23 yıllık tek parti iktidarının ekonomi anlayışı, var olanı satmak ve vatandaşın elindeki almak, olarak özetlesem yanlış mı olur?
Baksanıza! Yeni Türkiye yüz yılı dediler ama hala eskiden dedikleri 'vergiyi tabana yaymaya çalışıyoruz' cümlelerini kuruyorlar. Öyle ki şehir girişlerine zabıta koymaya kadar götürdüler işi.
Osmanlı'da vergiyi tabana yaymıştı. Aşar, haraç, cizye, ağnam vergisi, gümrük vergileri, çiftbozan vergisi, icar-ı zemin, tapu, müsadere, bedel-i askeri, temettü, rüsumat, avârız, tekâlif-i örfiye, bac, damga vergisi gibi 20'den fazla vergi alıyordu halktan.
Neden mi?
Çıkan savaşlar, savaşların ağır faturaları, Saray'ın maliyeti derken Osmanlı iç borçlanmaya gitmiş hatta zenginlerin devlete borç vermesi hakkında fetva ve kanun çıkarmışlardır.
İç borçlanma ile giderlerini karşılayamayan imparatorluk başka çıkış yolu aramaya başlamış ve dışarıdan borç alma fikri tartışılmaya başlanmıştır.
Ama zamanın uleması ve Şeyhülislam, Hristiyanlardan borç alınmasının mekruh olduğunu, açıklamıştır.
Çareyi Müslüman ülkelerden borç istemek olarak gören Osmanlı ilk dış borç isteğini 1783 yılında Fas'a iletmiş ama Fas bu isteği geri çevirmiştir. 1788'de Cezayir ve Tunus'tan da borç alma girişimleri de sonuçsuz kalmıştır.
Müslüman ülkelerden borç alamayan Osmanlı, Şeyhülislam, 'zorunluluk karşısında Hristiyanlardan borç alınmasında sakınca olmadığı' fetvasıyla batıya yönelmiştir.
1789 yılında Fransa'dan, ardından İspanya ve İngiltere'den borç istemesine rağmen bu isteği değişik sebeplerden gerçekleşmemiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun aldığı ilk dış borç, Kırım savaşının başlangıcında (1853-1854 ) Fransa'dan 200.000 sterlin tutarındadır. 1854'ten 1923'e kadar toplam 41 borç anlaşmasına imza atmıştır.
Osmanlı borçlar tarihinde 1854-1881 yılları arasındaki 20 yılda adeta borca batmış ve bu dönemde ortalama yüzde 5,5 faiz oranı ile toplam 245.2 milyon Osmanlı lirası borç almıştı.
Bu rakamın 134.1 milyonu ele net olarak ele geçerken, 111.6 milyon lira komisyon ve masraflara gitmiştir.
İlk borcun alınmasının üzerinden 20 yıl bile geçmeden Osmanlı Devleti borçlarını geri ödemede sıkıntıya düşmüş 1875 yılında moratoryum yani borçlarımı ödeyemiyorum, gelin yeniden yapılandıralım, ilanını yapmıştı.
Böylece alacaklı devletler, verdikleri borçların tahsilini garanti edebilmek için 1881'de Muharrem Kararnamesi ile Düyun-u Umumiye İdaresi'ni kurup, Osmanlı ekonomisinin kontrolünü ele almışlardı.
Osmanlı 1882-1914 yılları arasında ortalama % 4,5 faizler 26 tane daha borç anlaşması yapılmış ve 86,5 milyon Osmanlı Lirası borç almıştı.
1918 yılında dış borçlar 139 milyon Osmanlı Lirası iken, 1911-1913 yılları arasında çıkarılmış olan ve en geç 1918'de ödenmesi gereken yaklaşık 10 milyonluk hazine tahvilleri de ödenememişti.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlı Devleti'nden kalan 156.4 milyon Osmanlı Lirası borç bakiyesinin, kendi hissesine düşen; 84.6 milyon lirasını yani toplam dış borcun yüzde 54'ünü, Lozan Antlaşması'nda kabul etmiştir.
