Mazlumun ahı çıkar, aheste aheste…

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir toplantıda yaptığı konuşmada “mazlumun ahı mutlaka çıkar aheste aheste, mazlumun ahı Irak’ta çıktı, Libya’da çıktı, Mısır’da çıktı, hiç şüpheniz olmasın Suriye’de de çıkar” dedi…
Sayın Başbakanın ağzından çıkan söz çok önemli bir atasözüdür. Gerçekten de mazlumlun ahı er ya da geç çıkmaktadır. Bu ah bazen bu dünyada, bazen de ahiret yurdunda çıkar, onu Yüce Allah takdir etmektedir. Söze bir itirazımız yoktur ancak söylenen sözün kapsamına itirazımız var. Kast edilen ülkelerde mazlum kim, zalim kim? Mazlumun ahı nasıl çıkıyor? Bunun iyi tespit edilmesi lazımdır.
Gerek Irak da, gerek Libya da, gerek Mısır da, gerçekleşen ayaklanmalar, yapılan zulüm ve işkenceler kime karşı yapıldı, kimin isteği üzere gerçekleşti, şu anda oralarda kimin borusu ötüyor, gerçekten de mazlum halklar rahata erdiler mi? Bu sorulara sağlıklı cevaplar aramak gerekmektedir.
Bahsedilen ülkelerde önceden halkın gördüğü zulüm ve işkenceler, kendi içindeki batının kukla yönetimleri idi. Halk mazlumdu, açtı, işsiz ve yoksuldu, bu doğru…
Ülkelerinde meydana gelen kanlı olaylardan sonra aynı halk şimdi gene mazlum, gene işsiz, gene aç, gene yoksul; bunlar yetmezmiş gibi bir de toprakları işgal edilmiş, BOP kapsamında bütün kaynakları tarumar olmuş, başlarına haçlının batılı leş kargaları üşüşmüştür.
Bahsi geçen ülkelerde özellikle de Irak da milyonlarca Müslüman ölmüş, milyonlarca Müslüman kadının namusu kirletilmiş. Petrolleri ellerinden alınmış. Camiler, kutsal mabetler, evliyanın kabirleri, kültür varlıkları bombalanmış; gerek yaşayan halk, gerek yeni doğan ve doğacak çocuklar nükleer tehlikelerle karşı karşıya, halkın geleceği haçlı batının eline bırakılmıştır. Her gün oluk oluk kan akmaya devam etmekte, kardeş kavgaları bitmek tükenmek bilmemekte, iç savaş gittikçe tırmanmaktadır.
Yine bahsi geçen bu ülkelerde kargaşa sürmekte, kimse geleceğinden emin değildir. Bu ülkelerin dini ve milli bütünlükleri bir daha gelmemek üzere gitmiştir. Özellikle bu ülkelerde dinin hükümleri yozlaşmaya başlamış, dinler arası diyalog fitnesinin zehirli tohumları sinsi bir vaziyette buralara ekilmektedir.
Şimdi sormak hakkımız yok mu? Mazlum kim, zalim kim, kimin ahı kimden çıkıyor. Bu arada kim kimin adına iş görüyor?