ama birbirimize dargın olmadık. Fakir olduk ama gönül zenginliğimiz hiç azalmadı. Sevgimiz, saygımız, kanaatimiz, şükrümüz azalmadı.Salih'in bu sözleri ve gördükleri komşuya bir hayat dersi oldu. Helalleşip ayrıldı.Bu kısa hikaye inşallah okuyanlara da faydalı olmuştur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Sabri / diğer yazıları
- Ramazanlaşmak / 17.07.2012
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011














































