Türkiye, Düyun-u Umumiye'ye olan borcunun son taksitini, ilk dış borcun alınmasından tam yüzyıl sonra 25 Mayıs 1954'te ödemiştir.
Ekonomik yapıya bakınca! 1912 yılında İstanbul'da kayıtlı 40 tane bankerin 12'si Rum, 12'si Ermeni, 8'i Musevi ve kalanı Levanten olmak üzere hepsi gayrimüslimdi.
1915'te Osmanlı'da 283 fabrika vardı. 149'u İstanbul'da, 61'i İzmir'de 73'ü diğer şehirlerde idi. Fabrikalardaki sermaye dağılımı şöyle; %50'si Rum, %20'si Ermeni, %5'i Musevi, %10 diğer yabancılar, %15'i Müslüman Türk.
283 fabrikada toplam 15.000 işçi çalışmakta idi. Nitelikli işgücü gerektiren sanayideki işgücü dağılımında bile Türkler %15 oranında istihdam edilmekteydi.
(Bilgiler Doçent Hatice Bahar Aşcı'nın, 'Türkiye'nin 150 yıllık borç serüveni' adlı doktora tezinden derlenmiştir)
23 yıldır AKP'nin yönettiği Türkiye'ye gelirsek
1- Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın en son yayımladığı verilere göre, Türkiye'nin dış borç stoku 31 Mart 2025 tarihi itibarıyla 527,5 milyar ABD dolar.
2- Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın en son yayımladığı verilere göre, Türkiye'nin brüt iç borç stoku 31 Mart 2025 tarihi itibarıyla 8,3 trilyon TL.
3- Türkiye'de 1954-2004 yılları arasında 8 bin 192 yabancı şirket faaliyet gösterirken 2024 yılı sonu itibarıyla bu sayı 86.418'e ulaştı.
4- 2002 yılına kadar Türkiye'ye yapılan doğrudan yabancı yatırımlar sadece 15 milyar dolar iken, 2003-2024 döneminde bu rakam 250 milyar dolar civarında.
5- Türkiye'de 38'i mevduat, 20'si kalkınma ve yatırım, 9'u ise katılım olmak üzere 67 banka bulunmakta.
6- Nisan 2025 verilerine göre, Türk bankacılık sektörünün toplam aktif büyüklüğü 37 trilyon 287 milyar 819 milyon TL'ye ulaşmıştır. Bu rakamın yarısından fazlası yabancı sermaye.
Türkiye'nin 2024 GSMH'lası yani üretilen tüm mal ve hizmetlerin toplam parasal değeri 43 trilyon 410 milyar 514 milyon TL.
Sonuç olarak: Ülkeyi zenginler yönetiyor. Asgari ücret 22 bin, emekli maaşı 16 bin.
İşsizlik tavan, yoksulluk tavan, enflasyon tavan, döviz tavan, faiz tavan. Varlık fonu ortada. İhtiyat akçesini bile harcandılar.
Ama vergiyi tabana yaymaya devam…
Baksanıza! Yeni Türkiye yüz yılı dediler ama hala eskiden dedikleri 'vergiyi tabana yaymaya çalışıyoruz' cümlelerini kuruyorlar. Öyle ki şehir girişlerine zabıta koymaya kadar götürdüler işi.
Osmanlı'da vergiyi tabana yaymıştı. Aşar, haraç, cizye, ağnam vergisi, gümrük vergileri, çiftbozan vergisi, icar-ı zemin, tapu, müsadere, bedel-i askeri, temettü, rüsumat, avârız, tekâlif-i örfiye, bac, damga vergisi gibi 20'den fazla vergi alıyordu halktan.
Neden mi?
