logo
19 MAYIS 2024

MEDYA KAZANI

03.01.2004 00:00:00
Gerginliğe değer mi?Türkiye 2004 yılına gergin girdi. Gerginliğin başlıca nedeni, AKP Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu'nun "Atatürk'ün Mareşal üniformalı halı üzerine işlenmiş portresi"ni sivil Meclis'e yakıştıramadığı yönündeki sözleriydi. Bu sözler kışkırtıcı idi, densiz ve yersizdi! İkinci bir gelişme ise, Mahmut Efendi'nin kanser nedeniyle dar-ı bekaya rıhlet eden kızının 29 Aralık'ta Fatih Camii'ndeki cenaze namazıydı. Cenazeye çok sayıda "cübbeli ve sarıklı" iştirak etmişti.

Bu iki gelişme üzerine, önce Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman, ardından Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök açıklama yaptı.

Basınımızda çok az sayıda yazar "Hüsrev Kutlu"ya arka çıktı. Ama cenaze merasimine gelince, ortak kanaat şuydu: Bu bir Türkiye gerçeği...

Ve bu konuda çifte standart uygulanıyor....

Örnekler verelim...

1) Moon Tarikatı'nın iki yıl önce Ankara'da yaptığı toplantı, hiçbir şekilde devletin ilgili kurumları tarafından sorgulanmadı.

2) Yine iki yıl önce Hintli Maharaşi Yogi'nin İstanbul'da bini aşkın kişinin katıldığı meditasyon seansında ayaklarının öpülmesi ilkelliğine Genelkurmay cevap verme gereği duymadı.

3) Misyonerlerin Türkiye'deki faaliyetleri neticesinde "kazandıkları Türk ruhlarla" birlikte 24 Aralık akşamı Noel ayini düzenlemesi de, tehdit olarak algılanmadı.

Daha pekçok örnek var...

Şimdi son gelişmelerle ilgili medyada çıkan yorumları dikkatinize sunuyorum.

Yıldırım öfkeyi anlamak zor

Kendisini 'iflah olmaz bir Ordu yücelticis' olarak takdim eden, "sarık ve cübbe" ile takıntısı bulunduğunu itiraf eden Sabah'ın milliyetçi yazarı Ömer Lütfi Mete de, gelişmelerle ilgili olarak şunları yazıyor:

"Fatih Camii avlusundaki malum manzara gibi görüntülerle karşılaştıkça mırıldanmaktan kendimi alamam. Lakin, marjinal niteliği apaçık olan bu tür manzaralar karşısında askerin yıldırım öfkeyle sergilediği büyük tehdit vurgusunu anlayabilmem zordur. Acaba, şarkıcı Tarkan'ın arabasının camı, vücudunun herhangi bir aksamı yahut tamamı hayranları tarafından öpülürse memleket neden tehlikeye düşmez de, Mahmut Efendi veya başka birkaç marjinal söz konusu olunca düşer?

İkisinde de hayranların -samimi veya taktik- sevgi gösterisi yok mu?

Herhalde derin cevap şöyledir

Bu bir tarikat olduğu için böyle giyimler ve öpmeler din devleti kurma hazırlığıdır! Milyonlarca öpeni olsa bile Tarkan, Mahmut Efendi kadar tehlike teşkil etmez!

Eğri oturup doğru konuşalım

Konuyu bu düzeylerde tartışmak varken ve böylesi çok daha yararlı olabilecekken işi vatanın bekası boyutlarında bir mesele haline getirmek devleti yüceltiyor mu, basitleştiriyor mu?

Bu sertlik, gönülden caydırıcı bir etki mi va'dediyor, topluluğu daha da mutaassıplaştırıcı bir etki mi?"

Taşkınlık olmadı

Vakit'ten Abdurrahman Dilipak, bundan iki yıl önce günede gelen Hintli Meditasyoncu Maharaşi'nin ayağının öpülmesinin neden rejim tehlikesi olmadığını yazıyor: "Bakalım hocaefendiyi kıskanan, tahrik amaçlı fotoğraf yayınlayanlar öldüklerinde o kalabalığın onda biri kadar seveni arkasından bir Fatiha okuyacak mı? Kızı vefat eden bir babaya gösterilen hürmet bu. Yılmaz zamanında da Ecevit zamanında da Mahmut Efendinin katıldığı, kıldırdığı cenaze namazları oldu, yine aynı kişiler aynı şekilde namaza katıldılar.. Bir taşkınlık, yakıp yıkma olmadı.. O zaman kimse "rejim elden gitti" diye de sokağa çıkmadı."

