Okullarda ilkokulların, 8. ve 12. sınıfların eğitim-öğretime başlamasıyla adeta hayat bulduk. Okulda öğrenci sesleri, eğitim-öğretim faaliyetleri heyecanımızı daha da artırdı. Öğretmen olmanın en güzel yanlarından biri çocuklarla yaşantı sürmek. Bu temiz melek ruhlu çocukları oldukları gibi tertemiz yetiştirmek, büyütmek çok farklı bir duygu. Onlara sevgiyi aşılamak, merhameti, yardımlaşmayı, küçüğüne sevgi, büyüğüne saygıyı öğretebilmek ayrı bir mutluluk.
Bu tür kelimeleri bir yerlerden hatırlıyorum. Öğrencilik yıllarımızda sabahları okul bahçesinde toplanıp İstiklal Marşımızı ve Andımızı okumak. Cuma günleri son dersten sonra İstiklal Marşımızı okuduktan sonra, sanki bayram havası varmış gibi bir muhabbet sarardı bizleri. Hepimiz ayrı ayrı yerlere gruplar halinde dağılırdık. Arkadaşlarımızla konuşabilmek için bahaneler arardık. Artık 2 gün ayrılacağız birbirimizden. Onun burukluğunu yaşar gibi ayrılmak istemezdik arkadaşlarımızdan, okulumuzdan.
Aynı duyguyu öğretmenlik yaşantımız boyunca da yaşadık. Haftanın tatlı yorgunluğu İstiklal Marşı'ndan sonra bir başka mutluluğa dönüşürdü. Hafta boyunca rahat rahat sohbet edemediğimiz öğretmen arkadaşlarımızla muhabbetlere dalardık. Hafta sonu planları yapardık. Eğitim-öğretim faaliyetlerini devletimizin kuruluş aşamasındaki hedefler doğrultusunda gerçekleştirmenin verdiği huzurla hafta sonu dinlenmeye geçmek. O yüzden hafta sonu başka bir tatlıydı. Bu huzurla dinlenmek, sevdiklerimize ziyarete gitmek. Çoluk çocuğumuzla vakit geçirmek. O günleri çok özlüyoruz.
Mesele pandemi meselesi değil. Mesele bir milletin gençliğini yok ederek elinden hazinelerini almak ve o milleti mahkum etme meselesidir. Bizim milletimiz her şartlarda değerlerine sarılmasını bilmiştir. Çünkü değerlerimiz varlık sebebimiz olmuştur.
Ülkemizin kuruluş aşamasından beri bu milletin çocuklarının yetişme şartı, şekli ve hedefi devletin yasalarıyla belirlendi. Can damarlarımıza müdahale ettirdik. Onları kaybettirdik. Ecnebilerin ensemize fısıldadığı şeytani tekliflere kulak verdirttik. Eğitim-öğretimimizin işleyişine çomak sokturduk. Gençlerimizi idealist, kendi kendine yetebilen bireyler olarak yetiştiremedik ve hala da yetiştiremiyoruz.
Çocuklarımız; kullandığı telefonu, yaşadığı odasını, severek yediği yemekleri, hoşlanarak giydiği elbiseleri sadece kendine ait bildi. Halbuki, canından çok önem verdiği telefonu kadar, büyük bir iştahla yediği en çok sevdiği yemeği kadar, üzerinden hiç çıkarmadan hoşlanarak giydiği en hoş elbisesi kadar, sabahlara kadar çıkmak istemediği ve hiç kimseyle paylaşmadığı odası kadar; bütün bunları rahatlıkla yapabileceği bir vatanın da onlar kadar önemli ve kendilerine ait olduğunu onlara aşılayamadık.
Aşılayamadığımız için vatanına kastedecek art niyetli insanların oyunlarını öğretemedik. Devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün Ey Türk Gençliği'ndeki uyarılardan onları haberdar etmedik. Sonuçta "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" mantığıyla eğitim-öğretim faaliyetlerini planladık. Bu düzensiz planlama yetmediği gibi, müfredatları sürekli amaçsızca, akademik şartlara uymayan bir şekilde değiştirdik. Sürekli değiştirmekle çocuklarımızın akıl ve fikir dünyaları alt üst oldu. Fiziksel gelişimlerini GDO'lu ürünlerle perişan ederken, ruhsal olarak gelişimini de alt üst ettik.
