Marmara Denizi ölüyor
Bu yıl balıkçılık sezonu kötü geçti. Bunun en büyük nedeni aşırı avlanmanın yanı sıra kirlilik. Uzmanlar, Marmara Denizi’nde artık oksijenin bittiğini ve buna bağlı canlı yaşamının yok olmaya başladığını söylüyor





Türkiye'de balıkçılık sezonu genellikle 1 Eylül'de başlıyor ve 15 Nisan'da bitiyor. Bu yıl da öyle oldu. Normalde suların soğumaya başladığı Ekim-Kasım dönemi balığın en bol olduğu dönem. Ancak bu yıl ne hamsi, ne palamut, ne de lüfer balıkçıların yüzünü güldürdü.
Marmara'dan neredeyse hiç balık çıkmadı. Peki balık bu yıl neden yoktu? Dönemsel bir sorun mu yoksa artık Marmara'dan balık yemek hayal mi olacak? İstanbul Üniversitesi Balıkçılık Teknolojisi ve Yönetimi Ana Bilim Dalı Bakanı Prof. Dr. Saadet Karakulak, balığın tükenmesinde önemli bir nedenin de deniz kirliliği olduğunu belirterek, "Balık bitti" dedi.
Karakulak, balıkların temiz denizleri sevdiğini ve artık Karadeniz ve Marmara'nın eskisi gibi temiz olmadığını söyledi. Marmara'da oksijenin bile kalmadığını belirten Karakulak, şöyle devam etti: "Balıkçılar ağ atamadığını, attığında da çekemediğini söylüyor.
Çünkü 'müsilaj' denilen sümüksü bir tabaka var. Balık ağlarına takılıyor. Alglerden dolayı oluyor. Oksijen bitince çoğalıyor. Marmara ölüyor. Önce denizi, sonra balığı koruyacağız."
'Ekonomik kayıplara neden olur'
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Melek İşinibilir Okyar, bu yıl Marmara'da görülen müsilajı 'çok geniş alanlara yayılan ve uzun süreli gözlenen organik materyal birikimi' olarak açıkladı. Prof. Okyar'ın verdiği bilgilere göre, müsilaj en son 2007 ve 2008 yıllarında oluştu. Fakat bu olay özellikle Adriyatik Denizi'nde 1800'lü yıllardan beri görülen bir olay.
Marmara Denizi'nde ise görülen müsilaj bir sonuç. Yani aşırı kirliliğin, aşırı balık avcılığının ve küresel ısınmanın bir sonucu. Türkiye sularındaki denizleri ve balıkları uzun yıllardır araştıran İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesinden Prof. Dr. Bayram Öztürk, misafir öğretim üyesi olarak şu sıralar Tokyo Üniversitesi Deniz Bilimleri Fakültesi'nde görev yapıyor.
Öztürk, sorunun aslında yeni olmadığını, yıllardır aynı konuları anlattıklarını ancak pek dinleyen olmadığını belirterek, "Artık denizlerde sadece su var. Marmara Denizi'nde hiçbir koruma alanı yok. Yapılması gereken ilk iş denizlerde koruma alanları oluşturmak. Denizlerde balığın bitmesinin en büyük nedeni aşırı avlanmak. Ortak alanlar anlayışı da yok.
Bizim şu anda tuttuğumuz balık gelecek nesillerin balığı... 10 santim bile olmayan mezgit, küçücük izmarit, küçücük barbun, tekir, yavru halde avlanıyor.
Biraz balık olduğunda avcılık bir hafta devam ediyor. Aşırı avlanılıyor. Herkes Eylül ayında balığın peşinde. İki haftada balık bitiyor, sonra balık kalmadı deniliyor.
Türkiye'nin bu döngüden kurtulması gerekiyor. Bunun içinde ulusal bir plan olması gerekiyor. Bu yapılmadığı takdirde bir daha denizlerde hiç balık kalmayacak."
Protein almak şart
Koronavirüs salgınına da değinen Öztürk, Türkiye'de insanların iyi beslenmesi, protein alması gerektiğine de vurgu yapıyor. Bunun için Türkiye'nin çok uygun bir konumda olduğunu belirten Öztürk, "Türkiye bir deniz ülkesi. Ne kadar çok balık yersen o kadar az ilaca para ödersin.
Proteinle beslendiğinde daha az hasta oluyorsun. Balık tüketimi Türkiye'de kişi başına yıllık 10 kilo bile değil. Japonya'da 60 kilonun üzerinde. Avrupa Birliği 25 kilo. Türkiye'de bunu artırmak gerekiyor" dedi.
Müsilaj balıkçılığı engelliyor
Uzmanların belirttiği müsilaj balıkçıların da kâbusu. Deniz salyası olarak da bilinen müsilaj görüldüğü günlerde balıkçılar ağlarını atamıyor. Müsilaj olarak bilenen maddeye Marmara Denizi'ndeki balıkçılar 'kaykay', Karadeniz'deki balıkçılar ise 'lez' adı veriyor.
Kaykay denizanalarının ölmesi ya da kimyasal atıkların tarlalardan denizlere gelmesiyle oluşuyor. Çamura benziyor. Bu çamur tabakası da küçük balıkları öldürüyor.
Balıkçı ağlarına da yapışıyor. Ağ çok zor çekiliyor tekneye. Zaten bölgeye de ağ atılamıyor. Balıkların ağa gelmesini de engelliyor. Duvar etkisi yapıyor.