Sulukule'yi temizleyen Hoca

Tercüman'dan Serdar Arseven, Mahmut Efendi'nin irşat faaliyetiyle Fatih'teki Sulukule semtinin nasıl bir suçlu yatağı olmaktan çıktığını anlatıyor: "Hani bugünlerde, Mahmut Hoca olarak anılan Mahmut Ustaosmanoğlu'nun kızının cenaze merasimindeki görüntülerden dolayı sıkça gündeme gelen cemaat var ya...

O cemaatin önde gelenleri bir tebliğ çalışması yürütmüşler; Sulukule sâkinleri için...

Dansöz oynatarak yolunu bulmaya çalışan sabıkalı bıçkınlara vaaz programı uygulamışlar... Bilhassa, Cübbeli Ahmet Efendi'nin nasihatleri sonuç vermiş, pekçok sabıkalı, içkiyi, kumarı terk etmiş.

Onlar, devletin el uzatamadığı insanlar... Atomize olmuş kentin yığınları arasındaki fark edilmezliklerinden kurtulabilmek için, suç toplumunun birer üyesi olarak yaşamışlar yıllar boyunca. Bataktan kurtarmayı vaat eden bir cemaatle tanıştıklarında ise bu yeni grubun üyesi olmuşlar. Bu tür yapıların böyle, ilk bakışta görülmeyen birçok etkisi var. Bazıları, verdiğimiz örnekte olduğu gibi suç oranlarının düşmesine katkıda bulunarak bir nevi kamu hizmeti görüyor. Sözkonusu oluşumların bu fonksiyonlarını da gözden uzak tutmamak lâzım. Özellikle birlik ve beraberliğe her zamankinden çok ihtiyaç duyduğumuz bu hassas günlerde."

Toplum mühendisliği

ve asker

Milliyet'ten Taha Akyol, gelişmeleri bilimsel bir bakış açısıyla değerlendiriyor:

"Asker, pek çok ülke gibi bizde de 'tarih yapıcı' ve 'ulus kurucu' unsurların başında gelir. Bizde ve Doğu milletlerinde asker modernleşmenin tarihsel öncüsüdür aynı zamanda.

Atatürk, hem uluslaşmanın hem modernleşmenin simgesidir. "Gazi" ve "mareşal" unvanlarını sözde Devrim Komuta Konseyi veya Merkez Komitesi kararıyla da değil, gerçek Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla almıştır. Bu, onun için de, Meclis için de, asker için de bir şereftir.

Asker elbette bu şerefe sahip çıkacaktı. Dikkat çeken husus, askerlerin bir süredir bu tür olayları vesile ederek "irticaya karşı toplum mühendisliği" eğilimine girmiyor olmasıdır.

Üniformalı toplum mühendisliğinin son heveskarı, Çevik Bir'di.

Bilimin tespitidir: Köylü toplumlarında ordu modernleşmeye öncülük eder, askerlerde 'toplum mühendisliği' güdüsü güçlüdür; siyasete, kültüre, hatta ekonomiye yön vermek isterler. Kemalizm modernleşmenin bu aşamasını temsil eder.

Fakat modernleşme gelişip aktif ve çoğulcu orta sınıf toplumu oluştukça, modernitenin birçok işlevi sivillere geçer. Ordunun işlevi "profesyonel" alana çekilir, darbe fikri ve 'toplum mühendisliği' cazibesini kaybeder.

Bakın, Türkiye'de mesela MGK'nın yetkileri daraltılıyor. Asker artık 'muhtıra'larla manşetlerde değil."

Sorunun temeli: Demokrasi

Yeni Şafak'tan Fehmi Koru, Hüsrev Kutlu'ya sahip çıkan az sayıda yazardan biri. Koru, sorunun kaynağında 'demokrasi' olduğunu yazıyor ve ekliyor: "Bir milletvekili, hatta sıradan bir insan, Meclis'te askerî garnizon bulunmasını yadırgayamaz mı? Atatürk'ün üniformalı resmi yerine sivil kıyafetlisinin Meclis koridorlarına daha yakışacağını söylemenin ne mahzuru olabilir? Bu görüşlerini paylaşmayabilirsiniz milletvekilinin, üslubuna karşı çıkabilir, zamanlamasını eleştirebilirsiniz; ancak o fikirleri 'kriz' sebebi haline dönüştürmek? Hele, tek bir milletvekilinin sözlerini, ya da bir cenaze törenindeki görüntüleri bir siyasî partiye, hükümete, topluma fatura etmek? Olacak şey değil...