Çıkan savaşlar, savaşların ağır faturaları, Saray'ın maliyeti derken Osmanlı iç borçlanmaya gitmiş hatta zenginlerin devlete borç vermesi hakkında fetva ve kanun çıkarmışlardır.
İç borçlanma ile giderlerini karşılayamayan imparatorluk başka çıkış yolu aramaya başlamış ve dışarıdan borç alma fikri tartışılmaya başlanmıştır.
Ama zamanın uleması ve Şeyhülislam, Hristiyanlardan borç alınmasının mekruh olduğunu, açıklamıştır.
Çareyi Müslüman ülkelerden borç istemek olarak gören Osmanlı ilk dış borç isteğini 1783 yılında Fas'a iletmiş ama Fas bu isteği geri çevirmiştir. 1788'de Cezayir ve Tunus'tan da borç alma girişimleri de sonuçsuz kalmıştır.
Müslüman ülkelerden borç alamayan Osmanlı, Şeyhülislam, 'zorunluluk karşısında Hristiyanlardan borç alınmasında sakınca olmadığı' fetvasıyla batıya yönelmiştir.
1789 yılında Fransa'dan, ardından İspanya ve İngiltere'den borç istemesine rağmen bu isteği değişik sebeplerden gerçekleşmemiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun aldığı ilk dış borç, Kırım savaşının başlangıcında (1853-1854 ) Fransa'dan 200.000 sterlin tutarındadır. 1854'ten 1923'e kadar toplam 41 borç anlaşmasına imza atmıştır.
Osmanlı borçlar tarihinde 1854-1881 yılları arasındaki 20 yılda adeta borca batmış ve bu dönemde ortalama yüzde 5,5 faiz oranı ile toplam 245.2 milyon Osmanlı lirası borç almıştı.
Bu rakamın 134.1 milyonu ele net olarak ele geçerken, 111.6 milyon lira komisyon ve masraflara gitmiştir.
İlk borcun alınmasının üzerinden 20 yıl bile geçmeden Osmanlı Devleti borçlarını geri ödemede sıkıntıya düşmüş 1875 yılında moratoryum yani borçlarımı ödeyemiyorum, gelin yeniden yapılandıralım, ilanını yapmıştı.
Böylece alacaklı devletler, verdikleri borçların tahsilini garanti edebilmek için 1881'de Muharrem Kararnamesi ile Düyun-u Umumiye İdaresi'ni kurup, Osmanlı ekonomisinin kontrolünü ele almışlardı.
Osmanlı 1882-1914 yılları arasında ortalama % 4,5 faizler 26 tane daha borç anlaşması yapılmış ve 86,5 milyon Osmanlı Lirası borç almıştı.
1918 yılında dış borçlar 139 milyon Osmanlı Lirası iken, 1911-1913 yılları arasında çıkarılmış olan ve en geç 1918'de ödenmesi gereken yaklaşık 10 milyonluk hazine tahvilleri de ödenememişti.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlı Devleti'nden kalan 156.4 milyon Osmanlı Lirası borç bakiyesinin, kendi hissesine düşen; 84.6 milyon lirasını yani toplam dış borcun yüzde 54'ünü, Lozan Antlaşması'nda kabul etmiştir.
Türkiye, Düyun-u Umumiye'ye olan borcunun son taksitini, ilk dış borcun alınmasından tam yüzyıl sonra 25 Mayıs 1954'te ödemiştir.
Ekonomik yapıya bakınca! 1912 yılında İstanbul'da kayıtlı 40 tane bankerin 12'si Rum, 12'si Ermeni, 8'i Musevi ve kalanı Levanten olmak üzere hepsi gayrimüslimdi.
1915'te Osmanlı'da 283 fabrika vardı. 149'u İstanbul'da, 61'i İzmir'de 73'ü diğer şehirlerde idi. Fabrikalardaki sermaye dağılımı şöyle; %50'si Rum, %20'si Ermeni, %5'i Musevi, %10 diğer yabancılar, %15'i Müslüman Türk.