Yapılması gereken;
- Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin kuruluş ilkelerinde var olan kurallar çerçevesinde eğitim-öğretimi yeniden planlamaktır. Ülkemizin, devletimizin ve vatanımızın geleceği yani kendimizin geleceği buna bağlıdır.
- Okullarımızda idarecilerimizin bütün zamanını alan evraklarla olan mesaisi azaltılmalı, yenilikçi düşünceler, yeni projeler ve hatta üniversitede olduğu gibi yeni tezler ortaya koymaları sağlanmalıdır.
- ey Türk gençliği çocuklarımıza iyice anlatılmalı, ülkemize kastetmek isteyenlerin oyunları iyi tanıtılmalıdır.
- İstiklal Marşı her öğrenci tarafından kusursuzca okunmalı ve anlamı bilinmelidir.
- Andımız törenleri tekrar hayata geçirilmelidir.
- Eğitim-öğretim de yapılacak olan değişiklikler pilot bölge uygulamasıyla hayata geçirilmelidir.
- Okullarımızda Yerli Malı Haftası etkinliklerine önem verilip, çocuklarımızın fiziksel gelişimleri sağlıklı hale getirilmeli.
- Milli bayramlara önem verilmeli, bulunulan şartlar çerçevesinde kutlanmalarına devam edilmelidir.
- İlk yardım derslerine çok önem verilmelidir.
- Tarım dersleri konulmalıdır.
- Okullarımızda sürekli anketler yapılarak gençlerin nabzı tutulmalı, istenilen ideal model hedefindeki gençlerin yetiştirilmesindeki aksaklıklar giderilmelidir.
- Okullarımızda laboratuvar çalışmalarına önem verilmelidir.
- Her öğrencinin en az bir spor dalında başarılı olması sağlanmalıdır.
- Her öğrencinin en az bir enstrüman çalabilmesi sağlanmalıdır.
- Kardeş okul uygulamaları geliştirilmeli, ülkenin doğusu-batısı diye ayırt edilmemelidir.
- Proje yarışmalarına çok daha fazla destek ve önem verilmelidir.
- Okullarımızda araştırma ve incelemeye daha çok önem verilmelidir.
- Okullarımız teknik açıdan donatılmalı ve öğrencilerin boş zamanlarını değerlendirmeleri için her türlü el sanatları çalışmalarına imkan sunulmalıdır.
- Her okulda folklor kültürü geliştirilmeli ve yarışmalar düzenlenmelidir.
Kısacası varlığımız koruyabilmemiz ve devam ettirebilmemiz için, milletimize, ülkemize, devletimize, vatanımıza hizmet edecek olan bir eğitim seferberliği yapılmalıdır. Aksi takdirde benliğimizi kaybettiğimiz gün yok oluşla karşı karşıya kalacağız ve artık geriye dönüş olmayacaktır. En kötüsü, üzerimizde hesabı olanları yıllar sonra yaptıklarını, ukalaca dünyaya anlatıp hep birlikte dalga geçmelerini izlemek zorunda kalırız.
- MMSH’den EYYT’ye / 09.12.2022
- Tilkiye cesaretini göster demişler, gitmiş yavrusunu yemiş... / 29.10.2022
- Kuvvetten kazanç varsa yoldan kayıp vardır / 15.10.2022
- Kuvvetten kazanç varsa yoldan kayıp vardır / 15.10.2022
- Körle oturan şaşı kalkar / 23.08.2022
- Bir başarı öyküsü değil, bir başarı yaşantısı / 27.07.2022
- Gündüz varlıkla arkadaş, gece yokluğa kardeş… / 13.06.2022
- Akıl baştan gitse de… / 29.05.2022
- Eşyanın dili = Gönül dili / 16.04.2022