Demokrasilerde 'farklı' kişilerin, grupların, cemaatlerin, etnisitelerin varlığına tahammül edilir. 'Modern devlet', farklılıkları içinde barındırmanın mekanizmalarını da oluşturmuştur. 'Aykırı' tipler, genele katılmak istemeyen gruplar ve cemaatler ile farklılıklarını vurgulamak isteyen etnisiteler de, 'çağdaş devlet' vatandaşları olarak, rahat ve huzur içinde yaşarlar...

Amerika'da, yoğunluk Pensylvania eyaletinde olmak üzere, 'Amish' adlı bir dinî cemaatin varlığı bilinir; filmlere de konu olduğu için... Cemaat 'modern' çağın getirdiklerini reddedip elektriksiz, motorsuz bir hayatı yeğlediğinden çoğu komedi filmleridir bunların. Kadın-erkek, çoluk-çocuk karalara bürülü Amishler, topraklarını bugün bile kara-sabanla sürer, at arabasıyla yolculuk eder, mum ve kandilli hayatın gereği olarak erken yatıp erken kalkarlar. Sistem, kendi çocuklarını istedikleri gibi eğitmelerine ses çıkartmaz Amishlerin; Yüksek Mahkeme, aralarındaki dayanışmanın sağlamlığı sebebiyle, Amish patronların sosyal sigorta primi ödememesini bile kurallaştırmıştır ABD'de..."

Bir bardak suda fırtına

kopartılıyor

Radikal'in esprili yazarı Hakkı Devrim, yılların biriktirdiği tecrübeyle yazıyor. Son tartışmaları "bir bardak suda fırtına koparmak" olarak niteleyen devrim, AKP'li Hüsrev Kutlu'nun söylediklerini 'densizlik' olarak vasıflandırdıktan sonra şunları yazıyor. "Meclis'te bir tabur asker bulundurulmasının sebebi, yoğurtlu kebap vezninde «askerli demokrasi»yi sürdürme durumundan şimdilik çıkamayışımızdır. Genelkurmayın tepkisi de bu halin yeni bir ifadesi.

Öfkelenen asker ve sivillerin en ağır sözü, bu şikâyetin, bizzat Atatürk'ün kurduğu Meclis'in bir mensubundan gelmiş olmasıdır. Bu noktada cevabı aranması gereken şu sual de var:

Atatürk sağ olsaydı, Meclis duvarlarına asılacak resimlerindeki kıyafetinin ne olmasını isterdi acaba; üniforma mı, frak mı? Selanik'teki 1909 İttihat ve Terakki Kongresi'nden başlayarak askerin siyasetten uzak durması gereğini savunmuş, Cumhuriyet kurulunca ilk işi asker arkadaşlarıyla birlikte sırtından üniformasını çıkarmak olmuş bir büyük devlet adamının, Meclis'te mareşal üniformalı resimlerim bulunsun diyeceğini düşünebilir misiniz?"



Gerginliğin siyasi etkileriRadikal'den Murat Yetkin, asker-sivil gerginliğinin etkilerini değerlendiriyor: "Türkiye 2004'ün ilk gününe asker-hükümet tartışması gölgesinde girdi. Askerlerin yılın son iki günü üst üste Atatürk, ordu ve laik sisteme yönelik girişimlerden dolayı sert beyanlarda bulunması, Başbakan'ın da yılın son saatlerinde medyayı, hükümetle ordu arasını açmakla suçlaması gerilimde artma eğilimini gösteriyor. Başbakan Erdoğan, askerden ağır eleştiri altında ve yılbaşı gecesinde 'fakir fukara, garip gureba' söylemi çerçevesinde ziyaret ettiği Safranbolu'daki güçsüzler evinde 'Ben gücümü güçsüzlerden, halktan alıyorum' mesajını yaymak istediği de ortada. Ankara'da bir süredir, "Türkiye 2004 sonuna dek Avrupa Birliği ile müzakere tarihi alamazsa, iç siyaset dengeleri reformlar aleyhine bozulacak" endişesi kulislerde yayılıyor. AB'den müzakere tarihi alınmasının ise Kıbrıs sorunuyla bağı artık ortada. Şimdi bu sorunlara bir de laiklik tartışmaları eklendi. Laiklik tartışmalarında eski siyaset tarzını sürdüren bir çizgi izlemesi, Erdoğan'ın Kıbrıs ve AB konularında da savunmaya geçmesi ve bu alanlarda geri adım atmasına yol açabilir. Bu Erdoğan ve AKP'ye, aralarındaki siyasi İslamcıları ayıklayıp açıkça laik Cumhuriyet'ten yana durmaktan daha pahalıya mal olabilir. Doğrusu, artık başında olduğu laik, demokratik Cumhuriyet'e sahip çıkmak ve bundan alacağı güçle Türkiye'yi AB'ye taşımak olabilir. Erdoğan yakında kendisini böyle bir karar aşamasında bulabilir."