283 fabrikada toplam 15.000 işçi çalışmakta idi. Nitelikli işgücü gerektiren sanayideki işgücü dağılımında bile Türkler %15 oranında istihdam edilmekteydi.
(Bilgiler Doçent Hatice Bahar Aşcı'nın, 'Türkiye'nin 150 yıllık borç serüveni' adlı doktora tezinden derlenmiştir)
23 yıldır AKP'nin yönettiği Türkiye'ye gelirsek
1- Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın en son yayımladığı verilere göre, Türkiye'nin dış borç stoku 31 Mart 2025 tarihi itibarıyla 527,5 milyar ABD dolar.
2- Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın en son yayımladığı verilere göre, Türkiye'nin brüt iç borç stoku 31 Mart 2025 tarihi itibarıyla 8,3 trilyon TL.
3- Türkiye'de 1954-2004 yılları arasında 8 bin 192 yabancı şirket faaliyet gösterirken 2024 yılı sonu itibarıyla bu sayı 86.418'e ulaştı.
4- 2002 yılına kadar Türkiye'ye yapılan doğrudan yabancı yatırımlar sadece 15 milyar dolar iken, 2003-2024 döneminde bu rakam 250 milyar dolar civarında.
5- Türkiye'de 38'i mevduat, 20'si kalkınma ve yatırım, 9'u ise katılım olmak üzere 67 banka bulunmakta.
6- Nisan 2025 verilerine göre, Türk bankacılık sektörünün toplam aktif büyüklüğü 37 trilyon 287 milyar 819 milyon TL'ye ulaşmıştır. Bu rakamın yarısından fazlası yabancı sermaye.
Türkiye'nin 2024 GSMH'lası yani üretilen tüm mal ve hizmetlerin toplam parasal değeri 43 trilyon 410 milyar 514 milyon TL.
Sonuç olarak: Ülkeyi zenginler yönetiyor. Asgari ücret 22 bin, emekli maaşı 16 bin.
İşsizlik tavan, yoksulluk tavan, enflasyon tavan, döviz tavan, faiz tavan. Varlık fonu ortada. İhtiyat akçesini bile harcandılar.
Ama vergiyi tabana yaymaya devam…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Osmanlı’da vergiyi tabana yaymıştı / 15.09.2025
- Türklerle dost ol ama düşman olma / 14.09.2025
- Misyonerlerin hedefi Atatürk / 13.09.2025
- AKP 14 yıl önce verip tutmadığı sözleri ileri bir tarihe güncelledi / 12.09.2025
- Kolombiya’nın, İspanya’nın yaptığını AKP yapamadı / 11.09.2025
- Yaşanılanlar tesadüf değil / 10.09.2025
- Bebek katili: ‘Suriye ve Rojava kırmızıçizgimdir’ / 08.09.2025
- Yolsuzluğun, rüşvetin, kul hakkını partisi olur mu? / 07.09.2025
- Vahşet adasındaki kilisede ayin var / 06.09.2025
- Semud konvoyu ve Türkiye / 05.09.2025
- Türklerle dost ol ama düşman olma / 14.09.2025
- Misyonerlerin hedefi Atatürk / 13.09.2025
- AKP 14 yıl önce verip tutmadığı sözleri ileri bir tarihe güncelledi / 12.09.2025
- Kolombiya’nın, İspanya’nın yaptığını AKP yapamadı / 11.09.2025
- Yaşanılanlar tesadüf değil / 10.09.2025
- Bebek katili: ‘Suriye ve Rojava kırmızıçizgimdir’ / 08.09.2025
- Yolsuzluğun, rüşvetin, kul hakkını partisi olur mu? / 07.09.2025
- Vahşet adasındaki kilisede ayin var / 06.09.2025
- Semud konvoyu ve Türkiye / 05.09.2025