Meclis'teki asker lokantasına girememenin getirdikleriKanal 7 Haber Dairesi Başkanı Ahmet Hakan Coşkun, Sabah gazetesindeki dünkü yazısında, daha önce basınımızda tartışma konusu olmuş bir gelişmeyi kendi zaviyesinden değerlendirmiş. Gelişme şuydu: Meclis kompleksinin içinde yer alan "asker lokantası"na sakallılar alınmıyor. Ahmet Hakan da, bundan epey önce Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik le, "asker yemeği" (karavana değil elbette) tatmak istemiş ama ilgililerce gerisin geri gönderilmiş...

Gerisini Ahmet Hakan'dan dinleyelim: "Ağır havası ve şifrelerini tam olarak çözemediğim aşırı hiyerarşik ilişkileriyle Meclis, beni her zaman sıkmıştır. Bu yüzden zorunlu olmadıkça Meclis'e gitmemeye özen gösteririm.. Gösterdiğim bu özen nedeniyle Meclis içinde "askerlerin kontrol ettiği" bir restoranın varlığından haberim yoktu.. Ta ki, aylar önce bir bakanla birlikte o restorana gitmek durumunda kalıncaya kadar..

Bakan beyle gittik restorana ve kapıda askeri bir görevli karşıladı bizi.. Görevli beni görünce, kibar bir şekilde "sakallıların restorana alınmadığını" söyledi.. Hayatta en nefret ettiğim şey "topluluk içinde gösterilmek"tir. Düşünün O anda restoranın önünden gelip geçenlerin bakışları bana mıhlanmış durumda. Biraz şaşkın, biraz da alaycı bakışlar fırlatılıyor! Daha fazla dayanamadım, kibarlığı elden bırakıp, ani bir şekilde "Hemen gidelim buradan" deyiverdim.. Ses tonumdaki kararlılık bakanı da etkiledi ve oradan hemen uzaklaştık.. Gerçeği, sadece gerçeği ama bütün gerçeği söylüyorum Bu olay beni hiç mi hiç etkilemedi. Güldüm geçtim.. Ben ki gariban vatandaşa "sefahat merkezi" olarak takdim edilen ve askerlerin kontrolünde olmayan Meclis lokantasında bile bir yemek süresi zor sabretmişim; askerlerin kontrolündeki o restorana girsem ne olur, girmesem ne olur.."
Erdoğan'dan 19 Mayıs mesajı
'19 Mayıs'ın ruhuna sahip çıkmalıyız'
İmamoğlu'ndan Ahmet Hakan'ı rahatlatan adım
'Aman çok şükür. Aman ne iyi'
"Bu iş çığrından çıktı. Neyi bekliyoruz?"
AKP’de ‘sokak köpeği’ zirvesi
Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında yeni gelişme
İkinci gizli tanık da ifadesini çekti
Fiyatlardaki artış hızının İçişleri Bakanları ile ne ilgisi var?
'Henüz konut alma zamanı değil
150 balon ve 4 bin yolcu ile görsel şölen
Balonlar Türk bayraklarıyla uçtu
Fetih Hareketi'nden geçici limana tepki
'Filistinlilerin tehciri için olabilir'
Hayatını kaybedenlerden biri gazeteci
Gazze'de onlarca kişi daha katledildi
Bağ evinde hain tuzak
5'i jandarma 7 kişi yaralandı
'Türk milleti tek bir millettir'
Tam bağımsızlığın ilk adımı
Cumhurbaşkanlığı'na, Dışişleri'nden resmi bir evrak gelir
Bugün Ata’nın doğum günü
Beşiktaş'tan Mourinho hamlesi
'1 aydır görüşüyoruz, sıcak bakıyor'
Trabzonspor üçüncülüğü garantiledi
Onuachu bordo-mavilileri sırtladı
Özel'den sert mücadele mesajı
'Meydanlar bizimdir'
19 Mayıs bir dönüm noktasıydı
Yarın tüm yurtta coşkuyla kutlanacak
Erdoğan'dan 19 Mayıs mesajı
'19 Mayıs'ın ruhuna sahip çıkmalıyız'
İmamoğlu'ndan Ahmet Hakan'ı rahatlatan adım
'Aman çok şükür. Aman ne iyi'
"Bu iş çığrından çıktı. Neyi bekliyoruz?"
AKP’de ‘sokak köpeği’ zirvesi
Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında yeni gelişme
İkinci gizli tanık da ifadesini çekti
Fiyatlardaki artış hızının İçişleri Bakanları ile ne ilgisi var?
'Henüz konut alma zamanı değil
150 balon ve 4 bin yolcu ile görsel şölen
Balonlar Türk bayraklarıyla uçtu
Fetih Hareketi'nden geçici limana tepki
'Filistinlilerin tehciri için olabilir'
Hayatını kaybedenlerden biri gazeteci
Gazze'de onlarca kişi daha katledildi
Bağ evinde hain tuzak
5'i jandarma 7 kişi yaralandı
'Türk milleti tek bir millettir'
Tam bağımsızlığın ilk adımı
Cumhurbaşkanlığı'na, Dışişleri'nden resmi bir evrak gelir
Bugün Ata’nın doğum günü
Beşiktaş'tan Mourinho hamlesi
'1 aydır görüşüyoruz, sıcak bakıyor'
Trabzonspor üçüncülüğü garantiledi
Onuachu bordo-mavilileri sırtladı
Özel'den sert mücadele mesajı
'Meydanlar bizimdir'
19 Mayıs bir dönüm noktasıydı
Yarın tüm yurtta coşkuyla kutlanacak

Cumhurbaşkanı Erdoğan 19 Mayıs mesajı yayımladı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla yayımladığı mesajında "Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere Kurtuluş Savaşımızın bütün kahramanlarını bir kez daha saygıyla anıyorum" ifadelerini kullandı
19.05.2024 11:44:00 / Güncelleme: 19.05.2024 11:50:14
AA
Cumhurbaşkanı Erdoğan 19 Mayıs mesajı yayımladı
Cumhurbaşkanı Erdoğan 19 Mayıs mesajı yayımladı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla mesaj yayımladı.

Samsun'da tam 105 yıl önce başlayan ve Milli Mücadele'yi zaferle taçlandıran 19 Mayıs 1919'un, güçlü Türkiye'nin inşasında ilk tuğlanın konulduğu tarih olduğunu belirten Erdoğan, "Bu tarih, milletimizin düşman işgaline karşı ülkemizin her köşesinden yükselen istiklal ve istikbal ruhunun kıvılcımı olmuştur. Milletimizin esarete karşı direnişini ortaya koyarak topyekun bir varoluş mücadelesini başlattığı bu sürecin devamında ya istiklal ya ölüm nidalarıyla vücut bulan varlık-yokluk mücadelesi başlamıştır. Samsun'da yanan istiklal meşalesi, Amasya, Erzurum, Sivas ve ardından Ankara ile tüm Anadolu'ya yayılmıştır" ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 Mayıs ruhunun, bu milletin en büyük varlığı, en büyük sermayesi olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Zorluklara karşı durmanın, azimle inançla kararlılıkla hep beraber mücadele etmenin anlamı bu ruhta gizlidir. Ülkemizin karşı karşıya kaldığı her türlü baskıya, provokasyona rağmen hızlandırdığı kalkınma, büyüme, güçlenme mücadelesini ancak 19 Mayıs'ın ruhuna, özüne, ilkelerine, ideallerine ve hedeflerine sahip çıkarak sürdürebiliriz. Yeni Türkiye Yüzyılı'nın neferleri olan sizler böyle bir bilinç ve özgüvenle tarihinize, bugününüze sahip çıkıp birbirinizle kenetlenin, birbirinizle kardeşlik hukukunuzu geliştirin. Siz gençlerimizin ve aziz milletimizin 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nı kutluyor, Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere Kurtuluş Savaşımızın bütün kahramanlarını bir kez daha saygıyla anıyorum."

Tokat'ta fener alayı ertelenirken, konser iptal edildi

Tokat'ta bir bağ evinde meydana gelen 5'i jandarma personeli 7 kişinin yaralandığı olay nedeniyle bugün 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle yapılması planlanan "Fener alayı" ertelenirken konser ise iptal edildi.
19.05.2024 11:14:00
İhlas Haber Ajansı
Tokat'ta fener alayı ertelenirken, konser iptal edildi
Tokat'ta fener alayı ertelenirken, konser iptal edildi
Tokat'ın Erbaa ilçesine bağlı Karayaka beldesi Hürmüzlü mahallesinde bulunan bir bağ evinde meydana gelen patlamada 5'i jandarma görevlisi 7 kişinin yaralandığı olay nedeniyle bugün 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle yapılması planlanan "Fener Alayı" yürüyüşü ertelendi.



Ayrıca Tokat Belediye Başkanlığı tarafından yapılması planlanan konser de iptal edildi.


İmamoğlu'ndan Ahmet Hakan'ı rahatlatan adım: Aman çok şükür!

“Artık bizim de binecek uçağımız var” duygusu, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağındaki gazeteciler” geyiğinin sonunu getirecektir.
19.05.2024 11:00:00
Haber Merkezi
İmamoğlu'ndan Ahmet Hakan'ı rahatlatan adım: Aman çok şükür!
İmamoğlu'ndan Ahmet Hakan'ı rahatlatan adım: Aman çok şükür!
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İstanbul'da düzenlenecek olan 2027 Avrupa Olimpiyat Oyunları'nın imza töreni için Roma'ya 73 kişilik grupla birlikte gitti.

İmamoğlu'nun kafilesinde 3 gazetecinin yer alması ve THY'den kiralanan uçakla yapılan seyahat kamuoyunun tepkisini çekerken, kendisi de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uçağının müdavimleri arasında yer alan Ahmet Hakan'ı ziyadesiyle mutlu etti.

Ahmet Hakan, ortaya çıkan görüntüden duyduğu memnuniyeti şu şekide kaleme aldı:

"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uçağındaki gazeteciler" konulu geyikler çevirmeye bayılan gazeteciler vardır. Bunların işleri güçleri uçaktaki gazetecileri çekiştirmektir.

Neyse ki artık bu çekiştirmenin, bu geyiğin de pek bir anlamı kalmadı.

Çünkü Ekrem İmamoğlu da yurtdışı gezilerine özel uçak kaldırmaya ve uçağına gazetecileri almaya başlamış.

Roma'ya yapılan seferin tantanasını görüyoruz, okuyoruz.

"Artık bizim de binecek uçağımız var" duygusu, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uçağındaki gazeteciler" geyiğinin sonunu getirecektir.

Aman çok şükür. Aman ne iyi."

Tokat Valisi Hatiboğlu açıkladı: 2 kişi gözaltında

Tokat Valisi Numan Hatiboğlu 5'i jandarma görevlisi 7 kişinin yaralanmasına neden olan el yapımı patlayıcıyla ilgili 2 kişinin yakalandığını duyurdu
19.05.2024 06:02:00
İhlas Haber Ajansı
Tokat Valisi Hatiboğlu açıkladı: 2 kişi gözaltında
Tokat Valisi Hatiboğlu açıkladı: 2 kişi gözaltında
Tokat Valisi Numan Hatiboğlu 5'i jandarma görevlisi 7 kişinin yaralanmasına neden olan el yapımı patlayıcıyla ilgili 2 kişinin yakalandığını duyurdu.

Vali Hatiboğlu patlamanın yaşandığı evde incelemede bulunduktan sonra basın mensuplarına açıklamada bulundu. Olayla ilgili 2 kişinin Samsun'da yakalandığını duyuran Hatiboğlu, 'Bu akşam 21.20 sularında Erbaa ilçemiz Karayaka beldemizde bir patlama meydana geldi. Bölge halkından bir vatandaşımız, jandarmayı arayarak bahçelerinde kendilerine ait olmayan şüpheli bir paket bulunduğu ihbarında bulundu.

Devriyemiz kontrole geliyor. Kontrol esnasında patlama meydana geliyor. Patlama sonucunda 5 uzman jandarma personelimiz yaralanıyor. Şuan 3 jandarmamız üniversite hastanemizde 2 sivil yaralımız Tokat devlet hastanesinde, 2 yaralı jandarma görevlisi ile Erbaa Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındılar. Olayla ilgisi olduğu düşünülen 2 kişi Samsun'da yakalandılar. Gerekli araştırmaların sonucunda daha detaylı açıklama yapılacak. Gerekli çalışmalar yapılıyor' dedi.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.